Jump to content

Özgürlük ve eşitlik için 8 Mart’ta mücadele alanlarına!


Recommended Posts

Sınıfsal, cinsel, ulusal, mezhepsel baskı ve sömürüye karşı! / TKİP

Özgürlük ve eşitlik için 8 Mart’ta mücadele alanlarına!

2e8fe6eb17.jpg

Emekçi kadınların özgürlük ve eşitlik mücadelesini simgeleyen 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutlamaya hazırlanıyoruz. 8 Mart’ı tarihsel anlamına, sınıfsal niteliğine, devrimci özüne uygun bir ciddiyet ve kararlıkla kutlamak, içinden geçtiğimiz dönemde apayrı bir önem taşımaktadır. Zira mücadele tarihimizin kazanımlarını koruyup geliştirme sorumluluğunu yerine getiremediğimiz yerde, işçi sınıfı kuşaklarının onyılları bulan özverili mücadelesiyle ulaşılabilen kazanımların elimizden alınmasını ya da yozlaştırılıp içeriğinin boşaltılmasını önleyemeyiz.

İşçiler, emekçiler, emekçi kadınlar!

Genelde işçi sınıfının ve özelde kadın işçilerin şanlı mücadele tarihinin önemli kazanımlarından olan 8 Mart’ın tarihsel mirası bize, özgürleşmek için kavganın şart olduğunu gösterir. Başka bir ifadeyle, sömürü ve köleliğe dayalı kapitalizme karşı mücadelenin, tüm işçi ve emekçilerin olduğu kadar emekçi kadınların da kurtuluşuna giden biricik yol olduğunu...

İşçi sınıfının 19. yüzyılın ilk yarısında vahşi sömürüye karşı mücadelesinde kadın işçiler de ön saflarda yerlerini almışlardır. Bugün de onlar, Novamed’de ve Tekel’de olduğu gibi, mücadelenin ön saflarındadırlar.

8 Mart’ın emekçi niteliğini koruyup geliştirmek, 19. yüzyılda olduğu gibi, 21. yüzyılda da asalak burjuvaziye ve onun gerici iktidarına karşı mücadeleyi yükseltmekten geçiyor. İşçi sınıfına ücretli köleliği dayatan sermaye iktidarı, emekçi kadınları ise çifte ezilmişliğe, sınıfsal sömürüye ve ezilmeye ek olarak cinsel ezilme ve sömürülmeye mahkum ediyor. Ezilen halklara mensup emekçi kadınlar ise bu ezilmişliği katlanarak yaşıyorlar, sınıfsal, cinsel, ulusal, mezhepsel baskıya maruz kalıyorlar. Bu durumda, her türlü baskının kaynağı olan sermaye düzeni altedilmeden hiçbir alandaki baskı ve eşitsizliği ortadan kaldırmak mümkün değildir.

8 Mart’ı Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlama süreci, uluslararası sosyalist kadın hareketinin kararı ile başlamıştır. Karar, Alman işçi sınıfının komünist kadın önderlerinden Clara Zetkin’in önerisiyle, 8 Mart 1910 yılında toplanan İkinci Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda alınmıştır. Bu tarih, 8 Mart 1857 ve 1886 yıllarında Amerikalı işçi kadınların direnişlerinin anısına seçilmiştir.

Yüzyıl önce olduğu gibi bugün de, 8 Mart’ta simgelenen kadın işçilerin direniş mirasını devrimcilerin yaşatmaya çalışması bir rastlantı değildir. Zira ancak kapitalizmi yıkma mücadelesi verenler emekçi kadının çifte ezilmişliğini ortadan kaldırma talebinde tutarlı ve kararlı olabilirler. Sorunun erkeklerden kaynaklandığını öne sürenler, sınıfsal sömürünün üstünü cinsiyetçi ayrımla örtmeye çalışanlardır. Sınıfsal baskı ve sömürüye dokunmadan kadını “özgürleştirme” iddiası, yalnızca bir aldatmacadır. Kapitalist sömürü ilişkilerini hedef almayan her mücadele, kadın-erkek tüm emekçileri ücretli köleliğe mahkum etmekle kalmaz, kadının cinsel ezilmişliğinin temellerine dokunmaz.

Emekçi kadınlar, işçiler, emekçiler!

1857’de Amerikalı kadın dokuma işçilerini diri diri yakan kapitalizm, Bursa’da, Tuzla’da, Davutpaşa’da, Zonguldak’ta, kısacası sömürü çarkının döndüğü her yerde, kadın-erkek ayrımı yapmadan işçileri öldürmeye devam ediyor. Aradan bir buçuk asır geçtiği halde, sömürü aynı sömürü, kölelik aynı köleliktir.

İster kadın ister erkek olsun, tüm emekçiler eğer köleliği “makus talih”leri kabul etmek istemiyorlarsa, bu sömürü ve kölelik çarkını parçalamak için mücadele etmek zorundadırlar.

Burjuvazi, işçi sınıf ve emekçileri etnik, dinsel, mezhepsel farklılıkları öne çıkararak bölmeye çalışırken, cinsiyetçi yaklaşımı öne çıkaranlar ise, bu uğursuz işi emekçileri kadın-erkek diye ayrıştırmaya çalışarak yapıyorlar. İşçi ve emekçi hareketini cinsiyetçilik üzerinden bölmeye yeltenen her türden sapmaya karşı verilen mücadeleye kadın-erkek tüm ilerici, öncü işçi ve emekçiler destek vermelidir!

Proletaryanın kurtuluşu bütün bir insanlığın, demek oluyor ki, kadının da kurtuluşudur. Bu bilimsel gerçek, kadın davasının işçi sınıfı davasıyla sıkı sıkıya olan bağına işaret eder. Adı 8 Mart ile özdeşleşmiş Clara Zetkin’in de vurguladığı gibi, “Kadının davasıyla işçinin davası ayrılmaz şekilde birbirine bağlıdır”.

Bu gerçeği gözönünde bulunduran TKİP, kadın-erkek tüm işçileri ve emekçileri sömürüden ve zincirden kurtulma hedefiyle omuz omuza mücadele etmeye çağırıyor.

TKİP, sınıfsal, cinsel, ulusal ve mezhepsel baskıya karşı, eşitlik ve özgürlük için kadın-erkek tüm işçi ve emekçileri 8 Mart’ta mücadele alanlarına çağırmaktadır!

Kapitalist sömürüye, emperyalist saldırganlığa, demokratik-sosyal hakların gaspına, faşist devlet terörüne, kadının ezilen cins konumunu kutsayan ve ebedileştiren dinsel gericiliğe, halkların kardeşliğini baltalayan ırkçı-şovenizme karşı direnişi yükseltelim!

Sınıfsal, cinsel, ulusal, mezhepsel baskıya son!

Toplumsal yaşamın her alanında kadın-erkek eşitliği!

Kadının kurtuluşu sosyalizmde!

Türkiye Komünist İşçi Partisi (TKİP)

http://www.tkip.org

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kadınlar Günü'nün Tarihçesi...

8 Mart Türkiye'de ve dünyanın pek çok ülkesinde, kadınların hak ve eşitlik

isteklerini dile getirdikleri, kadın olmaktan dolayı yaşadıkları sorunlarına

dikkat çektikleri, biraraya geldikleri bir gündür. Bu tarihin uluslararası

düzeyde kabul gören bir hal alması 1970'lere rastlasa da, bu tarihe

kaynaklık eden olay ve dünya kadınlarının ortak bir gün kutlama isteğinin

gündeme gelişi 1800'lerin ortasına rastlar.

ABD'nin New York kentindeki Cotton tekstil fabrikasında çalışan işçi

kadınlar, 1800lü yılların ortalarından beri daha iyi çalışma koşulları,

emeklerinin karşılığında hakkettikleri ücret ve daha iyi yaşam için mücadele

vermektedirler. Ama, bunca yıllık mücadeleye karşın elde edebildikleri pek

bir hak yoktur. En sonunda, haklarını alabilmek için son çarelerden biri

olan greve baş vururlar ve grev ilan ederler. Patronların buna verdiği cevap

ise hunharca bir saldırı olur. Patronlar ve onlarla iş birliği yapan

"gardiyan"lar işçi kadınları fabrika binasına kilitler. Patronlar, bu yolla

işçi kadınlara destek veren sendika aktivistlerinin grev yapan kadınlarla

dayanışmaya girmelerini önlemek amacını gütmektedir. Patronların korkusu,

işçi kadınların verdikleri kavganın güçlenmesi ve grevin başka fabrikalara

sıçramasıdır.

Fabrika binasında birdenbire beklenmedik bir yangın baş gösterir, kısa bir

süre içinde binanın hemen hemen tümü alevlere teslim olur. İçerde bulunan

kadın işçilerden yalnızca çok azı kaçarak canlarını kurtarabilir. Fabrikanın

çevresinde barikatlar kurmuş olan karşı grevcilerin çemberini yarıp dışarı

çıkabilmeyi ne yazık ki pek az emekçi kadın başarabilir. Fabrikada kapalı

kalan yüzün üzerinde işçi kadın alevler içinde can verir.

Aynı yıl yine tekstil, tütün ve diğer endüstri kollarında kadın işçiler

mücadeleyi devam ettirirler, işlerini bırakarak grev dalgasını sürdürürler.

Grevler 1909 yılında da devam eder. Manhattan'da tekstilde çalışan 20. 000

kadın işçinin ilan ettiği grevde, binlercesi tutuklanır. Buna rağmen, grev

önlenemez. İki ay süren grevin sonunda kadın işçiler kavgasını verdikleri

hakları elde ederler;patronlar kadın işçilerin taleplerini kabul etmek

zorunda kalırlar.

Amerikalı sosyalist kadınların inisiyatifiyle, kadınların seçme/seçilme

hakkı, sosyalizm mücadelesi çerçevesinde "enternasyonal kadın mücadele günü"

fikri doğar. Her şubat ayının sonuncu pazar gününün kadınların seçme/seçilme

hakkı konusunda etkinlikler ve toplantılar düzenlenmesi kararı alınır. 20

Şubat1909 günü Amerika'nın hemen hemen bütün kentlerinde "Kadınlar Günü"

kutlamaları yapılır.

1910 yılında sosyal demokrat partilerin Kopenhag'da düzenlediği ve 17

ülkeden 100'e yakın kadın delegenin katıldığı II. Enternasyonal Kadın

Konferansı'nda Clara Zetkin' in girişimleriyle "II. Enternasyonal Kadın

Mücadele Günü" resmen kabul edilir. Bu günün anlamı, dünyanın neresinde

olursa olsun kadınlara uygulanan sömürü ve baskıya karşı mücadele

yürütülmesi zorunluluğudur. Kadınların seçme/seçilme hakkını alması,

kadın-erkek eşitliğinin sağlanması ve emperyalist savaşa karşı mücadele

bütün dünya kadınlarının ortak mücadele prensiplerinin başında yer

almaktadır.

19 Mart 1911 günü, milyonlarca kadının katıldığı ilk "Enternasyonal Kadınlar

Günü"Danimarka, Almanya Avusturya, İsviçre ve ABD'de gerçekleştirilir. 1912

yılında, düzenledikleri yürüyüşlerle Fransız, Hollandalı ve İsveçli kadınlar

da katılırlar Kadınlar Günü'ne. Kadınların seçme/seçilme hakkı ve günlük

çalışma süresinin 8 saate indirilmesi, insanca çalışma koşulları ve daha

yüksek ücret talepleriyle başlayan proleter mücadele, kadınların

yürüttükleri mücadelenin temelini oluşturmaktadır.

1914 yılı, Birinci Dünya Savaşı yıllarında Kadınlar Günü' nün büyük

toplantılar ve yürüyüşlerle kutlandığı son yıl olur. Bu yıl da önceki

talepler yinelenir ve "savaşa karşı savaş" sloganıyla, başlayan Birinci

Dünya Savaşı'na karşıt tavır alınır.

Birinci Dünya Savaşı'nın beraberinde getirdiği acılar ve dertler nedeniyle

1917'ye kadar Kadınlar Günü yürüyüşleri ve etkinlikleri birkaç yıl boyunca

yapılamaz. Tâ ki, 8 Mart 1917 günü Petrograd'da greve gitmelerine kadar.

Kadın işçiler, bu grevi Kadınlar Günü'nde başlatarak bu güne özel bir anlam

kazandırırlar. Aynı gün metal işçilerine delegeler göndererek onların da

greve katılmalarını talep ederler. Grev dalgası çok kısa bir süre içinde tüm

kente yayılır; 8 Mart akşamına kadar yaklaşık 120. 000 işçi bu grevde

yerlerini alır. 1921 yılında toplanan II. Enternasyonal Konferansı'nda 8

Mart'ın Dünya Kadınlar Günü olması kararlaştırılır.

İki dünya savaşı arasındaki zaman diliminde kadınların talepleri ve 8 Mart

Kadınlar Günü'nde yoğunlaştırdıkları mücadelenin içeriğini, serbest ve yasal

kürtaj hakkıyla işçi kadınların hamileliklerinde ve anne olduklarında koruma

altına alınmaları konuları oluşturur. Ayrıca, aynı işe eşit ücret, günlük

çalışma saatlerinin ücretlerde düşme olmadan azaltılması gibi konularda

kadın-erkek eşitliği konusunda getirilen istemlerdir.

8 Mart, bu gelişme içinde Enternasyonal Kadınlar Günü olarak dünya çapında

yayılmıştır. Kadınlar Günü, bugün de, aynı başlangıçta olduğu gibi,

haksızlıklara, savaşa karşı; daha iyi yaşam ve çalışma koşulları, bağımsız

ve sömürünün olmadığı bir düzen ve sınıfların ortadan kalktığı eşit bir

toplum için verilen mücadele olarak algılanmaktadır.

http://www.ainfos.ca/02/mar/ainfos00191.html

Kadına karşı şiddet ve 2007 itibariyle dünyadan veriler

Kadınlara karşı şiddet dünyada en yaygın, ancak en az cezalandırılan suçtur.

Tahminlere göre 113 ile 200 milyon arasında kadın demografik olarak “kayıp” (yok) görünmektedir. Ya doğar doğmaz öldürülmüşler (erkek çocuğun kız çocuğa tercih edilmesi) ya da erkek kardeşleri ve babalarıyla eşit derecede gıda ve tıbbi olanaklara ulaşamamışlardır.

Fuhuşa zorlanan ya da bunun için satılan kadınların sayısı yılda 700.000 ila 4.000.000 arasındadır. Cinsel kölelik düzeninden elde edilen kazançlar yılda tahminen on iki milyon dolardır.

Küresel olarak, daha büyük oranda on beş ile kırk beş yaş arası kadınlar erkek şiddetinin sonucu ya da kanser, sıtma, trafik kazaları veya savaşa bağlı olarak sakat kalmakta ya da hayatını kaybetmektedir.

En az üç kadından biri dövülmüş, cinsel ilişkiye zorlanmış ya da hayatı boyunca başka türlü suistimal edilmiştir (tecavüz, kötü davranış). Genellikle, suistimal eden kişi aileden bir üye ya da kadının tanıdığı bir kimsedir. Ev içi şiddet, bölge, kültür, etnik köken, eğitim, sınıf ve din ne olursa olsun kadınlara karşı en yaygın suistimal şeklidir.

Dinsel, kültürel vb. nedenlerle yılda iki milyondan fazla kız çocuğunun genital organlarına hasar verilmektedir (kadın sünneti). Bu oran, 15 saniyede bir kız çocuğudur.

Sistematik tecavüz dünyadaki birçok çatışmalarda bir terör silahı olarak kullanılmaktadır. Ruanda’daki 1994 soykırımı esnasında 250.000 ila 500.000 kadının tecavüze uğradığı tahmin edilmektedir.

Araştırmalar, kadına karşı şiddet ile HIV virüsü arasında yükselen bağlantıyı göstermekte ve HIV bulaşmış kadınların daha fazla şiddete maruz kaldıklarını, şiddet kurbanlarının da HIV bulaşma risklerinin daha yüksek olduğunu ortaya koymaktadır.

Kaynak: Genel Sekreterlik (BM) kadına karşı şiddetin ayrıntılı araştırması (2006)

Link to post
Sitelerde Paylaş

hep aynı hikaye. erkekler kendi fikirlerini savunurken, davaları için savaşırken hep kadınları kullanıyorlar. kadınları öne sürüyorlar. hangi kesim olursa olsun farketmiyor. 8 marta gitmeye hep korkuyorum çünkü kadınların değil başkalarının günü oldu. kadınları öne sürdüler, onların dayak yemesinden kendi davalarına pay çıkardılar. kadınları savunuyormuş gibi gözüktüler, aslında umursadıkları yoktu.

Link to post
Sitelerde Paylaş

robatlar çıktı çekiç kalmadı artık... etrafta yoncamı kaldıki orak kullanılsın... bence sembol değişsin... mesala biçerdöver filan konulsun ... hem biçerim hem döverim anlamında :D :D :D eskidi artık bunlar eskidi... bunun kaynağı rusya bile velihatla yönetiliyor...

Link to post
Sitelerde Paylaş

En az üç kadından biri dövülmüş, cinsel ilişkiye zorlanmış ya da hayatı boyunca başka türlü suistimal edilmiştir (tecavüz, kötü davranış). Genellikle, suistimal eden kişi aileden bir üye ya da kadının tanıdığı bir kimsedir. Ev içi şiddet, bölge, kültür, etnik köken, eğitim, sınıf ve din ne olursa olsun kadınlara karşı en yaygın suistimal şeklidir.

8 marttaki yürüyüş bunu değiştirebilecekmi hepsi evine geri dönecek ve kaldığı yerden devam edecek, ne yapılmalı çözümler neler olmalı diye çalışılması gerekmezmi, kadın şiddet görüyor polise telefon açıyor polis üzgünüz kendi evinde müdahale edemeyiz diyor üstelik polis olan diğer komşum bu dramın şahidi elinden bişey gelmiyor, kaymakamlık morçatıya yollamak için birton teferruat istiyor yani inanılmaz sıkıntılar yaşıyor ayrıca halini arz etmesi için madur olanın ve çaresiz evine tıpış tıpış geri dönüyor sözüm ona uyumyasası direktifiyle kurslarla eğitip işe yerleştirme prıjelerinden kimsenin haberi olmuyor kursa bile elaltından kendi tanıdıklarını haberdar ediyrlar verilen yol parasını alması için böyle bir düzende yürüyüş yapsa nolur yapmasa nolur .ve canım arkadaşım hala o dayakları yiyor tacize uğruyor tehdit ediliyor bizim tek yaptığımızsa ağlayan başına omuzolmak.

Link to post
Sitelerde Paylaş

sevgili komünce,

sadece kadınlar gününün tarihçesini asman yetereliydi,

kadınlar gününün önemini belirtmen açısından. Miting kısmı

ise Amazonta'nın da söylediği gibi kadınlar üzerinden siyaset yapmaktan

öte bir anlam taşımıyor benim için.

Link to post
Sitelerde Paylaş

O 129 diren-işçi bugün anılabiliyorsa, başta azimli ve onurlu duruşları ile komünizmin geleneği sayesindedir. 8 Mart, ojeli kadınların günü değildir! Tabiiki proleter kadınlara adanacaktır. Onların mirasını koruyanlar ve taşıyanlar da herkimlerse, meydanlarda olacaklardır. Kadın sorununu en ciddileyen tarihte de güncelde de sosyalizmdir. Bunu yadsımak haksızlık ve hakarettir. Sosyalizm zaten işçi sınıfının ta kendisidir. Kim kimi, ne gayeyle kullansın ki? Evet, meydanda olacağız. 365 gün tartıştığımız işçinin sorununu, o gün başka halle hatırlatacağız. TKİP'yi, diğer yoldaş illegal partileri, legalizmin, reformizmin kendisiyle, CHP gibi seçimden seçime seçmenlerini hatırlayanlarla karıştırmayın!

Link to post
Sitelerde Paylaş

zulkarneyn senin ne işin varsa onun da o işi vardır

bu arada komunce;

insanlara sosyalist-komunist bildiriler,eylem davetlerinden gına geldi.daha yaratıcı yaklaşımlar bulmanız gerekiyıor. hatta sırf siz varsınız diye oraya geleceği olan varsada gelmicektir.

1 sayfa dolusu sıkıcı yazıla ile kuşlama dönemi ka pan dı. :)

kağıtlarınıza emeklerinize zamanınıza yazık.

Link to post
Sitelerde Paylaş
zulkarneyn senin ne işin varsa onun da o işi vardır

''Ateizm ve dinler üzerine seviyeli tartışmaların yapıldığı bir forum.''

benım burda bulunma nedenım gayet açık. BÖLÜCÜLÜK VE BÖLÜCÜ PROPAGANDA yapmak değil.üstteki alıntı forumun tarifi arattığında böyle çıkıyor.gerçi senlede alaksı yok, forumun admini var, mod u var, yetkilisi var. sonra bilişim suçları alır takibe 1 kendini bilmez yüzünden forum yasaklanmasın-erişimi engellenmesin.

Link to post
Sitelerde Paylaş

adminden alıntıdır;

Sayın Katılımcılarımız,

Bilindiği gibi, bu site ve forum, ateizm ve dinlerle ilgili konuların özgürce tartışılması için kurulmuştur. Doğrudan amacı, siyasi tartışmaların yapılması değildir; doğal olarak din ve siyasetin kesiştiği konular, Ateistforum'da tartışılacaktır. Ancak din ile hiçbir ilgisi olmayan siyasi konular, bu site ve forumun esas ilgi alanı dışındadır. Yine de, katılımcıların düşüncelerini özgürce açıklaması konusundaki politikamız dolayısıyla, siyasi konuların Ateistcafe'de tartışılmasına karşı çıkmıyoruz. Ama siyasi konulara ilgili açılan başlık sayısının gereğinden fazla arttırılmamasını, forumun asıl amacından uzaklaştırılmamasına özen gösterilmesini katılımcılardan rica ediyoruz.

Herkesin görüşü kendisini bağlar. Kimsenin görüşlerine, kendi siyasi veya ideolojik görüşlerimiz dolayısıyla sansür uygulamak, kimsenin sesini kısmak istemiyoruz. Bu siteyi kuranların ve yönetenlerin ortak görüşü, ırkçılık ve savaş propagandası dışında her türlü görüşün kişi hak ve özgürlükleri alanına girdiği yönündedir. Beğenmediğimiz ve hiçbir şekilde katılmadığımız en aykırı görüşler de bunların içindedir.

Ancak içinde bulunduğumuz koşulları ve özellikle yasal kısıtlamaları, Türkiye Cumhuriyeti ve sitemizin bulundurulduğu ABD yasalarını bizler yapmadık. Site kurucu ve yöneticileri olarak söz konusu yasalara uymama gibi bir keyfiyetimiz olamaz. Forumda ifade edilen bazı sözler dolayısıyla forumumuz yasal takibata uğrayabilir. Bunlardan dinlerle ilgili olanlarına göğüs germek, kuruluş amacımız dolayısıyladır ve din konularının tartışılmasıyla ilgili olarak bu tutumumuzdan taviz vermeyeceğiz. Fakat aynı tutumu siyasi konuların tartışılmasında göstermemizin bizden beklenmesi ağır olacaktır. Ateistforum ve ateizm.org, Internet'teki anonimliğin arkasına sığınarak ağzına geleni söyleyenler yüzünden, siyasi konularda bedel ödemeyecektir. Bu yüzden, forumumuzu sıkıntıya sokabilecek iletilerde zorunlu değişiklikler yapma veya bu iletileri silme hakkını Ateistforum saklı tutmaktadır.

admin

Link to post
Sitelerde Paylaş

walla burda şeriatçı yazılar için alınmıyorsa komuncenin yazıları içinde alınmaz heralde.

sıktı arık aykırı bi görüş çıktımı ahanda bu bölücüdür önermeleri.

kimse pkk bildirisi yayınlamıyor burda zati

burası din ağırlıkta tartışma forumu olsada çoğu şey tartışılabiliniyor.

bu konuları tartışmak istemiyorsan bakmazsın. saçma geldiyse sölersin.tartışırsın.bööölüücüüüüü öööccüüüü demekle olmuyor

Link to post
Sitelerde Paylaş

ya senın nıye zoruna gıdıyokı, evet adam bölücü, sen ateistsin bende müslümanım . herkesin öne çıkan ve savunduğu bişey var ve kişiler bunlarla anılır. bu kadar basit. bak admin ne demiş, evet herkes özgürüdr, görüş bildirebilir, siyasi+din alakalı konularda tartışılabılır ama bu forumu zor durumda bırakmayın demiş.

katılıyorum belkı forumda sevılla-fenerbahçe ıle alakalı başlık açabılırsın, bu özgürlüktür. ama devlete ve rejıme saldıran sözlerle dolu başlık açar tartışırsan burası teröristforum a döner, yarın burda rejımı yıkmanın, toprağı parçalamanın başlıkları açılır.

TABİ DEVLET BABA MÜSADE EDERSE...

neyse dediğim gibi admini var, yöneticisi var. sen rahat ol

Link to post
Sitelerde Paylaş

ben rahatım asıl sen rahat ol :)

boşver devlet babayı şam babayı.bişeler sölemek için ondan bundan izin almak gerekmiyor.

moderatörlere bu kadar güveniyorsan ozaman onlara bırakırsın bu işi.

ee açılsın istenen başlıklar.gerektiği zaman kapanır.yada tavanarasına yollanır.

işte bukadar basitmiş değil mi !

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...