Jump to content

MATEMATİK + BİLİM + GÖNÜL = GERÇEK İNSAN


Recommended Posts

Oktay Sinanoğlu

Y.T.Ü "oditoryumu"

Hıncahınç dolu bir salon. 600 kişilik salonda yaklaşık 1000 kişi var. Bir o kadar da giremeyenler oldu.

Aşağıda Oktay Sinanoğlu'nun konuşmasını aktarıyorum.

Levent Genç

"Konuşacak konu çok, hepsi herhalde ilgilendirir sizi. Bildim bileli bir Avrupa Birliği lafıdır gider. Öte yandan ABD'nin en adi takipçisi oldular. ABD ve AB matematik olarak aynı sonuca çıkar. Tarzanca eğitim görürsen Tarzan olursun. İngilizce 2-3 dilin kırmasıdır. Oxford'daki asillik ABD'de "paran kadar konuş" şekline gelmiştir. 1066 yılında Normanlar Fransa'dan İngiltere'ye geçip işgal edince İngilizlerin ilkel yaşamlarıyla karşılaşıyorlar ve onlara hakim oluyorlar. Oxford "öküz kalesi" demektir. Bugüne kadar da üst tabaka hep Normanlar olmuştur asillik devam etmiştir. Halbuki bizde köylü bile başbakan olabilmiştir. Orada demokrasiyi insanları uyutmak için kullanmışlardır hep. Asıl önemli olan bunun bağıntısını "çakozlamak".

Sizden şu bağıntıyı kurmanızı istiyorum. 1071 Selçuklulardan önceleri de Türkler Anadolu'ya gelmeye başlamışlardı. İngilizler ilkel yaşarken 200 sene evvel İbn-İ Sina ve benzerleri en ileri tıp, bilim, cebir(Harezmi-Harzemli, Türkistan) bulmuşlardı. Bunları yabancı kitaplarda görebilirsiniz ama bizde öğretmezler, atalarımızı öğrenmeyelim diye. Okuyan ve okumayan, başka ayrım yok, yoksa herkes bizdendir. O zaman bizim tıp kitabı Avrupa'da okutuluyordu. Veba pireden geçer, fare pireyi taşır. Osmanlı'dan hekim istemişlerdi bu hastalığa çare bulmak için. Gidiyor ve onlara yıkanmayı öğretiyorlar bizimkiler.

Nostradamus'u Türkiye'de keşfettiler yeni. Katolik papazıdır. O zamanki en büyük devletler Türk devletleri. Nostradamus çıkmış dolaşmış, tıp ve Türk tasavvufunu öğrenmiş, binlerce yıllık. Yazmış ama kehanet olmuş. Selçuklular haçlıları bitirdi. Sonra İngilizler düşman ettiler. Filistin. İngilizler perde yapmış kafalara. O temaslarla kimya (chemistry kimya'dan gelir) vs. öğrendiler.

Batılı Türk diyemez. Ne korkuyorsun hala. Batıya insanlığı da biz öğrettik. Bizim bölgelerde katliam yoktur. Bir tane onbaşı, herkes memnundur, idare eder.

Osmanlı'dan sonra İttihat ve Terakki sayesinde savaş. Halbuki Osmanlı barışı (pax ottomana) 600 sene sürüyor. Bir de Roma devrinde pax romana 100 sene sürmüş. Octavius bu kadar fütuhat yeter demiş. Batı eskiden de bugün de katliam meraklısıdır. Babamın memleketi Batı Trakya Kavala. Onun zamanında çoğu Türk imiş. Şimdi bir tane Türk yok. Kendi tarihihi bilmezsen batının oyununa alet olursun.

İngilizce olarak okumayacaksın "Bosphorus"daki gibi. Ama bunu bildikten sonra hala sessiz kalırsanız herşeye müstehaksınız demektir.

AB ve ABD tarzı "Milli Eğitim" ne millidir ne de eğitimdir. Sıfır bile değil, eksilerle ifade etmet gerekli. İkili anlaşmalarla Azmanistan'a teslim edilmiş. 60 tane danışman, bakmadan imza, sonuç bu. Ama tepki bir tek burada yok. Halbuki en önemli ülke hem Asya hem Avrupa'yız.

Alp dağları yüksek, yüce demektir. Oralarda Hun türkçesinden kalma köy isimleri var. Biraz kazı hepTürk çıkar. Biz hep oradaydık. Viyana kuşatmasından Kara Mustafa Paşa'dan kalanlar son nesillerde unutmuşlar türkçelerini. Ciddi işler şaka ile daha iyi olur. "Ey Viyanalı kardeşlerim" diye konuşmama başlayınca, gene geldiniz ne kadar kalacaksınız diye sordular. 250.000 Türk var Viyana'da. Her yerde Türkçe yazılar dolu ama burada Türkçe yok.

Menderes zamanında 100'er bavul ile Avrupa'ya giderlerdi. Baba hindi hediye etmişler. Şimdi de çuval ama bütün milletin kafasına geçirdiler sadece üç kişiye değil.

İngiltere ajan ülke. Blair'i kendi halkı da sevmiyor. Avrupa'da tek kelime ingilizce yok. Kendi ihraç ürünlerinde bile ingilizce yok. Nescafe Miskahve olacak. (Arkasında duran Nescafe afişine bakarak) Bizde ise ihracatta sadece ingilizce kullanıyorlar. Hollandalı Philips batacak. Rekabet edemiyorlar. İngilizler kendileri söylüyor biz artık sadece ingilizce satıyoruz diye (dil olarak) . Avrupa'da adamlara ingilizce söylesen dövecek gibi bakar. Bizimkiler baba Bush'un yanına gitmiş "I speak english" falan diyor adam da .tir oradan gibilerinden hareket yapıyor. Haysiyetli devlet adamı arslanlar gibi Türkçe konuşur ve işi tercümanlık olan birisi de ingilizce'ye çevirir. O zaman herkes saygı ile dinler. Yoksa kuçu kuçu gelmiş derler.

Bunlar millete yapılan beyin ameliyatlarının neticesidir. Bir doktora sordum beyinsiz ve ciğersiz bir insan yaşayabilir mi diye. Olmaz dedi. Ama nasıl olur milyonlarcası geziniyor dedim. Ama şimdi milyonlarcası da anlıyor artık durumu. Kimileri İngilizce eğitim yapıyoruz çünkü AB'ye gireceğiz diyorlar. Devlet misyoner okulları açtı. Türk lisesi dememek için Anatolia lisesi dediler. Anatolia Roma'nın eyaletinin ismidir. Türkçe okutulmayan Türk lisesi olur mu? Atatürk T.E.D (Türk Eğitim Derneği) eski adı Türk Maarif Cemiyeti'ni kurdu. İkisi de Türkçe ikisini de kullanabilirisiniz. Örnek okul olarak. Bütün dersler Türkçe ama yabancı dil iyi öğretilirdi. Şimdi öğretim ingilizce olarak yapılıyor, işin kötüsü şimdiki yöneticiler de Atatürk'ün böyle istediği şeklinde açıklamalarda bulunuyorlar. Bu, tarihin tahrifidir. Şerefsizliktir.

Nutuk Türkçe, Türkçeye tercüme edilir mi? Bu kadar kısa sürede anlayamaz hale geldik. Eski terimleri de öğrenmeliyiz. .okusa da anlayamaz hale gelmek olmaz. Mezar taşını bile okuyamazsınyoksa. Eskileri de okuyacaksın. Biz divan edebiyatı da tasavvuf edebiyatı da okuyorduk, Türk yazıtlarını da. 100 sene evvele dönelim anlamına değil köprüleri atmayacaksın, oyunun bini bir para batılılarda. Yeni kavramlar üretelim. Ben yeni kavramlar türetme elebaşısıyım.

Tarzanca öğrenip Avrupa'ya gidiyorlar ama kimse suratına bakmıyor. Biraz o ülkenin dilini öğrenince birşeyler oluyor. ABD ordusu da 10 sene sonra Ispanyolca konuşuyor olacak. Harpten sonra 50 sene ingilizce tamam, ama şimdi değişiyor. Amerika'da şimdi Çince öğreniyorlar. Tarzanca sınıfında İngiltere'nin neresinde hangi kilise var onu öğretiyorlar. İnsanları tek dil ve tek kültürlü yapmak insanlık suçudur. Çok kültürlülük insanlığın zenginliğidir.

YÖK kurulmadı kurduruldu. Araştırmalar yapılıyordu, toplum işlerine de kafa çalışmaya başlamıştı. Rahatsız oldular. YÖK kurduruldu. İşi bitirdiler. Bu durumda araştırma yapana vay alçak ne araştırma yapıyorsun derler. Tarzanca okursanız.. Beyin ameliyatı böyle yapılır bir millete.

Erasmus AB'nin programı. .

Bunlar 50-60 yıllık ruhbilimsel savaş. Anlarsın ama idrak edeceksin yoksa bu ülke bitiyor. AB'de işsizlik %20'yi geçmiş. Orada çalışamazsın. Asya ile rekabet edemiyor.

Bizim halkı kendi haline bıraksan coşar. Bir ara üç ay hükümet yoktu, memleket üç ayda birden kalkındı.

Avrupa kanunları deyip bize getiriyorlar Avrupa'da öyle kanun yok, Avrupalının haberi de yok. Avrupa gösterip asıl dünya kraliyetini kurmakta olanlar yaptırıyor. Çaresi palamut idmanı. Öğrenin yabancı dil ama hangisi lazımsa onu öğrenin. Bir kölesi biz kaldık bunların. Belli sayıda Çin uzmanı, Hind, Arap dilini kültürünü bilen uzman yetiştir.

İttihat ve Terakki memleketi teslim etti. Almanlar bizi sever dediler. İyi tarafları vardır ama ırkçıdır. Fransa da öyle İngiltere de öyle ama İngiltere belli etmez. İki temel kitapları var bunların ikisi de katliamdan bahseder. Hangi kitaplar olduğunu bulmak da ev ödevi olsun size. AB ve Azmanistan'da işsizlik başlayıp iktisat çökünce ırkçılık başlar orada çünkü ciğeri cebinde, kime inandığı da $'ın üstünde yazıyor. Hazırlıklı olun.

Türklerin gittiği bir üniversite. Papaz üniversitesi. Master programı bile yok. Türkler geliyor diye apar topar master programı koyuyorlar.

Düzgün insansan , herkesten fazla çalışırsan, Türk olduğunu unutmazsan eşitler arasında dünya kardeşliği olur o zaman - Tasavvuf Uygurlardan geliyor- o zaman birşeyler yaparsın. Şahsiyetsiz olursan hiçbirşey yapamazsın.

Matematik + Bilim + Gönül = Gerçek İnsan

17 Ekim'de ayarlı basın altın harflerle "giriyoruz" diye yazıyorlar, adamlar belki 20 sene sonra konuşuruz seninle diyorlar. Aynı anda Le Monde'da bir AB yetkilisi 5-10 seneye kalmaz dağılacak diyor. Ayarlı basın şunları da yapın da alacaklar diyor ama onlarda yok. Niye almak istemiyorlar? Müslüman diye mi? -Değil. İngiltere gibi ikinci bir ajan ülke (ABD ajanı) istemiyorlar da ondan almıyorlar. Avrupa'da ne gençlik, ne kaynak, ne ordu var ama hala kafası çalışan insanlar var onun için ayakta duruyor.

Hastayı tedavi etmek için 1) Arazlara bakacaksın. Teşhisi koyacaksın ama yetmez. 2) Tedavi edeceksin. Ama koyvermeyeceksin. Ben inanıyorum tedavisi var. Ben hiçbirzaman ümidimi kaybetmem. Bir Atatürk daha çıksa diye düşünürsen şahsi tembelliktir bu. Bir Atatürk daha çıksa ne yapar yahu. Önderler toplumun içinden çıkar. Tabana dayanır. Büyük meseleler küçük küçük adımlarla çözülür. Ümitsizliğe kapılmak huyum değil. Şu odanın doluşu bu milletin şerefli yaşayacağının köle olmayacağının alametidir.

Bir konuşmaya çağırdıkları zaman tek şartım var: her çeşit millet olacak. Sağcısı , solcusu, alevisi, başörtülüsü hepsi yanyana. Dışarının ayırma oyunları bunlar, gelenekleri bozarak, eğitimi bozarak, en korkunç harp silahı bunlar. Mart'ın sonunda civarda harp var ama bize bomba yok. Zaten halledilmiş. Kurtuluş savaşı da aynı silahlarla verilecek: kafa, kalem, gönül.

Herkes kendine düşeni yapacak, başını belaya da sokmaz. Bu ülke kendine yakışan yerini elbet alacak. Gözlerinizden okuyorum.

Sağolun , varolun.

Prof.Dr.Oktay Sinanoğlu

Not: Levent Genç'in iletisi aynen aktarılmıştır."

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yazının biraz daha anlaşılır olması ve ne demek istediğine dair Oktay Sinanoğlu kimmiş onuda yazayım istedim.

Oktay Sinanoğlu, (d. 25 Şubat 1935, Bari - İtalya) Türk kuramsal kimyacı ve moleküler biyolog.

Hayatı

Babasının(Selçuk Turbil) bir başkonsolos olarak görev yapmış olduğu Bari'de doğdu. 1939 yılında İtalya'da II.Dünya Savaşı'nın başlamasının ardından ailesiyle Türkiye'ye döndü. Oktay Sinanoğlu, sonradan TED Koleji olan Ankara Yenişehir Lisesi'ne 1953 yılında burslu öğrenci olarak girdi ve okulu birincilikle bitirdi. Okulun bursuyla kimya okumak üzere ABD'ye gitti. 1956'da ABD Kaliforniya Üniversitesi Berkeley Kimya Mühendisliği'ni birincilikle bitirdi.

1957'de Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nü sekiz ayda bitirerek yüksek kimya mühendisi oldu. "Alfred Sloan" ödülünü aldı. 1959'da Kaliforniya Üniversitesi Berkeley'de kuramsal kimya doktorasını tamamladı. 1960'ta Yale Üniversitesi'nde öğretim üyesi (asistan profesör) oldu.

1960-61 yıllarında atom ve moleküllerin çok-elektronlu kuramı ile "Doçent" oldu. 1963'te 50 yıldır çözülemeyen bir matematik kuramını bilim dünyasına kazandırarak 28 yaşında "tam profesör" unvanını aldı. 20. yüzyılda Yale Üniversitesi'nde bu sanı kazanan en genç öğretim üyesidir[1].

1962 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi mütevelli heyeti yalnız Oktay Sinanoğlu'na mahsus olmak üzere kendisine Danışman Profesör ünvanını verdi. Yale Üniversitesi'nde ikinci bir kürsüye daha profesör olarak atandı. 1973'de Almanya'nın en yüksek "Aleksander von Humboldt Bilim Ödülü"nü ilk kazanan kişi oldu. 1975'de Japonya'nın "Uluslararası Seçkin Bilimci Ödülü"nü kazandı; yine 1975 yılında özel kanunla Oktay Sinanoğlu'na ilk ve tek Türkiye Cumhuriyeti Profesörü ünvanı verildi. 1976'da Japonya'ya Türkiye Cumhuriyeti Özel Elçisi olarak gönderildi. Kendisi Türk-Japon kültür, bilim ve eğitim ilişkilerinin temellerini atmıştır. Amerika Bilim ve Sanat Akademisinin ilk ve tek Türk üyesidir. Meksika hükümeti tarafından yüksek Bilim Ödülü "Elena Moshinsky" ile ödüllendirildi.

Dünyada yeni kurulmaya başlayan moleküler biyoloji dalının ilk profesörlerinden biri oldu. DNA sarmalının çözelti içinde o biçimde nasıl durduğuna açıklama getirdi. Dünyanın pek çok yerinde buluşları ve kuramları ile ilgili konferanslar verdi.

1980'li yıllarda çalışmalarını kimya biliminin basit bir şekilde öğretilmesine yönelik bir kuramsal çerçeve üzerinde yoğunlaştırdı. Ancak 1988'de yayımlanan çalışmaları akademik dünyada ilgi görmedi. 1993'te Yale Üniversitesi'ndeki profesörlük görevlerinden erken sayılabilecek bir yaşta emekliye ayrıldı. Aynı yıl Türkiye'ye dönerek Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü'nde profesörlüğe atandı. 2002 yılında bu görevden de emekliye ayrıldı.

Türkiye'de bulunduğu dönemde çalışmalarını daha çok Türk ulusal kimliği ve Türk diliyle ilgili milliyetçi görüşlerini yaymaya adadı. Eğitim dilinin anadil olması gerektiğini ve yabancı dilin takviyeli olarak öğretilmesinin gerektiğini savunmaktadır. Matematiksel yapısından dolayı Türkçe'nin en iyi bilim dili olduğunu söylemektedir[2]

Yaşamı boyunca Kuantum Mekaniği'ne birçok katkıda bulunmuş bir bilim adamıdır. P.A.M.Dirac'in de üzerinde uğraştığı ancak çözümleyemediği bir problemi, "Kuantum mekaniğinde Hilbert uzayının topolojisi ve içerdiği yüksek simetrileri çözdü.[3]. Böylece Kimya bilimini bu topolojik inceleme ile sağlam bir temele oturttu.

Ünlü sanatçı Esin Afşar'ın ağabeyidir.

Tüm akademik çalışmaları içinde en önemli 5 kuramı şöyledir:

Many Electron Theory of Atoms and Molecules (1961) – Atom ve moleküllerin çok elektronlu kuramı[4].

Solvophobic Theory (1964) – Çözgen-iter kuramı[5].

Network Theory (1974) – Kimyasal tepkime mekanizmaları kuramı[6].

Microthermodynamics (1981) – Mikrotermodinamik

Valency Interaction Formula Theory (1983) – Değerlik kabuğu etkileşim kuramı.[7].

Kitapları

2050'ye 5 Kala Dünyanın 105 Yıllık Tarihi (ISBN 9944090674)

İlerisi için (ISBN 9944090611, ISBN 9944090612)

Türkçe Giderse Türkiye Gider (ISBN 9944090605)

Bye Bye Türkçe / Bir Nev-York Rüyası (ISBN 9752977634, ISBN 9752977631)

Büyük Uyanış (ISBN 975841027X , ISBN 9752977669)

Hedef Türkiye (ISBN 9758410229 , ISBN 9752977648)

Ne Yapmalı / Yeniden Diriliş ve Kurtuluş İçin (ISBN 9752977626)

Yeni Bilim Ufukları I (ISBN 9789944090)

Yeni Bilim Ufuklari 2 Yeni bir matematik kuramı ve onunla bazı fizik kimya ilkelerinin bulunması(ISBN 9789789944095)

Yeni Bilim Ufukları 3 Hayatın Örgüsü Elli Yıllık Biyolojinin Temellerini Sarsan Sorular (ISBN 9944090681)

Açıklamalı Fizik, Kimya, Matematik Ana Terimleri Sözlüğü (ISBN 9789751619679)

Akademik kitapları

Modern Quantum Chemistry : Istanbul Lectures (Academic Press,1965)

Sigma Molecular Orbital Theory (Yale Press,1970)

Three Approaches to Electron Correlation in Atoms and Molecules (with K.Brueckner,Yale Press,1971)

New Directions in Atomic Physics (with E.Condon,Yale Press,1971)

İlgili kitaplar

Oktay Sinanoğlu, Türk Aynştaynı (hazırlayan: Emine Çaykara) (ISBN 975-297-765-0)

Oktay Sinanoğlu, Bir Türk Dehası (yazan: Ahmet Hakan) (ISBN 9758618342)

Link to post
Sitelerde Paylaş

İngilizce 2-3 dilin kırmasıdır.

Dillerin kökenleri konusunda pek bilgili değilim. Kırma dil nedir, orjinal dil nedir bilemiyorum. Başka dillerden etkilenmeyi, kelime almayı kırmalık olarak nitelendireceksek bizim dilimizde Arapça, Farsça, Rumca, Ermenice kelimeler var. Eğer kırma dil dedikleri buysa bizim dilimizde kırmadır.

Bu dillerin kökenleri ise aynı. Hint - Avrupa dil ailesi mesela. Toplumlar ayrılıp, birbirlerinden izole olduklarında yeni kavramlar bulunmuş, eklenmiş. Söyleyiş değişmiş ve birbirinden farklılaşmış. İngilizce İngilizce olarak doğmadı ki zaten.

Aslında önemli olan bu değil. Bir dili aşağılarsanız, bir milleti aşağılamış olursunuz. Başka bir milleti aşağılayarak kendi milletini yüceltmeye çalışanları sevmiyorum.

Tarzanca eğitim görürsen Tarzan olursun.

İngilizce bilmek bu devirde şart. Üniversiteye giriş sınavları bittiğinde İngilizce'ye ağırlık vermeyi düşünüyorum. İngilizce olmadan olmuyor. İnternette aradığım kitapların, makalelerin Türkçelerini genelde bulamıyorum. Bilimsel makaleler vs. hep İngilizce.

Evrim ile ilgili internette arama yaptığımda Türkçe sitelerde genellikle Harun Yahya makalelerine ulaşıyorum. Türkçe Wikipedia ile İngilizce Wikipedia arasında dağlar kadar fark var. Tabi daha da çoğaltılabilir.

Benim için bu '' İki, üç dilin kırması tarzanca '' oldukça gerekli.

Gerçi Oktay Sinanoğlu Amerika'da yaşayan bir insan bildiğim kadarıyla makalelerini okutabilmek için '' İki üç dilin kırması, tarzanca '' ile yazıyor. Madem diline, milletine bu kadar önem veriyor. Türkiye için çalışsın, bilimsel makalelerinde yabancı dil kullanmasın, Türkçe yazsın.

Hem bu tarzancayı bilmeyen Türkler yararlanır, hem de tarzanlar onun makalelerini anlayabilmek için Türkçe öğrenir. Dilimiz daha çok tanınır, daha çok dilimizi öğrenen olur.

İngilizler ilkel yaşarken 200 sene evvel İbn-İ Sina ve benzerleri en ileri tıp, bilim, cebir(Harezmi-Harzemli, Türkistan) bulmuşlardı. Bunları yabancı kitaplarda görebilirsiniz ama bizde öğretmezler, atalarımızı öğrenmeyelim diye. Okuyan ve okumayan, başka ayrım yok, yoksa herkes bizdendir. O zaman bizim tıp kitabı Avrupa'da okutuluyordu. Veba pireden geçer, fare pireyi taşır. Osmanlı'dan hekim istemişlerdi bu hastalığa çare bulmak için. Gidiyor ve onlara yıkanmayı öğretiyorlar bizimkiler.

Lise tarih derslerinde herşeyi ayrıntısı ile gösteremezler çünkü vakit kısıtlı. İbn-i Sina'dan vs. bahsedilir, üstünden kısaca geçilir. Gösterilmiyor, saklanıyor diye komplo üretmeye gerek yok. Bu isimlerden bahsediliyor.

Gidiyor ve onlara yıkanmayı öğretiyorlar bizimkiler.

Almanlar osurana bravo, geğirene aferin dermiş. :D

Batılı Türk diyemez. Ne korkuyorsun hala. Batıya insanlığı da biz öğrettik. Bizim bölgelerde katliam yoktur. Bir tane onbaşı, herkes memnundur, idare eder.

Boş laf.

Batıda da katliamlar oldu, doğuda da. Bunlar hiçbirşeyden haberi olmayan insanları gaza getirmek, ruhlarını okşamak için söylenen şovenist sözler.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini batı hazırlamıştır, köleliği batı kaldırmıştır, laik düzen ilk batıda uygulanmıştır. Hak ve özgürlükler bakımından batı ile doğuyu karşılaştırdığımızda da fark ortada.

Oktay Sinanoğlu halka duymak istediklerini söylüyor. Malesef bu yarardan fazla zarar getiriyor. Halimiz ortada.

Özeleştiri yapmazsak bir arpa boyu yol alamayız.

Batı eskiden de bugün de katliam meraklısıdır. Babamın memleketi Batı Trakya Kavala. Onun zamanında çoğu Türk imiş. Şimdi bir tane Türk yok. Kendi tarihihi bilmezsen batının oyununa alet olursun.

Türklerin Balkanlardan göç ettirildiğini kim bilmiyor ? Sanki hiç bilinmeyen şeyleri söylüyor...

1900'lü yılların başında Anadolu'da azımsanmayacak kadar Ermeni ve Rum nufus vardı. Nufus mübadelesi, tehcir vs. burada da bazı olaylar yaşandı.

Alp dağları yüksek, yüce demektir. Oralarda Hun türkçesinden kalma köy isimleri var. Biraz kazı hepTürk çıkar. Biz hep oradaydık. Viyana kuşatmasından Kara Mustafa Paşa'dan kalanlar son nesillerde unutmuşlar türkçelerini.

Bildiğim kadarıyla Alp Dağlarının adi Gotca "albi"den gelir ve bu da son zamanlarda hemen herkesin tanidigi elf sözcügünün germen dillerindeki en eski halidir.

Avrupa'da adamlara ingilizce söylesen dövecek gibi bakar. Bizimkiler baba Bush'un yanına gitmiş "I speak english" falan diyor adam da .tir oradan gibilerinden hareket yapıyor. Haysiyetli devlet adamı arslanlar gibi Türkçe konuşur ve işi tercümanlık olan birisi de ingilizce'ye çevirir. O zaman herkes saygı ile dinler. Yoksa kuçu kuçu gelmiş derler.

Bu cümlelere katılıyorum. Devlet temsilcileri kendi dilleriyle konuşmalıdır. Gerçi Recep Tayyip Erdoğan İngilizce bilmiyor, istese de konuşamaz. :lol:

Hastayı tedavi etmek için 1) Arazlara bakacaksın. Teşhisi koyacaksın ama yetmez. 2) Tedavi edeceksin. Ama koyvermeyeceksin. Ben inanıyorum tedavisi var. Ben hiçbirzaman ümidimi kaybetmem. Bir Atatürk daha çıksa diye düşünürsen şahsi tembelliktir bu. Bir Atatürk daha çıksa ne yapar yahu.

Bu cümlelere de katılıyorum. Atatürk'ten hala medet ummak utanmazlıktır, tembelliktir.

Sende insansın, Atatürk'te insandı. Herkeste beyin var, çalışınca herkes güzel işler yapabilir.

AB ve ABD tarzı "Milli Eğitim" ne millidir ne de eğitimdir. Sıfır bile değil, eksilerle ifade etmet gerekli.

Keşke AB tarzı eğitim olsa.

Papağan yetiştiriyor eğitim sistemimiz. Baştan aşağı ezber. Sorgulayıcı, düşündürü, uygulamalı eğitim vermiyoruz. Varsa yoksa ezber. Okul da yetmiyor, bir de dershaneler var. Sonra da üniversite sınavı.

tarihinde KahtaliMiCheGuevera tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

28 yasinda prof. olunca beyni sulanmis garibin.

Ingilizceyi, ingiliz tarihini kücük görüyor yok malazgirt diyor yok bizde katliam yoktur diyor. Düpedüz asagilik kompleksi. Her devletin tarihinde utanilacak ve övünülecek yerler mevcuttur. Efsaneleri gercek diye yutturarak tarih yazilmaz.

eski Yugoslavya da kestigimiz sirplarin kuru kafalarindan kule yapmisiz, hala duruyor.

20. yüzyilin ilk yüzkarasi toplu katliami yapmisiz tehcir adi altinda.

Konustugumuz dilde türkceden cok arapca, farsca, ermenice, rumca, fransizca, ingilizce kelimeler var.

Öyle iskembeden atmakla olmuyor.

Hadi o yasindan dolayi belki bunadi, size ne oluyor bebeler. Türklüge yag yakti diye göbek atin bari. Fasizmin ayak sesleri duyuluyor Anadolu topraklarinda. Islamisi de, askerisi de, etnigi de almis basini gidiyor.

Fasizm önce baskalarinin mezarini kazar, sonunda kendi mezarini. Cekin ellerinizi kazmalardan, küreklerden. Siddetsiz, baskisiz, insancil bir dünya isteyin.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Oktay Sinanoğlu yabancı dil öğrenilmesine karşı olan birisi değil. Hatta insanların sadece bir değil, birkaç yabancı dil öğrenmesini savunur daima. Onun karşı çıktığı, yabancı dilde yapılan öğretimdir. Oktay Sinanoğlu'na göre yabancı dilde yapılacak bir öğretim, insanları tahsil gördükleri alanlarda uzman haline getiremeyeceği gibi ezberci, kalitesiz, sözde okumuş ama yarı tahsilli insanlar durumuna düşürür. Mesela filanca mühendislik fakültesinde tahsil gören bir öğrenciye dersleri sen tutup da İngilizce olarak anlatırsan, Türkçe anlatıldığı halde öğrenmesi bile zorken hakim olamadığı ve sadece bir yıllık bir İngilizce hazırlık öğretiminden geçerek öğrendiği yarım yamalak İngilizcesiyle derslerini nasıl anlayıp da uzmanlaşacaktır? Şu anki yaşadığımız durum da işte budur. Sırf bu yüzden işte onlarca yıldır uluslararası alanda bilimsel hiçbir başarıya imza atamıyoruz. ''Tarzanca eğitim görürsen Tarzan olursun'' sözleriyle kasdettiği budur sadece; o Tarzan aslında ne doğru dürüst İngilizce öğrenebilmiştir ne de İngilizce öğretim gördüğü alanda uzmanlaşabilmiştir. Yine de istisnalar kaideyi bozmaz. Genel manzara maalesef budur.

Ayrıca Oktay Sinanoğlu günümüz Türkçesinde bulunan ve geçmişte bir şekilde dilimize girmiş yabancı sözcüklere de karşı değil. Şu koyulaştırılmış sözler onun ne demek istediğini açıkça ortaya koyuyor; dilde tasfiyeye hayır, geliştirmeye evet. Bu bağlamda o, Öztürkçecilerden ayrılır. Koyulaştırılmış bu sözü biraz açıklamak gerekirse; ona göre eğer halk yabancı dilden Türkçeye girmiş bir kelimeyi benimsemişse o kelime artık bizimdir, ama sunni, zorlama yöntemlerle Türkçeye kelime sokulması yanlış bir tutumdur. İşte bu kelimeleri olduğu gibi almak yerine mümkünse Türkçeleştirebilmenin yollarına bakılmalıdır. Bunu yapacak olanlar da bu işin uzmanlarıdır. Öyle ya, ne diye dil uzmanı oldular, ne diye Türk Dil Kurumu var?

Oktay Sinanoğlu'nun en çok kızıp eleştirdiği şeylerden birisi de ülkede yaşayan insanların yapılan bir yığın yanlış uygulamalar sonucu bilinçaltlarına adım adım şırınga edilen aşağılık kompleksidir. Bu aşağılık kompleksi maalesef o kadar yaygındır ki, beraberinde kendine ait ne varsa iteleyip kakalamayı da getiriyor. İyi, kendine ait ne varsa dışla, yurtdışına çıktığın o ülkede dört gün sonra sana ''pis Türk'' derlerse sakın karşı çıkma. Çünkü sen pis olduğunu, iğrenç olduğunu, anandan babandan, yakınlarından utandığını defalarca haykırdın ve birilerine şahsiyetsizce yaranmaya çalıştın. Ama o da seni dışladı işte. Şimdi otur kendi derdine yan ya da kuyruğunu kıstırarak ve de sana yapılan köpek muamelelerini sineye çekerek köpekçe yaşamaya, arsızca şahsiyetsizce ''müstemleke aydınlığı'' ( sömürge aydınlığı ) yapmaya devam et. Umulur ki ruhun doymasa da karnın doyar en azından, ki o kadarını köpekler de becerebiliyor. Hem marifet değildir karın doyurmak.

Oktay Sinanoğlu şovenist birisi değildir. Eğer herşeyi bu mantıkla yorumlayacak olursak en umutsuz şartlarda dahi ''Türk milleti zekidir, Türk milleti çalışkandır'' türü sözlerle halka moral vermeye çalışan Atatürk'ten daha büyük bir şovenist bulamazsınız. ( O zaman da adama sorarlar; Allah aşkına, Atatürk'ü bile beğenmeyen sen bu zamana kadar hayatında kimi beğendin, beğendiğin bir adam söyle bana, hem sen kimsin, necisin, nedir bu entel dantel olma saçmalığı, ilgiyi çok mu üzerine çektiğini zannediyorsun, yoksa milleti senin yüreğinin ta köküne kadar sokulmuş aşağılık kompleksinden muzdarip bir zavallı olduğunu anlamayacak kadar aptal mı zannediyorsun?) İşte o yüzden Oktay Sinanoğlu'na göre toplum olarak gittikçe daha da derinleşen dehşet bir ayrımcılığın hakim olduğu şu günlerde açığı, kapalısı, okumuşu okumamışı vs. birlik ve beraberlik içerisinde olmamız şarttır.

Oktay Sinanoğlu Avrupa Birliği'nin uzun vadede ayakta kalamayacağını düşünmektedir. Bu sebeple bomboş hayallere kapılarak önünü ardını düşünmeden bazen de zararlı olacak şekilde toplumu hazırlamanın alemi yoktur. Ona göre kendi içimizdeki sorunları sürekli dıştan gelecek tavsiyelere ihtiyaç duymaksızın halletmenin yoluna bakmamız gerekir. Sürekli olarak elin affedersiniz bilmem nesiyle gerdeğe girenlerin akibetini büyük Türk devrimcisi Mustafa Kemal Atatürk bir sözünde çok güzel anlatır. Ama kim ibret alıyor ki, 1950'den beri bu ülkeye yapılabilecek tüm adilikler yapıldı, hem de fazlasıyla yapıldı ve işte ortaya çıkan sonuç ayan beyan herkesin gözleri önünde.

Kısacası, Oktay Sinanoğlu'nun aslında verdiği temel mücadele içerisine sokulduğumuz dehşet bir aşağılık kompleksi sonucu ağzı açık ayran delisi budalalar durumuna düşüp özgüvenimizi tamamen kaybetmiş olmamıza odaklıdır. Bu kompleksi aşıp özgüvenimizi tekrar kazanmanın yol ve çarelerine bakmaktan başka bir seçeneğimiz de yoktur.

tarihinde Yakup tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Arkadaşlar, yabancı dilde yapılan eğitim, insana biraz daha yabancı bir dilde pratik yapma imkanı sağlar ve bence bir sakıncası yok... Bu ülkede zaten İngilizce pratik yapma imkanı kısıtlı... Hiç kimse okullarda doğru dürüst İngilizce öğrenemiyor... Sözde İngilizce eğitim veren okullarda bile birçok ders zaten hala Türkçe... Ayrıca İngilizceyi ben artık bir emperyalizm aracı olarak görmüyorum... Esperanto gibi bir şey oldu İngilizce... İngilizce bilmeden gezmek, görmek, görgünü arttırmak ve bilim yapma imkanı yoktur...

Bilimsel kelimelerin Türkçe karşılıklarının üretilmesine tamamen taraftarım ama gereksiz bir şovenizm ve hassasiyetle içimize kapanmamıza ise karşıyım...

"Aşağılık kompleksi" söylemlerine gelince, iyi bir eğitim görmüş, görgülü ve bilgili bir insanın, sadece Türk olduğu için, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir komplekse kapılmasına bence gerek yoktur... Sıradan bir Avrupalıya veya Amerikalıya her ortamda fark atarsınız... İş eğitim ve görgüde biter..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Oktay Sinanoğlu tam anlamı ile bağımsız, AB'ye sıcak bakmayan ve onunla rekabet eden, Atatürk ilkelerine sadık, dürüst ve çalışkan ve bir dogmaya kendini adamayan insanların yaşadığı, her bakımdan ileri bir Türk ulusu düşleyen iyimser ve biraz da hayalperest aydın kişi..

Burayı izleyen ateistlerin çoğu aslında onun gibi düşünüyor.

Oktay Sinanoğlu Atatürk'ü yalnız sevmekle kalmıyor. Aynı zamanda anlıyor ve takdir ediyor.

Ama ilk kurtuluş savaşının yetersiz kaldığını ve ikinci bir kurtuluş savaşına gereksinim olduğunu da çok iyi biliyor.

Aslında biz bu forumla ikinci kurtuluş savaşına katkıda bulunuyoruz.

Adımız kimsyi yanıltmasın. Biz yalnız İslam'a karşı değiliz.

Mücadele ettiklerimizin arasında bağnaz Müslümanlar da var, bağnaz ve nankör ateistler de...

Biz Oktay Sinanoğulu'ndan daha gerçekçiyiz. Gerçekçi olduğumuz için de çok daha az iyimseriz.

Hatta bazan kötümser tarafımız ağır basıyor.

Büyük uyanış kitabını ilk bölümünde Oktay Sinanoğlu derin bir uykudan uyanıyor.

Uykusunda gördüğü rüyanın etkisi altında yazıyor kitabı.

Birisi kendisini çimdikleyip uyandırsa iyi olacak..

Hala uykuda, hala gördüğü rüyaların etkisi altında.. Hala bir düş aleminde yaşıyor...

Bizi izlemediği ve aramızdaki Atatürk düşmanı, AKP'nin dümen suyundan ayrılmayan şeriatçı liberal ateistleri hiç tanımadığı çok belli oluyor.

Ne acı...

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş

Öyle iskembeden atmakla olmuyor.

Hadi o yasindan dolayi belki bunadi, size ne oluyor bebeler. Türklüge yag yakti diye göbek atin bari. Fasizmin ayak sesleri duyuluyor Anadolu topraklarinda. Islamisi de, askerisi de, etnigi de almis basini gidiyor.

Fasizm önce baskalarinin mezarini kazar, sonunda kendi mezarini. Cekin ellerinizi kazmalardan, küreklerden. Siddetsiz, baskisiz, insancil bir dünya isteyin.

Faşizmin son yıllarda tırmanmasının sebebi nedir, kimlerdir acaba? O.Sinanoğlu gibileri mi başlattı bunu. Lümpen faşizmini, bizim gibi "okumuş faşistler" mi besledi?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Arkadaşlar, yabancı dilde yapılan eğitim, insana biraz daha yabancı bir dilde pratik yapma imkanı sağlar ve bence bir sakıncası yok... Bu ülkede zaten İngilizce pratik yapma imkanı kısıtlı... Hiç kimse okullarda doğru dürüst İngilizce öğrenemiyor... Sözde İngilizce eğitim veren okullarda bile birçok ders zaten hala Türkçe... Ayrıca İngilizceyi ben artık bir emperyalizm aracı olarak görmüyorum... Esperanto gibi bir şey oldu İngilizce... İngilizce bilmeden gezmek, görmek, görgünü arttırmak ve bilim yapma imkanı yoktur...

O vakit bizim istediğimiz seviyeye gelmemize yüzyıllar var.

Şöyle ki, benzer malzemelerle tarihte denenmiş olan vaziyete bakalım:

Ortak latince öğretim yapan Avrupa okulları, bin yıl boyunca yerinde saydı. Belki bu da böyle bir birikim oldu. Son demlerde Arapça medeniyet eserlerini Latince'ye çevirdiler. İşte sonra bi ara entellerin küçük gördükleri kendi dillerinde eğitime geçtiler (İngilizce gibi). Ve aydınlanma, sanayi devrimi vs.

Eğer bu doğal gelişimi izlersek, daha önümüzde epey yol var herhalde. Bu esperanta, ortak dil mantığı, cahil halktan tamamen kopuk entel elitçiliği filan, kendi insanlarına faydalı bir buluşları yok, karanlık ortaçağımızı yaşıyoruz.

tarihinde puppetularz tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...