Jump to content

NARSİST


Recommended Posts

Hemen hepimizde bir miktar bencillik vardır. Peki, psikiyatride "narsist kişilik" olarak tanımlanan ileri derecedeki bencilliğin kişileri depresyona sürüklediğini biliyor muydunuz?

Kendinden başkalarının düşüncelerine önem vermeme, övgüye ihtiyaç duyma, kin, öfke ve kıskançlık duyguları insanları depresyona sürüklüyor. İşte Memory Center Nöropsikiyatri Merkezi'nden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, narsist kişiliklerin özelliklerini anlattı...

Kendilerinin önemine ilişkin büyüklük duyguları taşırlar, başarı ve yeteneklerini abartırlar.

Hayal dünyalarında güç, başarı, şöhret, para, güzellik ve aşk ön plandadır.

Kendilerini özel ve önemli görürler, hep saygı görmeyi beklerler.

Övgü ile beslenirler, iltifat edilmesi için ortam hazırlarlar.

Eleştiriye aşırı duyarlıdırlar. Eleştiriye iyi amaçlı eleştiri bile olsa aşağılanmış olma, öfke ve utanç duyguları ile tepki verirler.

MENFAAT ÖN PLANDA

Menfaatçidirler. Kişiler arası ilişkileri kendi çıkarlarına kullanırlar. Kendi amaçlarına ulaşmak için hile ve aldatmayı normal kabul ederler.

Kendilerinin ancak özel kişiler tarafından anlaşılabilecek kadar özel olduklarını düşünürler.

Empati yapamazlar. Başkalarının ne hissettiğini, ihtiyaçlarını anlayamaz ve hissedemezler. Arkadaşı hasta olup randevuya gelemezse kızar, şaşırır, onu anlayamaz.

Kin, öfke, kıskançlık duyguları fazladır. Acıma, affetme gibi duyguları kendi çıkarlarına göre hisseder ve kullanırlar.

Hak duygusu hep kendine yöneliktir. Hak kazandığı, kayrılması gerektiği, sırada beklememesi gerektiği, hep kendisine ayrıcalık yapılması gerektiği beklentisi içindedirler.

Aşırı derecede korkarlar. Fakat korkmuyor taklidi yapmak zorundadırlar.

Eksiklik, aşağılık duygularını bastırmak için kendilerine güveniyor rolü yaparlar. Fakat bu rolü içselleştirdikleri için güvenli gözükürler.

Narsist insanların yaptıkları işlerden hoşlanılır ama kişiliklerinden nefret edilir. Liderlerin bir çoğu narsisttir.

KİŞİLERİ ETKİLEMEYİ BİLİRLER

Etkileyici, çarpıcı, rol yapıcı davranışlarını çoğu zaman farkında olmadan gerçekleştirirler. Alçak gönüllü rolü oynarken bile, egolarını patlatırlar. İki yüzlülükten farklı yönleri, bu davranışları kişiliklerinin gereği olarak yerine getirmeleridir.

İnsanları etkileme, göz boyama konusunda çok başarılıdırlar. Karşı taraftaki kişinin neyi duymak istediğini çok iyi fark ederler. Hayranlık duygusu uyandırıncaya kadar işe devam ederler.

Kendilerini övmekten utanmazlar. Toplantılarda soru sorarken en az konuşmacı kadar çok şey bildiklerini göstererek yorumlar yaparlar.

Çevre tarafından akıllı ve yetenekli olarak bilinirler. İlk tanışmalarda çok etkileyicidirler. Uzun beraberlikte bencil ve çıkarcı yapıları nedeniyle kendilerinden nefret ettirirler.

Çok çalışırlar. En büyük korkuları sıradan olmak olduğu için ve kendilerini üstün görmeye devam etmek amacıyla, başarılı olmak zorundadırlar.

Kendilerini özel olarak gördüklerinden herkes için geçerli kuralların kendileri için geçerli olmadığına inanırlar. Her yerde kırmızı halı ile karşılanmak isterler. Bu olmazsa bozulurlar ve acımadan bozarlar.

ÖNCÜ OLMAYI İSTERLER

Trafikte öne geçmek zevk verir. Kuralları ustaca atlatmak insanları enayi yerine koymak, başkalarını kullanmak onlara keyif verir.

Yarışmacıdırlar, rekabeti severler. İhtiraslı ve doyumsuz yapıları nedeniyle hep ölesiye mücadele ederler.

Bir şeyi sevgi için yapmayı, aşık olmayı aptalca görürler. Güç ve statü takıntıları nedeniyle kazanmak için ellerinden ne gelirse yaparlar. Hile ve yalan amaca ulaşmak için gerekirse kullanılır.

Canları sıkıldığı zaman herkesinde canını sıkarlar. Kazanamadıkları zaman çok öfkelenirler, psikolojik terör havası doğururlar.

Düşünmeden yaşamlarına son vermeye karar verebilirler. Kendilerine göre yaşam sebepleri ortadan kalkmışsa kuyunun dibinde yaşamaktansa ölmek daha doğrudur onlara göre.

Depresyona girme eşikleri çok düşüktür. Kızgın, sinir bozucu, ruh karartıcı hâlleri sık yaşarlar. Depresyondadırlar, fakat kabul etmezler. Öfkelilik, içki-sigaraya düşme, unutkanlık, bedensel arazlar şeklinde maskelenmiş depresyonla hekime zorla başvururlar.

Neslihan SÖZEN / İSTANBUL

KAYNAK: <http://www.bugun.com.tr/bugunhaber/yazdetaybugun.asp?id=115>

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bence en önemli tespit narsistlerin empatiye sahip olmayışları ve aşırı liderci bir yapıya sahip olmaları.. Yoksa farklı olmayı istemek veya kimi bahsedilen diğer durumlar da zaman zaman bizlerde de ve birçok insanda da olan ve yaşanan durumlar. Farklı olmayı istemek aslında çok doğal bir istektir, başka türlü insan nasıl bazı ilgileri kendine yönlendirebilir ve özellikle karşı cinsi etkileyebilir.. Konuşmadaki, giyimdeki estetikten tutun, iyi bir insan olmayı istemek bile aslında tüm bunların içerisindedir... Bir de tabii ki bu kişilik yapısını, narsizmi ve megalomanlığı bu sosyo-ekonomik anlayış da beslemekte ve insanlar açıkcası daha samimi daha içten, duyarlı insanları dışlamaktalar.. Narsizmin, bence insanda doğal olarak bulunan bencilliğin çok aşırıya dayanmış ve empatiyi dahi yok etmiş bir haldir.

Narsizmin bu tanımından yola çıkarak birçok morali bozuk veya istedği sevgiyi paylaşımı elde edememiş insanları on yargıyla bu gruba dahil etmemek de gerekir, yani aa şunun morali bozuk, bize nasıl da bakıyor vb herhalde narsistin teki'dir dememek gerekir. Belki de biz narsistizdir ve karşımızdaki insan sahip olduğu değerlerden ötürü dışlandığı için istediği güzel kimi hayalleri gerçekleştiremediği için depresyonda da olabilir; veya insanlardan pek olumlu veya sevecen bir karşılık da görememiş olabilir yaşadığı çevre içerisinde vb...

tarihinde NomadUn tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Bunu niyemi yazdım, amacım birilerine laf çakmak değil elbet. Bu tür insanların sayısı küçümsenemeyecek kadar çoğaldı.

Size küçük bişey anlatayım :

Bir gün sormuşlar ermişlerden birine. 'Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır? '

'Bakın göstereyim' demiş ermiş. Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi oturmuşlar yerlerine. Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da derviş kaşıkları denilen bir metre boyunda kaşıklar.

Ermiş 'Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz' diye bir de şart koymuş. 'Peki' demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan.

Bunun üzerine 'Şimdi...' demiş ermiş. 'Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe.' Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa. 'Buyrun' deyince her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp, sonra karşısındaki kardeşine uzatarak içmişler çorbalarını. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan.

'İşte' demiş ermiş. 'Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse o aç kalacaktır. Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafından doyurulacaktır. Şüphesiz şunu da unutmayın. Hayat pazarında alan değil veren kazançlıdır her zaman...'

Siz değerli düşünürler sizlerin çok değerli yorumlarını bekliyorum.. Ortak bir kültür oluşmalı diyorum ben sizler ne düşünüyosunuz bu konu hakkında. Kimseyi çekiştirmek değil amacım arkadaşlar. Bu tür bi insan tanıdım bilimsel açıklaması tıpatıp uyuyor. Bi insan şerefsiz ve kahbe olduktab sonra oluyor, müslümanmı, ateistmiş,budistmiş, hristiyanmış farketmiyor. Kahpe kahbedir. Kahbe is kahbe.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...