DİRİLİŞ

Atatürk, yığınların sorunlarının sosyalizmle çözülemeyeceğini biliyordu. Yani, senin sandığın gibi sosyalist değildi. Marksizme karşı düşmanca bir tutum benimsememiş olsa da Marksist eğilimleri tehlikeli bulurdu. "Asla Bolşevik olmayacağız" demesi bundandır. Senin bahsettiğin emek sorunları Atatürk'ün hayata geçirdiği evrensel hukuk normlarına dayalı bir demokraside çözümlenebilir sorunlardır. Çalışanların örgütlü mücadelesinin yasallaştırılması ve örgütlenme hakkı tanınması ile çözüm mümkündür. Ve Batılı ülkelerde gayet olumlu örnekleri mevcuttur.

Bu parçadan anlayacak kadar adam var mı içinizde? ***** ***** *****

Adam İslamın gereğini yerine getiriyor. Sen ne konuşup duruyorsun ki?

Zaten iki kişi arasında birşeyler olursa ilk tanışmada olur tosbağa kardeşim. Olmazsa da hiç olmaz bir daha. Takma kafana başkalarına bak.

Türk halkı tarihinde ne zaman İslam dışı bir çözüm arayışına girmiştir ki şimdi bu tür bir arayışa itilecek olsun? Halkın belli bir kesiminin AKP'den soğuduğu bir gerçektir ama bu kitlenin yönelimi daha da koyu bir İslamcı partiye doğrudur. RP'nin devamı olan Numan Kurtulmuş hareketi bunun kanıtıdır ve bu yeni oluşum daha şimdiden %20'lik (yani CHP'nin mevcut oy yüzdesine eşit) bir oy potansiyeline sahip bulunmaktadır. Ülkemizde milyonlarca insanın inancının sınırda olduğunun kanıtı nedir? Olsa olsa bunun tam tersini söyleyebiliriz. Yığınlar gitgide artan bir hızla din bataklığına gömülüyorla

Sen bunlara bakma, ne dediklerini bilmiyorlar. Burada züğürt dayanışması dışında hiçbir şey yok. Onda bile arkanı döner dönmez haşırt diye geçirirler. Kesilen kurban etleri bile eşe dosta gider. Hiç biri şunu da fakire verelim karnı doysun garibin diye düşünmez. Arkadaşı Amerika'da yalnız kalmayı başarabilmişse ortama uyum sağlayamamış, gelenekçi tipik bir Türk demektir. Aksi yönde de birçok örnek olduğunu ben duyduklarımdan biliyorum. Hikaye...

Bu ibretlik yazıya yön veren psikoloji, gerek dini ahlaksızlığın alabileceği şekillerin çeşitlerini ortaya koyması gerekse de forumda gece gündüz hezeyan kusanların niçin burada olduklarını göstermesi açısından tipiktir. Yazının sahibi, kendi inancından kopmayı, sevgilisini başkaları ile bilinmeyen yerlere göndermek ile özdeşleştirebilmiştir. Yıllardır bu forumda olmasına karşın hala, insanların sevgililerini ayartma fiilinin mollalara özgü bir adet olduğunu anlayamayan, zırvalıklar yumağı uğruna yaşamını anlamsızlaştırdığını farkedemeyen bu arkadaşımızın hezeyanlarına dincilerden gelen destek

Geçen sene bugün, yani 10 Kasım'da başlatmış olduğum yazı dizisinin ikinci bölümününde de yine çok değer verdiğim büyük bir insanın, sizin gibi meczuplar topluluğu içinden nasıl çıktığına bir türlü akıl erdiremediğim bir Türk aydınının emek ve akıl dolu bir araştırmasına yer vermek istiyorum. Kanımca, Atatürk gibi bir fikir adamını anmanın en güzel yolu, O'nun başlatmış olduğu aydınlanma davasının izinde gerçekleri duyurmak ve kültürünü yitirmiş bu topluma kültürel değerler aşılamaktır. Aşağıda sunacağım bilgiler akademik çalışmalar için de bir kaynak oluşturacak nitelikte kapsamlı bir araştır

Ateizm ahlakı değil, ahlakın mutlak, sorgulanamaz dar kalıplar içinde hapsedilmesini yadsır. Özünde ahlaki bir akım olmasa da, ateizm, insana has bir kavram olan ahlaki değerlere karşı elbette kayıtsız kalamaz. Açıklık getirmek için; ateistlerin çöpe attıkları şey ahlakın kendisi değildir, dinlerin ahlakıdır. Dinlerin ahlakını eleştiren bir ateist, aslında bunu yapmakla kendi ahlak çerçevesini de tanımlamış olur. Zaten bir şeyi başka nasıl eleştirebilirsiniz ki?

İyi güzel de, biz bilimi ahlakın yerine koymuyoruz ki... Sadece ahlakın ne olduğunu bilimsel olarak algılıyor ve ahlak denilen kurallar ve değerler bütününü bilimsel olarak tanımlıyoruz. Daha akılcı, mantıklı bir yol olması da zaten olanaklı değil.

Ateist dünya görüşünün temelinde bilimsellik kaygısı, yani bilimsel tutarlılık yatar. Bu bağlamda, ateistler, tüm diğer kavramlar için benimsedikleri bu tutumu ahlakın tanımında, yani senin deyiminle temellendirilmesinde de aynen uygular ve bilimsel etiği savunurlar. Kısaca, ateist etik demek bilimsel etik demektir. Yani etik değerlerin, bilimsel bir insan ve doğa algısı üzerinde temellendirilmesi demektir. Ve kuşku yok ki etik anlayışı, gerçekte varolmayan, hayali "yüce varlık" teranesine tevhid olunan ahlak anlayışından çok daha sağlam temellere dayalıdır. Çünkü ateist ahlakın temeli bil

Atatürk hakkında söylenenlerin tümü de birbirinden güzel ve anlamlı ve aynı zamanda da düşündürücü. Atatürk'ün bıraktığı noktadan nasıl bu hale gelebilmiş olduğumuzu düşünmemiz gerekiyor. Ne var ki bunu yapabilecek yeterlik ve asaletten yoksun soysuz bir millet olduğumuz da açıkça ortada. Dogmatik ve terörist beyinlerin aşağılık fikirlerine ve karalamalarına bir forum sayfasında bile hakkıyla yanıt verilmiyor artık. Sizler Atatürk'e layık bir insan topluluğu değilsiniz. Ve hak ettiğiniz pisliğin içine düşmek üzeresiniz. Cehenneme kadar da yolunuz var...

Bence bu ruh hastasını dikkate alıp yanıt vermekle sadece onun forumdaki varlığına destek katmış oluyorsunuz. Bu mikrop için tartışılan konuda bilgi sahibi olmak ya da belirli bir mantığı izlemek türünden insancıl kaygılar söz konusu değildir. Atatürk'e beslediği ilkel ve alçakça kinini boşaltmak için akıl mantık dinlemeden her boka maydonoz olabilecek yapıda bir pisliktir bu. Yakında bunun da üzerine sifon çekilir zaten. Forumun müzmin sapıklarını tanıyınız.

Bu durumu tanrı inancını içine alacak biçimde genişletmek mümkündür. Çünkü insandaki güce sığınma içgüdüsü de sonuçta genetik kökenlidir. Buradan yola çıkarak, inançların da genetik bir temele sahip olduğunu söylemekle yanlış bir sonuç çıkarmış olmayız. Ama belki biraz eksik bir sonuç olabilir.

Mantıkla, bilimle çatılmayan bir inanç yok Queen. Çünkü bilimde inanç yok. Bilmek var. İnanmak değil.

Yukarıda sıralanan etik ilkeler evrenseldir. İnsana ve topluma faydalı olmaları temelinde de bilimseldir. Sizin neye karşı çıktınızı ve ne temelde karşı çıktığınızı anlayamadım. Dürüstlük gibi bir etik ilkenin bilimsellikle bağdaşmayacağını mı söylemek istiyorsunuz örneğin? Ayrıca, ahlakın kökeninde din mi vardır ki insan dini reddetiğinde kendisini ahlaki bir boşluk içinde bulsun?

Ugh! Yüce Manitu...

Hacı'nın şakalarından biri bu elbette. Bakalım kimler buna inanacak diye bizi sınıyor olmalı. Az sonra anlarız...

Tartışmalara dalıp da t.şak geçme moduna girmemek bazen elde olmuyor Bu arada eskiden üye miydin? Mahsuru yoksa eski nikini paylaşabilir misin?

Harika bir yorum. Her cümlesine katılıyorum. Diğer yorumların da çok sıkı. Ateistforum değerli bir üye kazandı.

Bu arada bir not düşeyim. Forumun randımanı nasıl da arttı değil mi arkadaşlar. Asalaklarından kurtulunca kendine geldi forum be! Vay anasını!

Ben de bunu imkansız bulurum hep. Zamanın geriye doğru akması kadar ters gelir bana. Kişinin gelişimi hep ileriye doğrudur. Ateist bir daha dine dönemez. Eğer dönmüşse zaten hiç ateist olmamıştır.

Hayır. Aslında yine haksız. Tanrı ol dedimi hemen olmalı. Aksi halde biz ne anladık onun tanrı olmasından? 11.4 milyardır evren hala genişleme devam ediyor. Yani daha hala olduramamış bri tanrı var karşımızda. Beceriksiz bir tanrı bu!

Anibal imanım; Bunlar senin kendi gözlemlerin mi yoksa istatistik bilgiler mi? Bildiğin sağlam bir kaynak var mı bu konuda? Benim bildiğim Türki Cumhuriyetlerde din epeyce yaygın. ÖRneğin Azerbaycan'da (Feto'nun örgütlenme çalışmaları da bundan bir etken) dini propaganda epey kitlesel bir dinci topluluğu yaratmış durumda. Diğer küçük cumhuriyetler de çok farklı değil sanırım. Bu konuda sağlıklı bilgiye nasıl ulaşabiliriz? Bilenler yazsınlar.

SSCB'deki durum beni sürekli düşündürmüştür. Tam laik bir sistemde eğitim gören onca insanın tekrardan dine meyletmesine ben makul bir açıklama getiremedim. Türki Cumhuriyetler başta olmak üzere dağılan SSCB'nin geri kalmış tüm bölgelerinde dinin belirgin bir tırmanışa geçtiği bir gerçek. Gerçi Çek Cumhuriyeti, Beyaz Rusya ve Ukrayna'da ateistlerin oranı Avrupa'yla yarışacak düzeyde bildiğim kadarıyla. Buradan çıkan sonuç ne olmalıdır? Ateist bir eğitim sistemi her toplumda aynı sonucu vermiyor diyebilir miyiz? Ya da insanlardaki inanma eğilimin eğitim yoluyla ıslah edilemeyeceği gibi bi