ZAN üzerine hüküm vermek.

[baglanti 0]

1-Gerçek evrenin tekil enerjiden var olduğudur, evrimleşerek bu haline gelmiştir ve sürüp gidecektir. Sonu gelse bile yine başlangıcı olacaktır. Bizler evrenin varlıklarıyız. Yani aslında onun bir parçasıyız, doğalız.

2-Özgür düşünce bilimsel düşüncedir. Hiç bir din ve dogmaya yer yoktur. Her konunun bilimi vardır. Bir konuda bilgilenmek istersen onun bilimini okursun. Genel anlamda özgür düşünce ise hayatın olgularını ve dinamizmini anlamaktır. Yaşadığın zamanı ve toplumu tanımaktır. Bunlara hiç bir ön dayatma olmadan bakabilecek evrensel görüşü kazanmış olmaktır. Sağlam mürekkep yutmadan zor kazanılır, hemde iyi kaynaklardan olacak.

3-Yanlışlık dinde. Bu yüzyılın yada sonrakinin sonunu görmeyecek bir şey için yırtınıyorsunuz. Bilim dine olan ihtiyacı sonlandırmıştır, bunu bilimi okuyup anlayanlar biliyor. Diğerleri de anlayacak.

Mask bana bu başlıkta üç soru sordun, işte cevapları verdim. Ama yorumun yok.

[xislam 0]

Mask bana bu başlıkta üç soru sordun, işte cevapları verdim. Ama yorumun yok.

Mask zaten hemen hiç birşeye cevap vermez eğer kıvırma payı varsa kıvırır.

Sen ne yazarsan yaz o bildiği şeyleri söyler.

Neden cevap vermiyorsun dediğinde ise "sana cevap vermeye mecburmuyum" der.

[baglanti 0]

Mask zaten hemen hiç birşeye cevap vermez eğer kıvırma payı varsa kıvırır.

Sen ne yazarsan yaz o bildiği şeyleri söyler.

Neden cevap vermiyorsun dediğinde ise "sana cevap vermeye mecburmuyum" der.

Ben genede bir gün samimiyetle cevap vermesini bekliyorum. Madem buraya gelip tartışıyor, oda bir şeyler düşünüyordur. İster zıt yönde ister biraz karışık olsun.

[Mask 0]

Bağlantı

Demişsin ki, "Yani aslında onun(Evrenin) bir parçasıyız, doğalız."

Biz onun bir parçası değiliz, olamayı çünki bizde Akıl ve İrade var.. Biz onun bir parçası olsaydık, bizde olan cüz; onda da külli bir şekilde olması erekirdi.. Oysa biz Allah'ın bize verdiği Akıl ile biliyoruz ki; Evren yada Zerre şuursuzdur.. Ama öyle şuurlu vazifeler görüyor ki, biz akıl ile o akılsız zerrelerin yaptıkları işleri araştırıp duruyoruz...

Biz evreni Keşf ediyoruz; icat edemiyoruz.. Çünki zerrenin tabi olduğu kuralları koyan biz değiliz.. O şuursuz zerreler o kuralara harfiyen uyduklarına göre o kanunları takdir eden Alim bir yaratıcının varlığının zaruriyeti; evrenin varlığından daha açıktır..

Bazı şeylerin varlığının zaruriyeti; tecelisinin varlığından daha zahirdir... Sadece biraz tefekkür gerek.

Sonra demişsin ki; "Bilim dine olan ihtiyacı sonlandırmıştır, "

Bu kadar bilim dışı bir iddiayı nasıl ve neye dayanarak yapabiliyorsun; söylemin akıl dışı.. Çünki bilimdeki gelişmeler bize bunu anlatıyor.. Çünki bilim maluma tabidir ve malumu keşf ettikçe; varlığımızı öğreniyoruz... Şimdi 100 sene öncesi için hayal yada imkansız olan pek çok şeyin şuan meyvelerini yiyoruz...

Eminim 100 sene önce aynı mantık ile bir takım cahiller; mesela hayranı olduğunuz avrupa eblehleri dünya dönüyor dedi diye insan asıyorlardı.. Kur'an 1500 sendir pek çok şey dava etmiş, bilim daha yeni yeni sırlarını keşf ediyor.. Numunelerini ortaya koyuyor.. Ama bir takım insanlar bilim adına onu yanlış okuyor, o hata o insancıkların acziyetindendir, bilimden değildir..

Mesea insanın özü ruhtur, ölüm son değildir bir ameliyattır v.s.. Şimdi 100 sene sonra ruhun varlığı bilimsel olarak ispat edilse senin halin ne olacak.. Hangi akla, hangi mantığa, hangi hakikata dayanarak bunun olmadığını iddia ediyorsun...

Ben sana söyliyeyim; elindeki tek şey ZAN dır...... Ve insanın en büyük hatası, Kur'an-ı Kerim'in de dediği gibi ZAN üzerine hüküm vermesidir...

[Mask 0]

İnsan duygudur, histir; onları örten et ve kemik değildir... Bizi biz yapan içimizdir.. Ne kadar inkar ederseniz edin; Biz manevi varlıklarız ve maddemizin b mana ile hiç alakası yok...

[anibal 0]

>>> İnsan duygudur, histir; onları örten et ve kemik değildir... Bizi biz yapan içimizdir.. Ne kadar inkar ederseniz edin; Biz manevi varlıklarız ve maddemizin b mana ile hiç alakası yok...

Tam tersine Mask.. O içim dediğin şeyi var eden, o etin, kemiğin, kısaca maddi varlığındır.. O etin/kemiğin yoksa, sende yoksun..

[sahozgur 0]

İhtimallere göre hüküm verilmez, ZAN ile hareket edilmez..

Bu hiç bir hukukta, hiç bir kanunda, hiç bir şeriatta yoktur..!

Mesela bir Hırsız, ileride Ahlaklı bir insan olma ihtimali ile serbest bırakılmaz; yada bir masum ileride hırsız olma ihtimaline binaen yargılanmaz.. Yada her insan Potansiyel olarak Katil olabilir.. Ama hiç kimse bu potansiyelinden dolayı sorumlu tutulamaz...

Her Hukuk kesin kanıtlar üzerine hüküm verir; Her Kanun fiiliyata bakar, Her Şeriat Zahire bakar... Şeriatta Katli vacip birisi ileride iyi bir Dindar olabilir hükmü ile affedilmez, yada suçsuz bir insan ileride münafık olabilir ZANNI ile katledilmez.. Her Şeriat ve Her Hukuk Zahire bakar; Kalbe bakmaz.. İnsan seyyiatından mes'ul dür.. Kalbindeki düşüncelerinden değil.. İyi niyetlere Sevab verilir, Kötü niyetler filiyata dökülmedikçe bişey olmaz..

Aynadaki yılanın sureti ısırmaz, içteki pislik dışarı çıkmadan pis olmaz...!

Allah bile Kulunun ne olacağını bildiği halde; Kendi Rahmet ve Merhametinden ve Adaletinden bu bildiğini bizlerede bildiriyor ve sonra hükmünü icra ediyor..!

Bir şey'in Zatında Mümkün olması ile; Aklen Mümkün olması farklı şeylerdir.. Birbirlerini teyit etmezler...

Oysa forumda bakıyorum da; Zan ile hüküm vermekten öte herhangi bir karşı duruş sergilenemiyor.. Yapılan tek şey budur; ZAN ile Karşı çıkmak, inanmamak yada inkar etmek... Var olana karşı çıkmak..

Daha öncede söylediğim gibi; Hiç bir alternatifiniz yok.. Ortaya koyduğunuz bir hakikat yok... Boş insanlarsınız...

Sen çok inanıp savunduğun kuranı hiç okumadın heralde. Allah bile zan üzerine iş yaptırırken sen ne saçmalıyorsun.

Kehf 77. Yine yola koyuldular. Nihayet bir erkek çocukla karşılaştıklarında adam (hemen) onu öldürdü. Mûsâ, “Bir cana karşılık olmaksızın suçsuz birini mi öldürdün? Andolsun çok kötü bir iş yaptın!” dedi.

Kehf 80. “Çocuğa gelince, anası babası mü’min insanlardı. Onları azgınlığa ve küfre sürüklemesinden korktuk.”

Kehf 81. “Böylece, Rablerinin onlara, bu çocuğun yerine daha hayırlı ve daha merhametli bir çocuk vermesini diledik.”