ehl-i dünya

çeviride kuvvetle muhtemel ki bir anlam kayması meydana gelmiş olabilir. yani muhammed diyor ki: ''ben allah'ın sözlerini aktarıyorum, bu yüzden beni yalanlayanlar aslında beni değil, allah'ın sözlerini yalanlamaktalar.'' allah'ın sözleri, aslında muhammed'in sözleri olduğu için, her iki durumda bir zaten.

ben bu işi, bütün iyi niyetimle, en iyimser şekilde, o kişinin gerizekalılığına yorarım. bu tür örnekler var. okuyoruz bazen haberlerde. demek ki kapasiteleri o parayı yönetecek ve işletecek potansiyele sahip değil. kimbilir belki sonradan görmeler, belki hava ve hevese kapıldılar, çok savurgan davrandılar ve ölçüsüz harcama yaptılar. lafa bak: ''tüm piyango zenginleri...'' lan sanki tüm piyango zenginlerini inceledin ve buna hüküm verdin. 'tüm'müş. bence sen de içten içe bu parayı arzularsın. ama çaresiz şekilde buna imkan vermediğin için uzanamadığı ciğere mundar deme sendromu sergili

yarıldım :D

cami yaptırırdım

iyi ve kötü olmak insana mahsustur. bir köpek veya kediye iyi ya da kötü diyemezsin. demek ki bunu ahlaki manada almak gerekir. hayvanları eti için boğazlayıp yiyoruz. bunu doğada vahşi yırtıcılar da yapıyor. hayvanları öldürmeyi kötü olarak görürüz. ama bunu diğer canlılar da yapıyor. bir aslana ceylanı yediği için kötü demeyeceğimize göre, insana da diyemeyiz. aslında bunun ardındaki etmen, sebep. biz hayvanları beslenme ihtiyacımız için öldürürüz. aslanlar da öyle. ama aslanlar sadece karnını doyurmak için öldürür. toplu katliama girişmez. ama insan girişir. sınırı nerede çizeceğiz. insan

iyilik ve kötülük bizim uydurduğumuz kavramlar. ama tabii ki neyi kastettiğini biliyorum. mutlak iyi ya da mutlak kötü yoktur. siyahla beyazın karışımından mürekkep grinin sonsuz tonu olması gibi, her şey içinde iyi ve kötüyü aynı anda barındırır. bir şeyi iyi diye nitelendirirken, esas olarak fayda göz önünde tutulur. bir şey yararlı ise iyidir. zararlı ise kötüdür diyebiliriz. yetimin elinden tutmak iyidir, masumun canına kıymak kötüdür. dünyada 7 milyar insan varsa, 7 milyar çeşit insan var. bunları bir kısmı iyi, diğerleri kötü diye sınıflandıramazsın. iyileri bir potaya, kötülerini öt

ÇÖP..

doğru ve gerçek bir tanedir, yalan-yanlışlar milyonlarca olabilir. gerçek, yani olgusal ve maddesel herşey, öznenin yorumuna göre değişmez. bu yönüyle kesinlikle objektiftir. dindarlar uyduruk masalları mutlak gerçek varsayıyorsa, ve tartışma ve şüpheye taviz vermiyorsa, bu onların, üzgünüm ama cahilliklerindendir. onlar mitosu hakikat addediyor olabilirler, oysa düşünen aklın şaşmaz sağduyusu sayesinde görebilen için şüphe götürmeden rahatça çocuk masalı diye niteleyebilir. yani rahat ol, kendilerini kandırdıklarından hiç şüphesiz bahsedebiliriz. ayrıca dinin öngördüğü hazır paket ''haya

cevap soruda gizli. sen bunu merak edip, irade kuvvetinle sorunun cevabını aramaya bilinçli olarak yönelerek, fikrini kuvveden fiile çıkarmışsın. bu zekanın değil, iradenin ifadesidir. irade kendini faaliyet hayatında ortaya koyar. yani irade düşünüp tasarlayarak planımızı eyleme dökmek için insanın kullandığı yegane ruhi melekedir ya da psikolojik mekanızmadır. zeka ise başka bir şeydir. sen bu başlığı açarken durum bu olduğu için, özgür irade vardır. aynı benim de başlığı okuyup sayfayı terketmek yerine, üzerine fikir beyan ederek irademi kullanmam gibi. yani açıkçası üşengeç davranmadım

asıl ilginci, aslında bedenimizin sadece bedeni meydana getiren tüm atomların titreşen frekanslarından ibaret olması, atomun neredeyse tamamının boşluk olması ve bizim bunu katı fazda duyumsamamız. frekanslar duvar ve kayalardan geçerken, maddenin geçememesi. y

üzülme o kadar da mühim değil

el-i dünya nedir ablacım imlaya o kadar özeniyorsunuz ki bunu yanlış yazdığınıza inanmam.

bi iş yapacan onu da becerememişsin. hahaha

sosyal fobi böyle şeyleri kafaya takma. zekanla barışık ol. zekanı en iyi kendin taktir edersin. aklının seni ne kadar tatmin ettiğini kendin ölç, biç artık. unutma ki zeka iradeyle kuvvet bulur ve davranışta belirir. onun ,le olgusal olarak hayatını kullanmaya ve yönlendirmeye ve entelektüel dünyanı daha zengin kılmaya bak. demek istediğin ''atıl'' kalmasın. nasıl kısa bir anne ve kısa bir babadan dünyaya gelirseniz, çok büyük ihtimalle siz de kısa boylu olursunuz. zeka da böyle, ama asıl mesele, xuser'in da dediği gibi, onu potansiyeline ulaştırmak. ben bally falan çektim bi süre, yıllarca

saçmasapan başlıklar açma sayın bizon. kinaye, iğneleme, tecahül-i arif falan yapacaksan provokatif üslubunu değiştir. neyi merak ediyorsun bu soruya yanıt aramakla. daha açık ol, ben sana tatminkar bir cevap vereyim

harbi cahil bu müslümanlar ya. mana maddeden önce geliyormuş. hah güleyim bari. suje(özne) ile obje(nesne) arasındaki bağdan bilgi meydana gelir. yani nesne, özne'de karşılık bulacak. hem özne lazım, hem nesne. zihnimizdeki bütün idealar nesnenin beyinde yaptığı çağrışımlar sonucu meydana gelir. nesne yoksa, onların öznede yansıması fikirler de olamaz. ayrıca özne'de özünde bir nesnedir. bu kadar temel felsefe bilgisinden dahi mahrumsunuz. beyniniz yok, ama fikriniz var. bu da ilginç. araştırılmanız lazım. üstelik internet tarayıcısı kullanabilecek kadar zekaya da sahipsiniz. ilginç yarat

vatan kelimesi, arapça aslında, kişinin doğup büyüdüğü yer, memleket anlamına gelir. dilimize de ilk defa bu anlamda geçmiştir. ''-hacı emmi vatanın nire? -yozgat, hasanoğlan köyü.'' gibi. ama şimdiki kullanımda oldukça duygusal yükü var. o duygusal yükü ise özellikle namık kemal geliştirmiştir. türkler de milli olma bilincini aşılamıştır ve döneminde çokça kişiyi de etkilemiştir. m. kemal'in ve yahya kemal'in bu soyadları alması tesadüf değil. belli ki gençlik yıllarında namık kemal'den etkilenip bu mahlası kendilerine seçmişler. avrupa'da esen milliyetçi rüzgarlardan sonra, adı osmanlı o

güzel ama bilinç bütün denklemi bozuyor. ateizm'den panteizm'e gelmişsin belli ki. bunu da dile getirseydin. çünkü anlatmaya çalıştığın şey panteizm. panteizm de tanrısız bir görüştür. bu bakımdan ateizmin bir farklı modelidir. bilinç maddenin ürünü olabilir ama niteliği ile çok komplex organize olmuş maddeler bütünü olduğu için maddeden bilinç doğmasını daha iyi irdelememiz lazım.

evet çok güzel bir yazı. anriparantez: jean meslier in eseri atatürk'ün direktifiyle türkçe'^ye tercüme edilmiştir.

yoktur tabii ki. tanrı ile kontak kurduğu ve ondan birtakım bilgiler aldığı iddiasında olan birinin akıl sağlığından şüphe ederiz değil mi? vahiy mekanızması imkansızdır. hatta küfürdür. burada zerrece hikmet aranmaz, olsa olsa paranoya ve deliliğin izleri aranır.

evet bunlar güzel sorular. fizikçiler cevap arıyor. ama cevap tanrı'dır deyip kolaya kaçmıyorlar. bu sorular olgusal olarak açıklanabilir, anlaşılabilir ve bilinebilir. tek dayanak ise bilimdir. onun ise yöntemi bellidir. deney, gözlem vardır. bilimin sınırları bellidir. sadece görünen evren açıklanabilir. onun dışında akıl yürütmek havanda su dövmeye benzer, abesle iştigaldir. hele cevap islam'ın allah'ı hiç değildir.

ben bu sene gireceğim sınava. 9 eylül hukuk hedefliyorum. tm-2'den 12,000 civarı sıralama ile alıyor. herhalde girerim diye tahmin ediyorum. aslında ankara, ist. hukuk'lara da fix girerim ama memleket izmir olduğu için 9 eylül en iyisi. bu son olsun artık burayı kesin bitireceğim. hayatımda radikal kararlar aldım.

pardon seni güldüremedim. bağbozana helal olsun seni güldürmüş. bir dahaki iletilerde telafi edicem bunu. sizin mizah duygunuza hitap etmek asli görevimiz halbuki :D

kısmen ben de aynı hisleri paylaşıyorum. (...) günahlarda yüzüyorum, sütten çıkmış ak kaşık değilim, masum değilim.(...)evet günahkarım, hatta dünyadaki en kötü kişiyim. hep kendimi düşünürüm