Jump to content

Parasızlık


Recommended Posts

Oku, üret, yaşamını değerli kılmak için çaba harca, vs. Bir gün geliyor parasızlık denen ahtapotun kollarında buluyorsun kendini. Kurtulamıyor musun? Kurtuluyorsun, ama büyük olasılıkla ikinci bir kriz bekliyor seni. Onu da atlatıyorsun, sonra bir başka kriz…

İktisat kevgir! Akşam meteliğe atılacak son kurşununla bir paket sigara hakla, ertesi gün borç turuna çık! Geçici bir iş bul, sezercik gibi sevin, bakkal seni veresiyeden emekli etmek için kara kaplıyı çıkarsın yine raf altından! Hesabın yarısını kapat, emekliliği ertele! Üç gün sonra yine işsiz kal, yine o filigransız ahtapotla seviş!

Umut şiirleri oku, umut etmeyi unutma! Nazım, Melih Cevdet, Whitman, Cendrars… Biraz gevşer gibi olursun, rahatlarsın, Handel açarsın, Sarabande dinlersin, yetmezse Chopin’den bir polonez… Aman bre yahu yaşamak yine de güzel dersin, para da neymiş dersin, pencerenden ılıkça bir hava girer odana, sokaktan küçümenlerin sesi gelir, ama… Tam o anda sevgili namzedi arar, Beşiktaş’taymış, hava yazdan kalmaymış; biraz dolaşsak, denize karşı bir yerde otursak fena olmazmış… Tam da bu güzel, tumturaklı hülyaya dalıp tehlikeli zeminlere kayacakken cebini yoklarsın, metalik çınlamalar seni kendine getirir. “Ah ne de güzel olurdu, ama ben şimdi çok uzaktayım, Çatalca’dayım, bir işim çıktı da…” gibi kuyruklu bir palavra sallarsın. Telefon demir gibi ağırlaşır elinde, sanki kendi kendine kapanmıştır. Ses kesilir… Sessizlik…

Geceyi kırık bir eşiğe takılıp düşer gibi geçersin. Sabahın 9’unda yeni bir iş haberi alırsın. Önceki günün bedbinliği, sancıları yerini bencilce bir mutluluğa bırakır. Keyifle demlediğin çayı, böyle mutlu günler için ayırdığın cam kupadan içersin. Yüzünde taze ekmek gibi bir tebessümle otobüs durağına inersin. Bozukluk denen para küspelerini muavine verir, ofiste yedi boğum halinde avans ister, aldığın avansla kendine birkaç gün daha idare edecek kadar “yaşam” satın alırsın!

Merhaba,

Direk olarak konuya girmeden önce birkaç cümle karalayayım istedim.

Evet, sanıyorum bu forumda da pek çok kişi parasızlık tarafından geçici felçler yaşamıştır.

Bu başlığı parasızlıkla ilgili anı ve düşüncelerimizi paylaşmak isteğiyle açtım.

HERKESE SAYGILAR…

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hayatımın yarı yolu hastahanelerde bir de o hastaheneler giden yollarda geçti bu geçiş sürecinde ve çocukluğumda parasızlığın ne demek oldğunu çok iyi bilirim. Hani Peyami Safa demiştir ya ''Hayatta hastalığı tatamayan bir gerçek bir acı yaşayamaz'' diye aynı o hesap benimkisi. Ama parasızlık yeni bir parasızlıkla çözülemez toplum kalkınmalı benim çocukluğumun geçtiği sıkıntılı günlerini bu ülkenin küçücük çocukları minnacık yürekleri çekmesinler. Babasızlık, güvensizlik içinde bir çocukluk yaşamasınlar tabi bunun geniş anlamda farklı yansımaları vardır bu yaşanan sıkıntıların sebeplerinde sosya politik programların eksikliği, stratejinin azlığı, içe kapanık ekonomi ve dünya görüşü, Özal dönemi orta sınıfın çöküşü ve enflasyonun yüzde iki yüze dayanmaları bizim dönem e denk geldi hep...

Ne yazık

Var olsun insanlık.

Link to post
Sitelerde Paylaş

çalmayı bileceksin

öylesine çalacaksın ki

aslında sağ cebinden çalıp sol cebine koyuyormuşcasına

ne sen gocunacaksın bunu yaptığına ne de eşin dostun

çalmadan çırpmadan hak yemeden birilerinin üzerine basmadan zengin olan var mıdır?

yoktur...

ara sıra bizim forumdaki histerik kapitalizm obsesyonu gösteren bir kaç dümbeleğe hak vermiyor değilim

böylesine güzel başka bir sistem olabilir mi yahu?

her şey mübah

yeter ki birazcık hırsız mantalitesine sahip olasın parasızlık çekmezsin üstelik itibar da görürsün

satamadığın daireleri ipotek ettirir o parayla tuvalet kağıdı fabrikası kurarsın borcu ödemezsin banka dairelere el koyar

hem satamadığın dairelerden kurtulur hem de fabrika sahibi oluverirsin mesela

veya gider bir kooperatif kurarsın üyelerden gelen paraları değerlendirir kooperatif inşaatını biraz yavaşlatırsın hiç bitt bankadan kredi çekmeye o kredinin faizini ödemeye gerek kalmadan nakit akışı sağlayabilir kendi işlerini yürütebilirsin

veyahutta gider banka kurarsın içini doldurur boşaltır doldurur boşaltırsın üstüne bir de deli paralara gavurlara satarsın

veya aynı ürünün telif hakkını defalarca aynı kullanıcıya satabilirsin

veya devlet memurusundur ama 2 evladını kıbrıslarda özel okullarda okutursun karına kendine çocuklarına ayrı ayrı arabalar çeker 2 veledin toplam 2000ytl olan aylık harçlıklarını hiç geciktirmeden tıkır tıkır bankaya yatırabilirsin ve kimse sana nereden geliyor bu derenin suyu diye sormaz...

bu böyle uzar gider

benim bir arkadaşım vardı kahvaltı yapacak parası yoktu şimdi poloya biniyor ben karşıdan karşıya geçerken beni korkutmak için aragazı veriyor ya ben hala ona şaşarım, çalın anasını satayım...

tarihinde Uyusukkursun tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Parasızlıkla ilgili anılarımızı paylaşmak...

Hımmm...

Bu sene başında yüksek lisans için bir şehre gittim. Daha doğrusu küçük bir şehrin daha da küçük olan ilçesine.

Göt kadar bir oda, o kadar küçük ki içinde dönerek hayal kurmak bile mümkün değil. Volta bile atamazsın.

Bir çeşit apart otel. Banyosu da en az tek odası kadar küçük.

Klozete oturunca, duş kabiniyle olan mesafenin aşırı kısa olması sebebiyle bir bacağını kırık gibi tutmadan sıçamıyorsun.

Kıçına kramp girer, o derece yani.

Zaten bu yaşta klozete yapmak zorunda kalmak da ayrı bir sıkıntı ya neyse.

Yere bir şey düşse çömelmeden eğilip almanın olanağı yok, bu kadar sıkışık.

O kadar küçük yere lavabo, klozet ve kıç kadar duş yeri nasıl sığmış hayret!

İki odalı bir ev baktım ama öğrencilerden talebi bol olduğundan fiyatlar ateş pahası.

Zaten işletme biliminin iğrenç kapitalist öğretisi ve her hocanın verdiği yüklü ödevler yüzünden canımdan bezmişim.

Yetmiyor gibi içlerinden biri baştan sona İngilizce ödev veriyor.

Bir de kıç kadar ev girince işin içine, zaten az olan yaşama sevincim sönmeye yüz tutar olmuştu.

Az kalsın benim kafa kayıyordu gene.

Para yetsin diye her gün iki öğün tavuk ekmek yiye yiye yumurtlayacaktım.

İnsan yediği şeye benzer mi? Valla bir ara şüphelendim!

Aynaya bakıyordum, yok arkadaş, tavuğa benzemişim ben resmen!

Velhasıl parasızlık kötü. Daha da kötüsü, insanın sevmediği birşeyi yapmak zorunda olması.

En kötüsü de kendine boş zaman ayıramayacak kadar yoğun olmak.

Fakat herşeyin -yani herşeyin olmasa bile çoğu şeyin- çözümü var.

Yoksa bile yine denemek ve savaşarak kaybetmek gerekiyor.

O eve de okuduğum bölüme de benden bu kadar deyip döndüm memlekete.

Zaten nasıl bir bölümse, 'girişimci olup kendi işinizi kurun' lafından başka birşey bilmiyor hocalar.

Onların farkı oymuş, öğrencilerini girişimciliğe teşvik ediyorlarmış!

Buna teşvik edilecek adam var edilmeyecek adam var.

Beni teşvik ediyor! Girişimci olacakmışım!

Sıkıştırmak için, sermaye mi var da girişimcilikten bahsediyorsunuz diyorum, cevapları hazır!

İş meleklerinden girip bilişim teknolojisinin sunduğu olanaklara kadar bülbül gibi ötüyorlar.

Aslında ufak bir tekel bayi açaydık pederin emekli maaşıyla, hem kafam rahat olurdu hem arada bir ben de içerdim..

Neyse, şimdi başka bir sıkıntı başlayacak tabi, ama ilki kadar koymuyor en azından.

Gerçi haksızlık etmeyeyim, hiçbir zaman o kadar da parasız kalmadım.

Bir şekilde hep işim rastgitti. Ama nereye kadar sürer bilmem.

Ama bu son deneyimim bana iyi bir ders oldu.

Benim için mutluluğun parada değil, kendime boş zaman ayırabilmekte olduğunu öğrendim.

Yattığın yerden boş boş tavana bakmanın verdiği huzuru hiçbir para satın alamaz.

Üç kuruş fazla kazanmak için gece-gündüz demeden çalışan manyak tiplere her zaman çok şaşırmışımdır.

Hele ki akademisyenlik! Yok arkadaş, akıl işi değil o. İyi ki erkenden tüymüşüm diyorum başka birşey demiyorum.

Zaten işletme bölümünde hoca olup da çocuklara marksizmi anlatmak olanaksıza yakın bir hedefti.

tarihinde Freddie_ tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Almanya'da okurken parasız kalmıştım. Ailemi de endişelendirmek istemiyordum.

Araştırma merkezinden zorunlu tatil vermişlerdi, okulda asistan da olamıyordum. Aylardan ağustos.

Bir süre arkadaşların dolaplarından yoğurt ve şeker çalarak yaşadım, tabii onlar da durumu biliyorlardı.

Yumurta kapıya dayanıp da kira vermek ve vizeyi uzatmak gerektiğinde akademik olmayan bir iş aramaya başladım.

Yemekler beleşe gelsin diye Burger King'e başvurdum. Hangi akla hizmetse özgeçmişimi de götürmüşüm. Yönetici dosyayı istedi, ben de verdim. Tabii dosya'da yok yok. İşi alamadık. Adam kesinlikle burger king'de çalışamazsın, aşırı kalifiyesin diyor. Kaldık mı parasız pulsuz?

İtalyan restoranında birkaç hafta çalışmışım. Onun ödemesiyle ağustosu çıkartmışım, fakat böyle yürümez. Neyse bir gün rentacoder.com'a girdim, bir de baktım amerika'da yüksek tahsil okulları açılmış, programlama ödevlerini yaptırmak isteyen yüzlerce çocuk! Aylardan eylül. O zamanlarda da rentacoder henüz hintliler tarafından istila edilmemiş.

Sevinçten haykırdım. Kolları sıvadım ve bir hafta o küçücük odadan çıkmadım. Odaya pizza getirtiyordum. Açık arttırmayla girdiğim beş projenin üçünü alıyordum. O ödev senin, bu proje benim, müthiş paralar geliyor paypal'dan. Birkaç haftada borç, harç, vize için gelir ispatı, her şeyi halletmiştim. Ne güzeldi o günler. Kar yağıyordu ve odam sıcacıktı.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Solcu olup ta sefalet edebiyatı yapmamak olmaz. Zaten dikkat ettim de hemen bizim solcular damlamış, Bilgehan dışında, o da inkilizce neyim bir şeyler yazmış, tabi inkilizce bilenlere hitap etmek istiyor olabilir.

Hani denir ya insan nasıl yaşarsa öyle düşünür. Yani düşüncemizi sosyal çevremiz oluşturuyor.

Bütün azgelirli vatandaşlarımızın, işçilerin köylülerin çocukları yüksek okul için ana baba ocağından ayrılınca kendi ocağına od düşer. Sıklıkla parasızlık çekerler.

Benim öğrenciliğimde çoğu kez öyle parasız kaldığım olmuşturku. Hiçbir yerden gelme ihtimalide kalmamış olarak, akşama karnımı nasıl doyuracağım kaygısı ile geçerdi. Zannederdim ki bütün Türkiye böyle. Zaten biraz da hem kendimi hem de Türkiye'yi kurtarmak için solcu oldum/duk. Bu nedenle sosyal çevremi çok geniş tuttum. 2000 kişilik öğrenci yurdunda yaklaşık 1000 kişi ile arkadaştım. Hani birinden olmasa diğerinden borç isterim diye şuuraltım böyle söylüyordu. Neyse Baktım Türkiye'yi kurtaramıyorum bari kendimi kurtarayım deyip, zar zor okulu bitirdim. Serde solculuk var ya. İlla devlet hastanesinde veya fabrikalarda çalışmak istedim ama yirmi yılda 20 işyeri değiştirdim.

Özetle öğrencilik yıllarında yoksulluk ve parasızlık çekmek doğaldır. Bende freddie nin hocaları gibi iş kurun demeyeceğim ama ne yapıp edip okulunuzu bitirin. Bu bana baba nasihatidir.

-Oğlum, okulunu bitir yine solculuk yaparsın. Hem doktor olunca daha çok sözünü dinlerler. Dedi. Vee doğru söyledi.

Ama gelin görün ki. Zamane çocukları canımıza ot tıkıyorlar. Doktor moktor dinlemiyorlar. Açık yakaladıkları zaman yerden yere vuruyorlar. vs vs

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili hocam...

Solcular sefalet edebiyatı mı yapıyor yoksa ortada yaşanan bir sefaleti mi dile getiriyor....

Bu ülkede sefalet içinde yaşalan insanlar var mı?

var..

Bu ülykede açlık sınırının altında yaşayan insanlar var mı ?

var..

BU ülkede sefahat içinde yaşayan insanlar var mı?

Var...

Bu ülkede birileri aksrıncaya tıksırıncaya kadar yerken da kuru ekmeğe muhtaç insanlar var mı?

Var..

Bu soruruların yanıtı hayır olsaydı, "Sefaletin edebiyatı yapılıyor" denilmezdi galiba.

Farzedelim solcular sefaletin edebiyatını yapıyor olsun... Önümüzde bu tablo olmasaydı da bu edebiyata gerek kalmasaydı... Ağzımızdan çıkan bir çift söz bu edebiyatın yapılmasına zemin hazırlayanlara yönelik olmalıydı...

Ama şu tabiki çok doğru. Nasıl yaşanıyorsa öyle düşünülür... Bundan değilmidir yurt sohbetlerinde saz olmadan da "Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar" türküsünün söylenişi...

Bu tablo oldukça bazı söylemler sefalet edebiyatı olarak dillendirilecektir. BU kaçınılmaz. Aynı kıyametin kopmasının da kaçınılmaz olduğu gibi..

Sevgilerimle

Link to post
Sitelerde Paylaş

parasızlıgı herkes yasamıstır. en acısı ıse tedavı olmak ıcın ppara arayısı

yanınızda bırı erıyor ve elınızden hıc bırsey gelmıyor

yeme ıcme okuma neyse ama bu acayıp koyar adama

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ben parasizlik cekmedim hic, parasizlik cekenleri de anlamadim cevremde.

Ailemin maddi durumu iyi degildi. Lisede calismaya basladim tatillerde. Lisede aile yaninda olunca zaten yemek, kira derdi olmuyor.

Universiteyi kazandim , istanbula geldim. Ilk sene maasi biraz dusuk bir iste calistigim icin biraz parasiz kaldim denebilir ama ikinci seneden itibaren durumum iyiydi, Okul disi zamanlarimda genelde calisiyordum. Haftada yarim gunum bostu ama iyi para kazaniyordum. Bir memur maasi kadar kazaniyordum sanirim. Ogrenci icin hazine.Kantinde, arkadas gruplarinda, gezmelerde devamli hesabi odeyen ben oldum okul sirasinda.

Universiteyi bitirdim 4 senede. Is bulma derdim olmadi.Zaten 3-4 senelik tecrubeli elemandim, gayet iyi maaslar ile basladim. Ya terfi aldim ya daha iyi pozisyonlarda is buldum.Su anda ise maasim gayet iyi.

Parasizim, param yok diyen insanlari etrafimda hic anlamadim.Saglik problemleri vs tamam ama sen 20 yasinda eli kolu saglam bir adamsan calisirsan her yerde para var.

Ama butun gunu okul kantininde , kahvede bos bos oturarak gecirirsen, tum gelirin de emekli babanin emekli maasina ortak olmak ise 20 kusur yasinda hala, cebinde para olmayabilir. Bu da bence parasizlik degildir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

1-) Is bulma derdim olmadi.Zaten 3-4 senelik tecrubeli elemandim, gayet iyi maaslar ile basladim. Ya terfi aldim ya daha iyi pozisyonlarda is buldum.Su anda ise maasim gayet iyi.

2-) Parasizim, param yok diyen insanlari etrafimda hic anlamadim.Saglik problemleri vs tamam ama sen 20 yasinda eli kolu saglam bir adamsan calisirsan her yerde para var.

Madde 1'deki durumdan dolayı 2'deki durumu anlamamanız çok normal. Siz de 4 yıl okuduktan sonra iş bulamamış biri olsaydınız onları ve diğerlerini çok iyi anlardınız..

Saygılarımla

Link to post
Sitelerde Paylaş

Madde 1'deki durumdan dolayı 2'deki durumu anlamamanız çok normal. Siz de 4 yıl okuduktan sonra iş bulamamış biri olsaydınız onları ve diğerlerini çok iyi anlardınız..

Saygılarımla

İyi de Hallac bunun zaten böyle oldugunu Kirlisakal kendisi söylemiş.

Asıl sen burda Madde 0'ı anlamamışsın.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Hayır anlamadığını söylemiş. Nerede anldığnı söylemiş ki :)

Madde 1 kendi yaşantısından bir kesit...

Pardon.. Aslında bir sonrasında açıklama yapmış olarak değerlenhdirebiliriz. Belki ama :)

Ama butun gunu okul kantininde , kahvede bos bos oturarak gecirirsen, tum gelirin de emekli babanin emekli maasina ortak olmak ise 20 kusur yasinda hala, cebinde para olmayabilir.
tarihinde hallac01 tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Çetin Altan parasızlığı konuşturmuş...

“Parasızlık dedi ki:

- En yıkıcı olan benim. Kapana sıkışmış fındık sıçanına çeviririm insanı! Lokanta vitrinleri, giysi dükkânları, elektronik aygıt satıcıları, araba galerileri, gezi acenteleri, mobilyacılar, lüks oteller, villalar, bakımlı bahçeler, gece kulüpleri, büyük mağazalar, balıkçı tablaları, renk renk meyvelerle donatılmış manavlar, içki dolu raflarıyla tütünlük pastırmaların, füme dillerin, açık pembe lakerdaların, yumuşak jambonların kesilip kıyıldığı tezgâhlar, hem sürekli gözlerinin önünde, hem de sürekli kese menzilin dışındadır!

Ayaküstü rastlayıverdiğin eski bir dostunu hiçbir yere davet edemez, kendine yeni bir gömlek alamaz, veresiye hesaplarını bir türlü kapatamaz, ev kirasının karabasanından ne ay sonlarında, ne de aybaşlarında yüreğini kurtaramaz, sevdiğinle boğaz kıyısında baş başa bir bira içmeye bile gidemezsin.

En yıkıcı olan benim. İnsanların çoğu benim ateşli çemberlerimin içinde doğar ve yana kavrula, ateşli çemberlerimin içinde kaybolurlar.

Hiçbir şey benim kadar kahredici değildir.”

Çetin Altan

Link to post
Sitelerde Paylaş

İnsanemektir teşekkür ederim çok güzel bir başlık açmışsın.

Bundan yaklaşık olarak 3 yıl kadar önce, deshaneye gidiyordum ve başka bir sınıfta olan bir kızdan hoşlanıyor, sürekli bakışıyorduk ve konuşmak için fırsat kolluyordum. Birgün dershane çıkışında yine kızı kesiyorum, baktım arkadaşlarından ayrıldı, tek başına yürümeye başladı. Tabii takıldım peşine, içimden konuşma provaları yaparaktan yürüyorum. Dershaneden 300 metre kadar ilerde güzel bir cafe vardı. Düşündüm ve kızı bu cafede bir çay içmek üzere davet etmeye karar verdim. Tam kafeye yaklaşmıştık ki gittim kızın omzuna dokundum ve kız döndü 'evet, ne var' dedi. O an kafamda şimşekler çaktı, cebimde elli kuruş vardı bu da otobüs parasına anca yetiyordu. Hadi diyelim eve yayan yürüyeyim ama 2 çaya değil 1 çaya bile yetmiyordu para. O an öyle bir aptallaştım ki, gayri ihtiyari bir şekilde 'bir şey sorabilir miyim?' dedim kıza, böyle aptalca bir soruyu tersleyeceğini düşünmüştüm. O da 'sor' dedi. Aptallığım iki kat arttı, susa kaldım. Kız baktı benden hayır yok 'sen en iyisi git başkasına sor' dedi ve dönüp gitti. Yaklaşık 5-10 dakka kadar orada öylece donakaldım. Kendime gelebildiğimde, tahmin edersiniz ki kız çoktan gitmişti. Yarın dershaneye nasıl gidecektim. Mal olmuştum. Hayatımda ilk kez bir kızın karşısında böylesi aptalca bir duruma düşüyordum. Neyse öyle böyle kendimi yatıştırdım ertesi gün dershaneye gittim. Bir baktım kız başka biriyle çıkmaya başlamış. 1 ay sonra daha başka biriyle. 1 ay sonra ondanda başkası. Bende dershane bitene kadar kendime şunu sorup durdum; 'acaba sonra ki ay banada sıra gelir mi?' Parasızlık işte böyle bir meret.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Askerde parasızlık ( sigara kullanıyor iseniz ) felakettir.

Harç parası olmadığı için okulu bırakan biri olarak ( sonradan bitirdim gerçi ) sizi üzen şey parasızlık değil kendinizi değersiz hissetmenizdir.

"Bir tek şeyi bilerek büyüdü, değersiz biriydi" Million Dollar Baby.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Şu ''parasızlık acıları'' ile nerde karşılaşsam suratıma şeytanca bir gülümseme yerleşiyor.

İçimden pek belirgin olmayan bir ses ''beter ol'' diyor. Elimde değil ama galiba hoşuma gidiyor birilerinin süründüğünü bilmek.

Şimdi böyle dediğim için benim hayatında parasızlık görmemiş, anlayışsız, şımarık, şerefsiz, lanet bir burjuva olduğumu düşünüyorsunuz.

Övünmek gibi olmasın ama (!) ben de çok fakirimdir.Para bende herzaman-heryerde ''çok az'' olan yada olmayan şeydir. Hayatımda hiç para kazanmadım, hiç bir iş yapamam çünkü, başlasam da kesin yarım bırakırım.Cebimde para varsa ancak gerekli durumda ruhumu bedenimde tutmaya yetecek kadar yememe yarıyacak miktardadır. Param yok, ama olması gerek, hele şu anda çoookk param olması gerek. ''gerek'' kelimesi nasıl etki yapıyor bilmem ama bu ''ya olur ya ölürsün'' ile eş anlamlı.Ama kaygımda yok. Yani sizin gibi ince ince edebiyatını yapacak kadar derdine düşmedim paranın hiç, şu an ki berbat durumda bile.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Zengin olanlar çalıp çırpıyor diyen iftiracı ahlaksız bu yalanları atmayı bıraksın. Sana tek bir örnek veriyorum: Bill Gates neyi çaldı, söyle bize.

Girişimci insanlar hem kendilerini hem toplumu zenginleştirir.

Siz gibi parazitler de hem namusuyla parasını kazanan girişimcilere nefret kusar iftira edersiniz, hem de sanki toplum size borçluymuş gibi fakir edebiyatı yaparsınız.

Ne ürettin, ne yarattın, ne kattın ki bir de birşey bekliyorsun?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...