osho
-
İçerik sayısı
1.665 -
Katılım
-
Son ziyaret
İçerik Türü
Profiller
Forumlar
Takvim
İletiler bölümüne osho kullanıcısının eklediği dosyalar
-
-
TEŞEKKÜRLER
-
Elementler ışık yayar mı; gök cisimlerindeki elemetler nasıl ayırd ediliyor ?
-
korteks tamamıyla çalışamaz durumda, 7 gün komada kalıyor; ama hasta (kendisi de beyin cerrahı) ancak korteksin aktif olması halinde yaşayabileceği bilinçli deneyimler yaşıyor; bu tamamen palavra mı yoksa imkan dahilinde mi; mesele bu
-
yorumlarınızı bekliyorum
-
10 Kasım 2008 de Dr Eben Alexander’a Bakteriyel Menejit tanısı konulmuştur: E coli menejiti korteksi çalışamaz duruma getirmiş. Menejitin şiddeti bir hafta boyunca tedaviye yanıt vermemiş ve yedi gün komada kalmıştır. 7. Gün mucizevi bir şey oldu, gözlerini açtı, çabucak kendine geldi ve hemen solunum cihazından alındı. 7 gün komada kaldıktan sonra tamamen iyileşmiş olarak yaşamını sürdürmesi ciddi anlamda kayda değer. Dr Scott Wadw
Yani beynimin insansal yanından sorumlu kısmı, beyinle ilgili bütün bilim insanlarının size söyleyeceği üzere gitmişti. Ama komada iken ultra gerçek bir deneyim yaşamıştım: Her şey görünüşün tekinsiz berraklığı, düşüncelerimin saf kavramsal akışı daha yüksek beyin işlevi gerektiriyordu. Ama ileri düzey beyin fonksiyonlarım bunları yapmak için ortalıkta yoktu. Beyin Cerrahı Dr Eben Alexander
-
Muhammedin kurduğu ve 4 halifenin sürdürdüğü devletin adı yok muydu
-
vay be zaten benlik de bir illüzyon
-
anladım; peki o zaman şöyle bir düşünce deneyi yapıyorum
gözlerimi kapadım, tamamen meditatif bir haldeyim her şey yokluğa gömülmüş durumda, benlik bile kayboldu sadece bir varoluş farkındalığı var; ama bir şey daha var (hiçbir değişim olmamasına rağmen) şimdinin, anın farkıdalığı, nher ne kadar flulaşsa bile geçen bir zaman algısı var; bu sadece beynin yarattığı bir illüzyon mudur; yoksa madde ve enerjideki değişimden kaynaklanan çok ince bir enerji/madde türü olabilir mi?
-
yani uzayzaman 4 boyut olarak gerçek ama boyutların her birisi gerçek değil, ve zaman da 4. boyuttur ama nesnel gerçekliği yoktur, mu ??
-
Gerçeklik uzayzamandaki tüm olayları kapsar. Nasıl bütün uzaya gerçekliğin orada olduğu, gerçekten var olduğu gözüyle bakıyorsak, zamanın bütününe de gerçekliğin orada olduğu, gerçekten var olduğu gözüyle bakmalıyız. Bir zamanlar Einstein’in söylediği gibi “Biz ikna olmuş fizikçiler için geçmiş, günümüz ve gelecek arasındaki fark yalnizca ısrarlı bir yanılsamadır.” Gerçekten tek olan şey uzayzamanın tamamıdır. Akış yoktur. Bir andan diğerine akma hissi, düşüncelerimiz, hissettiklerimiz ve algılarımızdaki değişikliklerin bilinçli bir şekilde tanınmasından, kabullenilmesinden kaynaklanır. Anlar zamanın hammadesidir, değişmezler. Nasıl belirli bir konum uzayda hareket edemezse, belirli bir an da zamanda değişmez. Değişim zaman içinde olmak zorundadır, ama zamanda tek bir ana göre bir şey ifade etmez. Evrenin Dokusu - Donmuş Nehir - 173
Einstein'in blok evreninde değişim de sadece bir illüzyondur. Yani zaman boyut olarak var ama gerçek olarak yok. Yani biraz anlayamadım açıkçası.
-
Tamam tek başına madde ve enerjiden bağımsız bir zaman yoktur. Peki bu sav, zamanın yanılsama olduğu anlamına mı gelir? Zaman gerçek değil midir? Deneyimlediğimiz, geçmiş ve gelecekle sınırlandırılmış öznel bir şimdi, boş bir hayal midir?
-
On 01.08.2016 at 22:12, ateistdusunce said:
Zaman:
Birden çok olguda fizik kanunları nedeniyle gerçekleşen etki tepki sonucu oluşan durum.
zamanın bağımsız bir varlığı yokki ne olduğunu anlayalım; madde ve enerjideki değişimin bilinçteki yansıması; yani bilinç olmasa madde ve enerjideki değişimi zaman olarak algılayamayız
-
Victor J. Stenger evrensel sabitlerin değerlerini rastlantısal bir dağılıma tabi tutarak, ortaya çıkabilecek değişik evren olasılıklarının yüzde kaçında belli bir maddesel kompleksliğin, dolayısıyla olası bir yaşamın ortaya çıkabileceğini hesaplamış ve elde ettiği örnek evrenlerin nerdeyse tümünün ( kimi ayrı kalanlar dışında), yaşam adı verilebilecek belli bir kopleksliğe yol açabileceğini saptamıştır. Bu çalışmasında Strenger, fiziksel sabitlerin değerlerini 5 kat üstü ve 1/5 oranındaki aralıklarda değiştirerek ortaya çıkacak evrenlerin simulasyonlarını yapmış ve görmüşki bu evrenlerin %70'inden fazlasında mevcut evrendekine benzer yıldızlar, elementler oluşabiliyor.
Evren insanlık için uyumlanmış bir yer değildir; insanlık evrene üstün bir şekilde uyumlanmıştır.Bahsedilen araştırma -->
http://citeseerx.ist.psu.edu/viewdoc/download?doi=10.1.1.371.9822&rep=rep1&type=pdf
İngilizcem iyi olmadığı için bu konuda söz söylemek isteyenlerden bekliyorum, sevgiler .
-
On 10.01.2010 at 11:15, Freddie said:
Uğraşıp uzun uzun yazmışsın Notamatik, teşekkür ederiz. Söylediklerin mantıklı. Ayın tanrıçayla ilişkilendirilmesinde kadınların regl döngüsünün ayın hareket zamanıyla uyuşmasının(28 gün) da payı olsa gerek. Zaten İslamda bir de ay takvimi var değil mi? O bile ay ile ilgili yani. Ayrıca yanlış bilmiyorsam, ''Şeytan taşlama'' sırasında taşlanan şey de bir penis sembolü. Bunun, kendini hadım eden Attis'le bir bağlantısı olabilir.
Ama kafama takılan bir soru var. Yanılmıyorsam bu forumda şimdi adını hatırlamadığım bir başlıkta, ''ekber'' kelimesinin eril, ''kübra'' kelimesinin ise dişil olduğunu okumuştum. Ve müslümanlıkta ''Allah-u ekber'' deniyor. Bu niteleme, Allah'ın erkek olduğunu göstermiyor mu?
Fakat ''La ilahe il allah'' denirken, ''Allahtan başka tanrıça yoktur'' demeleri, aslında Allahın da bir tanrıça olduğunu gösteriyor gibi. Fakat o zaman neden ekber kelimesini kullanıyorlar?
Öte yandan, al ve la kelimelerinden hareket ederek argümanını kurmuşsun. Fakat al kelimesinin eril bir tanrıyı anlatıyor ve la kelimesinin tanrıçayı anlatıyor olması, böylece al-la'nın da çift cinsiyetli bir tanrı olması söz konusu olamaz mı?
Son olarak da şunu söyleyeyim, içimde kalmasın, al kelimesi Arapça'daki il(''var'') kelimesinden, lah kelimesi de Arapça'daki la(''yok'') kelimesinden türemiş olup, Al-lah adının ''Var-Yok'' anlamına gelmesi de mümkün. Ezoterizmin, tanrının bilincini 'derin uyku' hali olarak kavramasını anlatmakta güzel bir niteleme olurdu doğrusu.
Kuran'ın ezoterik bir anlamı olduğunu iddia edenler de var. Belki onların inancına göre Allah hala Kibele'dir. Kim bilir...
Evet haklısın Freddie ilah ın dişili ilahe dir. Türkçede “ilahe” şeklinde yazılan bu kelime Arapçada her üç hareke halinde de “ilah” yazılır. Yani bu kelimenin sonunda yer alan “e” harfi bir dişilik alameti değildir. Türkçe yazılımında zorunlu olan bir harftir.
-
anlaşıldı , teşekkürler
-
* ABD Hava Kuvvetleri 1986’da Michelson/Merley deneyini aynen kopyaladı, sonuçları ‘Nature’ dergisinde yayınladı. Buldukları şey şu: Deneyi çok daha iyi, hassas ekipmanlar ile yaptılar. Eter alanının var olduğu sonucunu elde ettiler. Biz neden bunu bilmiyoruz? Bu tüm büyük gazetelerin baş sayfalarında, büyük dergilerin kapaklarında olmalıydı. CNN haberlerinde olmalıydı. Bu, bilim insanları için her şeyi değiştirir. Gregg Braden * BÖYLE BİR ŞEY VAR MI ?
-
SEAN SINJIN in MEME kitabı hakkında bilgisi olan var mı; kısaca lütfen ?
-
On 30.08.2017 at 16:08, Ten Ten said:
Yaratmak yoktan var etmek,olmayan birşeyi var etmek.
Eskiden dizel motor yoktu.
Malzemesi vardı.
Günümüzde dizel motor var.
İnsanlar dizel motoru yarattı(yoktan var etti)
Big bang öncesi evren yoktu.
Malzeme olarak sadece Tanrı var.
Tanrı evreni yarattı(yoktan var etti).
Tanrı evreni yaratırken malzeme olarak ne kullandı?
Kendisini mi?
bir tanrı olduğunu varsaysak, o bile yoktan bir şey yaratamaz, kendi malzemesini kullanmak zorundadır, o zaman da değişim ve dönüşüme yani evrime tabi demektir; o zaman da evrimsel bir tanrıdır, yani öncel değildir, yani ET olmak zorundadır
-
1 hour ago, yeniçeri53 said:
Kuyruk sokumu kemiği zamanla çürüyüp erimez diye bir şey olamayacağı gibi.Kemiğin kan emip emmemeside tamamen palavradır. Anlatılan hikayede palavradır.
Kuyruk sokumu Hayvanatın bittiği insanlığın başladığı yerdir.Malum İnsanın kuyruğu yoktur.Bu yüzden İnsanlık hayvanlığın sona erdirilmesi ile ortaya çıktığı için Acbüzzennep lafı müteşabihen sofiler tarafından söylenmiştir.
Alıntıdır. "Şempanzeler, akrabaları olan orangutan ve goril gibi iri yapılı ve kuyruksuz maymunlardır. "
-
YORUMLARINIZI BEKLİYORUM
1940’lı yıllarda Amerika’da yaşanan bir olay sonrasında İslam’ın konuyla ilgili görüşünü öğrenmek üzere Ömer Nasuhi Bilmen’in kapısını çalan Amerikalı bilim adamları, çıkan sonuç karşısında şok geçirirler.
1940’ların sonuna doğru Amerika’da bir olay cereyan ediyor. Zengin bir adamın ölümünden birkaç yıl sonra bir kadın yanında bir çocukla mahkemeye başvuruyor. Çocuğun ölen adamdan olduğunu iddia ediyor.
Ölüden DNA testi yapılamayan bir dönem dünya için. Amerika hukuk sistemlerinde bu olayın bir karşılığını bulamayınca başka sistemlere müracaat ediyorlar. Roma hukukuna bakıyorlar yok. Yunan, Hint, Uzakdoğu’da yok. Bir heyet Türkiye’ye geliyor.
AMERİKALILAR İSLAM’A GÖRE TEST YAPTI ŞOK OLDU
Dönemin İstanbul Müftüsü Ömer Nasuhi Bilmen’e yönlendiriliyorlar. İlk başta anlam veremiyor gelen ekip. Gönülsüz de olsa görüşüyorlar. Bilmen onlara ölen adamın kemiklerinin durup durmadığını sorduğunda şaşkınlıkları iyice büyüyor. Durduğunu söylüyorlar. Ömer Nasuhi onlara kuyruk sokumu kemiğinden bir yer tarif ediyor. Tarif ettiği yere çocuğun bir damla kanını damlatmalarını, eğer o kemik kanı emerse çocuğun o adamdan olduğunu aksi olursa kadının yalancı olduğunu ve buna göre hüküm verebileceklerini anlatıyor. Gelen ekip görüşmeden memnun olmaksızın şaşkınlıklarını da yanlarına alıp ülkelerine dönüyorlar.
Bir müftünün böyle bir tıp bilgisine nasıl hâkim olabileceğine ihtimal veremiyorlar. Ekipteki bir doktorun ise kafasını kurcalıyor bu mesele. Müftünün yanlışlığını ispat etmek için mezar açtırılıp adamın bedeni çıkarılıyor. Tarif edilen kemiğin üzerine önce kendi kanını damlatıyor. Kan akıp gidiyor kemiğin üzerinden. Sonra çocuğun kanını döktüğünde gözleri fal taşı gibi açılıyor. Kemiğin kanı emdiğini gördüğünde hayretini gizlemiyor.
Görüşmede Ömer Nasuhi’nin yanında olanlar da ilk duymuş olacaklar ki heyet gittikten sonra bu meseleyi nereden bildiğini soruyorlar. Adı geçen kemiğin sadece kendi neslini kabul ettiğini uzun uzun anlatıyor. Oradaki küçük bir parçanın önemine değiniyor. Vücuda ne yaparsanız yapın o kemiği yok edemediğinizi, kıyamete kadar hiçbir gücün de buna muktedir olamayacağını, zira mahşerde insanlar o kemik parçasından yeniden diriltileceğini anlatıyor.
Kaynak: Habeşli Bilal, Milli Gazete
-
-
2 hours ago, democrossian said:
Hacim yine kendi hacmi. Şişen bir balon kendinden başka bir ortama hava veriyor mu vermiyor. Bu tür ayrıntı konuları tartışmakla bir yere varamazsın. Ayrıntılarda boğularak ana konudan uzaklaşmaya, direnmeye çabalıyorsun.
Peki çoklu evrenler kuramına göre nasıl oluyor ? Evrenimiz yine de izole sistem mi kabul ediliyor ? Çünkü dışarısı var, diğer evrenler; öyle değil mi?
-
Peki çoklu evrenler varsa evrenin dışı var demektir; o zaman diğer evrenlerle enerji alışverişi olması olasıdır; o zaman toplam enerji ve madde miktarı sabit olamaz, değil mi?
-
7 hours ago, haci said:
Karanlık enerji negatif bir enerjidir.
Negatif enerjinin bir sınırı yoktur. Enerji gerektiği kadar negatif olabilir.
Evrenin genişleme döneminde enerji maddeye dönüşürken, maddeye karşı negatif bir enerji de ortaya çıkmıştır.
Bu negatif enerjinin madde ile toplamı sıfırdır. Yani evrende hiçbir şey yoktur.
Big Bang sırasında bu enerjiler, bir daha bir araya gelememek üzere, birbirlerinden ayrılmışlardır.
Çekim kuvveti hem çeker, hem de iter.
Evreni bu kuvvetin etkisi altında itilmektedir.
Yani karanlık enerji aslında negatif bir enerjidir ve bir sınırı olması gerekmez.
Eğer bizim evren etrafındaki evrenler tarafından onlara doğru çekiliyorsa, karanlık bir enerji tarafından çekiliyor demektir.
Bu karanlık enerji etraftaki evrenler için çekici bir kuvvettir. Bizim evren için ise itici bir niteliğe sahiptir.
Karanlık enerjinin negatif olması multiverslerle bağdaşır.
Ayrıca evrenin genişlemesi sonsuz sayıda evrenin varlığını destekler.
teşekkürler
virüs
in BİLİM FORUMU
Oluşturuldu:
etil alkol virüsler üzerinde etkili midir
virüsler nasıl yok edilir