Hasan Akçay

Ölüm de yaşam da (an beyyine) kanıttan olsun (8:42) * Kurân kendisini kurânun mübîn diye tanımlıyor yani kolay bir okuma. Yasin 69: Kesinlikle yalnızca bir öğüttür o ve kolay bir okuma. Çünkü Kurân, sizin benim gibi, halktan insanlar için inmiştir; o yüzden resulün ait olduğu halkın dilini kullanır, lisan-ı kavmihi (14:4). Ve o yüzden bazı sûreler dikkat çekmek için (حم, hamîm)Yaklaş!" diye başlar tıpkı öyküsünü anlatmak üzere olan ozanın değneğini tak tak tak

Sure 36'nın başındaki yasin (يس) görüldüğü üzere bağımsız harfler değil, 1 (bir) kelimedir ve "Ey mükemmel insan!" anlamına gelir. "Yasin"in bu anlamı Lane's Lexicon'dadır ki kaynak olarak Arapçanın şu kadim sözlüklerine dayanır: El müfredât fî garîbil Kurân, Lisân el-Arab, Tâc el-Arûs Kısacası YASiN tam yerinde kullanılmış, anlatılana son derece uygun bir ifadedir; mucize değildir. Konu: Muhammed nebinin "Ya gerçekten Allah'ın elçisi değilsem?" diye kendisini sorgulama

Bunların huruf-u-mukatta (bağımsız harfler) değil, sözcük oldukları açık ve net görülüyor;yazılışları o yüzden birleşiktir. Amaç anlatılacak olana dikkat çekmek. Kısaca: Tıpkı "Hânım hey!" diye başlıyan bazı Dede Korkut öyküleri gibi bazı sureler de "طه !حم! يس!" diye başlıyor. Hânım hey! Bir gün Ulaş oğlu Kazan bey yerinden kalkmıştı… (KAZAN OĞLU URUZ BEY) Hânım hey! Oğuz’da Duha Koca oğlu Deli Dumrul derler bir er var idi… (DUHA KOCA OĞLU DELi DUMRUL) Hânım hey! Oğuz zamanında Kanglı Koca derler bi

Bir tek ayet getirir misiniz içinde sır yer alan. Lütfen. Nedir o sır ve kendisine ilim verilmiş olan KiM onu çözmüş te sır olmaktan çıkarmış?

Müteşâbih konuyu teşbih yoluyla dile getiren demek; "teşbih"te hata olmaz denir ya, işte o. Kısacası teşbih benzetmedir. Örneğin Yasin 39: ve ay... ay, hurma ağacının eski dalından bir yay gibi olana kadar, inişler ölçüp veririz ona. Ayın HiLAL evresi eski hurma dalından bir YAY gibidir. Müteşabih anlatım işte bu; teşbih içeriyor. Müteşabih ayet "sır"lıdır, anlaşılmaz diye bir şey yok; örneğin hilalin yay gibi olmasını kim anlamaz; sır bunu neresinde? Bal gibi anlaşılı

Sevgili gökselbakkal, fitneyi kimin çıkardığını 3:7'de Allah söylüyor: ...ayetlerin müteşâbih olanlarını habire kurcalayanlar fitne çıkarmak isterler ve ayetlerde dile getirilenin aslında ne olduğuna dair ahkam keserler oysa onun aslında ne olduğunu Allah'tan başka hiç kimse bilemez. fe yettebiûne mâ teşâbehé minhu ibtigâel fitneti vebtigâe te'vîlihi ve mâ ya'lemu te'vîlihi illa allah Bu kadar açık ve net. Kimler şu ayette ya da bu ayette SIR bulunduğunu öne sürüp ahkam kesiyorlarsa fitneyi onlar

Şehid olmak elbet var (3:141, 3:169) ama gûyâ cennette hurilerle, nurilerle kırıştırmak için değil bir milletin bağımsızlığı, namusu gibi Allah'ın var ettiği değerleri yaşatmak için var. Tayyar Rahime Türk milletinin bağımsızlığı için Fransızlarla girilen bir çatışmada ateş hattında kalan iki arkadaşını korumak için ileri atıldığında şehid oldu "Şehid olursan cennette sana 70 nuri verilecek" diyen bir süleyman ateş çıksaydı karşısına gözünü bile kırpmadan ümüğünü sıkıverirdi o fitnecinin. Biz, en iyisi, Âl-i İmrân 7'deki uyarı

Savaşta şehid olan erkeğe cennette 70 huri verilecek... mişmiş. Savaş kışkırtıcılığı böyle yapılıyor. Fitneye bakar mısınız. Peki... Kurtuluş Savaşında Şerife Bacı bebesiyle birlikte cephane taşırken kış şartları nedeniyle donarak şehid oldu. Sonia Cihangir: Cennette bana da veriliyor o ödüller... Ben ne yapıcam tomurcuk memeli hurileri? S Ateş (gülerek): Size de erkekler verilecek her halde. Şehid Şeri

Bizim anlama alanımızın dışında olan şey müteşabih ayetler değil, onların konusudur yani örneğin cennetteki pınarların tadı. Yoksa müteşabih ayetler "mübîn"lik bakımından muhkem ayetler ne ise odur; kısacası, müteşabih ayertler dahil, Kurân'ın bütün ayetleri açık ve nettir, "mübîn"dir. Kurân'un mübîn diyor Allah; sadakallahul azîm, Allah doğru söylemiştir. Örneğin cennetteki "hûrun iyn"in yani tertemiz pınarların saklı inciler gibi olduğunu dile getiren ayet. Açık ve net. Kıyaslama yapılıyor; hûrun iyn kabuğunda

Arapça: Allahu nezzele ahsenel hadîsi kitaben müteşabihen mesanî Türkçe: Allah anlatımların en güzelini ikili benzeşmeler içeren kitap olarak indirdi. Benzeşme cennetteki rızıklar dünyadaki rızıklar gibidir (2:25) örneğinde görüldüğü üzere edebî bir sanat olup teşbih diye de tanımlanıyor. Teşbihte hata olmaz. Neden? Benzeşme iki unsurdan oluşuyor: 1.bezeyen (cennetteki rızıklar) 2.kendisine benzetilen (dünyadaki rızıklar). Hiç kimse cennete gidip oradaki rızıkları taddıktan sonra dünyaya geri gelerek bize anlatmadığı

Teşekkür ediyorum, ateistlerin katkısını takdir ettiğimi daha önce de belirttim ve başkaları da belirtiyor. Örneğin Prof A Bayındır.

Aynen kardeşim aynen ama şuna dikkat edelim: Sizin hani meramınızı KENDiLERiNE anlatamadığınız kimseler var ya onlar da meramlarını SiZE anlatamıyorlar. Çare? Çare: dert etmeyin. Onların ateist olmasını SiZ beklemeyin, sizin iman etmenizi ONLAR beklemesin. Yıllar önce başka bir forumda yazmışım: Cennet "gayb"î bir konu olduğu halde onun hakkında ahkam kesildiği için Kuran'dan ötelere bu savrulmalar. Birisi (Hasan Basri, deniyor) huri diye bir laf atmış orta yere; ulema ona balıklama dalmış

Âl-i İmrân 7'den: Kalbleri kaymış olanlar fitne çıkarmak için Kitab'daki müteşabih ayetleri habire kurcalamak suretiyle onlarda dile getirilen şeyin aslen ne olduğuna dair ahkam keserler oysa onların aslen ne olduğunu yalnızca Allah bilir. Müteşabih ayetler konusunda Allah'ın Âl-i İmrân 7'deki uyarısı bu. Eğer içten inanmış kimselerseniz Allah'ın bu uyarısını kâle alacaksınız, müteşabih ayetlerin dile getirdiği şeyler hakkında ahkam kesmiyeceksiniz; ahkam kesip te, örneğin, muttakîlere öteki dünyada ödül o

Öyle diyorlar kavak kardeşim çünkü birisi mealleri sorguluyor ötekisi mealleri sorgulamıyor. Bakın, o meal sahiplerinden birisi olan Süleyman Ateş ne yumurtlamakta (videoda 1:03) S Cihangir: Muttakiler kadını da kasteder erkeği de, Allah aşkına ben cennetin tomurcuk memelisini ne yapıcam? Bana da ödül olarak veriliyor o... S Ateş (gülerek): Kadınlara da erkekler verilecek. S Cihangir: Yapmayın Allah aşkına ya, yapmayın ya.

Bırakalım lütfen bazı BEŞER tarafından uydurulan mealleri de ALLAH tarafından indirilen Kurân'a bakalım. İslamı Allah'a tahsis edelim. İslam şunun bunun dini değildir Allah'ın dinidir, dinillah.

Kusura bakmayın ama "huri"lerle zerre ilgisi yok "kâsirâtut tarf"ın. Allah onlara rızkım diyor. Sâd 50-54: Allah'ı kâle alanlar güzel bir yere varacak, kapıları onlara açık mutluluk bahçeleri. Orada yaslanacaklar ve bol bol bulunan meyva ve içecekler talep edecekler ve hemen önlerindedir (ve ındehum) kâsirâtut tarfi etrâb. işte budur size hesab günü için vadedilmiş olan, bizim tükenmesi olmayan rızkımızdır bu, rızkunâ. Osmanlıcaya değil Kurân'a bakalım.

Bu kâsirâtut tarf ifadesi öteki dünyaya ait 2 bahçe (cennetân) anlatılırken de geçiyor. Rahmân 46-56: Rabbinin makamından korkup sorumlu davrananlar için 2 bahçe var güzelliklerle donanmış. FîHiMÂ (o ikisinin içinde) şırıl şırıl akan 2 pınar; o ikisinin içinde her çeşit meyva, çifter çifter. Orayı hak etmiş olanlar, bu 2 bahçenin meyvaları hemen önlerinde, kalın ipek astarlı döşeklere yaslanırlar. FîHiNNE (2'den çok olanların içinde) daha önce hiç bir cin ya da insanın dokunmadığı kâsirâtut tarf... Sözün gelişine bakarak lütfen söy

Müteşabih ayetlere önek (Sâd 50-54). Yalnız, kâsiratut tarfi etrâbı tercüme etmedim. Onu sözün gelişine göre siz tercüme eder misiniz meallere bakmadan. Lütfen. Allah'ı kâle alanlar güzel bir yere varacak, kapıları onlara açık mutluluk bahçeleri. Orada koltuklara yaslanıp bol bol bulunan meyva ve içecekler talep edecekler ve hemen önlerindedir kâsirâtut tarfi etrâb. Hesab günü için size vadedilmiş olan işte budur, elbet bizim tükenmesi olmayan rızkımızdır, rızkunâ.

Müteşabih ayetlerin konusu öteki dünyadır, orada olanlardır, dolayısıyla "gayb"dır çünkü öteki dünyaya gidip te oradakileri kullanıp, görüp, tadıp, kokladıktan... sonra bu dünyaya geri gelen ve onları bize anlatabilecek olan hiç kimse yok. Onların aslında neler olduğunu o yüzden yalnızca Allah bilir ve Kurân'da teşbih yoluyla anlatır. Örneğin cennete girenler oradaki yiyecekleri taddıklarında diyecekler ki (2:25): Bunlar bize rızık olarak daha önce de verilmiş olanlardır (hézellezî ruziknâ min kablu) ama BENZERLERi ve

Benim gördüğüm o ki gerçek açık ve basittir, o yüzden inanamayız; koskoca gerçek bu kadar da basit olamaz ki deriz ve onu içtenlikle arıyor olduğumuz halde görmemeye kendimizi mahkum ederiz. Siz, sevgili Kaz, cesur davranıyorsunuz bu hususta; sizi candan kutluyorum. Ana dili Arapça olanların Nisâ 34'ü tartışmalarına bir çok kez katıldım genellikle yalnızca okumak suretiyle ama görüş belirterek katıldığım da oldu. Örneğin "kavvâm"ın taşıdığı anlam Nisâ 135'te ne ise Nisâ 34'te odur; öyle olması gerekir dedim.

Elbette yani ben de aynı şeyi söyledim: Gözümüzün önündeki bir ifadeyi doğru okumamız için Arapça bilmemiz şart değil, bize verilmiş olan aklı kullanalım yeter. * 2 + 2 = 5'tir hükmü zırvadır; bizim bu zırvayı reddetmemiz için ihtiyacımız olan şey akıldır. Tıpkı şu zırva gibi: Allah'ın halterci erkekleri başkalarından daha güçlü kılmış olması nedeniyle halterci erkekler başkalarının yöneticisi ve koruyucusudur. Ve tıpkı şu zırva gibi: Allah'ın insanların bazısını bazı

Nisâ 34: Allah insanların bazısını bazısından daha varlıklı kıldığı için ve erkekler mallarından harcadıkları için erkekler kadınların üzerinde ayakta tutanlar konumundadır. Erricâlu kavvâmûne alen nisâ bimâ faddala Allâhu ba’dahum alâ ba’din ve bimâ enfekû min emvâlihim. * Erdemli kadınlar ise Allah'a itaat ederek "gıyab"da iffeti korurlar çünkü Allah korur iffeti. Fes sâlihâtu kânitâtun hâfizâtun lil "gayb"i bimâ hafiza Allâhu. * İsyanından endişe ettiğiniz k

Diyanetin o çevirisi çarpıtmalarla malul. Örneğin çeviride erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudurlar deniyor: AKIL sahibiyiz, değil mi, övgü Allah'a; o halde kullanalım bize verilmiş olan o nimeti. Okuduğumuzu AKLIMIZ ile okuyalım. Allah'ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması... sebebiyle erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudurlar. Arapça bilmemiz şart değil, aklımızı kullanalım yeter. Erkekler kadınların neden yöneticisi ve koruyucusuymuş? Çünkü Allah insanların bi

Kadının boşanma hakkı 2:229'da var: lâ cunahe aleyhimâ fî mâ iftadet bihî http://kuranmeali.com/AyetKarsilastirma.php?sure=2&ayet=229 kadının boşanmak için kocasına fidye olarak verdiği o şeyde ikisine de günah yoktur. (Hayrat Neşriyat) kadının fidye verip ayrılmasında her ikisi için de bir vebal yoktur. (M İslamoğlu) kadının serbestliğe kavuşması için kocasına bazı şeyler bırakmasında iki taraf için de günah yoktur. (A Parlıyan) Elmalılı tefsiri: http://www.kuranikerim.com/telmalili/bakara3.htm Ey hakimler,

Kadının boşanma hakkı elbet var. 2:229.