Jump to content

DNA veya RNA İLK NASIL OLUŞTU


Recommended Posts

anibal yazdı:

>>> İnsanoğlunun hiç bir canlıdan faydalanmadan bir canlı meydana getirmesidir...

 

Sana bir robot gösterelim, beğenmedin mi?

Canlı nedir sorusu iyi bir sorudur, işte asıl cevapta bunda gizlidir..

Söylediğin şey bugün için bile mümkün. Ki yapılmadığını sananlar gaflet uykusunda olanlardır. Yerin 7 kat altındaki lab.larda bu işler 80'lerde dahi yapılan işlerdi.

Ama bu işte önemli olan paradır. Bu, bilim değil, teknoloji sahasına giren bir husustur. Adına da nanoteknoloji denir. Bütün mesele, bahsettiğin şekilde canlı üretmek için çok para gerekmesidir. Ve böyle üretilmiş canlılar da mevcut, ama parayı verene... O kadar parayı kim verebilir? Elbette ki askerler..

 

Canlı bir yapay hücre ne işe yarar? Pek çok işe yarayabilir. Mesela çöpleri petrole çevirtebilirsiniz. Ama bunu yapmak için var olan canlıları kullanarak çok çok daha ucuz yollar bulabilirsiniz. Nominal fiyatın binde biri gibi çok ucuz rakamlardan bahsediyoruz. Öyleyken, bugün canlı kullanıp canlı üretmek bile son derece pahalıdır ki, petrol üreterek maliyetini karşılayamazsınız. Kaldı ki, en az bin misli fiyata tamamen cansızdan yapma bir canlı yapmanın maliyetini siz bir düşünün.. Ama, bugün insülin gibi pek çok ilaç, lab.ta üretilimşi bakteriler tarafından üretilirler. En iyi örneği, neupogen'dir. Bu ilaç E.Coli bakterisinden geliştirilen bir bakteri tarafından üretilir. Fiyatı ise, bakanlığın ödeme yapmam demesini gerektirecek kadar yüksektir. O kadar ki, altından binlerce kat daha pahalı. 2.5 miligramı, bir milyar YTL'nin üzerinde..

 

Artık ötesini sen hesap et. Seri üretimde bile, basit bir enzimi, hormonu vs. üretmek, trilyonlara çıkarken, baştan sona bir canlıyı üretmek kaça çıkar?

İşte bu husustaki mesele bundan ibaret. Para, para, para.. Eğer yeterince paran varsa, bu ehven bir iştir. Savunma sanayi, böyle şeyler yapalı çok oluyor. Onlara canlı değil, canlı öldüren şey lazım. Ve bugünün biyolojik silahları, yapay canlılardan geliştiriliyor. Bunları da, sadece adam öldürme amaçlı gibi düşünmeyin. Bunlar, aynı zamanda, düşmanın biyolojik silahlarını etkisizleştirmek içinde düşünülen canlılar.

 

Bu nasıl bir zevzekliktir yaa...

Bilim cansızdan canlı yapmışta bitek sayın @anibal beyin haberi var... Yuh artık! Bu kadar da sallanmaz...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 146
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

konuya biraz balıklama daldım kusura bakmayın sizinle bir şeyi paylaşmak istedim bilim ve teknik dergisinin 2007 ekim sayısı( susuz yaşam) ile bu ayki sayısına( yabancılar aramızda mı makalesine ) bakmanızı öneririm bu konuyla alakalı makaleler var mesale suya ihtiyaç duymayan dna larında ve vucutlarında karbon yerine silikon kullanan fosfat yerine arsenik kullanan canlılar henüz kanıtlanmasada böyle canlıların var olabileceği söyleniyor çünkü diğer elementlerde aynı işlevleri görebiliyormuş birde bu ayki sayıda yaşamın dünyada bir kerden fazla ve bağımsız şekilde ortaya çıkabileceği bizimde bu fark etmemiş olabileceğimizi yazmışlar bunun içinde araştırma yapılıyormuş yani yaşam çok farlıklı yapılarda karşımıza çıkabilir bence bu soruların çözümü sadece zaman meselesi ileride belki silikon tabanlı bir canlı yaparlar anibalında dediği gibi para ve zaman bir araya gelirse bu işde çözülür

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yaşamın birden fazla başlangıcı olabilir. Ama o başlangıçlar bir zaman sonra birleşmiş olmalıdırlar.

Bu konuda Freeman Dyson'un ilginç bir hipotezi vardır.

Freeman Dyson’ın en azından ismini duymuşsunuzdur... Ünlü bir fizikçidir. İsteyen kendisine ait sayfayı ziyaret edebilir.

http://www.sns.ias.edu/~dyson/

 

1985 yılında Cambridge Trinity College da Tarner Lecturer olarak konuşma yapmış ve onu kitap haline getirerek bastırmıştır. Kitabın ismi ORIGINS OF LIFE dır.. Oldukça akıcı bir dille yazılmış küçük bir kitaptır. Dikkat ederseniz, kitabın adı ORIGIN OF LIFE değildir. ORIGINS OF LIFE dır.. Yani kökeni değil, kökenleridir.

 

Bu bence doğru bir yaklaşımdır. Yaşam tek bir şey değildir. Ve birden fazla öğesi olduğu için birden fazla keşfedilmiş olabilir. Freeman Dyson yaşamın çifte orijini olduğuna inanmaktadır. Yaşamın kökeninin tek olduğunu savunan görüşe göre hem amino asitler, hem de nükleotidler, daha önce doğal yasalara uyarak sentez edilmek zorundadırlar. Yaşamın çifte kökenli olduğu kuramına göre ise, amino asitler pre-biyotik dönemde sentez edilmekte ve nükleotidler daha sonra protein metabolizmasının yan ürünü olarak ortaya çıkmaktadırlar. Yaşamın tek kökenli başlangıcını elbette tümüyle reddetmek mümkün değilse de, çifte kökenli başlangıç daha kabul edilebilir bir kuram gibi durmaktadır.

 

Canlılarla ilgili iki niteliğe değinmek istiyorum. Onlar metabolizma ve çoğalmadır.

Yani canlı varlık ki hücredir, dışardan aldığı bazı biyolojik molekülleri kendisinde mevcut moleküllerle yer değiştirecek, artık gereksinim duymadığı yeterince biyolojik olmayan molekülleri atık olarak dışarı atacaktır. Buna biz metabolizma diyoruz.

Metabolizma canlıda mevcut bütün atom ve moleküllerinin dışardan gelecek atom ve moleküllerle sürekli olarak yer değiştirmesi demektir. Bu sayede dışardan hücreye giren biyolojik enerji başka bir biyolojik enerjiye çevrilmekte ve artık işe yaramayan atom ve moleküller biyolojik nitelikleri azalan atıklar şeklinde hücreyi terketmektedirler.

 

Hücre birinci termodinamik yasaya uymaktadır.

 

Hücrenin kendi içinde enerji üretmesi mümkün değildir. Enerji dışardan gelmelidir. Fotosentez yapan bitkiler için bu enerji güneş ışınları olabilir. Canlıların en önemli özelliklerinden birisi metabolizmadır.

Çoğalmaya gelince durum biraz karışıyor. İngilizcede çoğalma anlamına gelen iki ayrı kelime var. Onlar türkçede çoğalma şeklinde eşanlamlı olarak kullanılıyor ama, aynı anlama gelmiyorlar.

İlki replication.... Hücre bölünmesi, çoğalması anlamlarına gelebildiği gibi, katlamak, kopya etmek anlamına da geliyor.

 

Diğeri reproduction... Doğurmak, yavrulamak, çoğalmak, üremek anlamlarına geliyor.

Freeman Dyson bu iki terim arasında kesin bir ayrım yapmayı yeğliyor. Dyson’a göre reproduction bir hücrenin iki hücre olarak çoğalması.. Replication ise bir molekülün kimyasal bir süreçle kendisinin aynısını yapması.

Hücrelerin kabaca birbirlerinin çok benzeri iki hücreye bölünmesine reproduction diyor Dyson. Burada hücreler birbirlerinin aynısı değil. Benzeri.

Replication’da ise birbirinin aynı iki molekül ortaya çıkıyor. Bir hücre çok sayıda moleküllerden oluştuğu için, birbirinin tam benzeri iki hücreye bölünmesi olanaksız ve zaten gereksiz. Ama molekülün çoğalması kesin olmak zorunda. Çünkü o zaman aynı molekül çoğalmış olmuyor.

Dyson ilk canlı hücrenin replication değil, reproduction yaptığını ileri sürüyor. Yani hücre iki kabaca benzeyen hücreye bölünüyor.

 

Hücrenin ikiye bölünmesi (repruduction) ancak moleküllerin çoğalması (replication) ile mümkün... Tabii moleküllerin her iki hücre içindeki dağılımı farklı olacağı için reproduction her bakımdan eşit bir çoğalma değil. Ancak moleküllerin çoğalması herzaman hücrenin bölünmesi demek de değil. Bu günümüzde bile böyle.. Hücre bölünmeden de moleküller çoğalabilir.

 

Şimdi sıra replication ile metabolizma arasındaki ilişkiyi tartışmaya geldi. Bu ikisi arasındaki ilişkinin doğası nedir?

Bu ilişkiyi ilk defa 1948 yılında bir matematikçi olan Von Neumann ortaya koymuştur. Von Neumann işlevi olan canlı bir organizma ile, işlevi olan mekanik bir automaton (kendiliğinden işleyen şey) arasında bir benzerlik kuruyor.

Von Neumann’ın automaton’unda iki ayrı komponent var... Bilgisayarlar yaygınlaştıktan sonra bu iki komponent için hardware ve software terimleri kullanılmaya başlandı.

Bu kavramı canlı hücreye uygularsak, hücrede mevcut proteinler hardware’i oluşturuyor. Nükleik asitler ise (yani RNA ve DNA) software’in karşıtı oluyor.

 

Proteinler daha çok metabolizmadan ve hücrenin bütünlüğünden sorumlu iken, nükleik asitler hücrenin çoğalmasını (replication) sağlıyorlar.

Kavram olarak bir automaton’un kendi kendine çoğalabilmesi için her ikisine de ihtiyaç var. Mantıken hangisi önce geliyor? Hardware’in daha önce gelmesi gerekiyor. Çünkü hardware olmadan, software’in hiç bir işlevi, dolayısıyla gereği olamaz.

Software’i olmayan, yalnız hardware’den ibaret bir automaton bağımsız olarak yaşayabilir. Proteinden oluşmuş olduğu için kendi metabolizması vardır. Etrafta gıda olduğu süre onları kullanarak varlığını sürdürebilir. Bu hücre kabaca kendini de çoğaltabilir. Ama bu çoğalma çok başarılı olamayacaktır. Çünkü kendisine yakın iki hücreye bölünemeyecektir. Belki de mevcut hücrelerin çok azı kendilerine benzer iki hücreye bölünebileceklerdir. Software’siz yalnız hardware’den ibaret olan bu hücrenin çoğalması başarılı olamayacaktır.

Tek başına çoğalamayan software ise, hardware'in içine girince birden hem kendini çoğaltabileceği bir ortama kavuşmuş olacaktır, hem de girdiği hücrenin birbirinin çok benzeri iki hücreye bölünmesini sağlayacaktır.

 

Hardware ve software'in aynı anda ve birlikte ortaya çıkma olasalığı çok uzaktır. Önce hardware ortaya çıkacağına göre, nükleik asitlerin, metabolizma özelliklerine sahip proteinlerin bir ürünü olarakk ortaya çıkmış olmaları gerekmektedir. Yani muhtemelen RNA önce bir atık olarak sentez edilmiş ve hücre dışına atılmış olabilir. Ancak sonradan RNA, ya artık atık olarak dışarı atılmamaya başlanmış, ya da atılanlar diğer hücreler tarafından geri alınmışlardır. Yani RNA bir parazit olarak hücreye geri dönmüş ve bir daha ayrılmamak üzere oraya yerleşmiş olabilir..

İşte size gerçek anlamda canlı ilk hücrenin ortaya çıkış öyküsü.. Bu elbette bir hipotezdir. Ama akla yakındır.

 

Dyson buna çifte orijin hipotezi diyor. Hipotez diyor.. Kuram veya teori demiyor.

Çünkü teori deyince bazı delillerle desteklenmesi gerekiyor. Hipotezi delillerle desteklemeye gerek yok. Çok geniş bir kavram. Ayrıca bir hipotez birden fazla teori ile de uyumlu olabiliyor.

Dyson'un hipotezinin, Canlı nedir bölümünde değindiğimö, de Duve'in hipotezinden farklı olduğunu görmüşsünüzdür.

de Duve önce RNA'nın sentez edildiğini ileri sürüyor.

Dyson ise önce proteinlerin sentezinden bahsediyor..

4 milyar yıl öncesi çok uzak bir geçmiş..

Doğru yanıtı belki de asla bilemeyeceğiz..

Bu arada alternatif canlıların silikon, arsenik ve diğer elementlerden oluşması pekala mümkün..

Hatta bunun dünyada bir örneği var desem, ne dersiniz?

Onun ne olduğunu biliyor musunuz?

keeeeeh kehk ehhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhh

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş

Soru biraz zor, biliyorum..

Ama hafifce alternatif birkaç canlı türü vardır dünyada..

Alternatif olan kanlarıdır.

Bilindiği üzere canlıların çoğunda kandaki hemoglobin ki oksijen taşıyan moleküldür, demir içerir.

Bazı yengeçlerde hemoglobindeki hem'in ki demirdir, yerini bakır almıştır.

Bakır oksijen alıp vermekle görevlendirilmiştir...

Bu gözlem açıkca alternatif elementlerin canlılığa katkıda bulunabileceğini göstermektedir.

Silikon bazlı arsenik ve diğer elementlerden oluşan canlılar var olabilirler..

Tabii kuramsal olarak..

Ve evrenin çok çok uzak bir köşesinde..

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> canliligin ve cesitliligin tesadufen olustuguna inanmak aptalligin ulastigi son noktadir.nokta

 

Allah denen, muhammedin uçkurundan sorumlu bir tanrının var olduğuna ve iki lafı biraraya getiremeyen bu aciz tanrının canlılığı oluşturduğuna inanmak hakkındaki yorumlarını alsak bir de?

Link to post
Sitelerde Paylaş
>>> canliligin ve cesitliligin tesadufen olustuguna inanmak aptalligin ulastigi son noktadir.nokta

Allah denen, muhammedin uçkurundan sorumlu bir tanrının var olduğuna ve iki lafı biraraya getiremeyen bu aciz tanrının canlılığı oluşturduğuna inanmak hakkındaki yorumlarını alsak bir de?

allaha ve muhammede duydugunuz ofke mi evrim aldatmacasinin pesine takilip gitmeniz?

Link to post
Sitelerde Paylaş
haci yazdı:
Yaşamın birden fazla başlangıcı olabilir. Ama o başlangıçlar bir zaman sonra birleşmiş olmalıdırlar.

Bu konuda Freeman Dyson'un ilginç bir hipotezi vardır.

Freeman Dyson’ın en azından ismini duymuşsunuzdur... Ünlü bir fizikçidir. İsteyen kendisine ait sayfayı ziyaret edebilir.

http://www.sns.ias.edu/~dyson/

 

1985 yılında Cambridge Trinity College da Tarner Lecturer olarak konuşma yapmış ve onu kitap haline getirerek bastırmıştır. Kitabın ismi ORIGINS OF LIFE dır.. Oldukça akıcı bir dille yazılmış küçük bir kitaptır. Dikkat ederseniz, kitabın adı ORIGIN OF LIFE değildir. ORIGINS OF LIFE dır.. Yani kökeni değil, kökenleridir.

 

Bu bence doğru bir yaklaşımdır. Yaşam tek bir şey değildir. Ve birden fazla öğesi olduğu için birden fazla keşfedilmiş olabilir. Freeman Dyson yaşamın çifte orijini olduğuna inanmaktadır. Yaşamın kökeninin tek olduğunu savunan görüşe göre hem amino asitler, hem de nükleotidler, daha önce doğal yasalara uyarak sentez edilmek zorundadırlar. Yaşamın çifte kökenli olduğu kuramına göre ise, amino asitler pre-biyotik dönemde sentez edilmekte ve nükleotidler daha sonra protein metabolizmasının yan ürünü olarak ortaya çıkmaktadırlar. Yaşamın tek kökenli başlangıcını elbette tümüyle reddetmek mümkün değilse de, çifte kökenli başlangıç daha kabul edilebilir bir kuram gibi durmaktadır.

Canlılarla ilgili iki niteliğe değinmek istiyorum. Onlar metabolizma ve çoğalmadır.

Yani canlı varlık ki hücredir, dışardan aldığı bazı biyolojik molekülleri kendisinde mevcut moleküllerle yer değiştirecek, artık gereksinim duymadığı yeterince biyolojik olmayan molekülleri atık olarak dışarı atacaktır. Buna biz metabolizma diyoruz.

Metabolizma canlıda mevcut bütün atom ve moleküllerinin dışardan gelecek atom ve moleküllerle sürekli olarak yer değiştirmesi demektir. Bu sayede dışardan hücreye giren biyolojik enerji başka bir biyolojik enerjiye çevrilmekte ve artık işe yaramayan atom ve moleküller biyolojik nitelikleri azalan atıklar şeklinde hücreyi terketmektedirler.

 

Hücre birinci termodinamik yasaya uymaktadır.

 

Hücrenin kendi içinde enerji üretmesi mümkün değildir. Enerji dışardan gelmelidir. Fotosentez yapan bitkiler için bu enerji güneş ışınları olabilir. Canlıların en önemli özelliklerinden birisi metabolizmadır.

Çoğalmaya gelince durum biraz karışıyor. İngilizcede çoğalma anlamına gelen iki ayrı kelime var. Onlar türkçede çoğalma şeklinde eşanlamlı olarak kullanılıyor ama, aynı anlama gelmiyorlar.

İlki replication.... Hücre bölünmesi, çoğalması anlamlarına gelebildiği gibi, katlamak, kopya etmek anlamına da geliyor.

 

Diğeri reproduction... Doğurmak, yavrulamak, çoğalmak, üremek anlamlarına geliyor.

Freeman Dyson bu iki terim arasında kesin bir ayrım yapmayı yeğliyor. Dyson’a göre reproduction bir hücrenin iki hücre olarak çoğalması.. Replication ise bir molekülün kimyasal bir süreçle kendisinin aynısını yapması.

Hücrelerin kabaca birbirlerinin çok benzeri iki hücreye bölünmesine reproduction diyor Dyson. Burada hücreler birbirlerinin aynısı değil. Benzeri.

Replication’da ise birbirinin aynı iki molekül ortaya çıkıyor. Bir hücre çok sayıda moleküllerden oluştuğu için, birbirinin tam benzeri iki hücreye bölünmesi olanaksız ve zaten gereksiz. Ama molekülün çoğalması kesin olmak zorunda. Çünkü o zaman aynı molekül çoğalmış olmuyor.

Dyson ilk canlı hücrenin replication değil, reproduction yaptığını ileri sürüyor. Yani hücre iki kabaca benzeyen hücreye bölünüyor.

Hücrenin ikiye bölünmesi (repruduction) ancak moleküllerin çoğalması (replication) ile mümkün... Tabii moleküllerin her iki hücre içindeki dağılımı farklı olacağı için reproduction her bakımdan eşit bir çoğalma değil. Ancak moleküllerin çoğalması herzaman hücrenin bölünmesi demek de değil. Bu günümüzde bile böyle.. Hücre bölünmeden de moleküller çoğalabilir.

 

Şimdi sıra replication ile metabolizma arasındaki ilişkiyi tartışmaya geldi. Bu ikisi arasındaki ilişkinin doğası nedir?

Bu ilişkiyi ilk defa 1948 yılında bir matematikçi olan Von Neumann ortaya koymuştur. Von Neumann işlevi olan canlı bir organizma ile, işlevi olan mekanik bir automaton (kendiliğinden işleyen şey) arasında bir benzerlik kuruyor.

Von Neumann’ın automaton’unda iki ayrı komponent var... Bilgisayarlar yaygınlaştıktan sonra bu iki komponent için hardware ve software terimleri kullanılmaya başlandı.

Bu kavramı canlı hücreye uygularsak, hücrede mevcut proteinler hardware’i oluşturuyor. Nükleik asitler ise (yani RNA ve DNA) software’in karşıtı oluyor.

 

Proteinler daha çok metabolizmadan ve hücrenin bütünlüğünden sorumlu iken, nükleik asitler hücrenin çoğalmasını (replication) sağlıyorlar.

Kavram olarak bir automaton’un kendi kendine çoğalabilmesi için her ikisine de ihtiyaç var. Mantıken hangisi önce geliyor? Hardware’in daha önce gelmesi gerekiyor. Çünkü hardware olmadan, software’in hiç bir işlevi, dolayısıyla gereği olamaz.

Software’i olmayan, yalnız hardware’den ibaret bir automaton bağımsız olarak yaşayabilir. Proteinden oluşmuş olduğu için kendi metabolizması vardır. Etrafta gıda olduğu süre onları kullanarak varlığını sürdürebilir. Bu hücre kabaca kendini de çoğaltabilir. Ama bu çoğalma çok başarılı olamayacaktır. Çünkü kendisine yakın iki hücreye bölünemeyecektir. Belki de mevcut hücrelerin çok azı kendilerine benzer iki hücreye bölünebileceklerdir. Software’siz yalnız hardware’den ibaret olan bu hücrenin çoğalması başarılı olamayacaktır.

Tek başına çoğalamayan software ise, hardware'in içine girince birden hem kendini çoğaltabileceği bir ortama kavuşmuş olacaktır, hem de girdiği hücrenin birbirinin çok benzeri iki hücreye bölünmesini sağlayacaktır.

 

Hardware ve software'in aynı anda ve birlikte ortaya çıkma olasalığı çok uzaktır. Önce hardware ortaya çıkacağına göre, nükleik asitlerin, metabolizma özelliklerine sahip proteinlerin bir ürünü olarakk ortaya çıkmış olmaları gerekmektedir. Yani muhtemelen RNA önce bir atık olarak sentez edilmiş ve hücre dışına atılmış olabilir. Ancak sonradan RNA, ya artık atık olarak dışarı atılmamaya başlanmış, ya da atılanlar diğer hücreler tarafından geri alınmışlardır. Yani RNA bir parazit olarak hücreye geri dönmüş ve bir daha ayrılmamak üzere oraya yerleşmiş olabilir..

 

İşte size gerçek anlamda canlı ilk hücrenin ortaya çıkış öyküsü.. Bu elbette bir hipotezdir. Ama akla yakındır.

Dyson buna çifte orijin hipotezi diyor. Hipotez diyor.. Kuram veya teori demiyor.

Çünkü teori deyince bazı delillerle desteklenmesi gerekiyor. Hipotezi delillerle desteklemeye gerek yok. Çok geniş bir kavram. Ayrıca bir hipotez birden fazla teori ile de uyumlu olabiliyor.

Dyson'un hipotezinin, Canlı nedir bölümünde değindiğimö, de Duve'in hipotezinden farklı olduğunu görmüşsünüzdür.

de Duve önce RNA'nın sentez edildiğini ileri sürüyor.

Dyson ise önce proteinlerin sentezinden bahsediyor..

4 milyar yıl öncesi çok uzak bir geçmiş..

Doğru yanıtı belki de asla bilemeyeceğiz..

Bu arada alternatif canlıların silikon, arsenik ve diğer elementlerden oluşması pekala mümkün..

Hatta bunun dünyada bir örneği var desem, ne dersiniz?

Onun ne olduğunu biliyor musunuz?

keeeeeh kehk ehhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhhh

HACI

 

Sen olduğunu söyleme!... ? Şaka tabii...

Proteinler neden yapılmışlardır? işte özelliklerinin listesi:

1. Zincir moleküldürler.

2. Uzundurlar ama DNA kadar değil.

3. Yirmi çeşit protein halkası vardır. Bunlara amino asitler denir.

4. Yirmi birimin de bağlantı biçimi tamamen aynıdır.

5. Yirmi birimin veya halkanın düzeni veya diziliş sırası hassas ve kesindir.

Bu düzen, hangi protein olduğunu ve sonuçta işlevinin ne olduğunu belirler.

http://img214.imageshack.us/img214/1889/b204hp4.jpg

Amino asitler, isimlerinin ilk üç harfi eklenmiş zincir halkalarıyla gösterilirler. Halkaları özel bir düzende olan zincirler, protein alfabesinde yirmi çeşit harften oluşuyor;

http://img214.imageshack.us/img214/5908/b203yn3.jpg

Nükleikasit DNA..DNA alfabesinde ise dört harf var.

Link to post
Sitelerde Paylaş

ya pekii şuan milyarlarca dolar harcayıp tek bir basit hücre nşa etmeye çalısıyolar yoktan ama tam bir yol alınamadı bu konudaa lakin bir amino sitmi ne ürettiler bunuda bir devrim olark nitelendirdiler bilimadamları peki milyarlarca yıl önce o ilkel şartlarda nasıl kolay oluşa bilidi ozamn olusa bildiyse neden şimdi oluşmuyor insanlar maymunlardan meydana geldiyse neden yarı maymun neden yarı insan daha geçiş evresini tamamlayamamış canluılar yok ve neden bu canlılardan sadece konusa bilen akıllı mantklı sadece insan neden çizgi filmlerdeki konusan aklıllı mantıklı hayvanlar yokkkyani bilim kurgu filimlerinde gördüğümüz o acayıp şekilde aklıllı mantıklı değiş canlılar yokkk .....

Link to post
Sitelerde Paylaş
ya pekii şuan milyarlarca dolar harcayıp tek bir basit hücre nşa etmeye çalısıyolar yoktan ama tam bir yol alınamadı bu konudaa lakin bir amino sitmi ne ürettiler bunuda bir devrim olark nitelendirdiler bilimadamları peki milyarlarca yıl önce o ilkel şartlarda nasıl kolay oluşa bilidi ozamn olusa bildiyse neden şimdi oluşmuyor insanlar maymunlardan meydana geldiyse neden yarı maymun neden yarı insan daha geçiş evresini tamamlayamamış canluılar yok ve neden bu canlılardan sadece konusa bilen akıllı mantklı sadece insan neden çizgi filmlerdeki konusan aklıllı mantıklı hayvanlar yokkkyani bilim kurgu filimlerinde gördüğümüz o acayıp şekilde aklıllı mantıklı değiş canlılar yokkk .....

Taskafa

Senin bilim forumuna katkın nedir?

Yukardaki ifadenle ne demek istiyorsun?

Burada bir yaratıcıdan değil, bilimsel yaratılıştan bahsediyoruz.

Bu konu hakkında yazacakların yukardakinden fazla değilse, hiç zahmet etme..

Onları din forumunda savun..

Bilim forumuna olumlu bir katkın olmayacaksa, burada yer işgal etme lütfen.

Bu iletileri sileceğim..

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş

tamam o zaman olasılıktan gidelim canlılar kendiliğinden oluşmuş diyenlere bu cevabı verebilirsiniz öncelikle bi canlının canlı olması için 4 şartı vardır;

1.dna ve rna aya sahip olması

2.h.zarı

3.sitoplazma

4.ribozom (bunlar kanundur her biyolog tarafından kabul edilir 2. virus demeyin çünkü viruslerin canlılığı hala tartışma konusudur(gerçi zaten parazzit. başka bi canlının proteinini sentezletip proteine sahip olması şart))

şimdi protein olmazsa olmaz değil mi. o zaman proteini kendiliğinden oluşturalım vede diyelimki elimde trna ve mrna var. şimdi her 3lü kodon bir üçlü antikodona denk gelir öyle değil mi iyi o zaman bir 3 lü kodon oluşturmak için 4 çeşit azotlu organik baz kullanacaksın bunlar adenin ,guanin,sitozin ve urasil 4ün den HANİ TESADÜF DİYENLERİN DAVASINI YIKMAK İÇİN TESADÜFÜ O ORAYA GELECEK UV IŞINLARIYLA RADYASYONLA OLMUŞ(yani zırvalık ya bunlar maksat onlara ıspat olsun) bi tane seçeceğim ihtimalim 1/4. bitane daha seçtim 1/4 x1/4 sonuncuyu koyuyom ihtimalim1/4x1/4x1/4=1/64 oldu.tamam canlılarda bimlerce aminoasit dizisinden oluşan proteinler var ben 500 amino asitlik olsun dedim peki 500 tane trna gelip bunları doğru yere koyacaklar ki(doğru yere koymak zorunda yoksa canlılık faaliyetleri gerçekleşmez enzimler için protein lazım bu enzimin şifreye uygun olması lazım yoksa protein parçalanır bunlarda hücredeki gliko proteinler tarafından tesbit edilir.) bunun ihtimali 1/64 üzeri 500 oldu ihtimalim. e arkadaşım daha bi protein oluştu sen daha bi canlı bile oluşturamadın ben daha atomların kendiliğinden yan yana gelip amino asitleri dna yı ve rna yı oluşma ihtimalini yazmadım bile yani binlerce protein yan yana gelip değişip yağları karbonhidratları değişik versiyonlara geçip bir hücreli bi canlıyı oluştursa o canlılar yanyana gelecek milyarlarca yıl yaşasan yine o ihtimali hesaplayıp okuyamazsın bile ki zaten çoğu kendiliğinden oluştu diyen ateistler daha milli piyangoyu ben kazanamam bile diyenlerini duydum e kardeşim herkes türkiyede bilet alsa ortalama1/70 milyon sen buna inanmıyosun gidip de bunlar kendiliğinden oluştu yaratıcı yok diyosun.( ayrıca bazıları yok radyasyon yok uv derler de kardeşim bunlar milyarlarca yıl önce dünya oluştuğunu düşünsek bu doğru ihtimali hep oluşturup her canlı oluştuğunda bu ihtimalin yanyana gelmesi mümkün değil) al sana bunların hepsi kanundur ne teorem ne de varsayım ne de teori ne de hipotez. nedense bütün dünyada bu kabul edilir biz ve bizim gibi ülkelerde hala evrim saçmalığı kabul edilir

tarihinde muslum tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Zavallı muslum.. Yalandan başka hiç bir haltları olmayan malum müslümanların eline düşmüş, bir sürü yalanla kandrımışlar.

Eee, iyide, oda bu kadar geri, zekalı olmayıp kanmasaydı birader. Böyle aptal, beyinsiz adamları elbette kandırırlar..

 

Muslum, hiç sormadın mı, acaba hangi ülkede biyoloji dersleri evrim dışında bir teoriye göre okutuluyor? Böyle yapan kaç ülke var?

 

Bak sana bir örnek vereyim. Rusya, evrim teorisini kabul etmeyen bir biyoloji eğitimi verdi uzun yıllarca. Bilhassa İkinci dünya savaşı ve sonrasında. Lisenko vakası diye tarihe geçmiştir. Öyle ki, evrimiden bahseden biyologları öldürdüler, kaçıp kurtulabilenlerde başka ülkelere gittiler. Sonuç, uzaya gitmekte en iyi olan koca rusya, biyolojide sınıfta kaldı. BU günlerde dışarıdan evrimci biyolog ithal edip, öğretim üyesi olarak çalıştırıyor..

 

Sana bir şey sorayım. Mlum küresel ısınma, kuraklık kapıda. Şimdi sen, bu yeni şartlara göre seni doyuracak, daha dayanıklı bir sebze, meyve vs. türü için, oturup allahın yaratmasını mı bekleyeceksin, yoksa evrimsel kurallara göre bunu kendin mi yetiştireceksin?

Sana bir kaç örnek vereyim. Türk hayvancılığı pespaye haldedir. Bizim büyükbaş türlerimizin et ve süt verimi öyle düşüktür ki, masrafını kurtarmaz. Ama hollanda'da durum tam tersinedir. Ne olmuşta böyle olmuş, allahın onlara ihasnı ile mi böyle olmuş? Tam tersine, hollandalı biyologlar, devri zamanında evrim teorisini okumuş, anlamış, haaa demiş, canlı türler böyle oluşuyorsa, demekki bizim derdimiz kilisede dua ederek çözülemez. Eğer canlılar böyle ortaya çıkıyorsa, biz neden bize daha iyi türlerin ortaya çıkmasını sağlamayalım. Ve süratle işe girişip, 50-60 yıl içinde mantafon, holştayn vs. dediğimiz inekleri üretmişler.

 

Bizim o çok akıllı ve kendinden emin ülkemiz müslümanları ne yapmışlar? Evrim bir yalan demişler, allaha edilen o kadar duaya rağmen hayırlı bir inek türü ortaya çıkmadığı malum olduğu için, ancak gidip "ver allahım ver ver, sulu sulu yağmur.." diye yağmur duasına çıkmışlar. Sonuç işte ortada, sürünen ve sömürge olmaktan kurtulamayan, dengesiz beslene bir toplum..

Sen ise, işte apaçık şekilde hollanda ve türk inekleri arasındaki farkın gösterdiği evrim ortada iken, çıkmış hala sallıyorsun..

 

Ben 3 farklı üniversiteden ders aldım, ikisi dünya çapında, her önüne gelenin büyük üniversite denince ilk saydıkları arasında olan. Toplam 6 üniversite ile çalıştım. Bir sürü ülkenin biyoloji müfredatını filan da bilirim. Ve seni temin ederim, hiç bir ülkenin müfredatında yaratılış zrıvalığına yer yok. Biyoloji = evrimsel biyoloji olarak okutulur hep. ABD'De, yaratılışçılar, yıllardır mahkeme mahkeme gezmelerine rağmen, bir türlü müfredata yaratılış veya akıllı tasarım zırvalarını sokmayı beceremediler. Ama bizim ülkemizde var.. Eh, işte zaten o yüzden onlar marsa giderken, biz aç karnımızı doyuramaz haldeyiz..

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu başlıkta sorulan soru, bilim açısından araştırılması ve doğru veya doğruya yakın yanıtları bulunması açısından güzel bir sorudur.

Herhangi bir olgunun nedenini, nasıl ortaya çıktığını, nasıl oluştuğunu merak etmek, araştırmak bilimin konusudur.

Samimiyetle sorulmuş böyle bir soru için daha önce yapılmış araştırmalardan, daha önce bulunmuş bulgulardan ve akla uygun yanıtlar bulunabilir.

Neleri bildiğimiz ve neleri bilmemiz gerektiğini bu araştırmalardan çıkarmak mümkün.

Ancak bilmediklerimiz üzerinden spekülasyon yapmak. Her zaman mümkündür. Bunu bilim insanları da yapabilir. Dindarlar da. Bilim insanları genellikle akla uygun spekülasyon yapabilir. Bunlar, hipotez, aksiyom, teori, varsayım vs. olabilir. Dindarlar ise fazla kafa yormak istemezler. Allah yarattı deyip konuyu kapatırlar. Allah'ın da ne olduğu bilinmez.

 

Bilim adamlarını kıstırdıkları yerler ise işte bu bilinmeyen kısımlardır. Bunu bilmiyorsunuz, yapamıyorsunuz halbuki bu işte ortada yapılmış, demek ki bir yapanı var, vs. vs. vs. Yani bir neden sonuç ilişkisi var. Bir sonuç ortaya çıkmış ise ve biz bunu bilmiyor isek işte bunu yapan allahtır. Bu yaklaşım bir mantık yaklaşımıdır. Olasılık hesapları da bir mantık yaklaşımıdır. Olasılığı sonsuzda bire, yani sıfıra çektiğiniz zaman, olasılığı ortadan kaldırdığınız zaman geriye allah kalacağını zannetmektedirler. Halbuki tam da bu olasılık, bu mantığı çürütmektedir. Yani her olay veya olgunun olasılık hesabı sonsuzda birdir zaten, ama bu sonsuzda bir gibi, Yani sıfır gibi bir olasılık gerçekleşmiş, önümüzde durmaktadır. Demek ki sonsuzda bir ihtimal olsa da bu ihtimal gerçekleşmiştir. Burada da allah aramak bir mantık ve inanış işidir.

Yani sonuç itibariyle dindarların bu tür soruları sorması, konuyu gerçekten öğrenmek için değildir.

Hiçbir yanıtınız onları tatmin etmeyecektir. Çünkü onlar bilimsel bir hakikatı değil, inançlarını aramaktadırlar.

Ne söyleseniz onlar bildiklerini okuyacaklardır.

Ama yine de bu sorulara yanıt aramaktan geri durmayalım.

Sevgiler.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Taskafa

Senin bilim forumuna katkın nedir?

Yukardaki ifadenle ne demek istiyorsun?

Burada bir yaratıcıdan değil, bilimsel yaratılıştan bahsediyoruz.

Bu konu hakkında yazacakların yukardakinden fazla değilse, hiç zahmet etme..

Onları din forumunda savun..

Bilim forumuna olumlu bir katkın olmayacaksa, burada yer işgal etme lütfen.

Bu iletileri sileceğim..

HACI

sen neyi savunuyon peki bilim tanrı ispatlıyo

sen eğer senin dediklerin bilimsel se bana bunu bilimsel olarak ispatla hacı tanrı bilmi yaratamaz mı bilim adı üstünmde bilgi den geliyor etrafımız bilimsizce oluşmuşsa neden bilimde cevabını arıyosun

Link to post
Sitelerde Paylaş
anibal yazdı:
Zavallı muslum.. Yalandan başka hiç bir haltları olmayan malum müslümanların eline düşmüş, bir sürü yalanla kandrımışlar.

Eee, iyide, oda bu kadar geri, zekalı olmayıp kanmasaydı birader. Böyle aptal, beyinsiz adamları elbette kandırırlar..

 

Muslum, hiç sormadın mı, acaba hangi ülkede biyoloji dersleri evrim dışında bir teoriye göre okutuluyor? Böyle yapan kaç ülke var?

 

Bak sana bir örnek vereyim. Rusya, evrim teorisini kabul etmeyen bir biyoloji eğitimi verdi uzun yıllarca. Bilhassa İkinci dünya savaşı ve sonrasında. Lisenko vakası diye tarihe geçmiştir. Öyle ki, evrimiden bahseden biyologları öldürdüler, kaçıp kurtulabilenlerde başka ülkelere gittiler. Sonuç, uzaya gitmekte en iyi olan koca rusya, biyolojide sınıfta kaldı. BU günlerde dışarıdan evrimci biyolog ithal edip, öğretim üyesi olarak çalıştırıyor..

 

Sana bir şey sorayım. Mlum küresel ısınma, kuraklık kapıda. Şimdi sen, bu yeni şartlara göre seni doyuracak, daha dayanıklı bir sebze, meyve vs. türü için, oturup allahın yaratmasını mı bekleyeceksin, yoksa evrimsel kurallara göre bunu kendin mi yetiştireceksin?

Sana bir kaç örnek vereyim. Türk hayvancılığı pespaye haldedir. Bizim büyükbaş türlerimizin et ve süt verimi öyle düşüktür ki, masrafını kurtarmaz. Ama hollanda'da durum tam tersinedir. Ne olmuşta böyle olmuş, allahın onlara ihasnı ile mi böyle olmuş? Tam tersine, hollandalı biyologlar, devri zamanında evrim teorisini okumuş, anlamış, haaa demiş, canlı türler böyle oluşuyorsa, demekki bizim derdimiz kilisede dua ederek çözülemez. Eğer canlılar böyle ortaya çıkıyorsa, biz neden bize daha iyi türlerin ortaya çıkmasını sağlamayalım. Ve süratle işe girişip, 50-60 yıl içinde mantafon, holştayn vs. dediğimiz inekleri üretmişler.

 

Bizim o çok akıllı ve kendinden emin ülkemiz müslümanları ne yapmışlar? Evrim bir yalan demişler, allaha edilen o kadar duaya rağmen hayırlı bir inek türü ortaya çıkmadığı malum olduğu için, ancak gidip "ver allahım ver ver, sulu sulu yağmur.." diye yağmur duasına çıkmışlar. Sonuç işte ortada, sürünen ve sömürge olmaktan kurtulamayan, dengesiz beslene bir toplum..

Sen ise, işte apaçık şekilde hollanda ve türk inekleri arasındaki farkın gösterdiği evrim ortada iken, çıkmış hala sallıyorsun..

 

Ben 3 farklı üniversiteden ders aldım, ikisi dünya çapında, her önüne gelenin büyük üniversite denince ilk saydıkları arasında olan. Toplam 6 üniversite ile çalıştım. Bir sürü ülkenin biyoloji müfredatını filan da bilirim. Ve seni temin ederim, hiç bir ülkenin müfredatında yaratılış zrıvalığına yer yok. Biyoloji = evrimsel biyoloji olarak okutulur hep. ABD'De, yaratılışçılar, yıllardır mahkeme mahkeme gezmelerine rağmen, bir türlü müfredata yaratılış veya akıllı tasarım zırvalarını sokmayı beceremediler. Ama bizim ülkemizde var.. Eh, işte zaten o yüzden onlar marsa giderken, biz aç karnımızı doyuramaz haldeyiz..

 

"Bak sana bir örnek vereyim. Rusya, evrim teorisini kabul etmeyen bir biyoloji eğitimi verdi uzun yıllarca. Bilhassa İkinci dünya savaşı ve sonrasında. Lisenko vakası diye tarihe geçmiştir. Öyle ki, evrimiden bahseden biyologları öldürdüler, kaçıp kurtulabilenlerde başka ülkelere gittiler. Sonuç, uzaya gitmekte en iyi olan koca rusya, biyolojide sınıfta kaldı. BU günlerde dışarıdan evrimci biyolog ithal edip, öğretim üyesi olarak çalıştırıyor."

.

cevap: arkadaş rusya evrim diye bütün buğdayları toplatıp buzlar altında eritti gitti amaç buğdaylar soğuğa dayanmalıydı demi sonuç sıfır ve kıtlıktan ölen insanlar. Şimdi yaradılışı kabul etmekle yaradlışı kabul etmemkek

biyalojide ilerlemek için yaradılışı kabul etmemek mi gerekir evrimci bilim adamları dahamı zeki tanrıya inanamka bilimsel çalışma yapmayı engelliyormu hayırr saçma bi cevapp sen müslümün ilk dna naıl oluştu sorusuna cevap ver bilimsel olarak soruya soruyla cevap verme.

Bizim o çok akıllı ve kendinden emin ülkemiz müslümanları ne yapmışlar? Evrim bir yalan demişler, allaha edilen o kadar duaya rağmen hayırlı bir inek türü ortaya çıkmadığı malum olduğu için, ancak gidip "ver allahım ver ver, sulu sulu yağmur.." diye yağmur duasına çıkmışlar. Sonuç işte ortada, sürünen ve sömürge olmaktan kurtulamayan, dengesiz beslene bir toplum..

cevap: şimdi müslümanlar orta çağ avrupası ve ba cüzzamla uğrasırken müslümanlar ilk karantinayı yapmışlardır onlar yakarken müslümanlar tedavi araştırmışlardık bak ibni sinaya odamı evrimciydii kitapları hala okutuluyor.Sen at gözlüğüyle bakma bi etrafına

 

"Ben 3 farklı üniversiteden ders aldım, ikisi dünya çapında, her önüne gelenin büyük üniversite denince ilk saydıkları arasında olan. Toplam 6 üniversite ile çalıştım. Bir sürü ülkenin biyoloji müfredatını filan da bilirim. Ve seni temin ederim, hiç bir ülkenin müfredatında yaratılış zrıvalığına yer yok. Biyoloji = evrimsel biyoloji olarak okutulur hep. ABD'De, yaratılışçılar, yıllardır mahkeme mahkeme gezmelerine rağmen, bir türlü müfredata yaratılış veya akıllı tasarım zırvalarını sokmayı beceremediler. Ama bizim ülkemizde var.. Eh, işte zaten o yüzden onlar marsa giderken, biz aç karnımızı doyuramaz haldeyiz.."

 

cevap:tamam kardeş nerde okuduysan okuu biyoloji müfradatları nasılmış birmelmem bir sen bir hücrenin bilimsel olarak nasıl olduğunu ispatla kardeş işte sana tesaduf + ilim artı labaratuvar ... sen ispatla gel yaa

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...