Unholy

Kendisi genetik alanına sonradan girmiş olsa da, bir sürü yazılarını ve kendisi hakkında yazılanları okudum. Bu adamın iddiasına göre ömür uzatmaya yönelik teknolojiler birbirlerinden izole şekilde bulunmuş. Kendisi hem bir mühendis hem de sonradan bir genetik uzmanı olarak bu teknolojileri birleştirmek istediğini söylüyor. İnsanlara boş umut veriyor olabilir. Ama aynı zamanda belki mühendislik geçmişi ile çoğu bilim adamının göremediği açıları da görüyor olabilir. Sonuç olarak başarılı olacak mı, olamayacak mı hepimiz göreceğiz.

Bana da 1000 yıllık ömür çok cazip gelmiyor. Çünkü insan unutkan bir varlık. 10 yıl öncesini tamamen unutuyor. Hafızamız oldukça kısıtlı. 1000 yıl yaşasam hatırlayacağım büyük ihtimal yine son 10 - 20 senem olacaktır. Hatırlamadıktan sonra da böyle uzun bir hayatın anlamı yok. Ama bu adam kendinden çok emin konuşuyor. Hacı da ilgi çekmek için yapıyor olabildiğini söyledi. Aslında beyin burada gerçekten ciddi bir problem olarak gözüküyor. Bu uzun ömrün arzu edilebilirliği kadar gerçekleştirilebilirliği da zayıf sanırım. Ama eğer bu imkan önüme konsaydı, sanırım hiç tereddüt etmeden kabul ed

Ben bu yarışmayı bir gelişme olarak görüyorum. Her ne kadar baştan amaç bir ateiste huzur vermek gibi sunulmuş olsa da en azından insanlar Hıristiyanlığın ve Budizm'in de argümanlarını duyabilirler ve aslında İslam'a inanmada kullandıkları mantığın aynen o dinlere de uygulanabileceğini görürler. Belki zihinlerinde bazı katı yargılarda çözünme olabilir. Ben bu yarışmayı destekliyorum. Zihin açıcı olacağını düşünüyorum. Elbette İslam'a yönelik ağır eleştiriler gelemeyecektir ama küçük de olsa bir adımdır. Herkes izlemeli.

Cambridge Üniversite'sinden bir genetik uzmanı, Aubrey de Grey, insan ömrünün bin yıla uzatılabileceğini iddia ediyor. Hatta şu anda 60 yaşını geçmemiş olan insanların bu olaya yetişebileceklerini iddia ediyor. Kendisi ölümsüzlüğü bulma çabasında değil. Bir trafik kazasında kaybedilen hayat için yapabileceği bir şey yok. Amaçları yaşlanmayı önlemek ve sürekli genç bir şekilde uzun bir ömür yaşamak. Konunun uzmanı olmadığım için yapacağım her yorum ancak spekülasyon olur, o yüzden tıp ve genetik alanında uzmanlığı olan arkadaşların yorumlarını merak ediyorum. Konu hakkında biraz bilgi için:

Ben maalesef bir kere aldatıldım. Hem de arkadaşlarıma evleneceğim dediğim bir kız tarafından. Uzun ve ciddi bir ilişkide. Evime alıp ailem ile tanıştırdığım bir kız tarafından. En yakın arkadaşından öğrendim. Yıkıldım, felç oldum bir süre. Hiçbir insana güvenemez oldum. Cinayet fikri bile aklımdan geçti ama arayıp küfür bile etmedim. Ama herkese de ne mal olduğunu anlattım. Sonra başka birini buldum ama içimde uzun süre o tatsızlık devam etti. Şimdi bile aklıma gelince sinirleniyorum. Sanırım ne olursa olsun insanın unutamayacağı bir olay aldatılmak. Belki arasaydım, küfür etseydim, yolda y

Bu benlik konusu gerçekten çok karışık. Orada bir karışıklık yaptığımı kabul ediyorum. "Ben" zaten var, onu da reddetmiyorum. Ama özellikle meditasyon yapmayı denersen, benliğin aslında oldukça yanıltıcı olduğunu görürsün. Varoluşun oldukça farklı boyutları var. Ama şu anda kafamı toparlayamıyorum. Görüşlerimde sanırım bir eksiklik buldun gerçekten. Toparlarsam bir cevap vermeye çalışacağım.

Bir müslümanın ateist olması gerçekten oldukça zor bir iştir. Ben yaşamının 20 yılını müslüman olarak geçirmiş biri olarak bu gerçeğin farkındayım. Bir insanın yaşamda aradığı ve yöneldiği bazı şeyler vardır. Bunlardan biri insanın içindeki ahenk ve dış dünyasına sağladığı uyumdur. Müslüman olarak yetiştirilmiş ve müslüman bir çevrede yaşayan insan, ateist görüşler ile karşılaştığı zaman bu iç ahenkini ve dış dünyaya uyumunu kaybedebilir. Hatta mutlaka kaybedecektir. Çünkü insan zihni bir sistemdir. Bu sistemde bir kaç taş yerinden oynayınca insanın bütün dengesi bozulur. İslam inancının kendi

Ölüm korkusu ile ölüm korkusu arasında fark var. Şu anda birisi kafama bir silah dayasa korkarım. Bir uçurumun kenarından aşağı baksam korkarım. Bunlar doğal davranışlar. Eğer korku olmasaydı insanlık zaten neslini devam ettiremezdi. Burada mesele bir gün kaçınılmaz olarak öleceğin gerçeğinden korkmamak. Ölümden sonra yaşam meselesi de çok karışık. Beni diyelim ki bir cennette yaratacaklar tekrar. Buradaki bedenimin benzerini. O insan gerçekten ben mi olacağım? Oradaki insan ben olacaksam o zaman bu dünyada doğan bir sürü yeni bebekten birisi de ben olabilirim. Sonuçta ikisi de doğuyor sıfır

Bu argüman ile ölümden korkmak anlamsızlaştırılıyor fakat bence bu argüman insanı daha da çok hayata bağlıyor. Çünkü yaptıklarım bütün gelecek nesilleri etkileyecek ve ben de aslında o geleceğin parçasıyım. Yaptıklarımın hiçbiri ölüm ile yok olmayacak. Ben hayata oldukça bağlı bir insanım ama hayatı benlik ve ego ilüzyonu içerisinde görmüyorum. Zaten çoğu insan çocukları olduğu zaman bu gerçeği anlıyor. Çocukları için ve hatta ülkesi için kendi hayatını yok sayabilen insanlar olmuştur. Hepsi de bunu cennet hayali ile yapmamıştır. Bir parçalarının kendilerini yaşatacağının bilinci ile yapmışlar

Günümüzde batı dünyası neredeyse tamamen inançtan uzaklaşıyor. Richard Dawkins, Sam Harris, Daniel Denett gibi ateist yazarların kitapları en çok satanlar listelerinde. İngiltere, Fransa gibi ülkelerde ateistler çoğunluk olmak üzere ve büyük ihtimal oldular. ABD biraz daha muhafazakar ama orada da büyük şehirlerde bir inançtan uzaklaşma eğilimi görülüyor. Benim dikkatimi çeken asıl kısım batı dünyasındaki bu durumun Hıristiyanlık dini üzerindeki etkileri. Ateizmin bu yükselişi Hıristiyanlık dininde büyük değişimler yaratıyor. Hıristiyanlar artık çoğunluk değil ve görüşlerini bu çoğunluğun gü

Bana göre ölüm korkusu dinlerin oluşmasında ve devam etmesinde en önemli nedendir. Çoğu insan ölümü bir yok oluş olarak görüyor ki bu kesinlikle doğru değildir. Ölüm sadece bir değişimdir. Bunu açıklayacağım ama öncelikle şu kısma da değinmek istiyorum. Ölüm korkusu bizim vücudumuzun doğal bir tepkisi değildir. Ölüm korkusu öğrenilir ve öğretilir. Genellikle adrenalin hormonu bu amaç ile oluşmuş gibi gözükür fakat öyle değildir. Adrenalin evrim sonucu oluşmuştur ve atalarımızın hayatta kalmalarını sağlamıştır. Bu hormon bir amaca yönelik değildi, sadece atalarımızın doğal seçilim sonucu hayatt

Psikoloji alanında Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu'un "İyi Düşün Doğru Karar Ver" adlı kitabını okuyordum. Kitabın bir bölümü okurken aklıma hemen bu forum geldi. Yazının sizin de ilginizi çekeceğini düşünüyorum. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Ben açıkçası bu yazıya katılıyorum. Ne zaman kendimi siyasal ya da uluslar arası olaylar ile ilgileniyor bulsam kendimi etkisiz ve mağdur hissetmeye başlıyorum. Etkileyebileceğim olaylara yöneldiğim zaman kendimi etkili ve güçlü hissediyorum. Etkileyebileceğim olayların genişliği de artıyor. Gerçekten aylarca belki yıllarca tartıştığınız politik k

Anlamıyorsun. Uyurken soluyamayan bir türün bir günden fazla yaşaması mümkün değil. Bu tür bir canlının tarihte olup olmadığını bilemeyiz. Sen o sınıflandırmada şimdiye kadar yaşamış her tür canlının bilinip yazılabildiğini mi zannediyorsun? O liste her geçen gün büyüyor. Ben senin varsayımsal soruna cevap verdim. "Doğal seçilim ile açıklanabilir mi?" diye sordun. Ben de açıklanabilir diyorum. Bu şekilde bir canlı yaşamıştır demiyorum.

Görememe nedenin zaten doğal seçilim. Doğal seçilim sonucu hayatta kalamadılar ve bugün göremiyoruz.

Gayet açıklanabilir. Bilinçli bir şekilde nefes alıp vermek zorunda olan ve uyuyan canlılar nesillerini devam ettirememişlerdir. Kendi hayatlarını bile devam ettirememişlerdir. Bilinçsiz bir şekilde nefes alıp verme sistemi gelişmiş olan canlılar da uyurken nefes alıp verebilmişler, nesillerini devam ettirebilmişlerdir. Karmaşık sistemlerin evrim ile nasıl oluşabildiği, özellikle gözün evrimi konusunda defalarca tartışılmıştır.

Vaadin sundukları ile vaadin gerçekliği arasındaki farkı unutmamak lazım. Çoğu vaad güzeldir ama gerçekleşmez. Birilerinin cennet vaad etmesi o cennetin gerçek olduğu anlamına gelmez. Bir insan inanmadığı bir vaad için ibadet edemez. Şu kısma katılıyorum, vaad edilenler gerçekten insanların aradıkları şeyler. Bu yüzden yüzyıllardır insanlar inanıyor. Bazı insanlar, insanların hayatta ne istediklerini, ne beklediklerini, hayatlarında neyin eksik olduğunu çok iyi görmüş ve bu boşlukları doldurmuştur.

Ben her insanın sadece kendi hayatından sorumlu olabileceğini düşünüyorum. Kendi hayatının sorumluluğunu almayıp, haksız bir eşitlik isteyen insanların hayat sorumluluğunu almak istemiyorum. Çalışmayı seviyorum ve hizmet etmekten mutluluk duyuyorum. Hizmetimin karşılığını alıyorum. Karşılığında istediğim hizmeti satın alabiliyorum. Verdiğim hizmetin kalitesini ve çapını büyütme özgürlüğümün korunmasını istiyorum. İnsanlığın ancak bu şekilde gelişebileceğini düşünüyorum.

Yanlış bilgiyi düzeltmek istiyorum. Türkiye, Mısır ve Ürdün dışında hiçbir müslüman ülkenin kurulduğundan beri İsrail ile ilişkisi yok, İsrail devletini tanımıyorlar. Ama yazının geri kalanına katılıyorum.

Sigarayı bırakmak çok kolay değil. Sigarayı bırakabilmek için büyük bir zihniyet değişimi gerekiyor. Ben yaklaşık 5 yıl günde 2 paket sigara içtim. Bu 5 yıl içinde çok bırakma girişimim oldu ama çoğu başarısızdı. Bir kış dönemi çok ağır bir şekilde grip geçirdim. Her öksürüşümde ciğerlerim çıkacak gibi oluyordu. Bu dönemde kanser olmaktan ve ölmekten korktum açıkçası. Sağlıklı bir yaşam felsefesine geçtim. Hastalığı atlattıktan sonra spora başladım. Şimdi kendimi çok iyi hissediyorum. İnsan sağlıklı olunca kendini çok mutlu hissediyor. Her ne olursa olsun herşey ile çok daha kolay başa çıkab

Ben düşünmüyorum ama o kartonu tutan kadın düşünüyor. Bu resmi hiç unutmadım çünkü İzmit'te çok sevdiğim bir arkadaşım hayatını kaybetmişti, üstelik kendisi müslümandı. Ama oldukça açık fikirli bir insandı. Ne zaman bu şekilde bir olay olsa aklıma bu kadın gelir. Habervakti diye bir site var, Vakit gazetesinin haber sitesi. İsrail veya batı ülkelerinde meydana gelen bütün olaylarda haberlere yorum yapanların bayram yapmadığı kalıyor. Allah'ın cezası diyorlar 5 yaşında çocuğun ölmesine. Her müslüman öyle değildir belki ama çoğunluğu öyledir. Sevinir, bir mesaj olarak algılar bu tür olayları.

Türkiye'de aydınların en büyük sorunu İslam korkusudur. İslam eleştiriye kapalı, kutsal bir dindir. İslam'a en küçük eleştiri, hakaret olarak algılanmaktadır. Bu zihniyet müslüman göçmenler nedeniyle Avrupa'da da yayılmaktadır. Avrupa'da bugün Hristiyanlık her yönü ile değerlendirilip, eleştirilebilirken İslam'a kimse dokunamamaktadır. Bunun nedeni İslam'ın demokratik olmayan yapısıdır. İslam kendi içinde demokrasi barındırmaz. Ama bir demokrasi içinde İslam'ı barındırabilir. Demokrasi İslam'a izin verir ama İslam demokrasiye izin vermez. Bizim aydınlarımızın çoğu bu gerçeğin farkındadır ama

Hacı ben de bu videodan çok etkilendim. Defalarca izledim ve sorunu anlamaya çalıştım. Bu ülkede insanların inançlarını özgürce ifade edebilecekleri bir ortam gerekiyor. Bu video ifade özgürlüğünün ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Kesinlikle güvence altına alınması gereken bir özgürlük olduğunu. Eğer bu profesör bu tür bir yargılama karşısında kendini rahat hissedebilseydi, o gence tutarlı ve güçlü cevaplar verebilirdi. Maalesef birbirleri ile çelişkili evrim ve İslam'ı aynı anda savunmak zorunda kalmıştır. Bu profesörü kim suçlayabilir ki. Bu insanın da bir ailesi, sevdikleri var. Bu

Türkiye'de müslüman olmadığını söylemek çok zordur. İslam'ı eleştirmek çok cesaret gerektirir. İşte bir örnek: http://www.dailymotion.com/jimi_the_kewl/v...kabullenild_fun Burada bir profesör evrim teorisini anlatıyor. Bir izleyici profesörün müslümanlığını sorgulamaya başlıyor. Profesör elbette bir yorum yapmak istemiyor, farklı bir cevap vermesi halinde bütün başına gelecekleri biliyor, hayatı karartılacak. İzleyicinin tek amacı da profesörü o şekilde etiketlemek. Eğer gerçekten müslümanlar ifade özgürlüğüne, vicdan özgürlüğüne sahip olsaydı bu profesör açıkça görüşlerini ortaya koyabi

Nefs diye bir şey yoktur. İnsanların yaşamlarını devam ettirmek için ihtiyaçları ve iç güdüleri vardır. İnsan beyni çok karmaşık bir sistemdir. Bu ihtiyaçların ve iç güdülerin karşılanması için stratejik düşünebilir insan. Aynı bakış açısı ile zinadan korunup kadınlara nikah ile sahip olmak, uyuşturucu kullanmayarak zararlarından korunmak, temizlik için abdest almak da nefs için yapılan davranışlardır.