cigi 0 Eylül 30, 2013 gönderildi Yazar Raporla Share Eylül 30, 2013 gönderildi direngezi, on 29 September 2013 - 10:22 AM, said: Levia arkadasinda videoyu izlemesini öneririm.Video'da her sey aciklanmis. Direngezi arkadasin sorusunu yanitlamaya calisayim...Kuranin oldukca fazla degistirilmis oldugu apacik ve 8. yüz yildan sonra sekillenmeye basliyor. Nur 31. ayette baslarin basörtü ile yakalara kadar örtünmesi ve ziynetlerin teshir edilmemesi var. Arabistan sicak bir ülke ve altin gibi takilari takma oldukca revacta dolayisi ile lahana gibi sarmalanip giyinme kültürü o zamanlarda yok fakat hirsizlik kol geziyor ve korumasiz kadinlarin ziynet esyalari yani takilari caliniyor hatta bunlari calanlar kadinlarin kollarini kulaklarini dahi kesiyorlarmis. Altin bileziklerin hepsine birden aninda kesik bir kolla sahip olabilmek zaman ve kacma acilarindan düsünülecek olursa en kolay yöntem. Mekke'ye gidenler Kabe'de hirsiziligin hala oldugunu ve yöre halkinin cogunlugunun ellerinin kollarinin kesik oldugunu söylemektedir. Bunlar hirsizlik yaparken yakalanip elleri kollari kesilenlerdir. Benim düsüncem, normal bir basörtüsü var ve takilarin ulu orta teshir edilmemeleri kuranda beliritilmekte. Anadolu kadini basörtüyü kullanmis ve hatta yemeniyi daha cok benimsemistir. Yemeniyi benimsemelerinin nedeni ise bagda bahcede calisirken rahat olduklarindan mutfakta ise saclarin dökülmesini önledigindendir. Türban, kara carsaf bu günkü hali ile kuranda yok...Kadini ezen köle sayan zihniyet daha sonradan hortlatmis. Anadolu'da ise hic yoktu...Erbakan ve tayfasi ortaya ciktiktan sonra türban ve kara carsaf kullanilmaya basladi. Türban ve kara carsaf kadinin köle oldugunu vurgulayan simgedir... Link to post Sitelerde Paylaş
direngezi 0 Eylül 30, 2013 gönderildi Raporla Share Eylül 30, 2013 gönderildi Özür dilerim bu iletiyi yeni gördüm daha önce faketmemisim....Videoyu tekrar izleyip yanit verecegim.Videolar ile oldukca fazla ugrastigimdan icindekilerini unutabiliyorum ki bu videoyu logosuz hazirlayabilmem icin saniye saniye ugrasmistim. Sayende bir kez daha izler bilgilerimi tazelerim... Bu arada masal kitaplarinin icindeki kahramanlarin yasadiklarina dair bir tane bulgu, belge yoktur tekrarlamakta fayda var diye düsünüyorum. Islami her kim arkasina alipta bir seyler karalarsa köseyi dönüp meshur olmaktadir ama islami arkalarina alan bu kisiler sahtekarlar ve sarlatanlardir. Sorun değil cigicim Evet din kullanılmaya açık bir kurum maalesef ama videodaki bazı iddialara göre Kurandaki ayetlerde geçen sözcüklerin birden fazla anlamı olabilir .Zaten bu biliniyordu ama videodaki araştırmacı da bunu onaylıyor.Bu durumda Kuran'da örtünmekle ilgili ayetleri özellikle yanlış anlıyor olabilirler giib geliyor bana Link to post Sitelerde Paylaş
Levia 0 Eylül 30, 2013 gönderildi Raporla Share Eylül 30, 2013 gönderildi Videoyu göruntuleyemedim. Bu konuda, yani Kuranin desifresinde ve anlasilmasi konudunda, erken islamdaki uygulamadan uzaklasigildigi noktasinda size bende katiliyorum. Kuran in resm yapisi, ve genel okunus biçimi orijinaline, arastirma ve bilimsel tetkilere binaen, orijinaline umumi bakimda uygundur. Ancak, zamanla, dil farklilasmasi, degisik kulturel adetler, örfler aynalasmasiyla, Kuranin desifresinde ve okunusunda orijinalinkinden uzaklasma oldugu konusunda bende, bir çok paleografta, filologlarda ciddi sekile suphelenmek durumundayiz. Bu nedenle, filolojik ve bilimsel arastirmalara devam edilmesi çok önemli, ve ilgi alanlarim arasinda. Sevgiler. Link to post Sitelerde Paylaş
gerçekçi53 0 Ekim 1, 2013 gönderildi Raporla Share Ekim 1, 2013 gönderildi (düzenlendi) Musa'nin tarihsel varligi konusunda bazi uzmanlar yasayabilmis oludugunu dusunmekteler, ancak tarihçilerin ezici çogunlugu yasamadigini dusunmektleler... Isa'ya gelince, onun yasadigi konusunda tarihçiiler arasinda ihtilaf yok : yasamistir. Ancak, elimizdeki veriler onun hakiki kimligiyle ilgili bir hayli farkli tezlerin yurutulmesine vesile olmustur. Muhammed'e gelince, zaten konuyu konustuk. Isa zamaninda, yahudilik yerlesik ve gunumuzdeki gibi yasanan dinin aynisiydi. Sadece gunumuzdekinden fazla bazi yahudi gruplari vardi : milliyetçi zelotlar, asiri hasidimler, esenyenler gibi firkalar mevcuttu... Gunumuzdeki yahudilerin hemen hepsi, Isa'nin munafik dedigi farizyenlerden olusuktur. @ Gerçekçi . Isa'nin o bag misalinde bagcinin oglu misali dogrudur, ancak bir mecazdir. Benzer sekilde, ogul kavrami, sembolik olarak yahudilikte ve Tanahta zaten vardir. Gerçek ogul kavrami siddetle yasaktir sadece. Yoksa tanri bagci degildir yahudilikte. Mecazdır tabiki. O örnek bile iyi okunduğunda İsanın yaşamadığı ve gerçekten kim olduğu ortaya çıkar.Örnekteki sopa yiyen tahsildarlar kim onu bulun bakalım?Ondan sonrada gelen oğulun kimliği?Bunların en güzel delili metinleri iyice okuyup düşünüp bu mecaziyeleri çözebilmektir Sayın Levia(Ha Tanrı orada bağın sahibidir.Bağcı değildir.) Vücut ikliminin sultanı sensin Efendim derdimin dermanı sensin:) Ekim 1, 2013 tarihinde gerçekçi53 tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
gerçekçi53 0 Ekim 1, 2013 gönderildi Raporla Share Ekim 1, 2013 gönderildi Musa yaşamamışsa hiç birisi yaşamamıştır.Musa İbrahimi gelenekte en büyük peygamberdir.Kuranda dahi en çok bahsedilen Musadır.Muhammed adı sanırım dört defa geçer.:)Hepsinde aynı metod kullanılmıştır. Suların üstünde yürüyen Ölüleri dirilten Cüzammlıları dokunmayla iyi eden bir insan düşünebiliyormusunuz? Hacı Bektaşı Veli,Seyit Ali Sultan bile aynıdır(Hep aynı metod) Yaşamamışlardır.Mefhumsal kişilerdir Link to post Sitelerde Paylaş
Levia 0 Ekim 1, 2013 gönderildi Raporla Share Ekim 1, 2013 gönderildi Konu dirsi... Isa döneminde thaumaturgy sikca uygulanmaktaydi... Bunda sasilacak bir sey yok. Incilde, Isa, cinnilerden cinleri kovunca, bunlarin sonra tekrar vucutlarina girislerinde yakinmaktadir. Hatta havarileri cin çikarmakla görevlendiriyor. O dönem ve çagda, topallik, körluk, dilsizlik cinnilerin etkisi olarak algilanmaktaydi. Isa bu kimseleri teklinle cin çikarma merasimiyle, yani thaumaturgy yöntemiyle "iyilestiriyordu". Ama, genellikle bu "iyillesenler" tekrar sakatlanmaktaydilar ? Bunlari, o dönemin anlamsalligiyla algilamali tabi ki. Bu, modern tipta telkin (sujestion) olarak bilinmekte. Kör gördugune inanir, sagir isittigine, topal bazen geçici olarak ayaga kalkar... Ama demis oldugum gibi, konu disi. Isa döneminde böyle telkinciler çok sayida varlardi... O dönemde, buna inanilir, ve telkin uygulanirdi bu tarihsel açidan Isa nin yasamamasini gerektirmez. Link to post Sitelerde Paylaş
gerçekçi53 0 Ekim 1, 2013 gönderildi Raporla Share Ekim 1, 2013 gönderildi Konu dirsi... Isa döneminde thaumaturgy sikca uygulanmaktaydi... Bunda sasilacak bir sey yok. Incilde, Isa, cinnilerden cinleri kovunca, bunlarin sonra tekrar vucutlarina girislerinde yakinmaktadir. Hatta havarileri cin çikarmakla görevlendiriyor. O dönem ve çagda, topallik, körluk, dilsizlik cinnilerin etkisi olarak algilanmaktaydi. Isa bu kimseleri teklinle cin çikarma merasimiyle, yani thaumaturgy yöntemiyle "iyilestiriyordu". Ama, genellikle bu "iyillesenler" tekrar sakatlanmaktaydilar ? Bunlari, o dönemin anlamsalligiyla algilamali tabi ki. Bu, modern tipta telkin (sujestion) olarak bilinmekte. Kör gördugune inanir, sagir isittigine, topal bazen geçici olarak ayaga kalkar... Ama demis oldugum gibi, konu disi. Isa döneminde böyle telkinciler çok sayida varlardi... O dönemde, buna inanilir, ve telkin uygulanirdi bu tarihsel açidan Isa nin yasamamasini gerektirmez. Konuşuyor cinlerle,Keza Muhammedde konu dışı olamaz.Cinlerle konuşan suda yürüyen Cüzzamı dokunmayla geçiren,Kanı suyla karışıp o su içilince cüzzam hastalığını yok eden ,Şeytanla konuşan bir olağanüstü insan var karşımızda burada isim hiç önemli değil Sayın Levia Bağ sahibinin kiracısından istediği kira Beşerin nefsinden istediğidir.Oda yapmak istediği bir müşkülde beraberliktir.Tahsildarda işte o yapılmak istenilen işinizdir.Tahsildarın dövülmesi ise Nefsin beşere uyum sağlamaması yani yapılmak istenilen işlerdeki özgüvensizlikten kaynaklanan başarısızlıklardır.Gönderilen oğul ise Karşılıksız sevgi yani aşktır.Hayat o kadar tuhaftırki başarısızlıklar insanı yaşama karşı soğutacağına tam tersine yaşama karşı aşkla bağlatır.İsa aşkın ta kendidir.Ve aşk kadimden beri İnsanda varolan bir manevi realitedir.(Yenilen pehlivanlar güreşe doymazlar)Ama O aşkı yaratanda benim! O zaman benim aşkım benim nefsime gönderdiğim bir resulmu yoksa benim oğlummu? İkiside doğrudur. Bu arada Sofilerin Allahı olmaz Sayın Levia.Sofiyi tanımadanda İlahi tarihi kavrayamazsınız. Link to post Sitelerde Paylaş
e-teist 0 Ekim 4, 2013 gönderildi Raporla Share Ekim 4, 2013 gönderildi Önce iyi dileklerimle diyerek bir soru sorayım dostlar; bu tarihsel konularda fazla bilgim yok, ancak kafama takılan bir konu var, bilim insanları bir belgenin tarihini hesaplarken miladi takvimle yaşını hesaplamıyor mu? Örneğin x belgesi 634 yılında yazılmış. Ancak islami tüm kaynaklar yazıları hicr takvim kullanır. Bir belgede 632 muhammedin ölümü ay takvimiyle yazılı örneğin, bunun yazım tarihi karbon testinde 634 çıkıyorsa 2 sene sonra yazılmış demek değildir. 10x634= 6340 gün fark var demektir. Yani 20 sene sonra hicri takvime göre demektir. Bu bilgi kaynaklarca doğru işlenmiyorsa zaten sene arttıkça fark arttığı gözden kaçar ve yakın tarih yanılgıları oluşmaz mı? Keza islami kaynaklarla diğer kaynaklardan elde edilen bilgilerdede benzer sorun mevcut olmuyor mu? Emevi sikkesi hicri 700 de basılı, bizans sikkesi miladi 700, fark 7000 gündür. 22 sene kadar bir fark az mıdır? Yoksa bunlar hesaplanıyor öyle bir yanılgı yok mu? Sevgi saygımla... Link to post Sitelerde Paylaş
Levia 0 Ekim 4, 2013 gönderildi Raporla Share Ekim 4, 2013 gönderildi Sevgili e-teist. Bu konuda, tarihçiler iki ayri takvim kullaniyorlar, ve birisi kameri, digeri miladi gunes takvimi. yani, uzmanlar örnegin Muhammed 622 de Yesribe hicret etmis derken, zaten bunu hicri takvimde geriye giderek, sonrada bu mutlak tarihi, miladi takvimle tespit ederek yapiyorlar. Bunca uzman, tarihçi, arkeologun, bu kadar aptalca bir hata edebileceklerini sen nasil dusunebildin ? http://www.aly-abbara.com/utilitaires/calendrier/calendrier_hijir.html Ustteki linkde, bu takvimler arasi tarih çevirme programi var. Kendin test edebilirsin, m.622 hangi hicri seneye tekabul ediyor mesela... C|] Link to post Sitelerde Paylaş
Levia 0 Ekim 4, 2013 gönderildi Raporla Share Ekim 4, 2013 gönderildi Hatta, is daha da karmasik... Bir yazinin, hangi dönemde ve nerede yazildigi tespit edilir. Sonra, o zaman ve mekanda kullanilan takvime göre eserin tarihi belirlenir. Mesela, vaftizci Teofan grekçe, Presbit Tomas aramice, indiction uzere tarih veriyorlar. Bu romadan beri, 15'er sene tekrarlarina göre verilmektedir... Justiniyen takvimden gregoriyen takvime çevime, maya takviminden miladi takvime çevirme, ..., bu gibi çevirmeler uzmanlarca çok siki bir biçimde, titizlikle uygulanmaktadir. Yani, bu konuda rahat olabilirsin sevgili e-teist. Link to post Sitelerde Paylaş
e-teist 0 Ekim 4, 2013 gönderildi Raporla Share Ekim 4, 2013 gönderildi Dostum Levia bilgi için teşekkürler, ben nasıl düşünebildim? Basit, o kadar aptalcaki kanıt saydıkları gerekçeler, sizin yazdıklarınızdada genel tanımlama kesinlikten ziyade şu tarihçi şu bilgiye belgeye dayanarak şuna inanmakta(inanmak?) demektesiniz. Özrümü kabul edin biri inanıyor diyerek tarih doğru denilmez, kabul edilmez. Ben o kişinin zekasından şüphe ederim. Özellikle birinin öyle olduğuna inanmasını kesinlik gibi ileri süreninde iyi niyetinden şüphe ederim. Tarih bilimsel metodlarla yapılır, kişisel inançlarla ,tarihçinin bence böyle demesiyle(yorumuyla) tarih değil taraflı bakış ve dürüst olmama devreye girer. Aptallık budur. Bu aptallığı yapıyorsanız tarihçi olarak sizin amacınızdanda şüphe ederim, belge bilgi diye sunduğunuz kanıtlarında doğru sunulup sunulmadığındanda. Anladınız mı? Birileri yorumsal ve kişisel inancıyla tarih yazmaya kalkıyorsa inançla tarih olur mu, bu kadar aptaldan ne beklenmezki derim? Bilgim yok, biraz metod ve etik bilirim. Her türlü soruyu sormadan basitinden en karmaşığına tarihsel konularda kişilerin uzlaşmadığı konularda ahkam kesmem. Ahkamıda nedense farkedince haz edemiyorum. Belkide aptallığı sorgulamadan tarih yazmaya kalkmak en büyük aptallıktır. Kesin kanıtın zor olduğu olay ve zamanlar için ortak görüş ve olası en büyük ihtimaldir tarih. Ne zamana kadar? Şanslıysak sağlam belge bilgiye ulaşana kadar. Bu konuda gördüğüm belge ve bilgiler fazlasıyla muallak ve kişisel kanaate dayalı zorlama tarih yazmaya yönelik. Neyse aptallık yapıp yapmadıklarını hala anlamadım? Sadece uzman arkeologlar vede tüm uzman tarihçiler hangi yöntemi kullanır onu öğrendim. Onların aptal olup olmadıklarının sorumla ilgiside senin taktirin. Ben gayet basit sordum, ancak onları yüceltmek işim değil. Heleki tarhçileri asla.Bu konuda sayılı insana güven duymaktayım, oda yorumsuz bilgiyi sunanlar. Yorum insanları kendi inandığına kanalize etme yöntemidir tarihçi için. Ve bu çoğu zaman zaruri ve en yanlış yöntemdir. Yorumsuz tarih zor, mümkün olduğunca asgari yorum ise en dürüst tarihçilik demektir. Tekrar teşekkürler, bilmemem benim eksiğim, gerisi zan. Sevgi saygımla... Link to post Sitelerde Paylaş
Levia 0 Ekim 4, 2013 gönderildi Raporla Share Ekim 4, 2013 gönderildi (düzenlendi) Kiymetli e-teis, inanmak terimi yanlis. Kanaat ve tez terimleri daha isabetli... Seninle bu konuda çok önemli bir noktayi hatirlatmak isterim. Belki biliyorsundur, ama tekrarda fayda var. Bilimsel olarak, dogru kavrami Karl Popper tarafindan, bence çok ince bir biçimde yanlışlanabilirlik ilkesi ile hakiki manada bilimsellestirilmistir. Yanlışlanabilirlik ilkesi, bir tez veya iddianin, kademe kademe, tespit ve degerlendirmeler zincirliyle herkesin kendisinden bunun her noktasini elestirebilecegi biçimde sunulmasi metodolojisidir. Eger, bu iddia veya tez her hangi bir noktasinda kontrol veya test edilemez ise bu iddia bilimsel degildir... Her hangi bir kademedeki bir argumanin yanlışlanmasi durumunda, tez terk edilir ve hatali kabul edilir : yanlışlanamis bulunur. Ideolojik dogruysa, dogma ve mutlak dogrudur. Yani, onu pesinden ve sartsiz bastan kabul edersin, ve suphe etmezsin. Bu dogru dogmatik dogru, diger dogru ise yanlışlanabilir bilimsel dogru. Birisi pesinen kabul edilir, digeri reddedilip eksigi tespit edilirse duser. Sevgiler. Ekim 4, 2013 tarihinde Levia tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
e-teist 0 Ekim 4, 2013 gönderildi Raporla Share Ekim 4, 2013 gönderildi (düzenlendi) Sevgili Levia , bilimsel yöntemler disiplinin elindeki materyalle şekillenir, ortak etik kuralları olduğu sürece bilgiden korkulmaz, çünkü test edilme, doğrulanıp yanlışlanma şansına sahiptir. Tarih bir çok değişik bilimsel daldan faydalanılan bir disiplin, ancak en çok yoruma muhtaç ve yanılgıya müsait disiplin. Tümüyle elindeki kaynağın sunduğu bilginin doğruluğuna güvenmek ve yorumlamak üzerinedir. Test edilemez, yanlışlanamaz, doğrulanamaz verilerle çok sık karşılaşılır ve sorun yaratır. Örnekleyeyim, muhammed dönemi denilen dönemden öncesine ait dahi kuran parçaları bulunabilir gün gelir, bu tek başına tarihi silbaştan yapmaya yeter.Ancak sözel aktarımı bol bir devirde muhammed adlı bir kişi ya 600 lü yıllarda değilde bir yüzyıl önce yaşamışsa ve kitabı kullanana değil, hiç bilinmeyen biriyse, yazarıysa gerçek muhammed, bulunan kodeksler neyi anlatacak ve neyi doğrulayıp yanlışlayabiliriz? O güne kadar mantıklı açıklama bulamadağımız kaynak ve belgelere kişisel yorumlar katma zorunluluğu var.Buda en berbat durum tarih için. Muhammed öldüğünde veya zamanında yazılı kuran var mıydı? Gelişmiş bir dil ve yazım ile olmasada parçalar halinde olduğu hadislerde de mevcut.İki farklı kuran rivayetide mevcut(farklı zamanlarda yazılmış) Hafsa ve Osman. Hafsa kuranı ve orjinal parçaların yakıldığı rivayetide var.Olasıdırki birileri elindekileri saklamış olabilir. Bu elbette bulunan kodekslerin 630 yıllara tekabülünü yaşça açıklar. Yani orjinaller yokedilememiş, öyle bir yokediş denenmiş denilebilir. Neyse kısacası bunun benim için yada herkes için önemi tarihsel bilgilerimizin yeniden dizaynı demektir. Ötesini gerçekten abartılı zorlayıcı yorum içermeyen, kanıta bilgiye dayalı derli toplu bir noktaya geldiğinde bu araştırmalar görmek ve anlamak durumundayım. O yüzden çok bilgim yok, yöntemden yoldan anlamam, tarih konusunda kuşkucu bir kişiyim. önkabullerim tarihi bağlamasada beni bağlıyor, yani önemli konularda dikkatli, iddiaları daha net kanıtlarla destekli kabul etmek gerekir derim. Sevgi saygımla... Ekim 4, 2013 tarihinde e-teist tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
Levia 0 Ekim 5, 2013 gönderildi Raporla Share Ekim 5, 2013 gönderildi Sevgili Levia , bilimsel yöntemler disiplinin elindeki materyalle şekillenir, ortak etik kuralları olduğu sürece bilgiden korkulmaz, çünkü test edilme, doğrulanıp yanlışlanma şansına sahiptir. Tarih bir çok değişik bilimsel daldan faydalanılan bir disiplin, ancak en çok yoruma muhtaç ve yanılgıya müsait disiplin. Tümüyle elindeki kaynağın sunduğu bilginin doğruluğuna güvenmek ve yorumlamak üzerinedir. Test edilemez, yanlışlanamaz, doğrulanamaz verilerle çok sık karşılaşılır ve sorun yaratır.Kaynaktaki bilgiler ve veriler, genis çok disiplinli metodolojisiyle degerlendirilir. Bu fizk dalinda dahi böyledir. Sen yorumlanmadan elde edilen bir kanaat biliyorsan bizide bununla tanistir. Her, ama her tez, bir derece tahmini bilgiler veya yorumlar içerir. Dedigim gibi, bunun yanlisabilirlik ilkesine göre kurumlanmasi esastir bilimde.Örnekleyeyim, muhammed dönemi denilen dönemden öncesine ait dahi kuran parçaları bulunabilir gün gelir, bu tek başına tarihi silbaştan yapmaya yeter.Bununla sen tam olarak, bu söylemis oldugumun bilimsel bir yorum veya degerlendirme oldugunu kanitlamaktasin... Evet, Muhammed'den önce arapça Kuran bulunsa, bu kesin olarak Kur'anin Muhammed'e ait olmadiginin bilimsel ispati olur. Oysa, paleografi, radyokarbon ve senkrotronik tetkikler aksini, yani Kur'anin tam olarak Osman döneminde tertiplendigini dogrulamakta.Ancak sözel aktarımı bol bir devirde muhammed adlı bir kişi ya 600 lü yıllarda değilde bir yüzyıl önce yaşamışsa ve kitabı kullanana değil, hiç bilinmeyen biriyse, yazarıysa gerçek muhammed, bulunan kodeksler neyi anlatacak ve neyi doğrulayıp yanlışlayabiliriz?Buda, yine tarih ve kronolojik olarak dogrulanmayip, bilimsel açidan Kur'anin tamda islami kaynaklarda nakledilegelen hicri birinci asrin ilk yarisinda, tam arap istilalari sirasinda ve arapça saptanmasindan bunlarin tarihsel olarak yanlislanabilir bilimsel tarihsel gerçekler oldugunun ayri bir kanitidir. O güne kadar mantıklı açıklama bulamadağımız kaynak ve belgelere kişisel yorumlar katma zorunluluğu var.Buda en berbat durum tarih için. Muhammed öldüğünde veya zamanında yazılı kuran var mıydı? Gelişmiş bir dil ve yazım ile olmasada parçalar halinde olduğu hadislerde de mevcut.İki farklı kuran rivayetide mevcut(farklı zamanlarda yazılmış) Hafsa ve Osman. Hafsa kuranı ve orjinal parçaların yakıldığı rivayetide var.Olasıdırki birileri elindekileri saklamış olabilir. Bu elbette bulunan kodekslerin 630 yıllara tekabülünü yaşça açıklar. Yani orjinaller yokedilememiş, öyle bir yokediş denenmiş denilebilir. Evet, zaten yukarda bir çok bilimsel kaynakçalar verdim : Kur'an Muhammed vefat edince, belki bazi parsömenler sagliginda yazilmis oldugunu kaynaklariyla beraber yukarida paylastim. Link to post Sitelerde Paylaş
cigi 0 Ekim 6, 2013 gönderildi Yazar Raporla Share Ekim 6, 2013 gönderildi Evet, zaten yukarda bir çok bilimsel kaynakçalar verdim : Kur'an Muhammed vefat edince, belki bazi parsömenler sagliginda yazilmis oldugunu kaynaklariyla beraber yukarida paylastim. Hatanin yanilmanin kaynagi bold olan düsüncedir... Hangi muhammed? Buyursun bir tarihci belgelerle bulgularla kuranin muhammedinin yasadigini kanitlasinda görelim. Binlerce kez söyleniyor ama hala ayni minvalde ddüsünceler üretilmekte... Sevgili e-teist dogru mantikla düsünceler yazmis. Tekrar edelim.... Tarih arkeoloji ile birlikte çalışır bulunan belgeler ışığında negatif/pozitif yorumlar katılmadan yazılır. Tarih icin olmazsa olmaz olan budur.! Devlet eli ile veya baska güclerin para verip insanlari manipüle etmek amaci ile yazdirilan tarihide tarihcileri de biliyoruz. Kuranin muhammedinin su ictigi bir tane tası olmaz mi?Ne idigi belirsiz siselerin iclerinde olan "KIL"lara salya sümük sarilanlar adam gercekten yasamis olsa idi kimbilir nelere yaparlardi... Veya seyhinin ayaklarini yalayabilen zihniyet... Bir tane çakı, tablet, tas, kemer, kılıç, sadak, oklar olmaz mi? Yok iste..!!! Ayni zihniyet Osmanli hanedanini da masallarla anlata anlata millet "ejcadimiz" saniyor. Bilmiyorlar ki Osmanli "Türk" kelimesini hakaret olarak olarak kullanip sarayin bahcesinden dahi iceri almiyordu. Anadolu insanlarini kitir kitir kesip savaslara süren vergilerle inleten hanedanin yaptiklari sadece camiler, saraylar ve köskler.Üc bes tane de köprü...Her sey ortada gözle görünüyor. Eski Anadolu uygarliklarinin yaptiklari da... Buyursunlar karsilastirsinlar. Allahin aslani Ali... Heee nerde bu aslanin kuyrugu, yelesi, tasmasi, penceleri, tirnaklari? Oku masallarin, abuk subuk sacmaliklarin yazildiklari kagitlari ondan sonra döktür gitsin oluver bir tarihci..."Muhammed vefat ettiginde veya dogdugunda" diyen bir tarihci tarihci degil soytaridir. Link to post Sitelerde Paylaş
Levia 0 Ekim 6, 2013 gönderildi Raporla Share Ekim 6, 2013 gönderildi (düzenlendi) Muhammed'e atfedilen mukades emanetler var. Sandal, kiliç, hirka... Kap. Ve sakal-i Serif. Muslumanlar, bu esyalara hurmeten, laboratuvar ortaminda incelenmelerine temkinli yaklasiyorlar. Muslumanlarin kaynak kitaplarında bu konu yer almaktadır : * Ibn Şîrîn şöyle demiştir: Abîde’ye şöyle dedim : “ Elimizde Hazreti Peygamber’in saç ve sakal telleri var. Biz Enes (veya Enes’in ailesi) aracılığı ile bunu elde ettik Abide şöyle dedi : “ Benim elimde O’ndan şefe bir kılın bulunması benim için dünyadan ve dünyadakilerden daha sevimlidir. (Buharice Abdest bölümünde) * “ Enes’in bildirdiğine göre Resûlullah başını tıraş ettirince onun saçının kıllarından alan ilk kişi Ebû Talha oldu. ” Ustteki fotografta, sakal-i Serif tel örnegi. Ben, Turkiye Diyanet Vakfina ricada bulunup, bu tel örneklerini bilimsel tahkik için emanet emeleri için israr ettim. Anack sorumlular bunun musluman aleminde ayaklanmaya neden olabilecegi endisesiyle kabul etmiyorlar. Bu emanetlere olan hurmetleri buna engel teskil ediyor. Oysa, bu tellerin C14 uzerinden zamansal saptanmasi, DNA uzerinden Muhammed'in Kohan larla genetik yakinligi, ve zehirlenmeyle ölduruldugu iddialari konusunda bilimsel tespitlerde bulunabilinirdi. Benim bunlarin bazisinin Muhammed'e ait oldugu konusunda ciddi kanaatim var. Ancak, test yapilmadan son söz söylenemez. Yukarda, Muhammed'in zamanina ait Kuran fragmanlarinin radyokarbon testiyle saptandigini, bir çok epigraf, grafiti, yahudi ve hiristiyan kaynaklarda isminin arap istilasiyla birlikte belirdigini bol bol gösterip kaynakçalar verdim... Kaldi ki, tarihi sahsiyetlerin varligi için sahsi esya sarti kossan, dedeyin uzaydan indigine inanman gerekir, tarihde çok az insanin yasadigina inanman gerekirdi. Bu yaklasim, tarih bilincindeki yanlisin belgesidir. Ekim 6, 2013 tarihinde Levia tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
cigi 0 Ekim 6, 2013 gönderildi Yazar Raporla Share Ekim 6, 2013 gönderildi Teste tabi tutulmayan esyalarin bilimsel acidan hic bir degerleri yoktur ve o gözle bakilamaz. "Müslüman dünyasinin ayaklanmasini" sacma ve basit bir düsünce olarak görmekteyim eger dogru cikarsa aksine tescilli bir peygamberlerinin olduklarini bilecekler ve islama katkisi olacaktir diye düsünüyorum. Eger hepsinin yalan sahte olduklari cikarsa iste o zaman kizilca kiyamet kopacak tabi en basta diyanetin basindakiler ilahiyatcilar cakma tarihciler vs. koskoca bir endüstri cökecek. Gercek olan budur... Islam endüstrisinden beslenenlerin hepsi de onlarin sahte olduklarini kuranin yüzlerce cahil cühela cinsel sapik ama zenginler tarafindan yazdirildigini cok iyi biliyorlar. Hemde her ateistten cok daha iyi sekilde. Uyusturucu tacirlerinin bile yiginla rizikolari vardir ama masallari anlatip köse dönenlerin gecimlerini saglayanlarin hic bir rizikolari yok. Sermaye tükenmiyor aksine durmadan artiyor hemde bedava. Resmen orta oyunu oynanilmakta ama maalesef dünyanin ekonomisi enerji ve onemli cografyalar üzerine döndügünden islam ayakta tutulmaktadir. Vatikan bile su anda islam sayesinde varligini korumaktadir ve el altindan islam finansörlügü yapmaktadir. Ne canli hayatta nede sanalda hic bir zaman muhammed ile ugrasmamisimdir ve ugrasmam. Cünkü islama prim yaptirmaktan baska bir ise yaramiyor.Dolayisi ile elestiriler eglenceler kuran ayetleri ve allah odakli olmustur. Sanala yazdiklarimin daha agirlarini canli hayatta konustugumda bir sorun olmuyor fakat muhammed hakkinda ufacik bir elestiriye dahi tahammül edlimemekte ve bütün kapilar diyaloglar tikaniyor. Dolayisi ile islama ayar verenler belli araliklarda muhammed ile ilgili bir seyler bulup cikartirlar ve yobazizim citasini tekrar düstügü yere getirirler. Yani sucun en büyügü ipleri ellerinde tutanlardir yoksa onlar bir istesinler islamin cöküp yok olusu 48 saatte gerceklesir... Neden? Bastan sona islamin (digerlerinin de) herseyi masal oldugundan. Link to post Sitelerde Paylaş
Levia 0 Ekim 6, 2013 gönderildi Raporla Share Ekim 6, 2013 gönderildi Oysa bilimsel olarak incelenmeden, ne bu eserlerin gerçek ne de sahte oldugu yönunde bilimsel iddia ileri surulemez. Zaten bunlarin hepsi sahte bile çiksa, bu hiç bir sey degistirmez. Muhammed'in ve Kuranin arap istilasiyla birlikte ortaya çikisi, Presbit Tomas, Sana'a elyazmalari, Doctrina Jacobi, bir çok epigraf, grafiti ce artefaktlar, Muhammedin tarihsel olarak gerçekliliginin su göturmez verilerini olusturmakta. Bunu inkar etmekte herkes elbette serbest, ancak bu inkar hakikati degistirmez. Bu artefaktlar ortada ve herkes her an görup kontrol edebilir. Ancak, Muhammed'in peygamberlik iddiasi, Kuranin resm yapisi ve bazi kronolojik detaylariyla hayatindan tespit edilebilen noktalarin disinda, bir çok efsane, abartili ifade ve inançlar elbette var... Muhammed'in tarihsel olarak yasamis olmasi kesin, tarihçinin görevi bu gerçek sahsiyeti bilimsel olarak ve tarafsizca incelemek. Inanç dunyasinda ise insan ister efsanelerede inanir, isterse bu apaçik belgeleri görmezlikten gelir... Link to post Sitelerde Paylaş
Mikelanjo 0 Ekim 6, 2013 gönderildi Raporla Share Ekim 6, 2013 gönderildi Kuranı kerim değiştirilmemiştir. bu kitabı HZ Muhammet sav DÖNEMİNDE BİR SÜRÜ İNSANA ezberletmesi. bile büyük bir zeka örneğidir. dünyadaki bütün kitaplar yok olsa bile hafızların ezberindeki kuran baki kalacaktır değişmeden yeniden yazılabilir. Link to post Sitelerde Paylaş
Levia 0 Ekim 6, 2013 gönderildi Raporla Share Ekim 6, 2013 gönderildi Ezberin de uzun sure zarfinda sinirlari var. Kuranin resmi, ilk nushalarinkiyle, çok ufak dil farklari disinda sabittir. Ancak, vokalize sekli uzerinde 30.000 variyasiyon biliniyor. Bu "okumalar" (arapça kiraat) sadece, ilk el yazmalarin resmine göre elenebiliyorlar. Ancak, kesin olarak bu okumalarin orijinal versiyona uyumluk derecesi konusunda kesin bir sey ifade etmek, bilimsel açidan imkansiz. Ancak, Michel Cuypers, sureler içinde (ilk tefsir ve mevcut islami eserlerde bilinmeyen ve hiç bir islami kaynakta bilinmeyen), antik çag ile orta çagin basina ait sami belagat incelenmesi sonucu, elimizdeki Kuranin okunus biçiminden çikan manalarin, sureler içinde derin ve iç-içe simetriler uzere tertp olduklarini saptamistir. Bu, resm uzerinde yakistirma ve zorlamayla gerçeklesmedigi kesin olan simetriler, Kuranin umumi olarak, orijinaline uyum içinde oldugu, ve bu simetri ve tertibin ilk Kurandan beri var oldugunu belgelemektedir. Ancak, bazi pasaj ve terimler uzerinde, tefsir kitaplarinda sayfalarca tereddut ve ihtilaflar, Kuranin bazi ayetlerinin asil sekilden uzaklasmis olabilecegi kanaatinin, uzmanlarda belirmesine neden olmustur. Bu karanlik pasajlar uzerine uzmanlar hala filolojik ve bilimsel arastirmalarina titizlikle devam etmektedirler. Luxenberg bu pasajlarin, unutulan, Muhammed dönemine ait ayinsel arami-arapça karisimi gramer ve terimlerin zamanla unutulmus olmasi, ve gramer kurallarinin standartlasmasiyla, unutudugunu ifade etmektedir. Ve bu karanlik ayetlerin aramice okunmasiyla, çok açik biçimde anlasilir olduklarini savunmustur. Kropp, 2005'te, bu karanlik pasajlarin biçimlenme noktalarinda ve harekelendirilmede sistematik degisiklikler deneyerek, arapça manalar bulunabilecegi tezini savunmustur. Ve arastirmalar devam etmekte. Link to post Sitelerde Paylaş
Recommended Posts