Jump to content

kuranı bilimsel yolla inceleyelim


Recommended Posts

"Allah bile insanlar hakkındaki hükmünü ömürleri sona erdikten sonra veriyor da, biz aciz insanlar kim oluyoruz ki onları, bir kaç kez görmekle, haklarında iki-üç yazı okumakla, birkaç dedikodu dinlemekle haklarında hüküm verebiliyoruz."

DALE CARNEGIE

hayırlı geceler

"Allah bile insanlar hakkındaki hükmünü ömürleri sona erdikten sonra veriyor da, biz aciz insanlar kim oluyoruz ki onları, bir kaç kez görmekle, haklarında iki-üç yazı okumakla, birkaç dedikodu dinlemekle haklarında hüküm verebiliyoruz."

Bak farkında olmadan bazan kafan çalışıyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 143
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Top Posters In This Topic

Posted Images

Vay be bu delinin 27. derece denklemleri cozdugunu bilmiyordum.Bu kadar da palavraciliga pes yani .Kafanizi biraz su deli said'in zirvalarindan kaldirip ta dunyaya bir baska yuzle bakin.27.derece denklem cozebilmesi icin insanin cok saglam bir matematik egitimine ihtiyaci vardir.Saglam bir altyapi olmadan bu said denen uckagitcinin ben bir 2. derece denklemi cozebilecegine bile inanmam.

Bu zirvalara inanmadan once bi sorun bakalim 27.derece denklem nasil birsey.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Bende PI sayısını bulmuştum ve bunu biryere yazmıştım ama o sırada tatilde iken evde onu bir keçi yedi.

hükmü devam ediyormu abi bulduğun sayının .. hani nesh falan olmasında keçi yediyse tehlikeli bir durum :D

Link to post
Sitelerde Paylaş
Kur'an'ın bilimle olan çelişkileri

1- Tarık Suresi 7. ayet.

Meni, testislerde mi oluşur? Yoksa bel ile göğüs arasında mı?

2- Cennetin genişliği göklerle yer kadar mı?

Rabbinizden olan mağfiret ve eni göklerle yer kadar olan cennete (kavuşmak için) yarışın; o, muttakiler için hazırlanmıştır.

(Âli İmran Suresi/ 133)

3- Dünyanın 4 günde, göklerin ise 2 günde yaratılmış olması. (Füssilet/11-12)

Yani, dünya evrende okyanustaki bir kum tanesi gibi iken, kum tanesini 4 günde okyanusu 2 günde üretmiş olmanın mantığı olabilir mi?

4- Yerin göklerden önce yaratılmış-düzenlenmiş olması. Füssilet/ 10-12

5- Miras dağıtımındaki avl yöntemi gerektiren matematik hatası.

(Nisa/ 10-12)

http://pante.blogcu.com/530989/

6- Güneşin kara çamurlu bir suya batması.

Sonunda güneşin battığı (mağrib) ( مغرب) yere kadar ulaştı ve onu kara çamurlu bir gözede batmakta (Garabe) ( غرب) buldu, yanında bir kavim gördü. (Kehf Suresi/ 86)

7- Ortadoğuda yetişen Hurma, üzüm gibi meyvalardan bahsedilip batıda yetişenlerden hiç bahsedilmemesi. Yağmurdan bahsedip, kardan bahsedilmemesi vs.

8- Kalbin beyin fonksiyonlarına sahip gösterilmesi. Duygular, düşünceler, inançlar kalbin mi beynin mi fonksiyonları?

Bakara/ 97-260-283, Kehf/ 28, Şuara/ 195

9- Ay'ın yarılması. Kamer/ 1

10- Gök gürültüsü, şimşek ve yıldırımın Allah'ın insanları korkutma ve cezalandırma aracı olduğu. Rad/ 12-13

11- Zariyat/ 49. Düşünüp ibret alasınız diye her şeyden (erkekli dişili) iki eş yarattık.

Her canlı çift değildir. Bakteriler, virüsler bölünerek çoğalırlar.

12- Rahman/ 14. Allah insanı, pişmiş çamur gibi bir balçıktan yarattı.

Halbuki bir dna üzerinde yapacağı değişiklikle insanı yaratması daha bilimsel olmaz mıydı?

13- Bakara/ 178. Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kısas edilir.

Kısas'ın çağdaş hukukta geçerliliği olabilir mi?

Bu ayetle Kur'an'ın evrenselliğinden bahsedilebilir mi?

14- Denizin yarılması, Ölünün diriltilmesi gibi bilimdışı sözde mucizeler.

15- Zümer/ 6. Sizi bir tek nefisten yaratmış, sonra ondan eşini varetmiştir; sizin için hayvanlardan sekiz çift meydana getirmiştir; sizi annelerinizin karınlarında üç türlü karanlık içinde, yaratılıştan yaratılışa geçirerek yaratmıştır; işte bu Rabbiniz olan Allah'tır. Hükümranlık O'nundur, O'ndan başka tanrı yoktur. Öyleyken nasıl olur da O'nu bırakıp başkasına yönelirsiniz?

Sekiz çift hayvan az değil mi? Hangileri acaba? At, eşek, deve, koyun, keçi, öküz-inek, tavuk-horoz, hindi, ördek, tavşan, kuş, balık, kedi, köpek, balarısı...

16- Mülk/ 5. Andolsun ki biz, (dünyaya) en yakın olan göğü kandillerle donattık. Bunları şeytanlara atış taneleri yaptık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık.

Kandille kastedilen yıldız. Ama sanki yıldızın ne olduğu bilinmiyor. Kur'anda da geçmiyor.

Üstelik koca yıldız, belki de dünyanın 30-40 misli büyüklüğünde ama ayette şeytanlara atış tanesi olarak yapıldığını söylüyor.

17- Al'i İmran/ 124-125. İnananlara: "Rabbinizin size gönderilmiş üç bin melekle yardım etmesi size yetmeyecek mi?" diyordun. Evet, eğer sabrederseniz, sakınırsanız ve onlar de hemen üzerinize gelirlerse Rabbiniz size, nişanlı beş bin melekle yardım edecektir.

Savaşta müslümanlara melek ordusuyla destek veriliyormuş. Bugünlerde çok ihtiyaç var bu melek ordusuna ama Allah'tan tık yok, umursamıyor sanki..

Melek ordusu bilimdışı değil mi? Allah onun yerine müslümanları güçlü kılmış olsa daha doğru olmaz mı?

Ali İmran/ 165. (Bedir de) iki katını (düşmanınızın) başına getirdiğiniz bir musibet, (Uhud'da) kendi başınıza geldiği için mi "Bu nasıl oluyor!" dediniz? De ki: O, kendi kusurunuzdandır. Şüphesiz Allah'ın her şeye gücü yeter.

Galip gelinen savaşta melekler var, mağlup olunanda neden yardımcı olmamışlar acaba?

Galibiyet meleklerden, mağlubiyet insanların hatasından mı?

18- Maide/ 33. Allah'a ve peygamberine karşı savaşmaya kalkışan ve yeryüzünde bozgunculuğa çalışanların cezası, öldürülmelerinden veya asılmalarından veya ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesinden veya bulundukları yerden sürülmelerinden başka bir şey olmaz. Bu, onların dünyada çekecekleri bir zillettir. Ahirette ise kendilerine büyük bir azap vardır.

Maide/ 34. Ancak, siz kendilerini ele geçirmeden önce tevbe edenleri olursa, biliniz ki, Allah bağışlayan ve merhamet edendir.

Dünyadaki tüm dinlerin benzeri karar aldığını düşünelim. Ne olur o zaman dünyanın hali?

19- Yunus/ 5. O'dur ki Güneş'i bir ışık yaptı. Ay'ı da bir nûr kılıp, ona birtakım konaklar tayin etti ki yılların sayısını ve vakitlerin hesabını bilesiniz.

Ay'ın bir nur olmadığı sadece geceleri güneşten aldığı ışığı yansıttığı biliniyor.

20- Kadir/ 3. Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır!

Sadece bir gece, bin aydan yani bir ömürden nasıl daha hayırlı olabilir?

öncelikle bu soruları benden baska daha kac kısıye daha sordugunu cok merak ettıgımı solemek ıstorum.bunlar arsıw halınde sende kayıtlı oln sorular mı?bu sorulara neden bu kadr takıldıgını anlamadım acıkcası.bu soruların bazıları uzerene bıraz dusunuldugnde cewabı bulunabılcek turden cunku.kurandakı ayetler bazen acık bazende bıraz daha yogun bır bır bıcımde solenmıstır.yanı bazılarnda bıızm anladııgmız bırebır kelıme anlamından cok farklı anlamlar kastedılmıs olabılıor.zaten tefsırlede bu anlamları acıklıga kawuturmak maksadıyla yazılır..kuran tefsırcısı degılız.ama kuranın her dedıgını kabul etmıs onların yanlıs yada anlamsz olustugunu elestırmekten cok acaba burda kastedılen nedır ogrenılmesı bılgı edınılmesı gerekn sey nedır dıe dusunmekteyız.cunku ben ınanıorumkı kuran benı senı etrafnda gordugun gormedgn her warlıgı yaratan ılahın kelamıdır.sımdı bu sorularını sana acıklamaya calısıcam.umarım bırz olsun faydalı olabılırm.bu arada baya ugrstk umarm okuma nezaketnde bulunrsun;)

1- Tarık Suresi 7. ayet.

Meni, testislerde mi oluşur? Yoksa bel ile göğüs arasında mı?

İnsan bir baksın, hangi şeyden yaratıldı. Dökülüp atılan bir sudan yaratıldı.Bel kemiği ile kaburgalar arasından çıkar. Şüphesiz (Allah), onu yeniden-döndürmeye güç yetirendir. (86 Tarık Suresi, 5-8)

''...ayette “insanın bel ve kaburgalar arasından çıkan” ifadesinin “kemik iliği” olduğu düşünüyordum ancak kemik iliği ile insan üreme sistemi arasında bilimsel anlamda bir nedensellik bağı var mıydı? Bulunması gereken soru ortadaydı ve bende bu yönde araştırmaya başladım. bilim tarafından açıkça insan üreme hücresinin “kemik iliği” tarafından üretildiği bulgusuna ulaşılabildiği takdirde Kur’an-ı Kerimin Tarık suresi 7. ayetinde bildirdiği anlam bilim ile çelişki içerisinde bulunmayacaktı. olgunlaşmamış dişi yumurtası olan “oocyte” ile ilgili arastırma yaptıgımda 2005 yılında yayınlanmış bir makale ile karşılaştım ve dehşete düştüm,

Söz konusu makalede; Harward Üniversitesine bağlı Massachusetts General Hospital hastanesinde Jonathan Tilly adlı bilim adamı başkanlığında bir grup araştırmacı tarafından yapılan çalışmada daha önce bilimin kabul ettiği bilgilerin (ki en az elli yıldan beri modern bilim dişiye ait üreme hücresi olan yumurtanın yumurtalıkta üretildiği şeklinde bilinen ) aksine memelilerde “yumurta üretiminin” “kemik iliğinde” gerçekleştiği bulgusuna ulaşılmış ve kemik iliğinde meydana gelen dişi üreme hücresinin kan yolu ile yumurtalığa yerleştiği yönünde bilimsel makale yayınlanmıştır. 86. suresinin 7. ayetlerinde insanın “sulb (bel kemiği) ve teraib (kaburga kemikleri) arasından çıkan atılgan bir sudan” şeklinde belirtilen hüküm ile son bilimsel bulgularda “dişi üreme hücresinin kemik iliğinde üretilerek kan yolu ile yumurtalığa yerleştiği” şeklindeki tespitlerin benzerlik gösterdiği görülmektedir...''

gorduugn gbı ayetlerın uzerıne gıdıldıgınde ıncelelndgnde onların yanlıs olamsı sole dursun bılımı daha zengınlestırecek onemlı bulgularla karsılasılmktadr

2- Cennetin genişliği göklerle yer kadar mı?

Rabbinizden olan mağfiret ve eni göklerle yer kadar olan cennete (kavuşmak için) yarışın; o, muttakiler için hazırlanmıştır.

(Âli İmran Suresi/ 133)

Bu iddiaya delil olarak kullanılan ayetlere ilk başta bakalım:

§ Rabbinizden olan mağfiret ve eni göklerle yer kadar olan cennete (kavuşmak için) yarışın; o, muttakiler için hazırlanmıştır. (3 Ali İmran Suresi, 133)

§ Rabbinizden olan bir mağfirete ve cennete (kavuşmak için) 'çaba gösterip-yarışın,' ki (o cennet) genişliği gök ile yerin genişliği gibi olup Allah'a ve Resûlü’ne iman edenler için hazırlanmıştır. İşte bu, Allah'ın fazlıdır ki, onu dilediğine verir. Allah büyük fazl sahibidir. (57 Hadid Suresi, 21)

Cennet mekan olarak tek bir yer değildir. Kuran’da birden fazla cennet olduğundan söz edilir:

§ Rabbin makamından korkan kimse için ise iki cennet vardır. (55 Rahman Suresi, 46)

§ Bu-ikisinin ötesinde iki cennet daha var. (55 Rahman Suresi, 62)

Görüldüğü gibi bir den farklı cennetlerden söz edilir. Bu cennetlerin farklı özelliklerinden rahman suresinde de söz edilir.Ali İmran ve Hadid suresinde geçen cennet kelimelerinin bir özelliği vardır. Bu özellik Arapça dilinin bir özelliğidir. Bu ayetlerde geçen cennet kelimesi “Cennetin” ikisinde de aynıdır. Bu kelime belirli bir cenneti ifade etmez. Böyle olması için “El cennet” kelimesi kullanılması gerekir. Burada kullanılan kelimenin karşılığı herhangi bir cennet demektir. - Arapça'daki " El " kelimesinin İngilizcedeki karşılığı " The " - Yani yukarıdaki ayetlerde anlatılan bu cennetlerden herhangi birisinin özellikleridir. Birisinde farklı özellik varken, diğerinde farklı bir özellik vardır

3- Dünyanın 4 günde, göklerin ise 2 günde yaratılmış olması. (Füssilet/11-12)

Yani, dünya evrende okyanustaki bir kum tanesi gibi iken, kum tanesini 4 günde okyanusu 2 günde üretmiş olmanın mantığı olabilir mi?

4- Yerin göklerden önce yaratılmış-düzenlenmiş olması. Füssilet/ 10-12

Naziat ve Fussilet surelerinde geçen ifadelerden yola çıkarak iki farklı yerde yerin ve göğün yaratılışıyla ilgili farklı bir sıralamanın olduğu iddia edilmektedir. Bu farklılığın bir çelişki olduğu söylense de, gerçek iddia edildiği gibi değildir. Aslında yerler ve göklerin yaratılmasında bir sıralama yoktur. İkisi de aynı anda yaratılmıştır. Enbiya suresindeki bir ayette şöyle bildirilmektedir:

O inkâr edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, biz onları ayırdık …. (21 Enbiya, 30)

Görüldüğü gibi hem gök hem de yer birlikte varlardır. Yaratılışlarında bir sıralama olmadığı; ayrılma işinin sonraki aşamada yapılması söz konusudur. Diğer ayetler de dikkatli okunduğunda böyle bir sıralama yapılmadığı görülecektir. İlk önce Fussilet suresindeki ayetlere bakarsak bunu daha iyi görebiliriz.

Orda (yerde) onun üstünde sarsılmaz dağlar var etti, onda bereketler yarattı ve isteyip-arayanlar için eşit olmak üzere oradaki rızıkları dört günde takdir etti. Sonra, duman halinde olan göğe yöneldi; böylece ona ve yere dedi ki: “İsteyerek veya istemeyerek gelin.” İkisi de: “İsteyerek (İtaat ederek) geldik” dediler. (41 Fussilet Suresi - 10-11)

10. ayete bakarsak yerin yaratılmasından söz edilir. 11. ayette ise “sonra duman halinde göğe yöneldi” ifadesi vardır. Yani burada göğün daha sonradan yaratılması söz konusu değildir. Gök zaten vardır. Olan duman halindeki göğe yönelmedir. Ve 12. ayette şöyle devam edilir:

Böylece onları iki gün içinde yedi gök olarak tamamladı ve her bir göğe emrini vahyetti. Biz dünya göğünü de kandillerle süsleyip-donattık ve bir koruma (altına aldık). İşte bu, üstün ve güçlü olan, bilen (Allah)’ın takdiridir. (41 Fussilet Suresi, 12)

Burada söz konusu olan duman halinde var olan göğün, yerin yaratılmasından sonra 7 kat gök olarak tabaklandırılmasıdır. Yeni bir yaratılış söz konusu değildir. Sadece düzenleme söz konusudur. Atmosferin oluşumuyla ilgili bilimsel teorilere bakarsak bu ifadenin onunla örtüştüğü, atmosferin ilk başta duman halinde olması daha sonradan tüm atmosferin 7 değişik katman şeklinde şekillendiği bilimsel teorilerde zaten ifade edilmektedir.

5- Miras dağıtımındaki avl yöntemi gerektiren matematik hatası.

(Nisa/ 10-12)

Miras paylaşımıyla ilgili iki ayette çelişki olduğu iddiası vardır. Bu iddiaya göre Bakara Suresinin 180. ayetinde varise vasiyetin hak olduğu söylenirken, Nisa suresinin 11 ve 12. ayetlerinde ise miras paylaşımında bazı oranlar bildirilmektedir. Ayetler dikkatli okunduğunda, iki olay arasında bir çelişki olmadığı görülür. Ayetler şöyledir.

Sizden birine ölüm yaklaştığında, bir mal bırakacaksa anaya babaya, yakınlara, uygun bir biçimde vasiyet etmesi farz kılındı. Bu, erdemliler için bir görevdir. (2 Bakara Suresi – 180)

Allah size çocuklarınız hakkında öğütte bulunuyor. Erkek, kadının iki katı pay alır. Mirasçılar sadece kadın olup iki kişiden fazla iseler terekenin üçte ikisi onlarındır. Çocuk sadece bir kadınsa terekenin yarısı onundur. Ölen kişi ardında çocuk bırakmışsa, ana ve babasının her birisine altıda bir düşer. Çocuğu yok da kendisine sadece ana ve babası varis oluyorsa bu durumda annesine üçte bir pay düşer. Kardeşi varsa bu durumda annesine altıda bir düşer. Tüm bu paylaşma oranları, ölenin yaptığı vasiyetten ve borçların ödenmesinden sonra gelir. Analarınız, babalarınız ve çocuklarınızdan hangisinin size daha yararlı olduğunu bilemezsiniz. Bu Allah’ın yasasıdır. Allah Bilendir, Bilgedir. Çocukları yoksa, hanımlarınızın bıraktığı mirasın yarısı sizindir. Çocukları var ise, bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Bu pay, borçlarının ödenmesinden ve yaptıkları vasiyetteki payların dağıtılmasından sonradır. Çocuklarınız yoksa bıraktığınızın dörtte biri onlarındır. Çocuklarınız varsa, bıraktığınızın sekizde biri onlarındır. Bu pay, borçlarınızın ödenmesinden ve yaptığınız vasiyetteki payların dağıtılmasından sonradır. Miras bırakan erkeğin veya kadının, çocuğu ve eşi olmayıp bir erkek veya bir kız kardeşi var ise bu durumda herbirine altıda bir düşer. Bundan fazla iseler, üçte biri paylaşırlar. Bu paylaşım vasiyetteki payların dağıtılmasından ve borçların ödenmesinden sonra uygulanmalıdır ki kimseye zarar verilmesin. Bu, Allah’tan bir vasiyettir. Allah Bilir, Şefkatlidir. (4 Nisa Suresi, 11-12)

Bakara suresinin 180. ayetinde vasiyet etmenin bir hak olduğu, herkesin ölümünden sonra mallarının dağıtımı için vasiyet edebileceği ayette bildirilir. Fakat bir insan vasiyet etmeden ölebilir. Bu durumda ise bu kişinin bıraktığı malları nasıl paylaşılacağı Nisa suresindeki ayetlerde ifade edilmiştir. Bu ayetler arasında herhangi bir çelişki olması söz konusu değildir. İki ayette farklı durumlara göre miras hukuku hakkındaki hükümler bildirilmektedir.

6- Güneşin kara çamurlu bir suya batması.

Sonunda güneşin battığı (mağrib) ( مغرب) yere kadar ulaştı ve onu kara çamurlu bir gözede batmakta (Garabe) ( غرب) buldu, yanında bir kavim gördü. (Kehf Suresi/ 86)

Sonunda güneşin battığı (mağrib) ( مغرب) yere kadar ulaştı ve onu kara çamurlu bir gözede batmakta (Garabe) ( غرب) buldu, yanında bir kavim gördü. (Kehf Suresi/ 86)

Güneşin batması” ile, “bir şeyin suda batması” Türkçe’de aynı kelime olabilir, fakat bu kelimeler Arapça’da ayrı kelimelerdir.Bu farkın bilinmemesi veya karmaşadan yararlanmak istenmesi, bu son derece yanlış olan iddiada bulunulmasına neden olmuştur.

Güneşin batması “Garebe” fiiliyle ifade edilir. Hatta bu kökten türeyen kelimeler Türkçe’ye de geçmiştir. Örneğin “garb” ( غرب)ya da “mağrib” (مغرب ) aynı kökten türeyen kelimelerdir, “batı” (yön) anlamlarına gelir.

Bir nesnenin suda batması ise “gareke” ( غرق) fiilidir ve “garabe” ( غرب) den farklı bir fiildir. Bu kelime de aslında Türkçe’ye geçmiştir. Suya gark oldu derken bu fiili kullanırız. Kur’an’da, da bir şeyin suyun içine batması anlamında bu kelime kullanılır, mesela Kehf suresinde:

…. “İçindekilerini batırmak (garake)( غرق) için mi onu deldin?…..” (18 Kehf Suresi - 71) denmektedir

Şimdi güneşin batmasıyla, bir şeyin suda batmasının Türkçe aynı sözcük ile ifade edildiği, Arapça da ise farklı kelimeler olduğunu açıktır. Dolayısıyla yukarıdaki ayette de güneşin suyun içinde bir cisim gibi batmasından bahsedilmesi söz konusu değildir. Burada anlatılan güneşin batışıdır.

Aslında b batmak fiilini Arapça karşılıklarını bilinmese bile yukarıdaki eleştirileri yapan kişilerin anladığı gibi anlamak bir art niyet sonucudur. Acaba biri “Ben dün deniz kıyısında gittim ve güneşin denizde batışını seyrettim.” dese bundan güneşin suyun içine battığını mı anlaşılır? Ya da “güneş her sabah doğuyor” derken güneşin bir annesi var, her sabah bu anne doğum yapıp, güneşi doğurduğu sonucuna mı varılır? Zaten kelimelerin Arapça karşılıklarına bakıldığında konunun çok açık olduğu anlaşılacaktır.

Güneşin battığı yer olarak ayette geçen kelimenin orijinali “mağrib” ( مغرب)kelimesidir. Bu kelime batıda bir yer anlamına gelir. Bu ifade batıda gidilecek en uzak yeri ifade etmektedir. Mesela Kuzey Afrika ülkesi Fas’a Araplar “Mağrip” derler. Çünkü batı yönünde gittikleri bir yer olduğu için böyle isimlendirmişlerdir. Buradan da dünya düz anlamı kesinlikle çıkmaz. Mesela günümüzde de Türkçede ya da diğer dillerde benzer ifadeler kullanılır.Japonya bir uzak doğu ülkesidir. (İngilizcede de Türkçedekiyle aynı anlama gelen “Far East” kelimesi vardır). Doğuda gidilebilecek en uzak ülke Japonya’dır. Japonya’nın dünyanın en doğudaki ülke denmesi dünyanın düz olduğunu göstermez.

7- Ortadoğuda yetişen Hurma, üzüm gibi meyvalardan bahsedilip batıda yetişenlerden hiç bahsedilmemesi. Yağmurdan bahsedip, kardan bahsedilmemesi vs.

Yüklü dalları bükülmüş kiraz (ağaçları), (Vakıa Suresi, 28)

Ve birbiri üstüne dizilmiş tomurcuk yüklü yüksek hurma ağaçları da. (Kaf Suresi, 10)

İçlerinde (her türden) meyve, eşsiz-hurma ve eşsiz-nar vardır. (Rahman Suresi, 68)

Üstüste dizili meyveleri sarkmış muz ağaçları, (Vakıa Suresi, 29)

İncire ve zeytine andolsun, (Tin Suresi, 1)

Sizin için gökten su indiren O'dur; içecek ondan, ağaç ondandır (ki) hayvanlarınızı onda otlatmaktasınız. Onunla sizin için ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve meyvelerin her türlüsünden bitirir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir topluluk için ayetler vardır."

(Nahl Suresi, 10-11)

gordugun gbı bunların hepsı ,sadece ortadoguda yetıstırılen meyweler degıl

8- Kalbin beyin fonksiyonlarına sahip gösterilmesi. Duygular, düşünceler, inançlar kalbin mi beynin mi fonksiyonları?

Bakara/ 97-260-283, Kehf/ 28, Şuara/ 195

duygu dusunce we ınanclar dırekt olarak beynın fonksıyonlarıdr yanlız kalpte o beynın bu fonksıyonlarını olumlu we olumsz yonde cok farklı sekıllerde etkıleyebılır.şöyleki dusucelerın beynının bırer urunudr.ama ıyı dusunmek we kotu dusunmek ıse senın kalbındekılerler orantılı olarak degısmektedır.bılındıgı gıbı kalp sadece wucudun temız kan ıhtıyacını karsılayan bır et parcası degıldr.bu maddı ıslevıdır. manewı olarak ıse(5 duyu organımızla algılayamadıgımz;)) sewmek sewkat acıma alcakgonulluluk durustluk gbı olumlu ozellıkleırn yanında hırs nefret fıtne gbı olumsuz ozellıklerı ıcınde barındırma gbı ıslewlerede sahıptır

"İnsanoğlunun içinde bir et parcası var ki,

o et parcası düzelirse bütün bünye düzelir.

O et parcası bozulursa bütün bünye bozulur.

İşte o kalptir. Hadis-i Şerif

9- Ay'ın yarılması. Kamer/ 1

Peygamber Efendimizin (s.a.v.) en büyük mucizelerinden biri, Sâkk-i Kamer adiyla bilinen "Ay'in ikiye ayrilmasi"'dir. ZAFER su ana kadar ele alinmaya pek cesaret edilemeyen bu mucizeyi Temmuz 1991 sayisinda incelerken, âyet ve hadislerin yanisira çesitli teknik bilgilere, astronomik haritalara ve uydu fotograflarina yer verdi. "AY MUCIZESI" basligini tasiyan yazida, mucize tahakkuk ettigi sirada Efendimizin (s.a.v.) yaninda bulunanlarin isimleri, mucizenin nasil gerçeklestigi, kimler ve hangi ülkeler tarafindan müsahede edildigi, fakat neden herkes tarafindan görülemedigi gibi hususlara temas edilmisti.

Söz konusu yazida, bazi arkeolojik kesiflerden de bahsedildi. Meselâ Hindistan'da bulunan bir heykel üzerinde "Ay'in ikiye ayrildigi sene yapilmistir" yazisinin bulunmasi (bkz. Ö.N. Bilmen, Müvezzah Ilm-i Kelâm, 3. baski, s.161) bu delillerden biriydi.

1967 yilinda firlatilan Orbiter-4 uydusundan alinan 67-1805 seri numarali fotograflarda, Ay'in dünyadan görünmeyen ara yüzeyinin, uzunlugu 240, kalinligi ise 8 km olan bir yarik tarafindan kusatildigi belirtilmisti. Bu yarigin bariz bir sekilde yükselmis yan kenarlari, Ay'in ayrildiktan sonra tekrar birlesmesi sirasinda olustuğuna bir delildi.Çünkü meteor çarpasıyla böylesine düzgün bir yarığın olması mümkün değildir.Ancak malumdurki basında böyle şeyler sansürlüdür hemen üzeri örtülür.Ama nereye kadar gözlerini kapayabilirler karanlık ancak inkarcıların karanlığıdr eller göze kapanınca görmeyen sadece kendileri oluyor Allahın kudretini görmek isteyenlere milyonlarca delil var.

Ayni yazida ilk defa ortaya atilan bir delil de, Modern Astronomi ile ugrasan bütün ilim adamlarinca fevkalâde önemli bir kaynak olarak kabul edilen ve ilmi yönü tartisilmayan bircok kitapta yer alan 311 yillik Ay haritasiydi. Italyan gök bilimcisi Cassini tarafindan çizilen bu ay haritasinda, dünyamizdan görülen ay yüzeyinin tamamini kusatan tesadüflerle meydana gelemeyecek kadar muntazaman olan bir çizginin varligi, son derece net bir sekilde müsahede edilmekteydi. bu çizginin ay'in ikiye ayrilip tekrar birlesmesiyle meydana gelebilecegini belirttigi yorumunda, zamanla yapisinda degisikliklerin olabilecegini ortaya koydu. Çünkü ay, her an yogun bir meteor bombardimanina tutuluyor ve 1 gramlik göktaslari bile, en sert kayalarda 30 cm derinliginde, 60 cm çapinda bir çukur açiyordu. Bilindigi gibi bu meteorlardan bazilari koruyucu atmosfer tabakasina ragmen dünyamiza düsmüs, Arizona çölüne düsen bir tanesi çevresi 5 km'ye ulasan 174 m derinliginde bir çukur açmisti.

"Döllenmis tek bir hücrenin parçalanarak 60 trilyona ulasmasi ve beden üzerinde kusursuz bir sekilde birlesmesiyle vücud bulan insanoglunun, Ay gibi suursuz bir kütlenin parçalanip tekrar birlesmesini inkâr etmesi, gerçekten gülünç ve acinacak bir tablodur"

10- Gök gürültüsü, şimşek ve yıldırımın Allah'ın insanları korkutma ve cezalandırma aracı olduğu. Rad/ 12-13

Ve ra'd, O'nu hamd ile tesbih eder. Gök gürlemesi de O'nun yüceliğini dile getirir ve O'na hamd eder. (Ra'd ile Berk anlamı için Bakara Sûresi âyet 19'a bakınız). Şimşek ile birlikte olan ve daha sonra işitilen o gök gürlemesi, o yürekleri yerinden oynatacak gibi tepede patlayıp, yerleri ve gökleri sarsarcasına ufuktan ufuğa yayılan o çatlayış ve gürleyiş,Allah Teâlâ'nın nimet ve rahmetini, azemet ve kibriyasını ilan ederek O'nun uluhiyetinin şanını tesbih ve tenzih eden bir sestir ki, tesbihinin altında yatan mânâyı bütün âleme haykırır. Ya da işitenlere bu mânâyı hatırlatıp telkin eder .

korkutma we cezalandırmktan cok uyarma amacıyla böle denmstr...

11- Zariyat/ 49. Düşünüp ibret alasınız diye her şeyden (erkekli dişili) iki eş yarattık.

Her canlı çift değildir. Bakteriler, virüsler bölünerek çoğalırlar.

bitkilerin erkekli, dişili çift yaratıldığını (er-Rahman 52, Ra'd 3, Taha 131) ifade eden Kur'an-ı Kerim, bir ayette bilmediğimiz şeylerin de çift yaratıldığını (Yasin 36), bir başka ayette de "her şeyin" (Zariyat 49) çift yaratıldığına dikkat çeker. Böylece iyi-kötü, çirkin-güzel, sıcak-soğuk, gece-gündüz, iman-küfür... çiftlerinden atomların yapısını teşkil eden pozitif ve negatif parçacıkları, elektriğin iki zıt kutbuna varıncaya kadar pek çok çiftlerin varlığını haber verir. Bu bilgiler günümüz için basit görünse de 14 asır öncesi için bir mucizedir.

Bakterilerin sınıflandırılması:

Gram boyasına göre:

a) Gram (+) pozitif bakteriler

B) Gram (-) negatif bakteriler

Oksijen ihtiyacına göre:

a) Aerob bakteriler: Oksijenli ortamda yaşayan bakterilerdir.

B) Anaerob bakteriler: Oksijensiz ortamda yaşayan bakterilerdir.

12- Rahman/ 14. Allah insanı, pişmiş çamur gibi bir balçıktan yarattı.

Halbuki bir dna üzerinde yapacağı değişiklikle insanı yaratması daha bilimsel olmaz mıydı?

Toprak Safhası

“…(Allah) Adem’i topraktan yarattı. Sonra ona ‘Ol!’ dedi. O da hemen oluverdi.” (Al-i İmran;59)

İnsan topraktan yaratıldığı için toprağın farklı hususiyetlerini bünyesinde taşımaktadır. Toprak killi, kumlu, sert, yumuşak olduğu gibi insan da tabiat itibariyle farklılık arzetmektedir. Toprak çiğnenir, her şey onun üzerinde rahatlıkla işlenebilir. Toprak buna karşı hiçbir aksülamelde bulunmaz. İşte insandaki sabır, tevazu ve alçakgönüllülük gibi vasıflar buradan gelmektedir. Buna mukabil toprağın hareketsizliğinden atalet ve tembellik gibi vasıflar da insanda tezahür etmektedir.

Çamur Safhası

“Allah yarattığı her şeyi en güzel şekilde yaratmış ve insanı yaratmaya da çamurdan başlamıştır.” (Es-Secde;27)

Çamur safhasında su devreye girmektedir. Su öncelikle temizleyicidir ve temizliği temsil eder. Bu açıdan da su; insandaki iffeti, namusu ve maddi manevi temizlik duygularını temsil etmektedir.

Yapışkan Çamur Safhası

“…Şüphesiz Biz onları (Adem ve neslini) yapışkan bir çamurdan yarattık.” (Es-Saffat;11)

Yapışmak, kopmamak insanın sadakat duygusunu ve bağlılığını gösterir. İnsanın inat etmesi ve müdafaa ettiği fikirlerinde ısrar etmesi de bu safhanın bir neticesidir.

Havada Kurumuş Çamur Safhası

“Andolsun Biz insanı (havada) kurumuş bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık.” (El-Hicr;26)

Ayette zikredilen salsal (havada kurumuş çamur safhasında) hava unsuru devreye girmektedir. Hava insanın çamuruna hareketliliği getirmiştir. İnsan tabiatındaki istikrarsızlık, döneklik, ahde vefasızlık ve yıkıcılık vasıfları bu safhanın bir neticesidir.

Şekillenmiş Balçık Safhası

“Hani Rabbin meleklere demişti ki: Ben (havada) kurumuş bir çamurdan, şekillenmiş balçıktan bir insan yaratacağım.” (El-Hicr;28)

Hame-i mesnun (şekillenmiş balçık) safhası insanın şekil alma, terbiye ve tezkiye edilebilme hususiyetine işaret etmektedir. Onun bu vasfının iyiye de kötüye de kullanılma imkanı vardır. Mühim olan ona doğru bir istikamet verebilmektir.

Ateşte Pişmiş Çamur Safhası

“Allah insanı ateşte pişmiş çamura benzeyen bir balçıktan yarattı.” (Er-Rahman;14)

Bu safhada ateş unsuru devreye girmektedir. İnsanın kibir, gurur, kıskançlık, Allah’ın emirlerine karşı gelme ve aldatıcı olma vasıfları ateşten neş’et etmektedir.

13- Bakara/ 178. Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kısas edilir.

Kısas'ın çağdaş hukukta geçerliliği olabilir mi?

Bu ayetle Kur'an'ın evrenselliğinden bahsedilebilir mi?

Kuran cagdas hukukta gecrlidr die bisi solendi mi?evt evrenseldr ama uygulayana!

Cahiliyede, İslam gelmeden önce az bir müddet içerisinde iki Arap kabilesi birbiriyle savaştılar. Aralarında öç alma, katletme ve yaralama olayları oluyordu. Bir kısım köleler ve kadınlar öldürüldü. Birbirlerine karşı intikamlar bitmez oldu, fidyeler de vermez oldular. İslam gelince; İslam’a girdiler. Bu sefer her kabile kendilerine ait öldürülenlere daha fazla diyet ve fidye (karşılık) istedi. Ve yemin ettiler ki köleye karşı hür ve kadına karşı adam öldürülmezse razı olmuyorlardı. Bundan sonra bu ayetler nazil oldu. “Hür kimseye hür kimse, köleye köle ve kadına kadın öldürülür” diye hüküm duyurdu.

Kısasta insanlar için hayat olur, hem de akıl sahiplerine hitap ediyor! Çünkü bunu ancak düşünenler idrak eder ve anlar. Eğer katil cezalandırılmazsa hem de acılı cezayla cezalandırılmazsa toplumda kargaşa ve anarşi olur. Allah-u Teâla’nın indirdiği bütün ceza hükümleri insanlık için huzur ve emniyet sağlar.Her ceza doğru değildir. Ancak, Allah-u Teâla’nın indirdiği cezalar doğru olur. Hem de bu cezalar, caydırıcı olur ve bir af olur. Eğer, Müslüman cezasını dünyada görürse ahirette af edilir. Böylece o kişi ve toplum için Allah’ın indirdiği cezalar rahmet olur; o kişi kıyamet gününde bir daha ceza görmeyecektir. Toplum huzur içinde olur. Çünkü, suç işleyen kimse cezalandırılır ve diğer kimselere suç işlemesini de caydırır.İşte İslam adaleti böylece tecelli olur. Bütün insanlar hakim karşısında eşittirler. Aynı anda suç işleyen ve toplum için gerçek hayat olur. Takvalık da gerçekleşir. İnsanlar günah işlemekten uzak kalırlar. Farzları terk etmekten çekinirler. Çünkü, Müslüman günah işlerse veya bir farzı terk ederse cezalandırılır. Böylece takvalık gerçekleşir. Düşünen kimseler ancak bu gerçekleri idrak ederler. İnsanların çoğu düşünmediklerinden dolayı Allah’ın indirdiği ceza sistemine itiraz ederler.Bir kimse, bu insanlar yüksek medeniyet kurdular, sanayi ve teknolojide çok ilerlediler, nasıl düşünmüyorlar diye sorabilir. İnsanların çoğu bu cezalar konusunu düşünmüyorlar, medeniyeti veya sanayi düşünebilirler. İnsan bir konuyu derin ve aydın şekilde düşünürse, gerçeğe ulaşır. laboratuarda kimyacı veya fizikçi iyi düşünüyor, fakat İslam’daki ceza sistemini derin ve aydın düşünmemişse kesinlikle gerçeği fark edemez. Nitekim, insanların çoğu kendi dallarını düşünüyorlar. Allah’ın indirdiğini hiç düşünmüyor. Hatta onu okumaya yanaşmıyorlar. Bu sebeple birçok ayette Allah-u Teâla kalplerine kilit vuruldu. (Muhammed 24) veya kalpleri kapalı (Bakara 7) veya örtü çekildi (Muttafifin 14) diye beyan etti. İnsan kalbini açıp düşünmeye başlayınca değişik üsluplarla sevk etmeye çalışmalıyız. Onlara İslam Ahkamını düşünmeyi sevdirmeye çaba sarf etmeliyiz.

14- Denizin yarılması, Ölünün diriltilmesi gibi bilimdışı sözde mucizeler.

bunlar peygamberlerın yasamıs oldugu mucızelerdır.ınanmakta we ınanmamakta ozgursun..adı ustunde mucıze oldugu ıcın bır kez gerceklesmıstır tekrarlanması mumkun degıldr

Kemiklerin biraraya gelerek oluşturduğu iskelet; yapı, görev ve fonksiyon olarak incelendiğinde, çok önemli bir yaratılış mucizesiyle karşı karşıya olduğumuzu fark ederiz. İnsan vücudunda bulunan ve her biri farklı fonksiyonlara sahip olan kemikler, Allah'ın yaratma sanatının yüceliğini bize gösterirler. Bu benzersiz yaratılışı Allah Kuran ' da şöyle bildirmiştir: " Kemiklere de bir bak nasıl biraraya getiriyoruz, sonra da onlara et giydiriyoruz?" (Bakara Suresi, 259)

canlıları bu kadr intizamlı sekilde yaratan İlah yaratttıgını bir sure öldürüp tekrar neden canlandıramasın!

"Benim bedenim" diye sahip çıktığınız vücudunuzun her noktasında gerçekleşen mucizevi olaylara şahit olacaksınız. Bedeninizin içinde bir yolculuğa çıktığınızı düşünün. Bu yolculuğun akıl almaz mucizelerle dolu olduğunu göreceksiniz. "Benim bedenim" diye sahip çıktığınız vücudunuzun her noktasında gerçekleşen mucizevi olaylara şahit olacaksınız. Midenizin, etleri sindiren asitler salgılarken kendi kendisini sindirmemesi için özel bir sistemin kurulu olduğunu, kalbinizin içinde bir jeneratör bulunduğunu, bu jeneratör devreden çıktığı anda yedek bir jeneratörün devreye girdiğini, eliniz kesildiğinde kanınızın pıhtılaşması için en az 20 enzimin çok özel bir planlama içinde harekete geçtiğini ve bunlar gibi sayısız mucizeyi öğrendiğinizde, bedeninizin bir Yaratıcısı olduğunu kavrayacaksınız. Her an birlikte olduğunuz vücudunuzun -yani kendinizin- nasıl bir mucize olduğunu göreceksiniz. Her insan, vücudu içindeki sistemlerde var olan düzeni, her noktada sergilenen üstün tasarımı gördüğünde; benzeri olmayan bir güç sahibinin ve üstün bir aklın bedenini yarattığını açıkça görecektir. Her biri Yüce Allah ' ın yaratışının delilidir.

kasların çalışmasında aşama aşama bilgi vardır. Bilginin olduğu yerde ise akıl vardır. Omurilik bağlantılı çalışan bu sistemdeki bütün elemanların gelen mesajları anlayarak uygulamaya geçirebilmeleri akıl gerektiren bir durumdur. Söz dinleyen kaslar gelen emirlere göre hareket etmektedirler. Üstelik bazı kaslarımız bizim isteğimizle çalışır. Yani bu kasların harekete geçmesi için öncelikle bizim ne düşündüğümüzü bilmeleri gerekir. Böyle düşünüldüğünde kasların sahip oldukları bilginin, aralarındaki bağlantıyı sağlayan sistemin ya da aklımızdan geçeni okuyabilme yeteneklerinin tesadüflerle meydana gelemeyeceği açıkça ortaya çıkmaktadır. Kas hücrelerinin akıl gösteremeyecekleri de açıktır. İnsan ilk ortaya çıktığı andan itibaren bu sistem vardır ve eksiksiz olarak çalışmaktadır. İlk insanın kasları da bu bilgilere sahiptir, bundan sonra dünyaya gelecek olan insanların kaslarında da bu bilgiler olacaktır. Allah insanı mükemmel bir düzen içinde yaratmıştır. Öğrendiğimiz her bilgi bizi Allah'ın yüceliğine ve üstün kudretine götürür.

denz yarilmasina gelnce 1999 depremnde dahi insanlar denz yarlmalarna sahit olmuslardır..bi peygambern böle biseyi gercklestrmesi hc de saslr degldr...

Firavun olarak bilinen Mısır kralları, eski Mısır'ın çok tanrılı batıl dininde, kendilerini ilah olarak kabul etmekteydiler. Allah, hem Mısır halkının hak dine karşı batıl bir sistemi benimsemiş olduğu, hem de İsrailoğulları'nın köleleştirildiği bir dönemde, Hz. Musa'yı elçisi olarak Mısır kavmine göndermiştir. Ancak eski Mısırlılar -başta Firavun ve çevresi olmak üzere- Hz. Musa'nın hak dine davetine rağmen putperest inançlarından vazgeçmiyorlardı. Hz. Musa Firavun'a ve yakın çevresine de sakınmaları gereken şeyleri açıklamış ve onları Allah'ın azabına karşı uyarmıştı. Buna karşılık onlar isyan edip, Hz. Musa'yı delilik, büyücülük ve yalancılıkla suçlamışlardı. Firavun ve kavmine çok sayıda bela verilmesine rağmen, onlar Allah'a teslim olmamışlar; Allah'ı tek İlah olarak kabul etmemişlerdi. Hatta başlarına gelenlerden ötürü Hz. Musa'yı sorumlu tutarak, onu Mısır'dan sürmek istemişlerdi. Fakat Allah Hz. Musa'yı ve onunla birlikte iman edenleri kurtararak, Firavun ve kavmini helaka uğratmıştı. Kuran'da Allah'ın bu yardımından şöyle bahsedilir: Bunun üzerine Musa'ya: "Asanla denize vur" diye vahyettik. Deniz hemencecik yarılıverdi de her parçası kocaman bir dağ gibi oldu. Ötekileri de buraya yaklaştırdık. Musa'yı ve onunla birlikte olanların hepsini kurtarmış olduk. Sonra ötekileri suda boğduk. Şüphesiz, bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu iman etmiş değildirler. Ve hiç şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir. (Şuara Suresi, 63-68) Bu konuyla ilgili olarak yakın geçmişte bulunmuş, Firavun zamanından kalma papirüslerde şöyle bir izaha rastlanmaktadır:Sarayın beyaz odasının muhafızı kitaplarının reisi Amenamoni'den katip Penterhor'a :Bu mektup elinize ulaştığı vakitte ve noktası noktasına okunduğu zaman, kalbini müteessir edecek bir halde olan müellim felaketi, girdaba gark olma felaketlerini öğrenerek kalbini kasırga önündeki yaprak gibi en şiddetli ızdıraba teslim et...... Musibet şiddetli zaruret birdenbire onu zabtetti. Sular içinde uyku, anlıyı acınacak bir şey yaptı... Reislerin ölümünü, kavimlerin efendisinin şarkıların ve garpların kralının mahvolmasını tasvir et. Sana gönderdiğim haber hangi habere kıyas edilebilir? 95Kuran'da geçmişle ilgili bildirilen olayların,günümüzde tarihi kanıtlarla aydınlanması kuşkusuz ki Kuran'ın önemli bir mucizesidir.

15- Zümer/ 6. Sizi bir tek nefisten yaratmış, sonra ondan eşini varetmiştir; sizin için hayvanlardan sekiz çift meydana getirmiştir; sizi annelerinizin karınlarında üç türlü karanlık içinde, yaratılıştan yaratılışa geçirerek yaratmıştır; işte bu Rabbiniz olan Allah'tır. Hükümranlık O'nundur, O'ndan başka tanrı yoktur. Öyleyken nasıl olur da O'nu bırakıp başkasına yönelirsiniz?

Sekiz çift hayvan az değil mi? Hangileri acaba? At, eşek, deve, koyun, keçi, öküz-inek, tavuk-horoz, hindi, ördek, tavşan, kuş, balık, kedi, köpek, balarısı...

ayette bahsedılen 8 adet haywan degıldır.orada bahsedılen 8 çift kromozom sayısıdr.şöyleki:Tüm insanlık için Allah hayvanlardan sekiz tane eş meydana getirdi

Hayvanlar kelimesi cok onemli. Bu kromozomlar ve hücreleri bilinçsiz aklı olmayan yaratıklardır. Bunlar tabiri caizse hayvandır.

Döllenme :

- Mayoz Bölünme -

Kromozom sayısını yarıya indiren bölünme şeklidir.Bir hücreden farklı kalıtsal özellikte 4 hücre meydana gelir.

Mayoz-I ve Mayoz-II olmak üzere 2 bölünme gerçekleşir.

Mayoz-I :

- Mayoz-II :

Mayoz-I ‘i takip eden mitoz olup hücre sayısını arttırmaya yönelik bir bölünmedir.

döllenme sonucunda

toplamda 8 tane kromozom sayıs (N) olan hücre meydana gelir . bunlarım kromo

bunlarım kromozom sayısı 23 tür . bunlar insanın asıl hücreleri deildir . bunlar eşleşecek ve bizim dna mız ortaya cıkacaktır. kromozom sayısı 2n olan yai 46 .

işte bu hucrelere Allah hayvan diyor.

Sonra insan üç karanlık safha geciriyor ana karnında ve böyle yaratılıyor. Neymiş bakalım.

Prenatal Dönem (Doğum Öncesi Dönem):

1- Ovum Evresi: Döllenme anında ikinci haftanın sonuna kadar.

2- Embriyo Evresi (Embriyon): Üçüncü haftadan sekizinci haftanın

sonuna kadar.

3- Fetus Evresi: Üçüncü aydan doğuma kadar olan dönem.

16- Mülk/ 5. Andolsun ki biz, (dünyaya) en yakın olan göğü kandillerle donattık. Bunları şeytanlara atış taneleri yaptık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık.

Kandille kastedilen yıldız. Ama sanki yıldızın ne olduğu bilinmiyor. Kur'anda da geçmiyor.

Üstelik koca yıldız, belki de dünyanın 30-40 misli büyüklüğünde ama ayette şeytanlara atış tanesi olarak yapıldığını söylüyor.

Kuranı Kerimde ve hadisi şeriflerde, cin ve şeytanların, Peygamberimiz doğmadan önce, hatta vahiy gelmeye başlamadan önce gökyüzüne tırmanıp bazı olaylar ve insanların kaderine ait melekler tarafından icra edilmek üzere yola çıkmış bazı haberler hakkında önceden malumat sahibi olduğuna dair açıkça işaret edilmektedir. Konuyla ilgili bazı ayetler şöyle: “Onlar, artık mele-i a’laya (yüce topluluğa) kulak veremezler. Her taraftan taşlanırlar. Kovulup atılırlar. Ve onlar için sürekli azap vardır. Ancak (meleklerin konuşmalarından) bir söz kapan olursa, onuda delip geçen bir parlak ışık takip eder.” “Andolsun ki biz, (dünyaya) en yakın olan göğü kandillerle donattık. Bunları şeytanlara atış taneleri yaptık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık.” “Doğrusu biz (cinler) göğü yokladık, fakat onu sert bekçilerle, alev huzmeleriyle doldurulmuş bulduk. Halbuki, (daha önce) biz onun bazı kısımlarında (haber) dinlemek için oturacak yerler (bulup) oturuyorduk. Fakat şimdi kim dinlemek isterse, kendisini gözetleyen bir alev huzmesi buluyor.(1)

Peygamberimiz (sav) doğduğu andan itibaren, özellikle vahiy gelmeye başladığı andan itibaren casus cin ve şeytanların kahinlerle olan irtibatlarına gölge düştü. Çünkü artık cahiliyye ve daha önceki dönemlerde kahinlere getirdikleri haberleri getiremez oldular. Zaten getirdikleri haberlerden bir tanesi doğruysa yüzde yalan ilave ederek anlatıp kahinleri kandırıyorlardı. Yüzde biri doğru çıktığı için kısmen insanları aldatmaya muvaffak olan kahinler artık kimseyi aldatmaz oldular. Bu konuda kuranı kerimde “ Onları, taşlanmış, (kovulmuş) her şeytandan koruduk ancak kulak hırsızlığı eden müstesna. Onunda peşine açık bir alev sütunu düşmüştür, ve “Şüphesiz onlar, vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır. Ve (gökyüzünü) itaat dışına çıkan her şeytandan koruduk.” (2) buyurulmakatadır.

Kahinler yoluyla cinlere casusluk yaptırılıp haber getirttikleri konusunda Bediüzzamanda şöyle bildirmektedir: “Resuli ekrem (sav) dünyaya geldikten sonra, özellikle veladet / doğum gecesinde yıldızların düşmesinin çoğalmasıdır ki; şu hadise şu yıldızların düşmesi şeytanların ve cinlerin gaybe ait haberlerden kesilmesine alamet ve işarettir. İşte madem Resuli Ekrem (sav) vahiy ile dünyaya çıktı. Elbette yarım yamalak ve yalanlar ile karışık kahinlerin ve gaibten haber verenlerin ve cinlerin ihbarlarına sed çekmek lazımdır ki, vahye bir şüphe iras etmesinler ve vahye benzemesin. Evet bi’setten evvel kahinlik çoktu. Kuran nazil olduktan sonra onlara son verdi. Hatta çok kahinler imana geldiler. Çünkü daha cinler taifesinden olan muhbirlerini bulamadılar. Demek kuran hatime çekmiş.

Bunlardanda anlaşıldığı üzere, cinlerin semaya haber almak için çıktıklarında yıldızlar ve gök taşlarıyla kovalandıkları doğrudur. Şu varki, gök yüzünden düşen gök taşları atmosferde parçalanarak toz haline gelmektedir.

17- Al'i İmran/ 124-125. İnananlara: "Rabbinizin size gönderilmiş üç bin melekle yardım etmesi size yetmeyecek mi?" diyordun. Evet, eğer sabrederseniz, sakınırsanız ve onlar de hemen üzerinize gelirlerse Rabbiniz size, nişanlı beş bin melekle yardım edecektir.

Savaşta müslümanlara melek ordusuyla destek veriliyormuş. Bugünlerde çok ihtiyaç var bu melek ordusuna ama Allah'tan tık yok, umursamıyor sanki..

Melek ordusu bilimdışı değil mi? Allah onun yerine müslümanları güçlü kılmış olsa daha doğru olmaz mı?

Ali İmran/ 165. (Bedir de) iki katını (düşmanınızın) başına getirdiğiniz bir musibet, (Uhud'da) kendi başınıza geldiği için mi "Bu nasıl oluyor!" dediniz? De ki: O, kendi kusurunuzdandır. Şüphesiz Allah'ın her şeye gücü yeter.

Galip gelinen savaşta melekler var, mağlup olunanda neden yardımcı olmamışlar acaba?

Galibiyet meleklerden, mağlubiyet insanların hatasından mı?

savas okcularin peygamber efendimizi dinlemeyip yerlerini terk edilmesinden dolayı kaybedlmstr..yani melklern yardmcı olp olmaması degl mesele!

18- Maide/ 33. Allah'a ve peygamberine karşı savaşmaya kalkışan ve yeryüzünde bozgunculuğa çalışanların cezası, öldürülmelerinden veya asılmalarından veya ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesinden veya bulundukları yerden sürülmelerinden başka bir şey olmaz. Bu, onların dünyada çekecekleri bir zillettir. Ahirette ise kendilerine büyük bir azap vardır.

Maide/ 34. Ancak, siz kendilerini ele geçirmeden önce tevbe edenleri olursa, biliniz ki, Allah bağışlayan ve merhamet edendir.

Dünyadaki tüm dinlerin benzeri karar aldığını düşünelim. Ne olur o zaman dünyanın hali?

Ayette Allah ve elçisi ile "savaşan" ve yeryüzünde "bozgunculuk" yapmaya çalışanlardan bahsediyor. Yani günümüzün moda deyişleriyle örgütlü teröristlerden bahsediyor. Bunlar için gayet uygun bir karşılık.İslam karşıtları bunu sanki gayri müslimler kastediliyormuş gibi çarpıtırlar. Maalesef müslümanlar içinde de bunu böyle çarpıtıp onların eline koz verenlere rastlıyoruz. Oysa İslamın barışçı gayrimüslimlere bakışı "dinde zorlama yoktur" ayetinde açıklanmıştır.

19- Yunus/ 5. O'dur ki Güneş'i bir ışık yaptı. Ay'ı da bir nûr kılıp, ona birtakım konaklar tayin etti ki yılların sayısını ve vakitlerin hesabını bilesiniz.

Ay'ın bir nur olmadığı sadece geceleri güneşten aldığı ışığı yansıttığı biliniyor.

YUNUS-5: " O, güneşi bir ışık (kaynağı), ayı da (geceleyin) bir aydınlık (kaynağı) kılan, yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona menziller takdir edendir. ALLAH bunları (boş yere değil) ancak gerçek ile (hikmeti gereğince) yaratmıştır. O, âyetlerini, bilen bir topluma ayrı ayrı açıklamaktadır. "

bu ayette ayin geceleri aydinlik kaynagi olmasindan bahsedilmistir/evet ay geceleri gunesten we yildizlardan aldigi isigi yansitarak geceyi aydinlatmaktadir ama bu ayin geceleri isik sacan bir isik kaynagi olmadigini gostermezki\sanirim bu ayetlere takilman yanlis kuran tercumesi okumandan kaynaklanio

20- Kadir/ 3. Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır!

Sadece bir gece, bin aydan yani bir ömürden nasıl daha hayırlı olabilir?

Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır.

“ الف شهر Bin ay” ifadesi bir mübalâğa üslûbudur.bu tip mübalâğa ifadeleri dünyanın her köşesinde, her dilde kullanıldığı gibi, Kur`an`ın da bir çok yerinde övme ve saygı belirtmek için kullanılmış ve “Bu asker bin askere bedeldir” örneğinde olduğu gibi, bu ayette de “Bu gece bin aydan daha hayırlıdır/ yararlıdır” denilmiştir. “Bin ay”ın ifade ettiği süre bir insanın ortalama ömrüdür. Dolayısıyla burada bilmemiz gereken; Kadir gecesinin bin aydan daha yararlı yani bir insan ömrüne bedel olduğudur.

post-3805-1204743207_thumb.jpg

Link to post
Sitelerde Paylaş
1- Tarık Suresi 7. ayet.

Meni, testislerde mi oluşur? Yoksa bel ile göğüs arasında mı?

İnsan bir baksın, hangi şeyden yaratıldı. Dökülüp atılan bir sudan yaratıldı.Bel kemiği ile kaburgalar arasından çıkar. Şüphesiz (Allah), onu yeniden-döndürmeye güç yetirendir. (86 Tarık Suresi, 5-8)

''...ayette “insanın bel ve kaburgalar arasından çıkan” ifadesinin “kemik iliği” olduğu düşünüyordum ancak kemik iliği ile insan üreme sistemi arasında bilimsel anlamda bir nedensellik bağı var mıydı? Bulunması gereken soru ortadaydı ve bende bu yönde araştırmaya başladım. bilim tarafından açıkça insan üreme hücresinin “kemik iliği” tarafından üretildiği bulgusuna ulaşılabildiği takdirde Kur’an-ı Kerimin Tarık suresi 7. ayetinde bildirdiği anlam bilim ile çelişki içerisinde bulunmayacaktı. olgunlaşmamış dişi yumurtası olan “oocyte” ile ilgili arastırma yaptıgımda 2005 yılında yayınlanmış bir makale ile karşılaştım ve dehşete düştüm,

Söz konusu makalede; Harward Üniversitesine bağlı Massachusetts General Hospital hastanesinde Jonathan Tilly adlı bilim adamı başkanlığında bir grup araştırmacı tarafından yapılan çalışmada daha önce bilimin kabul ettiği bilgilerin (ki en az elli yıldan beri modern bilim dişiye ait üreme hücresi olan yumurtanın yumurtalıkta üretildiği şeklinde bilinen ) aksine memelilerde “yumurta üretiminin” “kemik iliğinde” gerçekleştiği bulgusuna ulaşılmış ve kemik iliğinde meydana gelen dişi üreme hücresinin kan yolu ile yumurtalığa yerleştiği yönünde bilimsel makale yayınlanmıştır. 86. suresinin 7. ayetlerinde insanın “sulb (bel kemiği) ve teraib (kaburga kemikleri) arasından çıkan atılgan bir sudan” şeklinde belirtilen hüküm ile son bilimsel bulgularda “dişi üreme hücresinin kemik iliğinde üretilerek kan yolu ile yumurtalığa yerleştiği” şeklindeki tespitlerin benzerlik gösterdiği görülmektedir...''

gorduugn gbı ayetlerın uzerıne gıdıldıgınde ıncelelndgnde onların yanlıs olamsı sole dursun bılımı daha zengınlestırecek onemlı bulgularla karsılasılmktadr

Çarpıtmanın bu kadarına pes doğrusu! Ayette meni yazıyor bir kere.. Yumurta filan değil. Dökülüp atılan su diyor. Kur'an'ın yazarı dişinin yumurtasından tümüyle habersiz. Bunun için kadınlardan başka ayetlerde tarlalarınız diye söz ediyor. Zannediyor ki, erkeğin menisi tohum, kadınsa bu tohumun içinde beslenip büyütüldüğü tarla.

Öte yandan bu yazıyı yazan, bu devirde bundan da daha vahim bir cehalet içinde.. Sanıyor ki, spermler erkek vücudunda nasıl sürekli üretiliyorsa, kadın vücudunda da yumurtalar üretilir!. Yalan ve çarpıtma, tamamen asılsız bir iddia. Kadınların yumurtaları, yumurtalıkta bulunur ve sabittir. Kız doğduğunda, yumurtalığında, ömrünün sonuna kadar her ay rahmine düşecek yumurtalarla doğar. Sonradan bunlara yenileri eklenmez. Nasıl olsa bu saçmalıkları okuyacak olanlar kör cahil ya, salla gitsin. Nasıl olsa dinsel önyargılarını kulağına üfleye üfleye okşayan bu saçmalıklara kuşkusuz inanıverecekler!

http://www.tsrm.org.tr/modules.php?name=Ne...icle&sid=35

http://tr.wikipedia.org/wiki/Yumurta_%28h%C3%BCcre%29

http://www.ulusalses.net/haberv.asp?HaberNo=18769

Link to post
Sitelerde Paylaş
3- Dünyanın 4 günde, göklerin ise 2 günde yaratılmış olması. (Füssilet/11-12)

Yani, dünya evrende okyanustaki bir kum tanesi gibi iken, kum tanesini 4 günde okyanusu 2 günde üretmiş olmanın mantığı olabilir mi?

4- Yerin göklerden önce yaratılmış-düzenlenmiş olması. Füssilet/ 10-12

Naziat ve Fussilet surelerinde geçen ifadelerden yola çıkarak iki farklı yerde yerin ve göğün yaratılışıyla ilgili farklı bir sıralamanın olduğu iddia edilmektedir. Bu farklılığın bir çelişki olduğu söylense de, gerçek iddia edildiği gibi değildir. Aslında yerler ve göklerin yaratılmasında bir sıralama yoktur. İkisi de aynı anda yaratılmıştır. Enbiya suresindeki bir ayette şöyle bildirilmektedir:

O inkâr edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, biz onları ayırdık …. (21 Enbiya, 30)

Görüldüğü gibi hem gök hem de yer birlikte varlardır. Yaratılışlarında bir sıralama olmadığı; ayrılma işinin sonraki aşamada yapılması söz konusudur. Diğer ayetler de dikkatli okunduğunda böyle bir sıralama yapılmadığı görülecektir. İlk önce Fussilet suresindeki ayetlere bakarsak bunu daha iyi görebiliriz.

Orda (yerde) onun üstünde sarsılmaz dağlar var etti, onda bereketler yarattı ve isteyip-arayanlar için eşit olmak üzere oradaki rızıkları dört günde takdir etti. Sonra, duman halinde olan göğe yöneldi; böylece ona ve yere dedi ki: “İsteyerek veya istemeyerek gelin.” İkisi de: “İsteyerek (İtaat ederek) geldik” dediler. (41 Fussilet Suresi - 10-11)

10. ayete bakarsak yerin yaratılmasından söz edilir. 11. ayette ise “sonra duman halinde göğe yöneldi” ifadesi vardır. Yani burada göğün daha sonradan yaratılması söz konusu değildir. Gök zaten vardır. Olan duman halindeki göğe yönelmedir. Ve 12. ayette şöyle devam edilir:

Böylece onları iki gün içinde yedi gök olarak tamamladı ve her bir göğe emrini vahyetti. Biz dünya göğünü de kandillerle süsleyip-donattık ve bir koruma (altına aldık). İşte bu, üstün ve güçlü olan, bilen (Allah)’ın takdiridir. (41 Fussilet Suresi, 12)

Burada söz konusu olan duman halinde var olan göğün, yerin yaratılmasından sonra 7 kat gök olarak tabaklandırılmasıdır. Yeni bir yaratılış söz konusu değildir. Sadece düzenleme söz konusudur. Atmosferin oluşumuyla ilgili bilimsel teorilere bakarsak bu ifadenin onunla örtüştüğü, atmosferin ilk başta duman halinde olması daha sonradan tüm atmosferin 7 değişik katman şeklinde şekillendiği bilimsel teorilerde zaten ifade edilmektedir.

Dünya evrende okyanustaki bir kum tanesi gibi olduğu halde Allah Dünya'yı dört günde, geri kalan evreni de iki günde yaratıyor!

Fussilet-41/9. De ki: "Siz mi yeri iki günde (iki evrede) yaratanı inkâr ediyor ve O'na ortaklar koşuyorsunuz? O, âlemlerin Rabbidir."

10. O, dört gün içinde (dört evrede), yeryüzünde yükselen sabit dağlar yarattı, orada bolluk ve bereket meydana getirdi ve orada rızık arayanların ihtiyaçlarına uygun olarak rızıklar takdir etti.

11. Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi; ona ve yeryüzüne, "İsteyerek veya istemeyerek gelin" dedi. İkisi de, "İsteyerek geldik" dediler.

12. Böylece onları, iki günde (iki evrede) yedi gök olarak yarattı ve her göğe kendi işini bildirdi. En yakın göğü kandillerle süsledik ve onu koruduk. İşte bu, mutlak güç sahibi ve hakkıyla bilen Allah'ın takdiridir.

İşte buyurun, Allah kendisi diyor. Dört günde Dünya'yı yarattım, sonra da göğe yönelip iki günde gökleri yarattım diye.. "Aslında yerler ve göklerin yaratılmasında bir sıralama yoktur. İkisi de aynı anda yaratılmıştır." diyerek Kuran'ı inkar mı ediyorsunuz?!

12. ayette en yakın gök derken burada yıldızlardan söz etmesi yedi kat gök tabirinden atmosferin değil, tüm uzayın kastedildiğini ortaya koyar. Ama siz ne yapıyorsunuz, Kuran'ın ayetlerini bilime uydurmak uğruna, anlamlarını saptırıyorsunuz. Atmosfer diye çarpıtıyorsunuz. Üstelik atmosfer de yedi kat filan değil. Bu da bilimin çarpıtılması. Hem Kuran'ı çarpıt, hem bilimi çarpıt, sonra bunlar birbirini doğruluyor diye ortaya atıl!

Kuran'ı yazan, evren hakkında karacahil. Dünya'nın iki günde yaratılması, Dünya'dan sonra uzayın yaratılması gibi bir şey yok. Bunlar orta doğu masalları. Dünya dört günde, dört evrede filan yaratılmamıştır. Altı gün, altı devir diye bir şey yok.. Yedi kat diye bir şeyin de olmadığı gibi!

Link to post
Sitelerde Paylaş
7- Ortadoğuda yetişen Hurma, üzüm gibi meyvalardan bahsedilip batıda yetişenlerden hiç bahsedilmemesi. Yağmurdan bahsedip, kardan bahsedilmemesi vs.

Yüklü dalları bükülmüş kiraz (ağaçları), (Vakıa Suresi, 28)

Ve birbiri üstüne dizilmiş tomurcuk yüklü yüksek hurma ağaçları da. (Kaf Suresi, 10)

İçlerinde (her türden) meyve, eşsiz-hurma ve eşsiz-nar vardır. (Rahman Suresi, 68)

Üstüste dizili meyveleri sarkmış muz ağaçları, (Vakıa Suresi, 29)

İncire ve zeytine andolsun, (Tin Suresi, 1)

Sizin için gökten su indiren O'dur; içecek ondan, ağaç ondandır (ki) hayvanlarınızı onda otlatmaktasınız. Onunla sizin için ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve meyvelerin her türlüsünden bitirir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir topluluk için ayetler vardır."

(Nahl Suresi, 10-11)

gordugun gbı bunların hepsı ,sadece ortadoguda yetıstırılen meyweler degıl

Söylenen çarpıtılıyor.. Kuran'da sadece Ortadoğuda yetişen meyvelerden söz edildiği gibi bir iddia yok ki.. Deniyor ki, Kuran'da söz edilen meyvelerden hepsi de Ortadoğuda yetişip zaten oranın halkının bildiği meyveler. Bunların Ortadoğu dışında da yetiştirilmesinin iddiayla bir ilgisi yok. Kuran yazarının bilisi, kendi çevresiyle sınırlı demek isteniyor.. Kuran'da bir tane bile o zamanlar o bölge halkı tarafından hiç bilinmeyen meyve sebzeden söz edilmiyor. Ananastan, domatesten, patatesten söz edilmiyor. Kardan buzdan hiç söz edilmiyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
8- Kalbin beyin fonksiyonlarına sahip gösterilmesi. Duygular, düşünceler, inançlar kalbin mi beynin mi fonksiyonları?

Bakara/ 97-260-283, Kehf/ 28, Şuara/ 195

duygu dusunce we ınanclar dırekt olarak beynın fonksıyonlarıdr yanlız kalpte o beynın bu fonksıyonlarını olumlu we olumsz yonde cok farklı sekıllerde etkıleyebılır.şöyleki dusucelerın beynının bırer urunudr.ama ıyı dusunmek we kotu dusunmek ıse senın kalbındekılerler orantılı olarak degısmektedır.bılındıgı gıbı kalp sadece wucudun temız kan ıhtıyacını karsılayan bır et parcası degıldr.bu maddı ıslevıdır. manewı olarak ıse(5 duyu organımızla algılayamadıgımz;)) sewmek sewkat acıma alcakgonulluluk durustluk gbı olumlu ozellıkleırn yanında hırs nefret fıtne gbı olumsuz ozellıklerı ıcınde barındırma gbı ıslewlerede sahıptır

"İnsanoğlunun içinde bir et parcası var ki,

o et parcası düzelirse bütün bünye düzelir.

O et parcası bozulursa bütün bünye bozulur.

İşte o kalptir. Hadis-i Şerif

Hayır, kalbin öyle bir işlevi yok. Sevmek, şefkat, acıma, hırs, nefret vesaire bunların kalple hiçbir ilgisi yok. Bunlar beynin işlevleri. Kalp nakli yapılan insanlara nakledilen kalbin sahibinin duyguları gelmiyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
9- Ay'ın yarılması. Kamer/ 1

Peygamber Efendimizin (s.a.v.) en büyük mucizelerinden biri, Sâkk-i Kamer adiyla bilinen "Ay'in ikiye ayrilmasi"'dir. ZAFER su ana kadar ele alinmaya pek cesaret edilemeyen bu mucizeyi Temmuz 1991 sayisinda incelerken, âyet ve hadislerin yanisira çesitli teknik bilgilere, astronomik haritalara ve uydu fotograflarina yer verdi. "AY MUCIZESI" basligini tasiyan yazida, mucize tahakkuk ettigi sirada Efendimizin (s.a.v.) yaninda bulunanlarin isimleri, mucizenin nasil gerçeklestigi, kimler ve hangi ülkeler tarafindan müsahede edildigi, fakat neden herkes tarafindan görülemedigi gibi hususlara temas edilmisti.

Söz konusu yazida, bazi arkeolojik kesiflerden de bahsedildi. Meselâ Hindistan'da bulunan bir heykel üzerinde "Ay'in ikiye ayrildigi sene yapilmistir" yazisinin bulunmasi (bkz. Ö.N. Bilmen, Müvezzah Ilm-i Kelâm, 3. baski, s.161) bu delillerden biriydi.

1967 yilinda firlatilan Orbiter-4 uydusundan alinan 67-1805 seri numarali fotograflarda, Ay'in dünyadan görünmeyen ara yüzeyinin, uzunlugu 240, kalinligi ise 8 km olan bir yarik tarafindan kusatildigi belirtilmisti. Bu yarigin bariz bir sekilde yükselmis yan kenarlari, Ay'in ayrildiktan sonra tekrar birlesmesi sirasinda olustuğuna bir delildi.Çünkü meteor çarpasıyla böylesine düzgün bir yarığın olması mümkün değildir.Ancak malumdurki basında böyle şeyler sansürlüdür hemen üzeri örtülür.Ama nereye kadar gözlerini kapayabilirler karanlık ancak inkarcıların karanlığıdr eller göze kapanınca görmeyen sadece kendileri oluyor Allahın kudretini görmek isteyenlere milyonlarca delil var.

Ayni yazida ilk defa ortaya atilan bir delil de, Modern Astronomi ile ugrasan bütün ilim adamlarinca fevkalâde önemli bir kaynak olarak kabul edilen ve ilmi yönü tartisilmayan bircok kitapta yer alan 311 yillik Ay haritasiydi. Italyan gök bilimcisi Cassini tarafindan çizilen bu ay haritasinda, dünyamizdan görülen ay yüzeyinin tamamini kusatan tesadüflerle meydana gelemeyecek kadar muntazaman olan bir çizginin varligi, son derece net bir sekilde müsahede edilmekteydi. bu çizginin ay'in ikiye ayrilip tekrar birlesmesiyle meydana gelebilecegini belirttigi yorumunda, zamanla yapisinda degisikliklerin olabilecegini ortaya koydu. Çünkü ay, her an yogun bir meteor bombardimanina tutuluyor ve 1 gramlik göktaslari bile, en sert kayalarda 30 cm derinliginde, 60 cm çapinda bir çukur açiyordu. Bilindigi gibi bu meteorlardan bazilari koruyucu atmosfer tabakasina ragmen dünyamiza düsmüs, Arizona çölüne düsen bir tanesi çevresi 5 km'ye ulasan 174 m derinliginde bir çukur açmisti.

"Döllenmis tek bir hücrenin parçalanarak 60 trilyona ulasmasi ve beden üzerinde kusursuz bir sekilde birlesmesiyle vücud bulan insanoglunun, Ay gibi suursuz bir kütlenin parçalanip tekrar birlesmesini inkâr etmesi, gerçekten gülünç ve acinacak bir tablodur"

Tamamen yalan ve sallama. Kaynakverin. Desteksiz sallamalarla olmuyor bu iş. Kendinizi böyle saçmalıklar yumurtlayarak elaleme rezil ediyorsunuz.

1967 yilinda firlatilan Orbiter-4 uydusundan alinan 67-1805 seri numarali fotograflarda, Ay'in dünyadan görünmeyen ara yüzeyinin, uzunlugu 240, kalinligi ise 8 km olan bir yarik tarafindan kusatildigi belirtilmis.. Bunlar o kadar yüzsüz, o kadar utanmaz ki, seri numarası bile uyduruyorlar bir taraflarından. Hani, nerede, kim yayınlamış?

Bir lafında diyor ki, çizgi Ay'ın Dünya tarafında görülmeyen ara yüzeyindeymiş, öbüründe, Cassini'nin haritasında bu çizgi varmış. Senin bugün teleskoplarla göremediğini Cassini nasıl gördü?! Cassini'ye cebrail vahiy yoluyla mı göstermiş? Yoksa Cassini'yi Burak'a bindirip Ay'a mı çıkarmış Allah?!

Halep oradaysa, arşın burada! Ay'ın Cassini'nin çizdiğinden binlerce kat detaylı uydu resimleri, haritaları her yerde yayınlanıyor. Hem de ara yüzeyin, arka tarafının, her yanının resimleri haritaları. Haydi, bul göster! Al bak google Moon emrinde:

http://www.google.com/moon/

Link to post
Sitelerde Paylaş
15- Zümer/ 6. Sizi bir tek nefisten yaratmış, sonra ondan eşini varetmiştir; sizin için hayvanlardan sekiz çift meydana getirmiştir; sizi annelerinizin karınlarında üç türlü karanlık içinde, yaratılıştan yaratılışa geçirerek yaratmıştır; işte bu Rabbiniz olan Allah'tır. Hükümranlık O'nundur, O'ndan başka tanrı yoktur. Öyleyken nasıl olur da O'nu bırakıp başkasına yönelirsiniz?

Sekiz çift hayvan az değil mi? Hangileri acaba? At, eşek, deve, koyun, keçi, öküz-inek, tavuk-horoz, hindi, ördek, tavşan, kuş, balık, kedi, köpek, balarısı...

ayette bahsedılen 8 adet haywan degıldır.orada bahsedılen 8 çift kromozom sayısıdr.şöyleki:Tüm insanlık için Allah hayvanlardan sekiz tane eş meydana getirdi

Hayvanlar kelimesi cok onemli. Bu kromozomlar ve hücreleri bilinçsiz aklı olmayan yaratıklardır. Bunlar tabiri caizse hayvandır.

Döllenme :

- Mayoz Bölünme -

Kromozom sayısını yarıya indiren bölünme şeklidir.Bir hücreden farklı kalıtsal özellikte 4 hücre meydana gelir.

Mayoz-I ve Mayoz-II olmak üzere 2 bölünme gerçekleşir.

Mayoz-I :

- Mayoz-II :

Mayoz-I ‘i takip eden mitoz olup hücre sayısını arttırmaya yönelik bir bölünmedir.

döllenme sonucunda

toplamda 8 tane kromozom sayıs (N) olan hücre meydana gelir . bunlarım kromo

bunlarım kromozom sayısı 23 tür . bunlar insanın asıl hücreleri deildir . bunlar eşleşecek ve bizim dna mız ortaya cıkacaktır. kromozom sayısı 2n olan yai 46 .

işte bu hucrelere Allah hayvan diyor.

Sonra insan üç karanlık safha geciriyor ana karnında ve böyle yaratılıyor. Neymiş bakalım.

Prenatal Dönem (Doğum Öncesi Dönem):

1- Ovum Evresi: Döllenme anında ikinci haftanın sonuna kadar.

2- Embriyo Evresi (Embriyon): Üçüncü haftadan sekizinci haftanın

sonuna kadar.

3- Fetus Evresi: Üçüncü aydan doğuma kadar olan dönem.

Yalan, dolan, hile hurda, çarpıtma.. Nurcusundan, Harun Yahya'cısına kadar Evangelist müslümanların karakteri!

Apaçık ayette "hayvanlardan sekiz çift" deniyor, utanmadan bunu inkar edip hayır, burada mayoz bölünmeden söz ediliyor diyebiliyorlar.. Sormak lazım, Muhammed DNA'yı, mayoz, mitoz bölünmeyi biliyor muydu diye.. Ayetlerin anlamını Muhammed bilmiyor, bunlar biliyor!

Ayrıca mayoz bölünme de çarpıtılıyor.. Mayoz bölünme sonucu her biri bir takım kromozom taşıyan dört eşey hücresi ortaya çıkar. Sekiz nereden geldi?!

döllenme sonucunda toplamda 8 tane kromozom sayıs (N) olan hücre meydana gelir . bunlarım kromo

bunlarım kromozom sayısı 23 tür . bunlar insanın asıl hücreleri deildir . bunlar eşleşecek ve bizim dna mız ortaya cıkacaktır.

Ikınıp sıkınmaya bakın.. Bir kere bir birey için dört hücrenin birden döllenmesi gerekmez.. O zaman dördüz olur. Ayrıca döllenme sonucu ortaya çıkan zigot, bireyin tüm hücrelerinin prototipidir. Zigot ayrıca eşleşip DNA'yı filan oluşturmaz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
16- Mülk/ 5. Andolsun ki biz, (dünyaya) en yakın olan göğü kandillerle donattık. Bunları şeytanlara atış taneleri yaptık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık.

Kandille kastedilen yıldız. Ama sanki yıldızın ne olduğu bilinmiyor. Kur'anda da geçmiyor.

Üstelik koca yıldız, belki de dünyanın 30-40 misli büyüklüğünde ama ayette şeytanlara atış tanesi olarak yapıldığını söylüyor.

Kuranı Kerimde ve hadisi şeriflerde, cin ve şeytanların, Peygamberimiz doğmadan önce, hatta vahiy gelmeye başlamadan önce gökyüzüne tırmanıp bazı olaylar ve insanların kaderine ait melekler tarafından icra edilmek üzere yola çıkmış bazı haberler hakkında önceden malumat sahibi olduğuna dair açıkça işaret edilmektedir. Konuyla ilgili bazı ayetler şöyle: “Onlar, artık mele-i a’laya (yüce topluluğa) kulak veremezler. Her taraftan taşlanırlar. Kovulup atılırlar. Ve onlar için sürekli azap vardır. Ancak (meleklerin konuşmalarından) bir söz kapan olursa, onuda delip geçen bir parlak ışık takip eder.” “Andolsun ki biz, (dünyaya) en yakın olan göğü kandillerle donattık. Bunları şeytanlara atış taneleri yaptık ve onlara alevli ateş azabını hazırladık.” “Doğrusu biz (cinler) göğü yokladık, fakat onu sert bekçilerle, alev huzmeleriyle doldurulmuş bulduk. Halbuki, (daha önce) biz onun bazı kısımlarında (haber) dinlemek için oturacak yerler (bulup) oturuyorduk. Fakat şimdi kim dinlemek isterse, kendisini gözetleyen bir alev huzmesi buluyor.(1)

Peygamberimiz (sav) doğduğu andan itibaren, özellikle vahiy gelmeye başladığı andan itibaren casus cin ve şeytanların kahinlerle olan irtibatlarına gölge düştü. Çünkü artık cahiliyye ve daha önceki dönemlerde kahinlere getirdikleri haberleri getiremez oldular. Zaten getirdikleri haberlerden bir tanesi doğruysa yüzde yalan ilave ederek anlatıp kahinleri kandırıyorlardı. Yüzde biri doğru çıktığı için kısmen insanları aldatmaya muvaffak olan kahinler artık kimseyi aldatmaz oldular. Bu konuda kuranı kerimde “ Onları, taşlanmış, (kovulmuş) her şeytandan koruduk ancak kulak hırsızlığı eden müstesna. Onunda peşine açık bir alev sütunu düşmüştür, ve “Şüphesiz onlar, vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır. Ve (gökyüzünü) itaat dışına çıkan her şeytandan koruduk.” (2) buyurulmakatadır.

Kahinler yoluyla cinlere casusluk yaptırılıp haber getirttikleri konusunda Bediüzzamanda şöyle bildirmektedir: “Resuli ekrem (sav) dünyaya geldikten sonra, özellikle veladet / doğum gecesinde yıldızların düşmesinin çoğalmasıdır ki; şu hadise şu yıldızların düşmesi şeytanların ve cinlerin gaybe ait haberlerden kesilmesine alamet ve işarettir. İşte madem Resuli Ekrem (sav) vahiy ile dünyaya çıktı. Elbette yarım yamalak ve yalanlar ile karışık kahinlerin ve gaibten haber verenlerin ve cinlerin ihbarlarına sed çekmek lazımdır ki, vahye bir şüphe iras etmesinler ve vahye benzemesin. Evet bi’setten evvel kahinlik çoktu. Kuran nazil olduktan sonra onlara son verdi. Hatta çok kahinler imana geldiler. Çünkü daha cinler taifesinden olan muhbirlerini bulamadılar. Demek kuran hatime çekmiş.

Bunlardanda anlaşıldığı üzere, cinlerin semaya haber almak için çıktıklarında yıldızlar ve gök taşlarıyla kovalandıkları doğrudur. Şu varki, gök yüzünden düşen gök taşları atmosferde parçalanarak toz haline gelmektedir.

Özrü kabahatinden büyük derler ya.. Verilen yanıt da iddiadan daha vahim!

Haberler arştan yola çıkıyor.. Bunlar meleklere ulaşacak, melekler de bunları icra edecek. Cin ve şeytanlar ne yapıyor, gökyüzüne tırmanıp, ajanlık yapıyorlar, bu haberleri ele geçiriyorlar.. Bunlar da bu haberleri kendileriyle işbirliği yapan kahinlere veriyorlar, kahinler de halkı aldatıyor. Allah da bunların bu istihbarat çalışmalarını önlemek için bunlara meteorlar ve kuyruklu yızldızlar gönderiyor ve onları avlıyor.. Cine meteor çarpınca ne olur? Ha bu arada eklemeyi de unutmamış: Şu varki, gök yüzünden düşen gök taşları atmosferde parçalanarak toz haline gelmektedir. Vayanasina corazon aquino del mundo! Hikmete bakın!

Bu zavallılar da meleye meleye bu masalları Bediüzzaman efendilerinden, hoca efendilerinden dinliyorlar... Herkesi de kendileri gibi cahil sandıklarından, Ateistforum gibi bir yerde bunları yazıp alay konusu olmaktan çekinmiyorlar. Cahil cesareti işte..

Link to post
Sitelerde Paylaş
20- Kadir/ 3. Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır!

Sadece bir gece, bin aydan yani bir ömürden nasıl daha hayırlı olabilir?

Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır.

“ الف شهر Bin ay” ifadesi bir mübalâğa üslûbudur.bu tip mübalâğa ifadeleri dünyanın her köşesinde, her dilde kullanıldığı gibi, Kur`an`ın da bir çok yerinde övme ve saygı belirtmek için kullanılmış ve “Bu asker bin askere bedeldir” örneğinde olduğu gibi, bu ayette de “Bu gece bin aydan daha hayırlıdır/ yararlıdır” denilmiştir. “Bin ay”ın ifade ettiği süre bir insanın ortalama ömrüdür. Dolayısıyla burada bilmemiz gereken; Kadir gecesinin bin aydan daha yararlı yani bir insan ömrüne bedel olduğudur.

Saf bir çocukken derdim ki, her on iki aydan biri Ramazan olduğuna göre, 1000 ayda 80 küsur Ramazan ve o sayıda kadir gecesi olacak.. Nasıl olur tek bir Kadir gecesi, seksen kadir gecesinden daha hayırlı olabilir?!

Saflığım çocukluğumda kaldı.. Bunlarınki ömür boyu baki!..

Link to post
Sitelerde Paylaş
12- Rahman/ 14. Allah insanı, pişmiş çamur gibi bir balçıktan yarattı.

Halbuki bir dna üzerinde yapacağı değişiklikle insanı yaratması daha bilimsel olmaz mıydı?

Toprak Safhası

“…(Allah) Adem’i topraktan yarattı. Sonra ona ‘Ol!’ dedi. O da hemen oluverdi.” (Al-i İmran;59)

İnsan topraktan yaratıldığı için toprağın farklı hususiyetlerini bünyesinde taşımaktadır. Toprak killi, kumlu, sert, yumuşak olduğu gibi insan da tabiat itibariyle farklılık arzetmektedir. Toprak çiğnenir, her şey onun üzerinde rahatlıkla işlenebilir. Toprak buna karşı hiçbir aksülamelde bulunmaz. İşte insandaki sabır, tevazu ve alçakgönüllülük gibi vasıflar buradan gelmektedir. Buna mukabil toprağın hareketsizliğinden atalet ve tembellik gibi vasıflar da insanda tezahür etmektedir.

Çamur Safhası

“Allah yarattığı her şeyi en güzel şekilde yaratmış ve insanı yaratmaya da çamurdan başlamıştır.” (Es-Secde;27)

Çamur safhasında su devreye girmektedir. Su öncelikle temizleyicidir ve temizliği temsil eder. Bu açıdan da su; insandaki iffeti, namusu ve maddi manevi temizlik duygularını temsil etmektedir.

Yapışkan Çamur Safhası

“…Şüphesiz Biz onları (Adem ve neslini) yapışkan bir çamurdan yarattık.” (Es-Saffat;11)

Yapışmak, kopmamak insanın sadakat duygusunu ve bağlılığını gösterir. İnsanın inat etmesi ve müdafaa ettiği fikirlerinde ısrar etmesi de bu safhanın bir neticesidir.

Havada Kurumuş Çamur Safhası

“Andolsun Biz insanı (havada) kurumuş bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık.” (El-Hicr;26)

Ayette zikredilen salsal (havada kurumuş çamur safhasında) hava unsuru devreye girmektedir. Hava insanın çamuruna hareketliliği getirmiştir. İnsan tabiatındaki istikrarsızlık, döneklik, ahde vefasızlık ve yıkıcılık vasıfları bu safhanın bir neticesidir.

Şekillenmiş Balçık Safhası

“Hani Rabbin meleklere demişti ki: Ben (havada) kurumuş bir çamurdan, şekillenmiş balçıktan bir insan yaratacağım.” (El-Hicr;28)

Hame-i mesnun (şekillenmiş balçık) safhası insanın şekil alma, terbiye ve tezkiye edilebilme hususiyetine işaret etmektedir. Onun bu vasfının iyiye de kötüye de kullanılma imkanı vardır. Mühim olan ona doğru bir istikamet verebilmektir.

Ateşte Pişmiş Çamur Safhası

“Allah insanı ateşte pişmiş çamura benzeyen bir balçıktan yarattı.” (Er-Rahman;14)

Bu safhada ateş unsuru devreye girmektedir. İnsanın kibir, gurur, kıskançlık, Allah’ın emirlerine karşı gelme ve aldatıcı olma vasıfları ateşten neş’et etmektedir.

Dört element yani.. Tahta nerede?!

Link to post
Sitelerde Paylaş
Çarpıtmanın bu kadarına pes doğrusu! Ayette meni yazıyor bir kere.. Yumurta filan değil. Dökülüp atılan su diyor. Kur'an'ın yazarı dişinin yumurtasından tümüyle habersiz. Bunun için kadınlardan başka ayetlerde tarlalarınız diye söz ediyor. Zannediyor ki, erkeğin menisi tohum, kadınsa bu tohumun içinde beslenip büyütüldüğü tarla.

Öte yandan bu yazıyı yazan, bu devirde bundan da daha vahim bir cehalet içinde.. Sanıyor ki, spermler erkek vücudunda nasıl sürekli üretiliyorsa, kadın vücudunda da yumurtalar üretilir!. Yalan ve çarpıtma, tamamen asılsız bir iddia. Kadınların yumurtaları, yumurtalıkta bulunur ve sabittir. Kız doğduğunda, yumurtalığında, ömrünün sonuna kadar her ay rahmine düşecek yumurtalarla doğar. Sonradan bunlara yenileri eklenmez. Nasıl olsa bu saçmalıkları okuyacak olanlar kör cahil ya, salla gitsin. Nasıl olsa dinsel önyargılarını kulağına üfleye üfleye okşayan bu saçmalıklara kuşkusuz inanıverecekler!

http://www.tsrm.org.tr/modules.php?name=Ne...icle&sid=35

http://tr.wikipedia.org/wiki/Yumurta_%28h%C3%BCcre%29

http://www.ulusalses.net/haberv.asp?HaberNo=18769

İlk başta bu konuyla ilgili ayetlere bakıp sonra üzerinde tartışalım. Tarık suresindeki ayetler şöyle:

İnsan bir baksın, hangi şeyden yaratıldı. Dökülüp atılan bir sudan yaratıldı.Bel kemiği ile kaburgalar arasından çıkar. Şüphesiz (Allah), onu yeniden-döndürmeye güç yetirendir. 86 Tarık Suresi, 5-8)

5. ayette Allah insanın neden yaratıldığını sorar. 6. ayette ise onun dökülüp atılan meniden yaratıldığını söyler. 7. ayette ise onun belkemiği ile kaburga arasından çıktığı ifade edilir. 7.ayette çıkan şeyin meni olduğunu söyleyenler varsa da burada söylenen insanın çıkışıdır. Yani belkemiği ile kaburga arasında tarif edilen yer bebeğin anne karnında oluştuğu yerdir. Bir sonraki ayette “o” zamiri insana gittiği açıktır. Eğer 8. ayete dikkatli bakılırsa “onu tekrar döndürmeye güç yetirendir” ifadesiyle, insanın tekrar öldükten sonra yaratılacağından söz edildiği görülür. Yani buradaki “o” ifadesi insandır. 7. ayette de “çıkan” olarak söylenenin insan olduğu açıklanmış olur.

7. ayetteki ifadede çıkan şeyin meni olduğu düşünülmüş ve bu şekilde açıklanmaya çalışılmıştır.

Tabi bu da günümüzdeki bilimsel gerçeklerle çelişiyor gibi gözükmektedir. Oysa ayetin geliş ve gidişi dikkatli okunduğunda burada kaburga ve belkemiği aşağıya arasından çıkan şeyin insan olduğuanlaşılmaktadır. (Burada tarif edilen bölgeyi yukarıdan aşağıya doğru düşülmeli. Kaburganın olduğu yer ile bel kemiğinin olduğu bölge düşünüldüğünde, tarif edilen yer bu ikisinin arasında kalan yukarıdan aşağıya doğru mide ve karın boşluğunun olduğu bölge oluyor) yani anne karnında bebeğin oluştuğu bölge. Dolayısıyla bu ayetin bilimle çelişmesi söz konusu değildir.

yahu Allah yarattıgından nasıl habersiz olur aklın alıyor mu?gayet acık ayetler aslında ama gene de iki ayrı acıklamasıyla yolluyorum...umarım daha bir sey bulmaya cabalamassın...cırpındıkca boguluyorsun...

ayrıca bir onceki yazıda atladıgın bir yer var sanırım tekrar okumanı tavsiye ediyorum!

en az elli yıldan beri modern bilim dişiye ait üreme hücresi olan yumurtanın yumurtalıkta üretildiği şeklinde bilinen aksine memelilerde “yumurta üretiminin” “kemik iliğinde” gerçekleştiği bulgusuna ulaşılmış ve kemik iliğinde meydana gelen dişi üreme hücresinin kan yolu ile yumurtalığa yerleştiği yönünde bilimsel makale yayınlanmıştır.

Kuranın cahiliye doneminde olusmasını nasıl hasa Allahın cahil olmasına baglıyorsun onu da anlamıs degilim!O her seyi bilendir!

inanmıyor olabilirsin ama bizim inancımıza en azından bizim size oldugumuz kadar saygılı olmalısın!

Link to post
Sitelerde Paylaş
Dünya evrende okyanustaki bir kum tanesi gibi olduğu halde Allah Dünya'yı dört günde, geri kalan evreni de iki günde yaratıyor!

Fussilet-41/9. De ki: "Siz mi yeri iki günde (iki evrede) yaratanı inkâr ediyor ve O'na ortaklar koşuyorsunuz? O, âlemlerin Rabbidir."

10. O, dört gün içinde (dört evrede), yeryüzünde yükselen sabit dağlar yarattı, orada bolluk ve bereket meydana getirdi ve orada rızık arayanların ihtiyaçlarına uygun olarak rızıklar takdir etti.

11. Sonra duman halinde bulunan göğe yöneldi; ona ve yeryüzüne, "İsteyerek veya istemeyerek gelin" dedi. İkisi de, "İsteyerek geldik" dediler.

12. Böylece onları, iki günde (iki evrede) yedi gök olarak yarattı ve her göğe kendi işini bildirdi. En yakın göğü kandillerle süsledik ve onu koruduk. İşte bu, mutlak güç sahibi ve hakkıyla bilen Allah'ın takdiridir.

İşte buyurun, Allah kendisi diyor. Dört günde Dünya'yı yarattım, sonra da göğe yönelip iki günde gökleri yarattım diye.. "Aslında yerler ve göklerin yaratılmasında bir sıralama yoktur. İkisi de aynı anda yaratılmıştır." diyerek Kuran'ı inkar mı ediyorsunuz?!

12. ayette en yakın gök derken burada yıldızlardan söz etmesi yedi kat gök tabirinden atmosferin değil, tüm uzayın kastedildiğini ortaya koyar. Ama siz ne yapıyorsunuz, Kuran'ın ayetlerini bilime uydurmak uğruna, anlamlarını saptırıyorsunuz. Atmosfer diye çarpıtıyorsunuz. Üstelik atmosfer de yedi kat filan değil. Bu da bilimin çarpıtılması. Hem Kuran'ı çarpıt, hem bilimi çarpıt, sonra bunlar birbirini doğruluyor diye ortaya atıl!

Kuran'ı yazan, evren hakkında karacahil. Dünya'nın iki günde yaratılması, Dünya'dan sonra uzayın yaratılması gibi bir şey yok. Bunlar orta doğu masalları. Dünya dört günde, dört evrede filan yaratılmamıştır. Altı gün, altı devir diye bir şey yok.. Yedi kat diye bir şeyin de olmadığı gibi!

arkadas sırf carpıtmaya yer arayarak yazmıssın cevapları!orada aslında acıklanacak her sey acıklanmıs sadece SANA gore sacma bilimsel acıdan da bizim acımızdan da gayet duzgun acıklanmıs inanılmasında gucluk bulunmayan seyler...ama sen direkt yalan diye baktıgın icin sana 2 2 daha 4 eder desem gene iftira diyeceksin...

bir baska kalemden bir acıklamayı daha sana yazıyorum!

Semavat ve arz altı devrede, safha safha yaratılmış. Ve sonunda şu gördüğümüz harikalar harikası kâinat çıkmış ortaya.

Onun yaratılışındaki bu hikmet tecellisi ondaki hadiselerde de kendini göstermiş. Gece birden kaplamamış yeryüzünü; gündüz de âniden gelmemiş. Geceden seher vaktine geçilmiş ve onu güneşin doğuşu takip etmiş. Daha sonra güneşin yine yavaş yavaş yükselmesiyle öğle vaktine erişilmiş, onu da o bereketli ikindi vakti takip etmiş ve sonunda gurup.

Gündüz âniden gelse, gece birden bastırsaydı ne seherden söz edebilirdik, ne öğleden, ne ikindiden.

Bu hikmetli yaratılış, bitkiler âleminde de hüküm sürmüş. Çekirdekte ilâhî bir sanat ve hikmet gizli. Koca ağacın bütün programı o küçücük âlemde kader kâlemiyle çizilmiş. Ondaki, genetik şifre ilim adamlarını hayretler içinde bırakan bir mükemmellikte ve yine onları çaresiz kılacak kadar derin sırlarla dolu.

Çekirdeğin açılması apayrı bir harika. Fettah isminin tecellisi. Yerin çekimine rağmen yukarıya doğru başlayan hikmetli ve intizamlı yürüyüş. Derken fidan devresine eriş. Boy atma ve kalınlaşma devreleri ve sonunda çiçek açıp meyve verme... Her meyvenin de büyümesi, kemâle ermesi ve o yumuşak meyveden sert çekirdeklerin süzülmesi yine birden bire değil, safhalar hâlinde gerçekleşmekte.

Her safhası ilim ve hikmetle yürütülen bu akıl almaz faaliyetler, yeryüzünü değişik tablolarla doldurur ve fikir ehlini bu ilâhî sanatlara hayran bırakır.

Dünyada hikmet, âhirette ise kudret hâkim. Dünya kudret âlemi olsaydı, şu muhteşem kâinat altı gün, yani altı devre yerine bir anda yaratılacaktı. Ondaki ağaçlar da bir anda bitecek ve son şekliyle boy göstereceklerdi. O zaman yukarıda sıraladığımız ilâhî sanat eserleri de vücut bulmayacaklardı.

Çekirdekler âlemi, yoklukta kalacak, açılmaları, büyümeleri, fidan olmaları gerçekleşmeyecekti.

Çekirdekler olmayınca, haliyle, yumurtalar ve nutfeler âlemi de yokluktan kurtulamayacaklar, bu âleme gelip, taşıdıkları rabbanî sanatları sergilemekten mahrum kalacaklardı.

Fidanlar olmayınca bebekler de, kuzular da, buzağılar da olmayacaktı. Binlerce sanat bire inecek, yüzlerce güzellik ortadan kaybolacaktı.

Terbiye ve tedbir fiillerinin tecellileri görülmeyecek, sadece ibda ve icat fiillerinin mahsûlleri, âlemde boy gösterecekti.

İlâhî hikmet buna müsaade etmedi ve kâinatı bir anda yaratmak yerine altı devrede inşa etmeyi takdir buyurdu.

semavat ve arzın 6 günde halk edilmesini nasıl anlamalıyız?

Semavat ve arzın 6 günde halk edilmesini 6 devir olarak anlıyoruz.

İnsan anne karnında 6 safhada yaratıldığı, dünyada ve berzahda 6 dönem geçirdiği gibi, 1 gün de 6 dönem ve devir geçirerek diğer güne geçiyor. Hatta her şeyin doğumu, kemali, ihtiyarlığı, ölümü, berzahı, unutulması gibi 6 devir geçirdiğini söylemek mümkündür.

Semavat ve arzın 6 günde halk edilmesine gelince:

İlk yaratılış 1. gün ve devir.

Hz. Adem’in yaratılışı 2. gün ve devir.

Hz. Muhammed aleyhissalatü vesselamın gönderilmesi 3. ve gün devir.

Dünyanın kıyamet başlangıcındaki harabiyeti 4. gün ve devir.

Bu imtihan dünyasının kıyamet ile bütün bütün kapanması 5. gün ve devir.

Dünyanın kıyametinden haşir sabahına kadar geçen dönem ise 6. gün ve devir.

Demek ki 6 gün kainatın ilk doğuşundan ve yaratılışından, haşir sabahına kadar geçen zaman, devir ve dönemi içine almaktadır.

Bütün zamanlar haftalık bir saat gibi düşünülürse bu saatin 6 günü bu alemde geçiyor. 7. günü ise haşrin baharından sonsuza kadar gidecektir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Söylenen çarpıtılıyor.. Kuran'da sadece Ortadoğuda yetişen meyvelerden söz edildiği gibi bir iddia yok ki.. Deniyor ki, Kuran'da söz edilen meyvelerden hepsi de Ortadoğuda yetişip zaten oranın halkının bildiği meyveler. Bunların Ortadoğu dışında da yetiştirilmesinin iddiayla bir ilgisi yok. Kuran yazarının bilisi, kendi çevresiyle sınırlı demek isteniyor.. Kuran'da bir tane bile o zamanlar o bölge halkı tarafından hiç bilinmeyen meyve sebzeden söz edilmiyor. Ananastan, domatesten, patatesten söz edilmiyor. Kardan buzdan hiç söz edilmiyor.

yahu arkadas Kuranda her sey en ince ayrıntısıyla anlatılmamıstır...o zaman imtihanın yeri neden olacaktı?insana zeka neden verildi?ayrıca gokten su indirip diyor..acıkca yagmur demiyor... ya da nimetlerden bahsediyor...ben hepsini listeledim ac bak ne nerede yetisir demiyor!o zaman aklımızı irademizi neden yarattı!!!sen bir sey anlatırken milyonlarca ornek mi verirsin bir kac tane ornek mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Hayır, kalbin öyle bir işlevi yok. Sevmek, şefkat, acıma, hırs, nefret vesaire bunların kalple hiçbir ilgisi yok. Bunlar beynin işlevleri. Kalp nakli yapılan insanlara nakledilen kalbin sahibinin duyguları gelmiyor.

ya bu mantıkla aslında her seyi beyin yapıyor...hani yonetici ya!bosaltım da ondan yediklerimizi ogutme de;)oldu olucak iyi kalpli kotu kalpli kavramlarını da iyi beyinli kotu beyinli diye degistirelim:) hem eger duygularımız beyinden gelseydi o zaman sevgi tek bir insana olurdu...ya da nefret herkes aynı insandan nefret ederdi...aklın yolu bir ya hani:D

Diyelim ki ders çalışmaya başladınız, kalp hemen kendisinin bir uzantısı olan hafıza merkezindeki damarları genişletecektir. İstirahat halinde olan midenizin damarları daralacaktır. Koşmaya başladınız, hemen kalp dakikadaki atış sayısını artıracaktır. Hala siz bunlardan habersiz olarak, kalbinizi göğüs boşluğunda bir et parçası sanabilir misiniz? deniliyor kitapta.

Vücutta tüm organlar tek bir sinir teli ile beyne bağlanıp yönetilirken, kalbe ise bütün organlar ayrı ayrı sinirlerle bağlıdır.

Sevdiği ile başbaşa konuşan iki kimse açlık duymaz, ağrılarını hissetmez. Bir kahramanlık olayını izlerken gözleriniz yaşarır. Bütün bu mana hikmetlerinde beynin rolü tespit edilemedi. Aksine bu olaylar sırasında kalp nahiyenizde bir şeyler hissedersiniz. Ayrılıklarda kalp bölgeniz cendere ile sıkılır. Sevgide, göğsünüzde bir sıcaklık hissedersiniz.

Yüce yaradanımız bizi dünyaya gönderirken iki önemli aletle teçhiz etmiş, donatmıştır. Bunların ilki beyin kompitürlerindeki bilgileri yorumlayan akıldır. İkincisi ise doğrudan bilgi üreten ve onu idrak eden kalbimizdir. Beyinle yanlız bilgileri yorumlayabildiğimiz halde, kalbimizle bilgi üretip idrak edebiliriz. Buna kısaca duygu diyoruz.

Allah'ın akıl ile kavranması mümkün değildir, akıl beş duyunun kaydettiği bilgilerle yargıya varır. Allah'ın zıttı ve benzeri olmadığından akıl Onu kavrayamaz. Ancak kalp Onu sezer. Bu yüzden Kur-an doğrudan kalbe hitap eder ve Onu ancak kalp anlar.

Sevgi kalbin amacıdır. Sevgi ile dolu kalpler 150.000km'lik damar şebekesi ile vücuda kan dağıtırken daha güçlüdür, nefret dolu kalpler spazmlı damarlarla hem kendini hemde hayat verdiği hücreleri mahfeder. Sevgi ilahi bir tecelli sırrıdır ve ancak yaradanına imanlı kalplerde doğan kutsal bir duygudur.

Allah evrenin göz bebeği olarak yarattığı insana kendi sırrından kalp mucizesini vermiş ve muhteşem imzasını insan kalbine atmıştır. Kalbin sol orikulası üzerinde kur'an harfleriyle ALLAH yazılıdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Tamamen yalan ve sallama. Kaynakverin. Desteksiz sallamalarla olmuyor bu iş. Kendinizi böyle saçmalıklar yumurtlayarak elaleme rezil ediyorsunuz.

1967 yilinda firlatilan Orbiter-4 uydusundan alinan 67-1805 seri numarali fotograflarda, Ay'in dünyadan görünmeyen ara yüzeyinin, uzunlugu 240, kalinligi ise 8 km olan bir yarik tarafindan kusatildigi belirtilmis.. Bunlar o kadar yüzsüz, o kadar utanmaz ki, seri numarası bile uyduruyorlar bir taraflarından. Hani, nerede, kim yayınlamış?

Bir lafında diyor ki, çizgi Ay'ın Dünya tarafında görülmeyen ara yüzeyindeymiş, öbüründe, Cassini'nin haritasında bu çizgi varmış. Senin bugün teleskoplarla göremediğini Cassini nasıl gördü?! Cassini'ye cebrail vahiy yoluyla mı göstermiş? Yoksa Cassini'yi Burak'a bindirip Ay'a mı çıkarmış Allah?!

Halep oradaysa, arşın burada! Ay'ın Cassini'nin çizdiğinden binlerce kat detaylı uydu resimleri, haritaları her yerde yayınlanıyor. Hem de ara yüzeyin, arka tarafının, her yanının resimleri haritaları. Haydi, bul göster! Al bak google Moon emrinde:

http://www.google.com/moon/

http://images.google.com.tr/imgres?imgurl=...m%3D1%26hl%3Dtr

cassini den bahsedilmesinin nedeni mucizenin ger­çekleştigi zamana en yakın kaynak ol­masıdır!

Modern astronomiyle uğrasan ilim adamları tarafından fevkalâde önemli bir kaynak olarak kabul edilen ve ilmî yönü tartışılmadığı için birçok kitapta yer alan bu harita, günümüzde çekilen Ay fotoğraflarıyla da mükemmel bir uyum arz etmektedir. Cassini'nin 311 yıllık bu haritasında, dünyamızdan gö­rülen Ay yüzeyinin tamamını kuşatan ve tesadüflerle meydana gelmeyecek kadar muntazam olan bir çizginin varlı­ğı, son derece açık ve net olarak görül­mektedir. Fotoğrafını takdim ettiğimiz bu haritayı inceleyen insaf sahiplerinin, cetvelle çizilmiş gibi muntazam olan bu çizgiyi ne şekilde yorumlayacaklarını bilemiyoruz. Ancak iki büyük taşın üst üste konduğunu veya bazı yerlerde de­rince çizgiler çizildiğini görüp de bunla­rın uzaylılar tarafından yapıldığını iddia eden Daniken gibi sahte âlimlerin bu harita karşısındaki suskunluklarının se­bebini az-çok tahmin edebiliyoruz.

post-3847-1205089834_thumb.jpg

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...