Jump to content

VİCDANIMIZI NE KADAR DİNLEMELİYİZ?


Recommended Posts

Vicdan nedir? Onu ne kadar dinlememiz gerekiyor? Bu benim görüşüm, yanılıyor olabilirim ama şunu söylemek istiyorum, vicdanın ürünü nedir? Acıma duygusununda içine karıştığı bir suçluluk duygusu.

Bir insan ne kadar suçlanabilir? Bir insanı suçlamak ne kadar doğrudur? Bir insanı suçlamak, özgür irade varsayımına dayanır. Her istediğimizi yapmakta özgürüz demek gibi, bir insanı belirli davranışlara yöneten sebeplerden bağımsız bir şekilde, suçlamakta saçma geliyor bana. Bence bir insan, bir hayvan ne kadar suçlanabilirse, o kadar suçlanabilir. Söylediklerimden, cinayet işleyenleri hapse atmasınlar gibisinden bir varsayım çıkarabilecek olan, zeki insanları varsaymak istemiyorum. Ama ben diyorum ki; toplum işlenen suçlara ceza vermekten başka, iyi ve kötü yargılarını bir kenara bıraksın. Vicdanlarının sesine mahkum olarak bu yargılara varma kolaycılığından vazgeçsin, linç mantığını bir kenara atsın. Öyle ya, suç işleyen herkes bu toplumun ürünü değil mi? Toplum garip bir sanatçıdır, eserleri çok çeşitlidir. Bir sanatçının kendi eserini linç etmesi ne kadar doğru?

Bu suç olgusunu bir kenara bırakalım. Ve vicdana geçelim tekrar. Acıma duygusunun temeli nedir? Acıma duygusu, kendi başına da böyle acınası bir olayın gelebileceği yanılgısına dayanmaz mı? Acıma duygusunu uzatmak istemiyorum. Büyük ihtimalle benden daha iyi ve daha ayrıntılı, ele alabilecek kişiler mevcuttur.

Suçluluk duygusunu irdeleyelim biraz. Bu duygu sorumluluk duygusuyla bağlıdır. Çevrede ki olumsuzluklardan zaman zaman vicdanımız bizi sorumlu tutar. Bu sorumluluk beraberinde suçluluk duygusunu, getiriyor. Vicdanımızı bu noktada dinlemeli miyiz?

Konu oldukça uzun, şimdilik bir giriş yapmış olayım.

Link to post
Sitelerde Paylaş

tek otorite tek hakim tek savcı vicdan olsun...

alemin vicdanı olan tanrı insana da kendinden üfleyerek onun vicdanını oluşturmuştur...

yani sadece vicdanının dediklerini dinlemek insanı en büyük mutluluğa ulaştırır...

öyle bir devlet kuralım ki onda sadece vicdanın kuralları geçerli olsun...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili arkadaşlar, bence vicdan olayına kendimizden yabancılaşarak bakmamalıyız.

İnsan nörokimyasal bir robottur. İç ve dış uyaranlara uygun cevap verecek şekilde proğramlanmış etli bilgisayarlarız tıpkı etli pide gibi.

Beyin nörokimyamız genetik ve memetik unsurlardan/proğramlardan oluşur. Bu noktadan hareket edersek ne kadar özgür iradeye sahibiz sorusu karşımıza çıkar. Bağımsız bir özgür irademiz olması için bu beden ve beyinden kurtulmak lazım çünkü bu beyin ve beden asla özgür değil. Mesela hayalet olmalıyız gerçi onun da uymak zorunda olduğu proğramlar olacaktır varoluşu gereği o bile özgür değildir.

Bir çocuğa tecavüz eden bir sapık bu eylemi hatta ömür boyu cezaevinde kalacağı bildiği halde bu eylemi keyfinden mi yapıyor sanıyorsunuz?? Ona o an beyin kimyası dayatıyor, hormonal itkilerle çalışan bir beyni, ilkel dürtü ve güdüleri vardır ve artık bu eylem zorunlu hale gelmiş sonuçta uygulanmıştır daha sonra da ortaya çıkacağı gibi kişi hastadır.

Bu hastalık toplumsal sorumluluğunu uygulatan proğramı bozmuştur hani insan doğuştan ve sonradan proğramlanabilen bir canlıdır dedik ya işte o durum. Daha sonra sular durulduktan sonra akıl başa geldikten sonra pişmanlık ve vicdan azabı başlar. Peki bu pişmanlık yaşayan kişi pişman olacağı eylemi yaparken aklı neredeydi??

Hatta bu karşı konulamaz bir hal alan bir suç işlendikten sonra gerilim ortadan kaldırıldıktan sonra kişi büyük bir pişmanlık duyar ve bu işi nasıl yaptığına inanamaz. Ve derki bunu bana şeytan yaptırdı ya da Allah kaderime böyle yazdı der aslında kendince haklıdır. Çünkü beyninin iç süreçlerine bilinç dışı eylemlerine hakimiyeti yoktur orlardan kaynaklanan bir eylemi tabi ki de üzerine almayacak kader falan şeytan filan diyerek reddedecektir.

Hatta bazı suçlular bu proğramlarının bozulduğunu raporlarla ispatlarlarsa ceza bile almazlar. Hapishaneye değil hastahaneye giderler. Aslında bu uygula herkes için geçerli olmalı çünkü yaptığımız eylemler özgür irademizde değil genetik ve toplumsal proğramlar var.. Bir şey yapıyorsak o şey artık bir zorunluluk olmuştur da ondan yapılmıştır.

Suçlu varsa eylemi zorunluluk uçurumuna sürükleyen süreçlerdir.

Köroğlu Bolubeyinin kafasını kestiyse demek ki bir insanın dayanabileceği sabır sınırlarına gelinmiş ve aşılmış ki adam intikam almaya mahkum olmuş...

tarihinde zazo tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili arkadaşlar, bence vicdan olayına kendimizden yabancılaşarak bakmamalıyız.

İnsan nörokimyasal bir robottur. İç ve dış uyaranlara uygun cevap verecek şekilde proğramlanmış etli bilgisayarlarız tıpkı etli pide gibi.

Beyin nörokimyamız genetik ve memetik unsurlardan/proğramlardan oluşur. Bu noktadan hareket edersek ne kadar özgür iradeye sahibiz sorusu karşımıza çıkar. Bağımsız bir özgür irademiz olması için bu beden ve beyinden kurtulmak lazım çünkü bu beyin ve beden asla özgür değil. Mesela hayalet olmalıyız gerçi onun da uymak zorunda olduğu proğramlar olacaktır varoluşu gereği o bile özgür değildir.

Bir çocuğa tecavüz eden bir sapık bu eylemi hatta ömür boyu cezaevinde kalacağı bildiği halde bu eylemi keyfinden mi yapıyor sanıyorsunuz?? Ona o an beyin kimyası dayatıyor, hormonal itkilerle çalışan bir beyni, ilkel dürtü ve güdüleri vardır ve artık bu eylem zorunlu hale gelmiş sonuçta uygulanmıştır daha sonra da ortaya çıkacağı gibi kişi hastadır.

Bu hastalık toplumsal sorumluluğunu uygulatan proğramı bozmuştur hani insan doğuştan ve sonradan proğramlanabilen bir canlıdır dedik ya işte o durum. Daha sonra sular durulduktan sonra akıl başa geldikten sonra pişmanlık ve vicdan azabı başlar. Peki bu pişmanlık yaşayan kişi pişman olacağı eylemi yaparken aklı neredeydi??

Hatta bu karşı konulamaz bir hal alan bir suç işlendikten sonra gerilim ortadan kaldırıldıktan sonra kişi büyük bir pişmanlık duyar ve bu işi nasıl yaptığına inanamaz. Ve derki bunu bana şeytan yaptırdı ya da Allah kaderime böyle yazdı der aslında kendince haklıdır. Çünkü beyninin iç süreçlerine bilinç dışı eylemlerine hakimiyeti yoktur orlardan kaynaklanan bir eylemi tabi ki de üzerine almayacak kader falan şeytan filan diyerek reddedecektir.

Hatta bazı suçlular bu proğramlarının bozulduğunu raporlarla ispatlarlarsa ceza bile almazlar. Hapishaneye değil hastahaneye giderler. Aslında bu uygula herkes için geçerli olmalı çünkü yaptığımız eylemler özgür irademizde değil genetik ve toplumsal proğramlar var.. Bir şey yapıyorsak o şey artık bir zorunluluk olmuştur da ondan yapılmıştır.

Suçlu varsa eylemi zorunluluk uçurumuna sürükleyen süreçlerdir.

Köroğlu Bolubeyinin kafasını kestiyse demek ki bir insanın dayanabileceği sabır sınırlarına gelinmiş ve aşılmış ki adam intikam almaya mahkum olmuş...

Amanda aman, zazom gelmiş ve yorumda yazmış. Bakalım ne yazmış?

Bir kişi bir eyleminden ötürü sonrasında huzur ve mutluluk duymak yerine vicdan azabı dediğimiz duyguyu duyuyorsa, bu o kişinin halihazırda erdemli olduğunun göstergesidir. Önce bunu bilmemizde fayda var.

İnsanı tanımak ön şartımız. Önce kendimizden başlamamız lazım. Ve vicdan dediğimiz mekanizma en net haliyle empati yapabilirsek ortaya çıkacaktır. Başka türlü bu mekanizma işlemez çünkü.

Eğer olumsuz ve faydasız bir eylemi o noktaya geldik ve yaptık diyorsak bunu biraz hafife almış oluruz. Ha şunu deriz, sonuçlarına bile bile katlanırım ve yaptım. Bu çok başka bir durum.

Ve bir insan kendisinde varolan bir takım tıbbın adlandırdığı türden bozukluk sahibi ise onların yaptıkları eylemlerden sorumlu tutmak etik değil. Çünkü o insan zaten hasta gözüyle kabul edilir ve ona uygun bir yaşam alanı yaratılmalıdır.

İnsan okun ucundaki gerilmiş bir yay gibidir çoğu kez. Burada önemli olan akıl yetilerini doğru kullanıp o oku yaydan mı bırakmak, yada oku yaydan çekmek mi, yada doğru hedefi bulana kadar oku hareket ettirmemek mi? Düşünülmesi gereken yer bence burasıdır.

Bir insanın gözyaşı başka bir insanın mutluluk kaynağı olabilmişse, o bireyde, o toplumda insanlık değil başka bir isim ile başka birşey aranmalıdır.

Ve insan iyi ile kötüyü ayırt edebilecek ve bunları yapıp yapmama kabiliyetine sahip olmak ile beraber, hasta değilse seçme özgürlüğü bizzat kendisine aittir.

Nöronlarla bu işi hafifletemezsin zazom, diyeyim. :)

Selam ederim.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Vicdanını dinleyenlerin varlığı dinlemeyenlerin çıkarınadır. Onun için siz vicdanınızı dinleyin.

Ayrıca tövbe de insanın bu vicdanından türemiş bir şey. Kendini devamlı suçlu hissetme ve suçunu telafi etmek için tanrılara yalvarmak. Olmayan tanrılara. Iğrenç bir durum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bir kişi bir eyleminden ötürü sonrasında huzur ve mutluluk duymak yerine vicdan azabı dediğimiz duyguyu duyuyorsa, bu o kişinin halihazırda erdemli olduğunun göstergesidir. Önce bunu bilmemizde fayda var.

Sevgi Berguzar, tesbitin doğru fakat bir soruyu akıllara getiriyor.

Vicdan azabı o kişinin erdemli olduğunu gösteriyor. Peki bu erdemli

kardeşimiz bu vicdan azabı çekeceği bir eylemi nasıl yapabilir yada

erdemli kardeşimiz bu eylem esnasında neredeydi???

Madara etme arzunuzu bastırarak bir cevap verirseniz izleyicilerinde istifade edebileceğini düşünüyorum..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili onikinciboyut,

İnanın yazınızdan bir şey anlamadım. Muhakkak önemli bir düşüncenizi yazmışsınızdır

ve muhakkak düşünceniz size göre size ait olması sebebiyle eşsizdir ama ben anlayamadım.

Belki de ben onikinci boyuta henüz ulaşamamışımdır..

Sevgiler...

Link to post
Sitelerde Paylaş

o sapıklık yapıp vicdan azabı duyan adam

hormonları onu kışkırtıyorsa karşı gelmesi lazımdı.

herkesin hormonu var, bazılarınınki fazla tamam.

ama iradesini geliştirmesi gerekirdi.

nöronlar ve ölümsüzlük hakkında ise:

yunusun "bir ben var benden içeri"

ve "ete kemiğe büründüm yunus diye göründüm"

demeleri gibi

bu nöronlar tamamen maddesl işlem yapıyorlar. ve ruh ile beden arasında hem perde hem de sebep zinciri oluyorlar.

çözebildiklerimizle çözemediklerimiz arasında hiç düşündüğünüz oldu mu?

şunları açıkça bilirken

şunları neden çözemiyoruz diye?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgi Berguzar, tesbitin doğru fakat bir soruyu akıllara getiriyor.

Vicdan azabı o kişinin erdemli olduğunu gösteriyor. Peki bu erdemli

kardeşimiz bu vicdan azabı çekeceği bir eylemi nasıl yapabilir yada

erdemli kardeşimiz bu eylem esnasında neredeydi???

Madara etme arzunuzu bastırarak bir cevap verirseniz izleyicilerinde istifade edebileceğini düşünüyorum..

Tamam. :)

Hep şu örneği veririm, sıkılmadan yine vereyim.

Ateş:

Üzerinde yemek yaparsın, karnın doyar. İyidir.

Karanlıkta yakarsın, aydınlatır seni. İyidir.

Soğukta seni ısıtır. İyidir.

Elini sokarsan, yakar. Kötüdür.

Eşyayı/nimeti doğru kullanmazsak kötülük problemi doğar. İnsanda iyi ile kötüyü ayırma yetisi vardır ve bu yeti eğer akli melekeleri yerinde ise herkesde vardır. Lakin dedim ya insan yayın ucundaki ok gibi gergindir çoğu kez. Eğer vicdan azabı duyuyorsa bir daha zaten yanacağını bile bile elini ateşe sokmaz. Ha her seferinde elini sokuyorsa ve hasta değilse onu nöronları bırak, Neron :) bile kurtaramaz. (O da Roma'yı yakmıştı, hem örnek, hem eğlence olsun diye yazdım)

Erdemli kardeşler kötülük probleminde evlerinde çekirdek çitliyorlardı.

Dön bak hayata ve hayatı oku zazo. Uzağa gitme, en yakın insanlarına bak. Hangisi senin ağladığına ağlıyor, hangisi senin yandığına yanıyor?

Hayatı paylaşamaz hale getirdiler. Gemisini kurtaran kaptan tarzı atasözlerimiz ile bencilliği perçinledik. Biz yerine ben demeyi seçer ve sever olduk.

E bu hale gelmiş insandan sen ne bekliyorsun kuzum? :)

Selam ederim.

Link to post
Sitelerde Paylaş

o sapıklık yapıp vicdan azabı duyan adam

hormonları onu kışkırtıyorsa karşı gelmesi lazımdı.

herkesin hormonu var, bazılarınınki fazla tamam.

ama iradesini geliştirmesi gerekirdi.

Onikinciboyut, herkesi kendin gibi düşünerek yargıda bulunuyorsun.

Senin makinende iki kere iki dört edebilir ama bozuk makinelerde

her zaman doğru sonuç çıkmıyor. Makine bozuk ise bu makinenin sahibinin

suçu değil anlatmak istediğim bu. Suçu ya da suçluyu koruyor değilim.

Unutmaki herkes sen değil hatta senden evrenimizde bir tane var bu

herkes için böyle. Sen evrenin farklı kıyısından bakıyorsun, yargıda

bulundukların farklı kıyıdalar bu farklılık algı ve düşünce/davranışlarıda

farklı kılıyor. Dediğin gibi bazı davranışlara karşı gelmek sandığın gibi

kişinin özgür iradesinde değil.

Bekara karı boşamak kolay olduğu gibi devrilen arabaya yol göstermekte kolaydır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Eğer benzer müşkül duruma düşme ihtimalimiz olmazsa bir insana acır mıyız?

Bence acımayız...vicdan empati duygumuzun bize oynadığı bir oyun gibi duruyor.

müşkül duruma düşme ihtimali olmayan tanrı

insana acıyorsa

ve acıma duygusunu bize vermişse

empatiyle filan açıklanan bir durum değil bu.

sen hem evrimi kabul et

hem evrenin acelesi olmadığından yavaş yavaş olmuş herşey de

ondan sonra da hayvanlarda empati yeteneği var de

yada hayvanlarda yokken insan birden kazanmış de.

nerden baksam tutarsızlık

her yazanı kelime kelime okuyorum

hep de kısır döngüden ibaret düşünceler görüyorum.

Link to post
Sitelerde Paylaş

müşkül duruma düşme ihtimali olmayan tanrı

insana acıyorsa

ve acıma duygusunu bize vermişse

empatiyle filan açıklanan bir durum değil bu.

Tanrının varlığı gösterilebildi de benim haberim mi olmadı??

sen hem evrimi kabul et

hem evrenin acelesi olmadığından yavaş yavaş olmuş herşey de

ondan sonra da hayvanlarda empati yeteneği var de

yada hayvanlarda yokken insan birden kazanmış de.

Empati sürü güdüsüyle alakalı

nasıl evrimle oluşamazmış?

Sürüye uyumlu olanın seçilme avantajı kazanacağını atlıyorsun.

Peki insan sürüye nasıl daha fazla uyum sağlayacak??

Tabiki karşısındakinin düşüncelerini doğru tahmin ettikçe ...empatinin kaynağı bu mekanizma.

tarihinde BAAL tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Arkadaşlar, lütfen. Burada genellemeler üzerinden tespitte bulunmaya çalışıyoruz. Kimse kimseyi cevaplamazsa ve alıntı yapmadan direkt kendi bakış açısını sunarsa, daha rahat bir duyguyu tespit edebileceğimizi sanıyorum.

Bakış açısı her şeyi değiştirir. Herkesin, kendine özgü bir mantalitesi vardır. İslam inancına sahip kişilerin bu mantalitenin ürünü olan düşüncelerin, dışında cevap vermesini kimse beklemesin.Ya da vicdan sahibi insanların, bu vicdanı erdem göstermesi ve kutsamasının dışında bir hareketi beklemesin.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...