Jump to content

Kur'an'da Yaratılış Komedisi


Recommended Posts

  • İleti 192
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Bebeğin rahimdeki üç karanlık devresi

Sizi annelerinizin karınlarında, üç karanlık içinde, bir yaratılıştan başka bir yaratılışa geçirerek yaratmaktadır. İşte Rabbiniz olan Allah budur, mülk Onundur. Ondan başka İlah yoktur. Buna rağmen nasıl çevriliyorsunuz? (Zümer Suresi: 6)

Kuran, bebeğin rahimdeki üç karanlık devresine bu ayet-i kerimesiyle dikkat çekmiş ve insanın anne karnında üç aşamalı bir yaratılışla yaratıldığını bildirilmiştir.

Türkçeye üç karanlık içinde manasıyla çevrilen Arapça فِي ظُلُمَاتٍ ثَلَاثٍ ifadesi, embriyonun gelişimi sırasında bulunduğu üç karanlık bölgeye işaret etmektedir.

Bu bölgeler sırasıyla:

1- Batın duvarı karanlığı

2- Rahim duvarı karanlığı

3- Amniyon zarı karanlığıdır.

Görüldüğü gibi, bugün modern biyoloji, bebeğin embriyolojik gelişiminin ayet-i kerimede bildirildiği şekilde, üç farklı karanlık bölgede gerçekleştiğini ortaya koymuştur.

Ayrıca embriyoloji alanındaki gelişmeler bu bölgelerin de üçer katmandan oluştuğunu göstermiştir.

Ayrıca ayette, insanın anne karnında, birinden diğerine farklılaşan üç ayrı evrede meydana geldiğine işaret edilmektedir. Gerçekten de bugün modern biyoloji, bebeğin anne karnındaki embriyolojik gelişiminin üç farklı devrede gerçekleştiğini de ortaya koymuştur.

Bugün tıp fakültelerinde ders kitabı olarak okutulan bütün embriyoloji kitaplarında bu konu en temel bilgiler arasında yer alır. Örneğin, embriyoloji hakkında temel başvuru kitaplarından biri olan Basic Human Embryology (Temel İnsan Embriyolojisi) isimli kaynakta bu gerçek şöyle ifade edilmektedir:

Rahimdeki hayat 3 evreden oluşur:

Preembriyonik evre (ilk 2,5 hafta).

Embriyonik evre (8. haftanın sonuna kadar).

Ve Fetal evre (8. haftadan doğuma kadar).

Bu evreler bebeğin farklı gelişim aşamalarını içerir. Anne rahmindeki gelişim ile ilgili bu bilgiler, ancak modern teknolojik aletlerle yapılan gözlemler sayesinde elde edilmiştir.

Ancak görüldüğü gibi bu bilgilere de diğer pek çok bilimsel gerçek gibi mucizevî bir biçimde Kuran ayetlerinde dikkat çekilmiştir.

İnsanlığın tıbbi konularda hiçbir detaylı bilgiye sahip olmadığı bir dönemde, Kuranda bu derece ayrıntılı ve doğru bilgilerin verilmiş olması, elbette Kuranın Allahın sözü olduğunun açık bir delildir.

Bu makamda şu söz ne kadar da güzeldir: Evet bir bilim adamı bin bir zahmetle bir dağa tırmanmaya başlar. Onun zannınca hiç çıkılmamış bir dağdır bu. Tam dağın tepesine gelir, dağın zirvesine ilk ayak basacak olan adam olmak keyfiyle son hamlesini yapıp zirveye çıktığında orada oturan bir ilahiyatçıyı görür.

Ona sorar: Sen buraya nasıl çıktın?

Ben binler zahmetle ancak ulaşabilmiştim. İlahiyatçı adam tevazu ile cevap verir: Kitabım olan Kuran basamak oldu. Bir sıçrama ile ulaştım.

Her mucizevi ayetten sonra bir düşündürücü hitabın olması da büyük bir hikmettir...@mimbah

14808_584674584939949_1835833546_n.jpg

Birazcık tarih okuyan birisi MÖ 3. Yüzyılda Yunan medeniyetinin insan doğumuna vakıf olduğunu zaten bilir. Embriyoların gelişimini zaten biliyorlamış... embriyo kelimesi zaten antik yunancadır. Bugünkü modern tıpta bile hala kullanılan bilgilerin temelini atmışlardır. Aristoteles, Hipokrat gibi daha niceleri sayesinde. Hipoktrat yemini ederler doktorlar...

Yunanlılar dünyanın yuvarlak olduğunu bilmeyi bırak, kendi ortaya attıkları formüllerle dünyanın çevresini bugün modern bilimle ölçülene çok yakın olarak ölçmüşler. O zamanlar Yunanistan da Zeus, Athena, Ares gibi tanrılara inanıyorlardı, onlara dualar ediyorlardı, onlardan vahiy mi geldi acaba?

Böyle şeyleri bırakın bence. Din ile bilimi bir araya getirme girişimi hep fiyasko ile sonuçlanmıştır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Dindarlar gerçekten çok nankörler atalarına karşı. Bugün yaşamınızda size rahatlık sağlayan, hastalığınızda sizi iyileştiren, oturduğunuz rahat koltuğa kadar her şey insanlığın atalarının sayesinde şu andaki konumuna ulaştı. O kullandığınız hakir gördüğünüz masalar bile ne aşamalardan sonra bugünkü halini aldı.

Zannediyor musunuz ki inek, koyun, kuzu gibi ahır hayvanları bugünkü halleriyle gökten indiler. Hepsi insanların 20.000 yılda yapay seçilimle farklı cinslerle çiftleştirerek ortaya çıkardıkları evcilleştirilmiş hayvanlardır. Kedi ve köpekler de öyle.

İster Hristiyan, ister müslüman olsun, hangi dine bağlı olursa olsun insanlar çok nankörler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Birazcık tarih okuyan birisi MÖ 3. Yüzyılda Yunan medeniyetinin insan doğumuna vakıf olduğunu zaten bilir. Embriyoların gelişimini zaten biliyorlamış... embriyo kelimesi zaten antik yunancadır. Bugünkü modern tıpta bile hala kullanılan bilgilerin temelini atmışlardır. Aristoteles, Hipokrat gibi daha niceleri sayesinde. Hipoktrat yemini ederler doktorlar...

Yunanlılar dünyanın yuvarlak olduğunu bilmeyi bırak, kendi ortaya attıkları formüllerle dünyanın çevresini bugün modern bilimle ölçülene çok yakın olarak ölçmüşler. O zamanlar Yunanistan da Zeus, Athena, Ares gibi tanrılara inanıyorlardı, onlara dualar ediyorlardı, onlardan vahiy mi geldi acaba?

Böyle şeyleri bırakın bence. Din ile bilimi bir araya getirme girişimi hep fiyasko ile sonuçlanmıştır.

Daha önceden Güneşin hareket ettiğini de biliyorlar mıydı?Tabi sana bunun gibi onlarca şeyle gelsek yine belli bir kanıtın varmış gibi geleceksin. Hadi söyle bakalım M.Ö hangi filozof bebeğin anne karnındaki 3 karanlık devresinden bahsetmiş? Kim tüm evrenin süzülüp gittiğini iddia etmiş?

tarihinde hawloo tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bebeğin rahimdeki üç karanlık devresi

“Sizi annelerinizin karınlarında, üç karanlık içinde, bir yaratılıştan başka bir yaratılışa geçirerek yaratmaktadır. İşte Rabbiniz olan Allah budur, mülk O’nundur. O’ndan başka İlah yoktur. Buna rağmen nasıl çevriliyorsunuz?” (Zümer Suresi: 6)

Kur’an, bebeğin rahimdeki üç karanlık devresine bu ayet-i kerimesiyle dikkat çekmiş ve insanın anne karnında üç aşamalı bir yaratılışla yaratıldığını bildirilmiştir.

Türkçeye “üç karanlık içinde” manasıyla çevrilen Arapça فِي ظُلُمَاتٍ ثَلَاثٍ ifadesi, embriyonun gelişimi sırasında bulunduğu üç karanlık bölgeye işaret etmektedir.

Bu bölgeler sırasıyla:

1- Batın duvarı karanlığı

2- Rahim duvarı karanlığı

3- Amniyon zarı karanlığıdır.

Görüldüğü gibi, bugün modern biyoloji, bebeğin embriyolojik gelişiminin ayet-i kerimede bildirildiği şekilde, üç farklı karanlık bölgede gerçekleştiğini ortaya koymuştur.

Ayrıca embriyoloji alanındaki gelişmeler bu bölgelerin de üçer katmandan oluştuğunu göstermiştir.

Ayrıca ayette, insanın anne karnında, birinden diğerine farklılaşan üç ayrı evrede meydana geldiğine işaret edilmektedir. Gerçekten de bugün modern biyoloji, bebeğin anne karnındaki embriyolojik gelişiminin üç farklı devrede gerçekleştiğini de ortaya koymuştur.

Bugün tıp fakültelerinde ders kitabı olarak okutulan bütün embriyoloji kitaplarında bu konu en temel bilgiler arasında yer alır. Örneğin, embriyoloji hakkında temel başvuru kitaplarından biri olan Basic Human Embryology (Temel İnsan Embriyolojisi) isimli kaynakta bu gerçek şöyle ifade edilmektedir:

Rahimdeki hayat 3 evreden oluşur:

Preembriyonik evre (ilk 2,5 hafta).

Embriyonik evre (8. haftanın sonuna kadar).

Ve Fetal evre (8. haftadan doğuma kadar).

Daha önceden Güneşin hareket ettiğini de biliyorlar mıydı?Tabi sana bunun gibi onlarca şeyle gelsek yine belli bir kanıtın varmış gibi geleceksin. Hadi söyle bakalım M.Ö hangi filozof bebeğin anma karnındaki 3 karanlık devreden bahsetmiş? Kim tüm evrenin süzülüp gittiğini iddia etmiş?

3 karanlık nasıl oluyor da 3 evre oluyor? Allah'ın gene sözcük bulmada aciz kaldığı bir mucizesine daha şahit oluyoruz.

Allah'ın mucizesi yetmiyor, müslüler de mucize üretmeye devam ediyor.

Bebeğin rahimdeki üç karanlık devresi

“Sizi annelerinizin karınlarında, üç karanlık içinde, bir yaratılıştan başka bir yaratılışa geçirerek yaratmaktadır. İşte Rabbiniz olan Allah budur, mülk O’nundur. O’ndan başka İlah yoktur. Buna rağmen nasıl çevriliyorsunuz?” (Zümer Suresi: 6)

Kur’an, bebeğin rahimdeki üç karanlık devresine bu ayet-i kerimesiyle dikkat çekmiş ve insanın anne karnında üç aşamalı bir yaratılışla yaratıldığını bildirilmiştir.

Türkçeye “üç karanlık içinde” manasıyla çevrilen Arapça فِي ظُلُمَاتٍ ثَلَاثٍ ifadesi, embriyonun gelişimi sırasında bulunduğu üç karanlık bölgeye işaret etmektedir.

Bu bölgeler sırasıyla:

1- Batın duvarı karanlığı

2- Rahim duvarı karanlığı

3- Amniyon zarı karanlığıdır.

Amniyon zarı, ki kendisi bir zardır, karanlık oluşturmaz. ama diyelim ki oluştursun ve konu edilecek kadar önemli olsun. Bu durumda, zarın hesabını yapan müslüler için Batın duvarı neden bir kat? Batın duvarı nelerden oluşur? Deri nerede? Yağ tabakası nerede? Ya da iç organlar neden konu edilmiyor? Sadece ön taraftan mı ışık engelleniyor da karanlık oluyor? Anatomiye hakim insanlar elbette benden daha fazla katman sayacaktır. Ama şu an bile sizin 3 kat karanlık hikayenizin palavra olduğu ortada.

Gelelim 3 evre masalına. 3 Kat iken 3 evre oluverdi. Levia'dan birşeyler öğrenmenizde fayda var, o bütün argümanlarını tek bir iletide ortaya dökmez, zaman içinde birinden diğerine kaçarak kafa bulandırır. Siz aynı ileti içinde hem 3 karanlık 3 ayrı katmandır diyorsunuz. Hem de 3 karanlık 3 ayrı evredir diyorsunuz.

Kuran'dan zırvaları insanların tanımlarına uydurmaya çalışmak ne gülünçtür. Hamilelikte 3 evre, sadece kolay takip için kullanılan bir çizelgedir. Evrim teorisinde nasıl ki örneğin: aha bundan sonrası insandır, denilemezse, hamilelikte de aha bundan sonrası şu evredir denilemez. Evreler, sadece tekibi kolaylaştırmak için insanlar tarafından belirlenmiş sürelerdir. bir başkası çıkıp da 17 evre var ve bunlardır dediğinde ve bu kabul gördüğünde, müslüler mucizelerini güncellemeye mi oturacaklar?

https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/1/1f/Pregnancy_timeline.png/700px-Pregnancy_timeline.png

Wikipedia'dan alıntı resimde bir sürü evre görüyoruz. Kimi 2, kimi 3, kimi 4 aşamalı. Müslüler hemen 3e sarılmışlar. Peki, pre pre embriyonic stage ne oldu? Ya post pre embriyonic stage? Ya pre fetal stage? Ya post pre fetal stage? Bunları nasıl ayırdınız birbirinden? Süreçleri ve süreçle değişen şeyleri birbirinden ayıramazsınız. Sadece sürelere bağlı olarak bir isimlendirmeye gidersiniz ki, bu sadece metodik olarak kolaylık sağlamak içindir. İnsanların metodik kolaylık için verdikleri isimleri Kuranda bulmaya çalışıp aha mucize demek ne zavallılıktır?

Bu zırvalar atmosferin 7 kat olması mucizesine ne kadar da benziyor değil mi? İşlerine geleni sayıp, işlerine gelmeyeni saymayıp aha 7 kat diyorlar ve 7 gök masalına uydurmaya çalışıyorlar. Aynı kafa tabii ki aynı güldürüyü başka yerlerde de sahnelemeye çalışacaktır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

O, sizi bir tek nefisten yarattı. Sonra ondan eşini var etti. Sizin için hayvanlardan (erkek ve dişi olarak) sekiz eş yarattı. Sizi annelerinizin karnında bir yaratılıştan öbürüne geçirerek üç (kat) karanlık içinde oluşturuyor. İşte Rabbiniz olan Allah budur. Mülk (mutlak hâkimiyet) yalnız O’nundur. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde, nasıl oluyor da haktan döndürülüyorsunuz?ZUMER - 6

Eğer inkâr ederseniz, şüphesiz ki Allah sizin iman etmenize muhtaç değildir. Ama kullarının inkâr etmesine razı olmaz. Eğer şükrederseniz sizin için buna razı olur. Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın yükünü yüklenmez. Sonra dönüşünüz ancak Rabbinizedir. O da size yaptıklarınızı haber verir. Çünkü O, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilir.ZUMER - 7

Ayet budur. Bence hiç güzel savunma yapamadınız. :)

tarihinde hawloo tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Daha önceden Güneşin hareket ettiğini de biliyorlar mıydı?Tabi sana bunun gibi onlarca şeyle gelsek yine belli bir kanıtın varmış gibi geleceksin. Hadi söyle bakalım M.Ö hangi filozof bebeğin anne karnındaki 3 karanlık devresinden bahsetmiş? Kim tüm evrenin süzülüp gittiğini iddia etmiş?

İlk olarak bunların hiçbirisinin bilgisi Kuran da yazmıyor. Antik Yunan ile ilgili yazdıklarımı da size kanıtlamak zorunda değilim. Elinizin altında internet var açın okuyun.

Link to post
Sitelerde Paylaş

<p>

İlk olarak bunların hiçbirisinin bilgisi Kuran da yazmıyor. Antik Yunan ile ilgili yazdıklarımı da size kanıtlamak zorunda değilim. Elinizin altında internet var açın okuyun.

O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratandır. Her biri bir yörüngede yüzmektedirler. ENBİYÂ - 33 Bilim bunu 20. yy da kanıtladı. Yine M.Ö deme sakın.</p>

tarihinde hawloo tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

<p>

O, geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratandır. Her biri bir yörüngede yüzmektedirler. ENBİYÂ - 33 Bilim bunu 20. yy da kanıtladı. Yine M.Ö deme sakın.</p>

Nereden biliyorsunuz bilimin bunu 20. Yüzyılda kanıtladığını? İnsanlık tarihini okudunuz mu hiç? Mayalar, Aztekler, Eski Mısırlılar, Sümerler, Antik Yunanlılar neleri bulmuş biliyor musunuz? Hiç açıp bir okudunuz mu böyle saçma mesajlar yazmadan önce? Bir dayanağınız olsun bari. Cahillik etmeyin açın okuyun.

The notion that the Earth revolves around the Sun had been proposed as early as the 3rd century BC by Aristarchus of Samos.

http://en.wikipedia.org/wiki/Heliocentrism

Milattan önce 3. Yüzyılda dünyanın güneş etrafında döndüğü söylenmiş. Matematiksel modeli ise 16. Yüzyılda yapılmış.

Mayalar güneş yılı kullanıyorlarmış. Bugün bizim kullandığımızla %99.99 olarak aynı.

Ayrıca ayı anladık da, hadi güneş de bir parça olsun diyelim, o da sayılmaz aslında. Gece ve gündüz yörüngede yüzmezler. Gece ve gündüz aynı anda dünyanın her yerinde oluşan bir olaydır. Eğer gece, gündüz, ay ve güneşi aynı cümlede kullanıp yüklemini de aynı kullanırsan hepsinin yüklem manası aynı olur ki bu da saçma gece ve gündüz bir nesne değil ki yüzsünler güneş veya ay gibi.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Nereden biliyorsunuz bilimin bunu 20. Yüzyılda kanıtladığını? İnsanlık tarihini okudunuz mu hiç? Mayalar, Aztekler, Eski Mısırlılar, Sümerler, Antik Yunanlılar neleri bulmuş biliyor musunuz? Hiç açıp bir okudunuz mu böyle saçma mesajlar yazmadan önce? Bir dayanağınız olsun bari. Cahillik etmeyin açın okuyun.

The notion that the Earth revolves around the Sun had been proposed as early as the 3rd century BC by Aristarchus of Samos.

http://en.wikipedia....i/Heliocentrism

Milattan önce 3. Yüzyılda dünyanın güneş etrafında döndüğü söylenmiş. Matematiksel modeli ise 16. Yüzyılda yapılmış.

Mayalar güneş yılı kullanıyorlarmış. Bugün bizim kullandığımızla %99.99 olarak aynı.

Ayrıca ayı anladık da, hadi güneş de bir parça olsun diyelim, o da sayılmaz aslında. Gece ve gündüz yörüngede yüzmezler. Gece ve gündüz aynı anda dünyanın her yerinde oluşan bir olaydır. Eğer gece, gündüz, ay ve güneşi aynı cümlede kullanıp yüklemini de aynı kullanırsan hepsinin yüklem manası aynı olur ki bu da saçma gece ve gündüz bir nesne değil ki yüzsünler güneş veya ay gibi.

Peki buna ne diyorsun.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Nereden biliyorsunuz bilimin bunu 20. Yüzyılda kanıtladığını? İnsanlık tarihini okudunuz mu hiç? Mayalar, Aztekler, Eski Mısırlılar, Sümerler, Antik Yunanlılar neleri bulmuş biliyor musunuz? Hiç açıp bir okudunuz mu böyle saçma mesajlar yazmadan önce? Bir dayanağınız olsun bari. Cahillik etmeyin açın okuyun.

The notion that the Earth revolves around the Sun had been proposed as early as the 3rd century BC by Aristarchus of Samos.

http://en.wikipedia....i/Heliocentrism

Milattan önce 3. Yüzyılda dünyanın güneş etrafında döndüğü söylenmiş. Matematiksel modeli ise 16. Yüzyılda yapılmış.

Mayalar güneş yılı kullanıyorlarmış. Bugün bizim kullandığımızla %99.99 olarak aynı.

Ayrıca ayı anladık da, hadi güneş de bir parça olsun diyelim, o da sayılmaz aslında. Gece ve gündüz yörüngede yüzmezler. Gece ve gündüz aynı anda dünyanın her yerinde oluşan bir olaydır. Eğer gece, gündüz, ay ve güneşi aynı cümlede kullanıp yüklemini de aynı kullanırsan hepsinin yüklem manası aynı olur ki bu da saçma gece ve gündüz bir nesne değil ki yüzsünler güneş veya ay gibi.

Ya bu?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Peki buna ne diyorsun.

Ben bu işin uzmanı değilim ama dağların bulutlar gibi sürüklenerek hareket etmediğini biliyorum. Tektonik hareketlerle ilgili bilimsel bir makale okumuştum. En iyisi bunun doğruluğunu araştırmak olur.

İkincisi Kuran'da aynı zamanda sarsılmayalım diye sabit dağlar diktikleri söyleniyor. Enbiya 31 di sanırım. Bu da yanlıştır bilimsel olarak. Dağlık bölgede daha çok deprem olur. Zaten dağlık olmasının sebebi en başta tektonik hareketlerdir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ya bu?

Dünya üzerinde iki denizin birbirine karışmadığı bir yer yoktur. Karışmıyor gibi gözükür ama bütün sular birbirine karışır.

Bak arkadaşım. Kuran'da bilimsellik olduğunu iddia edenler çoğu zaman sahtekarlık yaparlar.

Yok evrim, termodinamiğin 2. Kanununa tersmiş gibi ıvır zıvırlar. Termodinamik bilmeyen salakların uydurması. Ben ısı mühendisiyim, işim termodinamik.

Bu insanlar sahtekarlık yapıyorlar. Bunlar din satıcısı. Hizmetini, malını kötüleyen bir esnaf, satıcı gördün mü hiç?

Yok Kuranda mucize arıyorlar falan. Miras paylaşımı ayetine bakın, basit bir matematik hesabı yanlış çıkıyor. Sırf bunun için 4 halifeden birisi başka bir yöntem çıkartmış.

Bu din satıcıları bunlardan niye bahsetmiyorlar?

Yok Zariyat 47, evrenin genişlediğinden bahsedermiş. Alakası bile yok. Sadece dini bilime uydurmak için çeviriyi değiştiriyorlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Dünya üzerinde iki denizin birbirine karışmadığı bir yer yoktur. Karışmıyor gibi gözükür ama bütün sular birbirine karışır.

Bak arkadaşım. Kuran'da bilimsellik olduğunu iddia edenler çoğu zaman sahtekarlık yaparlar.

Yok evrim, termodinamiğin 2. Kanununa tersmiş gibi ıvır zıvırlar. Termodinamik bilmeyen salakların uydurması. Ben ısı mühendisiyim, işim termodinamik.

Bu insanlar sahtekarlık yapıyorlar. Bunlar din satıcısı. Hizmetini, malını kötüleyen bir esnaf, satıcı gördün mü hiç?

Yok Kuranda mucize arıyorlar falan. Miras paylaşımı ayetine bakın, basit bir matematik hesabı yanlış çıkıyor. Sırf bunun için 4 halifeden birisi başka bir yöntem çıkartmış.

Bu din satıcıları bunlardan niye bahsetmiyorlar?

Yok Zariyat 47, evrenin genişlediğinden bahsedermiş. Alakası bile yok. Sadece dini bilime uydurmak için çeviriyi değiştiriyorlar.

Şeytan Allah'ı gördü de yine emrine karşı geldi sizin boyle davranmanız da çok normal. İzlediğin videoların Youtube kanalında böyle onlarca var izleyebilirsin istersen. Ama hep çelişki içindesiniz be. Biriniz diyor o zamanlarda gemi ile yolculuk yapılıyordu biliniyormuş demek diğeriniz denizler karışıyor diyor hep çelişkidesiniz. 60 yıl yaşayıp öleceksin işte kurtuluş yok. Sana soracaklar dini göstermediler mi diye. Sen gösterdiler diyeceksin. Bu mucizeleri de inkar ediyorsun bak. İnkar edenlerin ebedi cehennemlik olduğu da söylenmiştir sana. Bunu da söylediler diyeceksin. Sen kabul ettin. Can çıkmaya başladığında tövbe kabul olmuyor. Allah size akıl vermiş. Bu kadar şeyin yoktan var olmayacağını düşünesiniz diye. Elinde sonunda öleceksin arkadaşım elinde sonunda. O zaman ne kadar güzel yaşadığının bir anlamı olmayacak.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şeytan Allah'ı gördü de yine emrine karşı geldi sizin boyle davranmanız da çok normal. İzlediğin videoların Youtube kanalında böyle onlarca var izleyebilirsin istersen. Ama hep çelişki içindesiniz be. Biriniz diyor o zamanlarda gemi ile yolculuk yapılıyordu biliniyormuş demek diğeriniz denizler karışıyor diyor hep çelişkidesiniz. 60 yıl yaşayıp öleceksin işte kurtuluş yok. Sana soracaklar dini göstermediler mi diye. Sen gösterdiler diyeceksin. Bu mucizeleri de inkar ediyorsun bak. İnkar edenlerin ebedi cehennemlik olduğu da söylenmiştir sana. Bunu da söylediler diyeceksin. Sen kabul ettin. Can çıkmaya başladığında tövbe kabul olmuyor. Allah size akıl vermiş. Bu kadar şeyin yoktan var olmayacağını düşünesiniz diye. Elinde sonunda öleceksin arkadaşım elinde sonunda. O zaman ne kadar güzel yaşadığının bir anlamı olmayacak.

O gemi yolculukları sırasında görülen su karışmaması olayı, gözle bakıldığında öyle sanılır. Muhtemelen diğerleri bunu açıklamak istemiş size, halbuki bütün sular birbirine karışır. Sadece gözle görüldüğünde karışmıyor sanar insan. Bunu geçmiş tarihlerde gemicilik yapan insanlar biliyorlar zaten.

Benim de demek istediğim bu. Biraz tarih okumuş olsanız, biraz kitap okusanız bu bilgilerin insanlık tarihinden gelen bilgi birikimi olduğunu keşfedersiniz. İnsanşık atalarına karşı çok nankörler.

O youtube da bilimsellik adı altında yutturulmaya çalışılan videolar aslında bizlerin cahil kalmasını istedikleri içindir. Onlar da bilimsellik bulamazsın. Bilimsellik arıyorsan National Geographic veya Discovery gibi yayınları takip edin.

İnsan cahil kalırsa hak da talep edemez, Allah öyle istemiş der, geçer gider. Cahil bırakmak isteyenler de bizim talep etmediğimiz hakkı alır ve yer içer paraya para demez. Biz de hem cahil hem de parasız kalırız. Adam da sefa içinde yaşar. Bu hep böyle gelmiş geçmiştir.

Ben imanımı diğer imanlılarla tartışmam. Bana göre cahil insan ve öğrenme imkanı olduğu halde öğrenmeyen insan imanlı olsa ne olur olmasa ne olur? Cahil insanın her şeye inanma kapasitesi vardır. Onu yarın çok zorlarsan Zeus'a da inandırırsın.

Cahil insanın sürü psikolojisine tabii olması daha yüksek olasılıktadır. O sebeple hükümetler, din adamları halkın cahil kalmasını ister. Sürüyü daha kolay güdüp arkada paraları götürürler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Daha önce de yazdım ama belki yeni gelenler görmemiş veya daha önce duymamış olabilirler.

Birbiriyle karışmayan iki deniz yer denizi ile gök denizidir. Bu iki deniz ufuk çizgisinde berzah alemi ile ayrılmıştır.

Yani aralarında berzah vardır karışmazlar. Kuran 7 kat gökte denizler, kapılar ve dolu dağları olduğunu düşünür.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Denizlerin birbirine karışmaması

“İki denizi birbirlerine kavuşmak üzere salıvermiştir. Aralarında bir engel vardır, birbirlerine geçip karışmıyorlar.” (Rahman Suresi 19-20)

Evet, ayetin ifadesi akıllara durgunluk verecek bir tarzdadır. Zira ayet-i kerime, onca fırtına ve dev dalgalara rağmen denizlerin birbirine karışmadığından haber vermektedir. Halbuki bırakın dalgalı denizleri, bir çay bardağında bile iki farklı sıvıyı karıştırmadan bir arada tutmak imkânsızdır.

Fakat bilim, Kur’an’ın ayetlerini her zaman olduğu gibi yine tasdik etmekte ve onun Allah’ın kelamı olduğunu ispat etmektedir. Şöyle ki:

Denizaltı araştırmaları ile ünlü Fransız deniz bilimci Kaptan Jacques Cousteau denizlerdeki su engelleri ile ilgili yaptığı araştırmaların sonucunu şöyle anlatmaktadır:

“Bazı araştırmacıların farklı deniz kütlelerini birbirinden ayıran engellerin bulunduğuna dair ileri sürdükleri görüşleri inceliyorduk. Çalışmalar sonucunda gördük ki, Akdeniz’in kendine has tuzluluğu ve yoğunluğu var. Aynı zamanda kendine has canlıları barındırıyor. Sonra Atlas Okyanusu’ndaki su kütlesini inceledik ve Akdeniz’den tamamen farklı olduğunu gördük. Hâlbuki Cebeli Tarık Boğazı’nda birleşen bu iki denizin tuzluluk, yoğunluk ve sahip olduğu hayatiyet açısından eşit veya eşite yakın olması gerekiyordu. Oysaki bu iki deniz, birbirine yakın kısımlarda bile ayrı yapılara sahiptiler. Bunun üzerine yapmış olduğumuz araştırmalarda bizi şaşkına çeviren bir durumla karşılaştık. Çünkü bu iki denizin karışmasına birleşme noktasında bulunan harika bir su perdesi engel oluyordu. Aynı türden bir su engeli 1962 yılında Alman bilim adamları tarafından Aden Körfezi ile Kızıldeniz’in birleştiği Mendep Boğazı’nda da bulunmuştu. Daha sonraki incelemelerimizde farklı yapıdaki bütün denizlerin birleşme noktalarında aynı engelin bulunduğuna tanıklık ettik.”

Kaptan Cousteau’yu şaşırtan bu durum, denizlerin birleşmesine rağmen suların karışmaması, Kur’an’da on dört asır önceden şu ayet-i kerime ile beyan buyrulmuştur: “İki denizi birbirlerine kavuşmak üzere salıvermiştir. Aralarında bir engel vardır, birbirlerine geçip karışmıyorlar.” (Rahman Suresi 19-20)

Yeryüzündeki bir başka su engeli türü de, tatlı su nehirlerinin denize döküldükleri haliç ve deltalarda görülür. Hem üst, hem dip akıntılarıyla birbirlerine karışması son derece mümkün olan nehirler, denizlere döküldükleri noktalardan asla tuzlu su ile karışmazlar. Eğer Allah bu iki su arasına karışmama kanunu koymasaydı, yeryüzündeki tatlı su nehirleri tuzlu deniz suyu ile karışır içlerindeki ve çevrelerindeki canlılarla birlikte yok olup giderdi.

Kur’an bu tatlı ve tuzlu suların karışmaması mucizesine bir başka ayetiyle de şöyle dikkat çekmektedir:

“İki denizi birbirine salıveren de O’dur. İşte şu susuzluğu gideren tatlı bir su, diğeri de tuzlu ve acı bir sudur. Aralarına ise, Allah, birbirlerinin sınırlarını aşmaktan alıkoyan bir engel koymuştur.” (Furkan:53)

Evet, hem denizlerin birbirine karışmaması hem de tatlı su nehirlerinin denizlere karışmaması Allah’ın kudretinin sonsuzluğunu gösterdiği gibi, bu hadisenin 1400 sene önce Kur’an’da ifade edilmesi de Kur’an’ın Allah’ın kelamı olduğunu ispat etmektedir. Zira bu bilgiyi o asırda yaşayan bir insanın keşfine dayandırmak mümkün olmadığı gibi, o asırda yaşayan tüm insanların keşfine dayandırmak da mümkün değildir. On dört asır önce bir insanın tek başına, bilimin ancak bu asırda keşfedebildiği bu hakikati keşfetmesi ve bunu yazması imkansızdır.”

O halde Kur’an, asla bir insan sözü olamaz. O, yerlerin ve göklerin yaratıcısı olan Allah’ın ezeli kelamıdır.”

gök yüzündeki kırmızı gülü nasıl açıklıycaksınız . daha yenilerde görülen bu olay kuranın bir mucizesidir,

Gökyüzündeki Kırmızı Gül

Rahman suresi 37. Ayeti kerimede Rabbimiz şöyle buyurmaktadır.

Gök yarılıp da, erimiş yağ gibi kıpkırmızı bir gül olduğu zaman.”(Rahman 37)

Bu ayet-i kerimeyi izaha geçmeden önce ayette geçen bazı kelimeleri tahlil edelim. Öncelikle ayetin başında إِذَا kelimesi vardır. Bu kelime gelecek zaman zarfı olup şart anlamı taşır. Ayrıca gizli bir fiil olan رَأَيْتَ ‘’ (ra eyte) sen gördün’’ fiilinin mefulü (nesnesi) olur. Yani anlam “sen göreceğin zaman” anlamındadır. İkinci olarak انْشَقَّتِ (inşekkat) kelimesi kullanılmıştır. Bu kelime lügatte ‘’yarılmak’’ anlamında kullanılır. اَلدِّهَانُ (eddihan) ise Arapçamızda iki anlamda kullanılır. Birincisi kızgın yağ, ikincisi ise tabaklanıp boyanmış deri (sahtiyan) anlamında kullanılır.

Bu izahlardan sonra şimdi ayet-i kerimeyi yeniden tercüme edelim. Eğer gökyüzü yarılır ise sen gökyüzünü sahtiyan (tabaklanmış ve boyanmış deri) gibi veya kızgın yağa benzer bir gül olarak görürsün. Bu ayeti kerimeyi birçok müfessir kıyametin koptuğu andaki gökyüzünün durumu olarak tefsir etmişlerdir. Çünkü gökyüzünün yarılması onlara kıyameti hatırlatmıştır. Oysa biz şu anda gökyüzünün yarılmasını atmosferin delinerek uzaya gidilmesi olarak anlayabileceğimiz gibi, teleskoplarla da nazarımızın gökyüzünü yarıp öteleri izlemesi olarak ta anlayabiliriz. İşte bu cihette ayetin anlamı ‘’Eğer siz gökyüzünü delerek uzaya çıkmaya güç getirirseniz veya icad ettiğiniz aletlerle gökyüzünü yarıp ötesini izlemeye muvaffak olursanız gül renginde bir sahtiyan veya kızgın yağ göreceksiniz’’ demektir.

Peki “erimiş bir yağ gibi kıpkırmızı bir gül” ne demektir. Dilerseniz bu konuda bilim adamlarının ve uzay araştırmacılarının görüşlerine yer verelim.

Nebula uzayda bulunan ve geniş alanlara yayılmış olan gazlar, toz, hidrojen, helyum ve diğer iyonize gazlardan oluşan bulutsu yapılara verilen isimdir. Bu gaz püskürmeleri oldukça büyük ve hızlıdır. Daha sonraları bu gazlar yakınlaşarak bir gaz bulutu oluştururlar. Bu gaz bulutunun sıcaklığı 15.000 °C den fazladır.

Gerçekten de günümüzde yapılan uzay araştırmaları sonucunda bilim adamları tıpkı ayette ifade edildiği gibi erimiş bir yağ gibi kıpkırmızı bir gül renginde bir Nebula ile karşılaşmışlardır.

Evet bu Nebula tıpkı bir güle benzediğinden dolayı bilim adamları tarafından Gül şeklini andıran gaz bulutu manasında “Rosette Nebula” olarak isimlendirilmiştir. Rosette Nebula geniş bir toz ve gaz kütlesidir ve Dünya’dan yaklaşık olarak 5,200 ışık yılı uzaklıkta ve çapı yaklaşık 130 ışık yılıdır. Ve görünümü ise tıpkı Kur’an’da belirtildiği gibi erimiş bir yağ gibi kıpkırmızı bir gül şeklindedir.

Günümüzdeki teknolojik gözlem araçları ile ancak ortaya çıkarılabilen bu gerçeğin bilim ve tekniğin olmadığı bir asırda, okuma yazma dahi bilmeyen bir insan tarafından haber verilmesi sizce ne manaya gelmektedir. Evet madem o asırda yaşamış okuma yazma bilmeyen bir insanın böyle bir haber vermesi mümkün değildir.

kuranı kerim ALLAHIN KELAMIDIR ATEİSTLER KESİN YANILGIDADIR.

BU YAZI BENİN YORUMUM DEĞİL ALINTIDIR

http://www.ilmedavet.com/gokyuzundeki-kirmizi-gul.html

tarihinde Mikelanjo007 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

“İki denizi birbirlerine kavuşmak üzere salıvermiştir. Aralarında bir engel vardır, birbirlerine geçip karışmıyorlar.” (Rahman Suresi 19-20)

"İki deniz"i İbn Abbas, biri semanın denizi, diğeri yeryüzü denizi diye açıklamıştır. Mücahid ve Said b. Cübeyr de böyle demiştir. "Birbirine kavuş­mak üzere" her yıl birbirine kavuşmak üzere demektir. Bunların baş taraflarının birbirine kavuştuğu da söylenmiştir.

Rahman Suresi Kurtubi Tefsiri.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yeryüzündeki bir başka su engeli türü de, tatlı su nehirlerinin denize döküldükleri haliç ve deltalarda görülür. Hem üst, hem dip akıntılarıyla birbirlerine karışması son derece mümkün olan nehirler, denizlere döküldükleri noktalardan asla tuzlu su ile karışmazlar. Eğer Allah bu iki su arasına karışmama kanunu koymasaydı, yeryüzündeki tatlı su nehirleri tuzlu deniz suyu ile karışır içlerindeki ve çevrelerindeki canlılarla birlikte yok olup giderdi.

Tamamen zırva olduğu için rastgele bakarken gözüme çarpan bir saçmalığı işaret etmekte fayda görüyorum.

Nehirler denize döküldükleri noktalardan asla tuzlu su ile karışmazlar -> ki uydurmadır

Karışsalardı tatlı su nehirleri tuzlu deniz suyu ile karışır...dı -> :D

Bir hortumdan bir çöplüğe temiz su dökebilirsiniz. Dökerken, hortumdan gelen suyu içebilirsiniz de. Hortumdan gelen suyun temiz kalmasını Allah'ınız değil, akıntı sağlamaktadır. Sıvılar, akıntının vardığı tarafta karışır. Geldiği tarafta değil.

Müslü beyni ne ilginç.

Link to post
Sitelerde Paylaş

O gemi yolculukları sırasında görülen su karışmaması olayı, gözle bakıldığında öyle sanılır. Muhtemelen diğerleri bunu açıklamak istemiş size, halbuki bütün sular birbirine karışır. Sadece gözle görüldüğünde karışmıyor sanar insan. Bunu geçmiş tarihlerde gemicilik yapan insanlar biliyorlar zaten.

Benim de demek istediğim bu. Biraz tarih okumuş olsanız, biraz kitap okusanız bu bilgilerin insanlık tarihinden gelen bilgi birikimi olduğunu keşfedersiniz. İnsanşık atalarına karşı çok nankörler.

O youtube da bilimsellik adı altında yutturulmaya çalışılan videolar aslında bizlerin cahil kalmasını istedikleri içindir. Onlar da bilimsellik bulamazsın. Bilimsellik arıyorsan National Geographic veya Discovery gibi yayınları takip edin.

İnsan cahil kalırsa hak da talep edemez, Allah öyle istemiş der, geçer gider. Cahil bırakmak isteyenler de bizim talep etmediğimiz hakkı alır ve yer içer paraya para demez. Biz de hem cahil hem de parasız kalırız. Adam da sefa içinde yaşar. Bu hep böyle gelmiş geçmiştir.

Ben imanımı diğer imanlılarla tartışmam. Bana göre cahil insan ve öğrenme imkanı olduğu halde öğrenmeyen insan imanlı olsa ne olur olmasa ne olur? Cahil insanın her şeye inanma kapasitesi vardır. Onu yarın çok zorlarsan Zeus'a da inandırırsın.

Cahil insanın sürü psikolojisine tabii olması daha yüksek olasılıktadır. O sebeple hükümetler, din adamları halkın cahil kalmasını ister. Sürüyü daha kolay güdüp arkada paraları götürürler.

Bazı şeyleri anlamakta sıkıntı yaşıyorsun sanırım. Biraz daha konuşsak bilim yanlış diyeceksin galiba. Kuran ile bilim arasında çelişki bulamazsın.Hadi bir ayet ile çelişen bilimsel gerçek getir.Cahil cahil diyorsunuz araştırmıyor diyorsunuz ama ben her öğrendiğim yeni bilgi ile Allah'a yaklaşıyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...