Jump to content

Başbakan'ın ve Genelkurmay'ın 8 Mart'a damgası...


Recommended Posts

Başbakan'ın ve Genelkurmay'ın 8 Mart'a damgası...

Emekçi kadınların günü 8 Mart, maalesef yine sınıflaşmaya karşıların sınıflaşmasıyla geçse de, mühim kısmı karşı devrimci ve kapitalist odaklara yankılı karşılığıydı.

Gün de, İzmir'de reformistler ve feministler Bornova'daki mitingi; Alınteri ve Partizan Konak'taki basın açıklamasını; BDSP, Haklar ve Özgürlükler Cephesi, Kaldıraç, Köz, Mücadele Birliği Platformu, Özgür Yaşam Kooperatifi ile Demokratik Kadın Hareketi de Konak'taki eylemi üstlendi.

İstanbul'da ise gün, Emekçi Kadınlar Derneği, Demokratik Özgür Kadın Hareketi, SDP, EMEP ve DTP'li kadınlarla Kadıköy'de kutlandı.

KESK, TMMOB, DİSK, DTP, EHP, DİP ile İmece'li kadınlar ve buradaki feministler ise Tepe Nautilius'un önünden yürüyüşe geçtiler.

Tarihi misyonu gereği büyük valör taşıyan böylesi bir gündeki bu birbirinden heterojenlik, şüphesiz ki önümüzdeki haftalarda devrimci yayınlarda tartışmaya açılacaktır. Ancak konu tartışma değeri taşısa da, her şeyden önce gayelerin ve işaret edilenin başka olmayışı, tutumları yumuşatmalıdır.

***

8 Mart, kapitalizmin yıl içindeki uydurma tarihlerinden ne kadar uzak ve ilgisizse, hatta ona karşı türde direnişin ta kendisiyse, 'Kadınların' değil 'Emekçi Kadınların' günüyse de, o kadar alakasından koparılmaya çalışılan, içi boşaltılması ve yine kapitalizmin azgınlığına hizmet etmesi hedeflenen de bir gün olmaya devam ediyor.

Ancak proletaryanın ve onunla yürüyenlerin, günün misyonu bilincindeki meyletmeleri sayesinde, 8 Mart 2008'de de halen '8 Mart' olmaktan alıkonamıyor.

Türkiye'deki devrimci işçi sınıfların da bu günü sahiplenmedeki gayreti ve geleneğinin, vazife ve takdirlik olduğunun da bu vesileyle altını çizmek gerekir.

Bu yıl da, ayrışmalar bir yana, her taraftan yankılanan haykırış ve öfkeler, umut ve özlemler, patron cephesini somurtturacak nitelikteydi.

***

Türkiye'deki burjuva yanlısı devletin ve kurumlarının güne olan 'ilgisi' ise, bu yıl da ahmaklık derecesinde bir utanç bıraktı. Bunu ilk etapta Genelkurmay'ın günü algılayış biçiminden ve onu anlamından soyutlama niyetinden kavrayabiliriz.

Diğer taraftan Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Uşak ilinde halka yaptığı konuşmada kadınlara sarf ettiği ''En az 3 çocuk doğurun, çocuk berekettir'' sözleri de, tarihlik olsa gerek. Böylece, sözde çağdaş Türkiye'nin Başbakanı'nın kadınları ne hatta gördüğü, onları nesneleştirici ve devalüe edici önerisinden de sabitlenmiş oldu.

Dönelim Genelkurmay'a... Genelkurmay, günün 'anlamına' ilişkin astığı afişlerde, 'doktor önlüklü', 'askeri 'üniformalı' ve 'avukat cübbeli' kadınların fotoğraflarına yer verdi. Aynı afişteki mesajda ise yine bu mesleklerin 'yüceliği' üzerine ifadeler bulundurdu.

Afişlerde bir de, Mustafa Kemal'in ''kadınlar, erkeklerden daha aydın, daha çok verimli, daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar'' sözü dikkat çekiyordu.

Anlaşılan o ki, Genelkurmay, ya 8 Mart'ın tarihleşmesindeki nedenden bihaber, ya da bağımsız olmadığından iyi geçinmek zorunda kaldığı kapitalist aygıtları memnun etmeyi her koşulda değerlendirmekle gayet mutlu.

***

Gözden kaçırılmaması gereken bir ayrıntı da, konunun Mustafa Kemal'in ifadesi referans edilerek kadın-erkek boyutuna çekilmesidir. Kadın sorununun 'kadın-erkek eşitsizliği' üzerinden tartışılması, çözüme götürmeyen bir saptırmadır ve sorunun temel yaratıcısı sermaye güçlerini temize çıkarma, saklama gayretidir. Kadını ezen, doğrudan erkek cinsi değil, kapitalizm ve onun pisleştirdiği çalışma koşulları beraberindeki diğer gelişmelerdir.

Erkek cinsinin kadını ezdiğini yadsımak kuşkusuz tam doğru değildir. Ancak bunun zeminini dolaylı hazırlayan ve çözümüne kafa yormayan da, yine aynı sermayeci devlettir. En günceliyle, 2008'in 1 Ocak'ında Taksim'de yaşanan taciz rezaletini ve onun 57 YTL'lik para cezasıyla geçiştirilmesini, bunu içeren yasayı örnekleyebiliriz. Veya aile içi şiddette etkin önleyicilikte bulunmayan da, bundan başka adres değildir.

Kabaca, kapitalizmin ve onun işbirliğindeki devletlerin kadın yaşamına hiçbir daim saygısı olmamıştır.

Geçmiş yıllardan bir örnek olarak da, tecavüze uğrayan DEHAP'lı Gülbahar Gündüz olayını verebiliriz. Resmi kurumlar tecavüze uğrayan Gündüz'e sahip çıkmamış, konu yine geçiştirilmişti. Olayın protesto edilmesinde ise polisin faşizanlığı konuşmuş, 82 gözaltı, 50'ye yakın yaralıyla birkez daha devletin mağdur kadınlara verdiği değer gözler önüne serilmişti! Buradan çıkarılması gerekense, devletin hem cinsiyetçi hem de sınıfsal konuma göre davrandığı sonucudur.

Öyle ki, 8 Mart'ta ne ücret ne özgürlük sorunu olmayan burjuva kadınlarını afişleyenler; siyasi, sınıfsal ve toplumsal baskıdaki kadınları resmetmeyi yine unutmuşlardır!

***

8 Mart, Genelkurmay'ın deyimiyle 'çağdaş kadınlar'ın değil, 'emekçi kadınlar'ın günüdür!

Günün anlamının, Mustafa Kemal'in söz konusu vurgusuyla yakından uzaktan alakası da yoktur. Gün, kapitalizmin diri diri yaktığı kadın işçilerin bir buçuk asırdır ayakta alkışlanabilmeleriyle ilgilidir!

İşçi önlüğü yerine doktor önlüğünü ve avukat cübbesini tercihlemek, şüphesiz Genelkurmay için derin bir mizah içeriyordur! Ama biz, neremizle sırıtacağımızı şaşırmış haldeyiz!

Tarihlenen Amerikan kadın işçi sınıfının, üzerlerindeki çok yönlü kapitalist eziciliğe karşı dik durmalarından, geniş kitlesel grev başlatmalarından ve bunun dolayında verdikleri -çoğu kadın- 129 candan, Genelkurmay bihaber olmalı ki, hiç bigâne tarafları 'pazarlamaya' girişmiş.

8 Mart, işçinin mücadelesiyle ve onun güç ve direnciyle manalaşmışsa ve uğrunda şehit adanmışsa, onu bu kıstasta korumanın aksine yalıtma uğraşı, tam da Türkiye'nin resmi fikrine yakışan bir kılıftır.

Öyle ki, yıl boyunca en zor koşullarda en fazla çalışan emekçileri eylemlerinde tartaklayanlar, grev ve sendikal haklarını gasp edenler, ülkenin en önemli kurumları emperyalistlere satılırken, ona karşı çıkan tek sınıf olan işçiyi coplayanlar, kısaca devlet ve silahşörleri; bu sınıfa, gününde dahi saygı duymamıştır!

Saygısızlıkları, günün yaratıcıları olan başta 1857'deki grevcilere, kapitalist cinayetle yaşamını kaybetmiş onurlu diren-işçiye uzanmış ve nezdinde tüm proletaryaya olmuştur.

***

Bu bağlamda, tarihçeyi Genelkurmay'a hatırlatmayı bir görev bildik!

Öğrendiklerine göre de, 2009'un 8 Mart'ında kendilerinden işçi sınıfı için anlı şanlı bir afiş bekliyoruz! Önlüklerinin rengini değiştirmeyin de... (Olur da kırmızı-beyaz'a boyarsınız hani!)

Bizse, egemenlerce canice, diri diri yakılan 8 Mart tanrıçalarının ateşlerinden aydınlığımıza güç, küllerinden yeniden dirilmelere tarikler bulmaya devam edeceğiz!

Ali Barış KURT

alibariskurt@gmail.com

http://www.yazarport.com/read.aspx?yazino=1730

Link to post
Sitelerde Paylaş

güzel paylaşım. 8 mart geçmesine karşın yankıları sürer oldu.. bursa da 9 martta höc tarafından yapılan yürüyüşü 20 kişi kadar olan gerici-faşist grup "türbana uzanan eller kırılsın!" diye slogan atarak provoke etmeye çalışmıştı.. bugün 10 mart ve uludağ üniversitesinde 4 sol görüşlü öğrenciye faşist saldırı olmuştur. bunu protesto edenlerden 6 sı yaralanmış 30 kişi gözaltına alınmıştır.

anlatmaya çalıştığım olaylar toplumda domino etkisi yaratmakta.. türban ın kadını susturmada baskıcı bir rol oynadığını, türbanın kadını sömürdüğünü her defasında vurgularız. komünist tutumun etkisi uludağ üniversitesin'de de görüldüğü gibi etkin rol oynamıştır. 200 kişiye önderlik eden devrimci tutumdur.

bursa'da yaşanan sağ-sol çatışmasının kaynağında türban var ya da yoktur anlatmak istediğim; türbana karşı asıl duruşun komünist irade olduğu. aynı zamanda 8 mart'ı sahiplenme.

8 Mart, Genelkurmay'ın deyimiyle 'çağdaş kadınlar'ın değil, 'emekçi kadınlar'ın günüdür!

yakında 1 mayıs'a da kapak atmaya çalışırlarsa şaşırmam..

8 mart kızıldır kızıl kalacak!

red.

Link to post
Sitelerde Paylaş
güzel paylaşım. 8 mart geçmesine karşın yankıları sürer oldu.. bursa da 9 martta höc tarafından yapılan yürüyüşü 20 kişi kadar olan gerici-faşist grup "türbana uzanan eller kırılsın!" diye slogan atarak provoke etmeye çalışmıştı.. bugün 10 mart ve uludağ üniversitesinde 4 sol görüşlü öğrenciye faşist saldırı olmuştur. bunu protesto edenlerden 6 sı yaralanmış 30 kişi gözaltına alınmıştır.

anlatmaya çalıştığım olaylar toplumda domino etkisi yaratmakta.. türban ın kadını susturmada baskıcı bir rol oynadığını, türbanın kadını sömürdüğünü her defasında vurgularız. komünist tutumun etkisi uludağ üniversitesin'de de görüldüğü gibi etkin rol oynamıştır. 200 kişiye önderlik eden devrimci tutumdur.

bursa'da yaşanan sağ-sol çatışmasının kaynağında türban var ya da yoktur anlatmak istediğim; türbana karşı asıl duruşun komünist irade olduğu. aynı zamanda 8 mart'ı sahiplenme.

yakında 1 mayıs'a da kapak atmaya çalışırlarsa şaşırmam..

8 mart kızıldır kızıl kalacak!

red.

İslamcısın ya da gerçekten komünistsin. Ne var ki bildiğim şu; komünizm türbana karşı tek duruş falan değildir. Komünizmin şeriattan farkı yoktur. Halk orda da acı çeker. Üstelik uygulanabilirliği yoktur.

Yazınız ve tutumunuz islamcıların ekmeğine yağ sürüyor. Dolayısıyla bütün ateistleri komunist adı altında lekeliyor.

Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet'in savunucusuyum. Şeriat denen illetinde karşısındayım, komünizminde..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Egemenlere ve onların kolluk kuvvetlerine karşı emekçi kadınların kazandığı zaferin yıldönümü olarak dünya çapında kutlanan 8 mart günü, Türkiye'de her zaman olduğu gibi egemen güçler tarafından kendilerine malzeme yapılmaya çalışılmaktadır. Egemenlerin kapı kulluğunu yapanların kimlerin neresine "yağ sürdükleri" ortada zaten. Sömürülen emeğin ve ezilen emekçi kadınların günü 8 mart' hiçbir burjuva sınıfının, onların kolluk kuvvetinin malı değildir. Bilboardlarla şov yapanlar, TÜSİAD'ın patron hanımefendileri gibi lafın gelişi kutlamalar yapanlar, yalancıktan sempati toplamaya çalışmaktan öte gidemezler. Çünkü 8 mart onların günü değil, onlara karşı kazanılan bir gündür. Düzenin uşakları şunu bilsin ki, 8 marta, 21 marta, 1 mayısa çöreklenmek, mahalle aralarında çocuklara muz, gofret dağıtmak burjuva düzenin çirkin yüzünü kapamaya yetmeyecektir.

Edit: Komunce yoldaşa paylaşımı için teşekkür etmeyi unuttum. Teşekkürler yoldaş.

tarihinde Chayanist tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

şansını zorlama sevgili komünce cadı avı başladı...

EDIT:Bu sözlerimin başlıkla ne alakası var değil mi? Hallac yine iğneleyici bir şeyler dedi.. Hallac'ın en sevdiği şeydir iğneleyici konuşmak... Ve bu iğneler her zaman hakeden kişiye batmıştır... Bugüne kadar iğnemiz boşa gitmedi.

saygılarımla

tarihinde hallac tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...