Jump to content

Emre_1974tr

Üyeliğini Sildirmiş Kullanıcı
  • İçerik sayısı

    348
  • Katılım

  • Son ziyaret

İletiler bölümüne Emre_1974tr kullanıcısının eklediği dosyalar

  1. blackhole_featured-460x250.png

     

    Hayır, yıldızların düştükleri yere (mevkilerine) yemin ederim. (56:75)
    Eğer bilirseniz, gerçekten bu büyük bir yemindir.(56:76)

    75. ayette yıldızların “düştükleri yer” diye tercüme ettiğimiz ifadenin Arapçası “mevki” kelimesidir. Aynı kelime 18- Kehf Suresi 53. ayette de geçer ve orada da suçluların cehenneme düşmesindeki “düşmeyi” ifade etmek için kullanılır. Bu kelimenin kökü Arapça “vakaa”dır ve Kuran’da “düşmek, vaki olmak, gerçekleşmek” anlamlarında kullanılır. Yıldızlar bünyelerinde hidrojen bombaları patlatarak yaşar. Bu patlamalarda bir kısım madde enerjiye dönüşür ve çok büyük bir sıcaklık açığa çıkar. İki milyon kilo kömürü yakarak elde edeceğiniz enerjinin tamamını sadece bir gram maddeyi enerjiye dönüştürerek elde edebilirsiniz. Örneğin orta boy bir yıldız olan Güneşimiz’de her saniye dört milyar kilo madde enerjiye dönüşür. Yani bir saniye gibi ufak bir zaman diliminde sekiz milyon kere trilyon ton kömüre eşdeğer sıcaklık ortaya çıkar. Bir yıldız bütün maddesinin az bir kısmını yakıt olarak kullanır ve bu yakıt bitince yıldızlar da ölür. Allah’ın canlılar için takdir ettiği doğum ve ölüm yıldızlar için de takdir edilmiştir. Her yıldızın muhakkak bir sonu vardır.

    YILDIZLARIN DÜŞÜŞÜ VE BÜYÜK YEMİN

    Kuran’da birçok varlığın, olayın üzerine yemin edilerek, bunlara dikkat çekilmiştir. Yıldızların düştükleri yerlere de böyle dikkat çekilmekle beraber, ilgili ayetlerde özel bir durum da oluşmuştur. Yıldızların düştükleri yerlere yemin edildikten bir ayet sonra bu yeminin büyük bir yemin olduğunun söylenmesiyle özel durum oluşmuştur. Çünkü Kuran’da bu tarzda birçok yemin olmasına rağmen bir tek burada bu yeminin büyüklüğüne dikkat çekilmiştir. Birazdan yakıtını tüketen yıldızların ölümünde ortaya çıkan müthiş sayısal değerleri göreceğiz. Evren’in en büyük sayısal değerlerinden bir kısmının yıldızların ölümünde ortaya çıkması ayette “Eğer bilirseniz, bu gerçekten büyük bir yemindir” denmesinin ne kadar anlamlı ve yerinde olduğunu ortaya koymaktadır.

     
    karadelik

    Karadelikler kendi dışındaki yıldızların da "düşme alanı" olmaktadır.


    Fizikle uğraşan herkes Evrendeki en ilginç olaylardan birinin karadelikler olduğunu bilir. Büyük yıldızlar (Güneşimizin 3 katından daha büyüklüktekiler) ömürlerini bir karadelik olarak tamamlarlar. Enerjilerini tüketen bu yıldızlar şiddetli bir şekilde büzüşür. Çok küçük bir hacme bürünen dev yıldız müthiş bir yoğunluğa ve çekim gücüne sahiptir. Bu çekim gücü o kadar şiddetlidir ki saniyede 300 bin kilometre hızla hareket eden ışık bile bu çekim gücünden kurtulamaz ve karadelikler yakınlarından geçen ışığı bile yutar. Bu çekim gücü bir yıldızın kendi üstüne düşmesi (büzüşmesi) sonucu oluşur; fakat daha sonra birçok gezegen, birçok yıldız da bu şiddetli çekim alanına düşer. Yani karadelikler kendi dışındaki yıldızların da “düşme alanı” olmaktadır. Teleskopla görülemeyen karadeliklerin varlığı, çevredeki yıldızların maddesini anafor gibi kendi içlerine çekmeleri; civarlarındaki her ışını, yıldızı yutmalarından anlaşılabilir.

     

    Yıldızların kendi içlerine çökmesiyle oluşan ve daha sonra diğer yıldızları da çekimleriyle içlerine düşüren müthiş çekim kuvvetine sahip karadelikler Vakıa Suresi’nin 75. ve 76. ayetleriyle tam bir uygunluk göstermektedirler. Kuran’ın indiği dönemde yıldızların sonu, yıldızların son bulup karadeliğe dönüşmeleri ve bunun önemi bilinmiyordu. Yıldızların son bulurken karadeliğe dönüşmeleri de, geçirdikleri tüm aşamalar da çok enteresandır.

    Bazı yıldızlar daha değişik süreçlerle son bulurlar. Bunların bazısı yakıtını bitirince önce büyümeye, şişip kabarmaya başlar. Önceleri 15 milyon derece olan sıcaklık yükselerek 100 milyon dereceye kadar varır ve yıldız kırmızı dev veya süper dev olur. Bir süper devin kapladığı alan o kadar büyüktür ki Güneşimiz gibi 60 milyon taneden fazlasını içine rahatlıkla alabilir. (Tüm bu büyüklükler, karadeliğin çekiminin büyüklüğü gibi Vakıa Suresi 76. ayette işaret edilen “büyüklüğü” hatırlatmaktadır.) Kırmızı devlerin bazıları sıkışır ve beyaz cüce olur ve bunların ufak bir parçasının ağırlığı milyonlarca kiloya denk gelmektedir. Daha büyük yıldızlar ise nötron yıldızlarına (pulsarlara) dönüşürler. Nötron yıldızlarında madde çok daha yoğundur, burada bir çay kaşığı kadar madde bir milyar ton kadar gelebilmektedir. Evren’deki tüm bu müthiş gelişmeler her an yaşanırken, biz Dünyamız’da ne müthiş patlamalardan, ne olağanüstü çekimlerden, ne de yüksek ısılı kaynamalardan zarar görmeden yemek yeriz, uyuruz, spor yaparız, koşarız, sohbet ederiz… Kısacası yaşamaktayız, daha doğrusu yaşatılmaktayız. Çok mükemmel bir şekilde ve çok ince hesaplarla…

    http://www.mucizeler.com/2011/03/karadelikler-buyuk-bir-yemin/

  2. Tam tersine olduğu gibi ayetleri sunduk.

     

    Kuran gezegenler ve evrenler arası yolculuğun olduğunu söyler.

     

    Bak Hıristiyan misyoner Desert Wind, Kuran açıkça İsa'nın çarmıha gerilmediğini de söyler. Ama senin Müslüman maskesi takmış meslektaşların (yani hıristiyan misyonerler) ise yerli ve yabancı forumlarda, Kuran'ın İsa'nın çarmıha gerildiğini söylediğini iddia eden makaleler yayımlar utanmadan. Hem de apaçık bir şekilde gerilmediğini söyleyen ayeti sunarak.

     

    Çünkü dini  çarpıtma ve kendi öğretinizle uyumlu hale getirme çabası, şaşkınlığı içerisindesiniz.

     

    Her kılıkta varsınız.

     

     

  3. Çıkamaz demiyor tam tersine çıkar diyor:

     

    http://emre1974tr.blogspot.com.tr/2016/05/goklerevrenler.html

     

    Yazımdan ilgili kısımlardan:

     

    Rahman 33. Ey cin ve insan toplulukları! göklerin ve yerin bucaklarından/köşelerinden geçip gitmeye gücünüz yeterse, hadi geçin gidin. Bilgi ve güç dışında birşeyle geçip gidemezsiniz!

     

    Ayrıca bu bucakları yani gezegenlerin ve evrenlerin sınırlarını geçebilmek için özel bir güce veya teknolojiye, ilme veya imkana sahip olmak gerektiği de anlatılmakta. Başka bir deyişle gezegenler ve hatta evrenler arası yolculuğun aslında mümkün olduğu, ama bunun insanlar ve cinler açısından hiç de kolay olmadığı bilgisi veriliyor.

     

    İnşikak 19: Ki, siz, mutlaka tabakadan tabakaya bineceksiniz/geçeceksiniz!

    Tabakadan tabakaya geçmek ifadesi de hem gezegenler arası, hem de evrenler arası yolculuğu (Ahiret Evreninde yaşamaya başlamak da diğer evrene geçiştir) anlatmakta.

     

    Selam

  4. Yine hayal aleminde okuduklarını anlamamak için takla atıyorsun.

     

    4. ayette o antlaşma yapılan (saldırgan) müşrikler antlaşmaya uyarsa siz de uyun deniliyor.

     

    5. ayette de yine o saldırgan müşriklerden bahsediyor, antlaşmanın saldırma yasağı dönemi bütünce onlarla savaşa devam edin diyor. Yine  bahsedilen sadece o saldırgan, savaş halinde olan müşrikler.

     

    Sonra surenin ve kitabın tamamını okursan , bu saldırgan müşrikler savaştan tamamen vazgeçerlerse siz de vazgeçin sakın saldırmayın diyor ayetler.

     

    İstenen barış, düşünce özgürlüğü.

     

    Kimsenin kimseye karışmaması. Zaten imtihan hayatının amacı budur, içindeki iyilik veya kötülükle yüzleşme. Ki ahirette itiraz hakkı olamasın kimsenin. Kendisinin ne olduğunu görsün ve tatsın.

     

    Selam

  5.  

     Tevbe 4'te spesifik bir gruptan, anlaşma yapılmış olanlardan bahsediyor müstesna olarak.

     

    Yine hayır; Müslümanlara saldıranlarla yapılan savaşta, o tacizkar müşriklerle  yapılan bir antlaşma var. "Şu dönemde saldırılır, şu dönemde saldırılmayacak" diye.

     

    Bu antlaşmaya uydukları takdirde siz de uyun deniliyor.

     

    Bu antlaşmaya göre o süre dolunca da savaş kaldığı yerden devam ediyormuş.

     

    Ama eğer saldırgan müşrikler saldırılarından tamamen vazgeçip barışa yanaşırlarsa siz de yanaşın diyor. 

     

    Sureyi bütünlük içinde okuyunca istenenin saldırganların durdurulması, nefsi müdafaa olduğu çok net.

     

    Hatta kitabın tamamını okuyunca, saldırgan taraf Müslüman ise bile onlarla barışa yanaşıncaya kadar mücadele edin dendiğini göreceksiniz.

     

    Yeter ki ayetlerin anlamını eğip bükmeye veya ayet cımbızlamaya kalkmayın.

     

    Kuran'a göre tokat atmak dahi yasaktır bir insana inancından dolayı.

     

    Selam

  6. Kuran`da sadece nefsi müdafaya izin vardır

     
    İslam karşıtlarının yaptığı en güzel çarpıtma taktiklerinden biri de ayet cımbızlamadır. Bu yolla surenin bağlamından koparılan ayet alınır ve aslında sadece savunma savaşına izin veren söylemler sanki saldırı savaşını ve dinsel baskıyı emrediyormuş gibi gösterilir. Örneğin:

    9 - Tevbe Suresi



    1. Allah ve resulünden, kendileriyle antlaşma yapmış bulunduğunuz müşriklere bir ültimatomdur bu;

    2. Yeryüzünde dört ay daha dolaşın ve bilin ki siz, Allah`ı âciz bırakamazsınız. Şu da bir gerçek ki, Allah küfre batanları rezil eder.

    3. Bir de Allah ve resulünden insanlara Büyük Hac günü bir duyuru var: Allah da O`nun elçisi de müşriklerden kesinlikle uzaktır. O halde, tövde ederseniz bu sizin için hayırlırdır. Yok eğer yüz çevirirseniz şunu bilin ki, siz Allah`ı acze düşüremezsiniz. Küfre saplananlara acıklı bir azabı muştula!

    4. Antlaşma yapmış olduğunuz müşriklerden size karşı bir eksiklik sergilemeyen ve aleyhinizde başka birine yardım etmeyenler müstesnadır. Artık, onlara verdiğiniz sözü belirlenen süreye kadar tam bir şekilde koruyun. Şu bir gerçek ki Allah, sakınanları sever.

    5. O haram aylar çıktığında artık müşrikleri, kendilerini bulduğunuz yerde öldürün. Yakalayın onları, kuşatın onları, tüm geçit noktalarını tıkayın onların. Bunun ardından tövbe eder, namazı gereğince kılar, zekâtı verirlerse, yollarını açın onların. Kesin olan şu ki, Allah Gafûr`dur, Rahîm`dir.

    6. Eğer müşriklerden biri senden güvence dilerse/senin yanına gelmek, sana komşu olmak isterse, ona güvence verip yakınlaşma isteğini kabul et ki, Allah`ın kel dinleyebilsin. Sonra da onu, güvenli gördüğü yere kadar götür. Böyle yapmanın gerekçesi şudur: Bunlar bilmeyen bir topluluktur.

    7. Müşriklerin Allah katında, onun resulü katında ahitleri nasıl olabilir! Mescid-i Haram yanında antlaşma yaptıklarınız müstesna. Bu şekilde antlaşması olanlara, onlar size doğru-dürüst davrandıkça, siz de doğru-dürüst davranın. Allah, sakınanları sever

    --------------------------------------------

    Şimdi burada açıkça antlaşmayı bozup saldıran inkarcılara karşı siz de onlara karşı savunma amaçlı savaşın emri vardır.Ama antlaşmaya aykırı davranmayan , saldırmayanlara siz de saldırmayın, size saldıranlar da bundan vazgeçerlerse hemen siz de barışa yönelin denmektedir ayetlerde.

    9:12 Anlaşma yaptıktan sonra andlarını bozar ve dininize saldırırlarsa, o inkarcılığın önderleriyle savaşın; çünkü onların andı artık geçersizdir. Belki vazgeçerler.

    --------------------------------------------------------------------------------

    9:13 Andlarını bozan, elçiyi sürmeye yeltenen ve sizinle (savaşı) ilk defa başlatan topluluğa karşı savaşmayacak mısınız? Yoksa onlardan korkuyor musunuz? İnanıyorsanız asıl çekinmeniz gereken ALLAH`tır.

    --------------------------------------------------------------------------------
    9:14 Onlarla savaşın ki, ALLAH ellerinizle onları cezalandırıp rezil etsin, sizi zafere ulaştırsın ve inanan toplumun göğsünü ferahlatsın,

    Yine aynı sürede saldıranlarla savaşın kendinizi savunun emri vardır.

    İşte tüm savaşla ilgili sürelerde istenen budur. Ama çarpıtma tekniğine başvurmak isteyenler bu nefsi müdafayla ilgili ayetlerden birini cımbızlıyor ve sanki durup dururken inkarcıları yakalayıp öldürün deniyormuş gibi bir hava yaratılıyor.)

    Ama aslında istenen tek bir şey vardır, sana saldırana karşı kendini savun,onlar vazgeçerlerse sen de barış yap.

    "Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda savaşın, (ancak) aşırı gitmeyin. Elbette Allah, aşırı gidenleri sevmez.Onları, bulduğunuz yerde öldürün ve sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne, öldürmekten beterdir. Onlar, size karşı savaşıncaya kadar siz, Mescid-i Haram yanında onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa siz de onlarla savaşın. Kafirlerin cezası işte böyledir. Onlar, (savaşa) son verirlerse (siz de son verin); şüphesiz Allah, bağışlayandır esirgeyendir. (Yeryüzünde) Fitne kalmayıncaya ve din (yalnız) Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse, artık zulüm yapanlardan başkasına karşı düşmanlık yoktur. "(2 Bakara Suresi , 190-193)

    Evet bu savunma savaşıyla ilgili ayetlerden de biri cımbızlanırsa sanki inanmayanlara saldırın gibi bir ifade varmış gibi gösterilir ki bu strateji hep izlenmektedir.

    --------------------------------------------------------------------------------------

    Kuran`da düşünce özgürlüğü temeldir. Çünkü imtihan dünyasının gereği insanlar dilediğine inanacak ki ahirette ondan sorumlu tutulabilsinler. Bu yüzden islam`da sadece tebliğ vardır. Kimse kimseye düşüncesinden dolayı bir tokat bile atamaz yoksa kendine yazık etmiş olur:


    --------------------------------------------------------------------------------

    Mearic Suresi 42 bırak onları! Dalsınlar, oynasınlar kendileri için belirlenen günlerine ulaşıncaya kadar.

    ------------------------------------------------

    En`am Suresi 112 İşte böyle, biz peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık. Bunlar aldatmak için birbirlerine lafın yaldızlısını fısıldarlar. Rabbin dileseydi onu yapamazlardı. bırak onları, düzdükleri iftiralarla başbaşa kalsınlar;

    --------------------------------------------------

    Allah, sizinle din konusunda savaşmayan, sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi sakındırmaz. Çünkü Allah, adalet yapanları sever. (60 Mümtehine Suresi,

    Herkes dilediğine inanmakta ve yaşamakta özgürdür ki, ahirette inancından dolayı sorumlu tutulabilsin:

    Bakara Suresi 256 Dinde baskı-zorlama-tiksindirme yoktur. Doğru bilgiye dayalı eriş, bozuk bilgiye dayalı sapıştan açık bir biçimde ayrılmıştır. Her kim tâğuta sırt dönüp Allah`a inanırsa hiç kuşkusuz sapasağlam bir kulpa yapışmış olur. Kopup parçalanması yoktur o kulpun. Allah, hakkıyla işiten, en iyi biçimde bilendir.

    29. De ki, "Bu gerçek senin Rabbindendir." Dileyen inansın, dileyen inkar etsin. Biz zalimler için onları çepeçevre saracak bir ateş hazırladık. Onlar her ne zaman feryad ederek yardım isteseler, derişik asit gibi yüzleri haşlayan bir su sunulur. Ne kötübir içecek, ne kötü bir son!

    10:99 Rabbin dileseydi, yeryüzündekilerin hepsi inanırdı. Öyleyse, sen mi halkı inanmaları için zorlayacaksın?

    Evet düşünce özgürlüğü ve dilediğin gibi yaşama serbestliği vardır. Ve nefsi müdafa dışında savaş yasaktır. Hatta tokat bile atamazsın.

    Sadece nefsi müdafaya izin veren ayetlerin dini bir konuda baskıyla yakından uzaktan alakasının olmadığının, amacın tamamen saldırganı durdurmak olduğunun en güzel kanıtlarından biri de şu ayettir:

    HUCURAT

    9. Müminlerden iki zümre çarpışırlarsa, onların aralarında hemen barışı kurun! Eğer onlardan biri öteki aleyhine sınır tanımazlık edip saldırırsa, azgınlık edenle, Allah`ın emrine dönünceye kadar savaşın. Eğer vazgeçerse, yine ikisi arasını adalet ve dürüstlükle sulh edin. Kuşkusuz, Allah adalette titiz davrananları sever.


    Görüldüğü üzere saldıran taraf bir müslüman topluluk ise bile onlarla barışa yanaşıncaya kadar, başka bir deyişle saldırılarından vazgeçinceye kadar mücadele edin diyor.

    Her zaman ayetlerde istenen barışın sağlanması, saldırganın-zulmedenin durdurulmasıdır. Yoksa herkes dilediği inancı yaşamakta serbesttir.

    Selam ve sevgiler.

     

    http://emre1974tr.blogspot.com.tr/2011/07/kuranda-sadece-nefsi-mudafaya-izin.html

  7. Bak Hıristiyan misyoner Desert Wind; sizin Hıristiyan toplumlar İnciller adı verdiğiniz hadis kitaplarından uzaklaşıp, bugün elimizdeki tek kutsal kitap olan Kuran'a yöneldiği sürece yükseldi.

     

    İşte cehennemin başka bir evrende olduğunu fark eden batı toplumunun , yani Kuran'daki bilgiyi yine kabul eden batılıların çevirdiği bir film:

     

    https://www.rottentomatoes.com/m/event_horizon/

     

     

     

     

     

     

  8. Hıristiyan misyoner Desert Wind, kurtulamayan sizin hadis kitaplarınızdaki (İnciller, Tevrat adını taktığınız) bir ton abuk sabuk yanlış bilgiler.

     

    Hatta diğer hadis kitapları da sizin hadis kitaplarınız gibi yanlış ve çelişkili anlatır olayları.

     

    Bir tek Kuran var elimizde kutsal kitap olarak ve gerçeği anlatır geçer. Hatta bazen bir cümle ile bazen iki cümle ile...

     

    Sizin tonlarca kaleme aldığınız kitaplar yani hadis kitapları bu bir cümle karşısında darmadağın olur.

     

    Tıpkı gerçekte ruhların olmadığını göstermesi gibi.

     

    Ve de İsa'nın aslında çarmıha gerilmediğini anlatması gibi.

     

    Selam

×
×
  • Yeni Oluştur...