Jump to content

Virusler ve Din


Recommended Posts

Bu konu geçenlerde aklıma geldi.Ama yazıyı çok düşündüm aklımdakilerin hepsini bir yazıya dökecek kadar zamanım olmadı.Belki diğer arkadaşlar yardımcı olurlar.

Öncelikle evrim teorisine bazı arkadaşlar inanmasalarda doğal seleksiyona inanmayan,reddeden arkadaşların sayısının çok az olduğunu düşünüyorum.

Doğal seleksiyona en çok üreyen,kendi dnasını en çok kopyalayabilen canlı başarılı olur.Bu süreç zarfında ortama adapte olamayan,kendini kopyalamayı başaramayan bir çok canlıda yok olur.Biz sürecin başlangıcından belli bir süre sonra etrafımıza baktığımızda sadece başarılı olmuş,soyunu devam ettirmiş canlıları görür ve dünyanın bunlardan ibaret olduğunu sanırız.Oysa bu süreç içinde bugune ulaşan canlı sayısı öylesine azdırki, buz dağının sadece görünen yüzüdür.

Aynı şekilde fikir ve düşüncelerde canlılarla pek çok ortak paydayı paylaşır.Hepimizin bildiği gibi canlılığın sayılması için temel 2 koşul;neslini devam ettirme ve büyümedir.Aynı şekilde fikirler ve düşüncelerde gelişirler(büyüme),başka insanları etkileyip onların düşünceleri haline dönüşürler(nesli devam ettirme).

Peki aynı şeyleri düşünceler,fikirler içinde söyleyebilirmiyiz? Tıpkı canlılar gibi belli bir çevresel strese maruz kalan düşünceler fikirler değişebilirmi?Yada tamamen ortadan kalkabilirlermi? Düşüncelerin fikirlerin gelişim,değişim sistematiğini belirleyen faktörler nedir?

Bugun bilim dünyasında yerleşmiş olan bir çok teori ve kanun vardır.Bilim dünyasına baktığımızda bilimin bunlardan ibaret olduğunu,bu teori ve kanunların bulunur bulunmaz kabul edildiğini sanarız.Tabi işin aslı böyle değildir.Dünyanın şekli ve hareketleriyle ilgili Galileonun ortaya attığı kuramın genel kabul görmesi yüzyıllar almıştır.Bu süre boyunca ortaya bir çok karşıt fikir sunulmuş,eleştiriler yapılmış,onlarca değişik kuram türetilmiştir.Bu tartışmalardan galip çıkan ise galileonun kuramı olmuştur.Çünkü yeni elde edilen bulgular,gözlemler hep galileonun kuramı tarafında olunca diğer kuramı destekleyenlerin fikirleri önce yeni gözlemlerle uyum içinde olmak için değişikliğe gitmiş,bunda da başarılı olamayınca yavaş yavaş taraftar kaybetmeye başlamış ve en sonunda yok olmuştur.Yada aristodan beri süregelen canlıların varlığını açıklamaya yönelik abiyogeneze karşı bir çok kuram ortaya atılmıştır.Yüzyıllar boyu birçok gözlem ve deneyle desteklenen abiyogenez kuramı yıkılmadan ayakta kalabilmiş,diğer kuramlara göre akla yatkınlığı ve desteklenmesi nedeniyle hep bir adım önde olmayı başarabilmiştir.Taki 18-19.yy'larda yeni gözlem ve deneylere kadar.Abiyogenez kuramı önce yeni gözlemlerle tutarlı olmak adına değişime gitmiş,bu yöntemlede ayakta tutunamayınca yavaş yavaş taraftar kaybetmiş ve en sonunda yok olmuştur.

Bilim söz konusu olduğunda düşünceler üstünde baskı ve seçilim uygulayan doğal seleksiyon ilkeleri;deneyler,gözlemler ve akıl yürütme(mantık) ilkeleri olmuştur.

Biraz bilim dünyasından çıkalım ve topluma dönelim.

Bilimle uğraşan küçük bür topluluğun yanında, bilim ilkelerine göre düşüncelerin benimsenmediği koskaca bir dünya var.Bu da düşüncelerin,fikirlerin yayılması için bir sürü zihin demek.Acaba burada da bazı doğal seçilim ilkeleri işliyormu?İşliyorsa neye göre işliyor?

Hemen toplum hayatına bakalım ve kendini bugune kadar ulaştırmayı başarmış küçük düşünceler,yargılar bulmaya çalışalım.Örneğin "merdiven altından geçmek uğursuzluktur.".Her ne kadar doğruluğu ya da yanlışlığı sınanmış bir cümle olmasada bir çok insan tarafından uygulanagelmiş bi davranış biçimidir.Nedenide aslında bilimsel bir konu kadar olmasada

ufak bir mantık zincirinden geçiyor.Böyle bir yargı duyan bir insanın bunun doğruluğunu sınamak için bir risk alması gerekmektedir.Yani merdivenin altından geçer, eğer bu gerçekten bir uğursuzluksa başına kötü bir şey gelir; yada yargı yanlıştır ve yargının yanlışlığını kanıtlamış olur.Tabiki yargının yanlışlığının kanıtlanması bireyimize bir şey kazandırmaz.Ama eğer yargı doğruysa kazancı, zarardan kaçmış olmaktır.Böyle bir yargıyı sınamak yerine, sokaktaki merdivenin altından geçmektense yanından geçmekse hiç zor bir iş değil,aksine altından geçmeye kıyasla son derece kolay bir iştir.Sonuçta yararlı olduğu düşünülen, basit bir yargı;arkadaş çevresine,ebeceynlerden çocuklara aktarıla aktarıla bügünlere gelmiştir.Kendini yaymak için basitliğini kullanmış ve sürümden kazanmıştır.

Aynı şekilde bir çok batıl inanç(yargı) için benzer önermeler kullanabiliriz.Hepsinin ortak noktası uygulamadaki basitliği ve sağladığı düşünülen bir kardır.Kardan kastımız yarar sağlama ya da zarardan kaçınmadır.

>Ayna kırmak uğursuzluktur. (Ayna kırarsam başıma kötü bir şey gelebilir,kırmamalıyım)

>Nazar boncuğu kötülüklerden korur.(Boncuk takmazsam başıma kötü bir şey gelebilir)

>Kötü bir şey duyunca tahtaya 3 kez vurursan başına gelmez.(Vurmazsam başıma gelebilir)

>Islık çalmak şeytanları başına toplar.(Islık çalarsam kötü bir şeyler olabilir)

..

..

Bu ve bunun gibi bir çok batıl düşünce günümüze ulaşabilmiştir.Hepsininde altında yatan ortak nokta -daha önce değindiğimiz gibi- basitliği,uygulamadaki kolaylığı ve sağladığı bir faydadır.Ortaya "5.kattan düşmek şans getirir","Baş parmağını kırmak uğurludur","Ata binmek uğursuzluk getirir.","Ekmek yiyen insanın başından şeytanlar eksik olmaz." gibisinden uygulama zorluğu olan bir fikir attığınız zaman benimsenmesi pek kolay olmayacak,kimse böyle bir yargıyı uygulama yoluna gitmeyecek, buda sizin ortaya attığınız yargının nesiller boyu yayılma ve kendini devam ettirme şansını yok etmiş olacaktır.Demek istediğim şudurki; ortaya basit bir fikir atın,uygulama kolaylığı olsun,kişiye bir kar sağlasın(yarar yada zarardan kaçınma).Fikriniz elden ele dolaşsın,bir çok insana yayılsın.Sizde egonuzu tatmin edin.

"O zamanki insanların cahilliği,bugunkü insanları öyle kandıramazsın." gibisinden düşüncelere kapılabilirsiniz.Ama unutmayınki insan ne kadar bilgili olsada, insan yine insan.Basit mantık zinciri, ilkel kar-zarar dengesi davranışları yine aynı.

Her sabah bilgisayarımı açıyorum.Mail adresime bakıyorum.Ve hepinizin bildiği gibi posta kutum "... ... yap,bu maili x kişiye gönder,sana şans getirsin,göndermezsen başına çok kötü şeyler gelecek" kalıplı iletilerle dolu.Aslında bu çok basit sosyolojik bir test sayılabilir.Uygulama kolaylığı olan,kendini yayma eğilimli olan ve insanlarada kar sağlayan (korkutan ya da fayda vaadeden) fikirler,düşünceler,yargılar; bugun internet dünyasında bile kendini zihinlerde kopyalayıp, nasıl yayalabileceğine çok güzel bir örnek oluşturuyor.

İşte bilimsel dünyadakinin tersine toplum yaşamında düşünceler yayılırken doğal seleksiyon olarak "gözlem,deney ve akılı" değil; bölün,çoğal,fayda vaad et ilkesini taşıyor.Ve bu yüzden dünya üzerindeki hemen her toplum - geçmişte bir delinin(akıllıda olabilir) ürettiği- düşüncenin kopyacıklarını hala taşıyor.Biz bunlara kısaca batıl inanç diyoruz.

Peki daha kapsamlı organize bir düşünce hayal edelim.Yayılmayı,kendini kopyalamayı daha sağlam temellere bağlamış olsun; karşıt fikirler tarafından değiştirilip yok edilmeye karşı kendini koruyucu mekanizmaları olsun; vaadettiği kar korkunç büyüklükte olsun, aynı şekilde vaadettiği zararda korkunç büyüklükte olsun,tek bir insan zihninde bölünüp çoğalmak yerine insanları bir araya toplayıp daha kolay ve garanti bir şekilde kendini yayabilsin, zihininde barındığı insanları kendini yaymak uğruna gerektiğinde ölüme götürebilsin yada başka fikirlere sahip zihinleri öldürebilsin...Ve ürettiğimiz(yazdığım özelliklere sahip olan) böyle bir düşünceyi,örneğin, 1000 kişilik bir toplumun 10 kişisine verelim.Sizce yayılması ne kadar zaman alacaktır? Tüm topluma egemen olabilecekmidir? Yoksa bir kaç nesil sonra bu düşünce sistematiği yok olup gidecekmidir?

Basit batıl inançların dahi geniş kabul gördüğü insan zihninde, batıl inançlara göre çok daha komplex,çok daha faydacı,çok daha yayılmacı olan böyle bir düşüncenin(sistematiğin) yayılmaması için ortada hiç bir sebep yok.Tam aksine yayılması için yüzlerce sebep var.

İşte batıl inançların bir üst versiyonu olan, bu yayılmacı,istilacı,kararlı,sistematik düşünce sisteminin bugun toplumumuzdaki ad DİNdir.

Geçmişte insanlar binlerce belkide yüzbinlerce farklı dine inanmışlardır.Dünya üzerinde kendi kendine oluşmuş olan binlerce dinde insan zihinlerinde gezerken bir şekilde "doğal seleksiyon"a,seçilime uğramışlardır.Geçmişteki binlerce dinden günümüze ulaşanlar içlerinde en yayılmacı, en fazla ödül-azap vaad eden düşünce sistemleri olmuştur.Aynı şekilde yayılırken diğer dinleri insanların zihninden silmek için herşeyi yapmışlardır.Ayrıca bugun gördüğümüz dinler insanlık tarihindeki dinlere baktığımız zaman buz dağının görünen yüzüdür.

İşte dinleri neyin başarılı yaptığını az-çok gördük.Yazının başında da sizlere düşünceler ile canlılar arasındaki bir iki ortak noktayı söylemiştim.İşte bu noktada bunu bir adım ileriye taşıyacam.Bir düşünce sistemi olan DİNler iel VİRUSlerin aklıma gelen bir kaç ortak noktasını sizlerle paylaşmaya çalışacağım.

Virusler ve Din

Din > Zihnine girdiği insanda kendini silinmeye karşı korur

Virus > Girdiği hücreye başka viruslerin girişini engeller

Din > İnsan zihnini, kendine itaat ettirir,menfaatleri için kullanır

Virus > Hücreyi kendi menfaatleri için kullanır,itaat ettirir

Din > İnsan zihninde kendini kopyalar,sonra iletişim araçlarıyla diğer zihinlere yerleşir

Virus > Hücre içinde kendini kopyalar, temas yoluyla diğer hücrelere yerleşir

Din > Komplex düşüncelere göre yapısı basittir.

Virus > Canlılar aleminin en basit üyelerindendir.(Canlı olmadığıda söyleniyor nys)

Din > Gerektiğinde bulaştığı zihni kendini yaymak uğruna feda ettirebilir

Virus > Yayılmak için bulaştığı hücreyi patlatabilir

Din > Ufak değişimlerle daha yayılmacı ya da daha insancıl olabilir.Diğer fikirlerle uyum içinde olmak için değişime uğrar.

Virus > Mutasyonlar yoluyla daha az-çok bulaşıcı;daha az-çok ölümcül hale gelebilir.Değişim içindedir.

Din > Düşünce alışverişinin koptuğu noktalarda toplumlar Ata dinden yeni dinler geliştirebilir.Mezhepler vs

Virus > Uzun süre izole olarak kaldığında yeni türler oluşturabilir.Yeni türlere Atalık yapar.

..

..

Daha dahada uzatılabilir sanırım.Şimdilik yeteceğine inanıyorum.

Yazımı baştan sona okuyan tüm arkadaşlara ulvi sabırlarından dolayı teşekkür ediyorum.

-----Devam Edebilir----

http://tinyurl.com/cjaogw%22 adresinden alıntıdır.

tarihinde kodoman tarafından düzenlendi
Kullanıcının isteği üzerine alıntıdır ibaresi konmuştur.
Link to post
Sitelerde Paylaş
Din > Zihnine girdiği insanda kendini silinmeye karşı korur

Virus > Girdiği hücreye başka viruslerin girişini engeller

Din > İnsan zihnini, kendine itaat ettirir,menfaatleri için kullanır

Virus > Hücreyi kendi menfaatleri için kullanır,itaat ettirir

Din > İnsan zihninde kendini kopyalar,sonra iletişim araçlarıyla diğer zihinlere yerleşir

Virus > Hücre içinde kendini kopyalar, temas yoluyla diğer hücrelere yerleşir

Din > Komplex düşüncelere göre yapısı basittir.

Virus > Canlılar aleminin en basit üyelerindendir.(Canlı olmadığıda söyleniyor nys)

Din > Gerektiğinde bulaştığı zihni kendini yaymak uğruna feda ettirebilir

Virus > Yayılmak için bulaştığı hücreyi patlatabilir

Din > Ufak değişimlerle daha yayılmacı ya da daha insancıl olabilir.Diğer fikirlerle uyum içinde olmak için değişime uğrar.

Virus > Mutasyonlar yoluyla daha az-çok bulaşıcı;daha az-çok ölümcül hale gelebilir.Değişim içindedir.

Din > Düşünce alışverişinin koptuğu noktalarda toplumlar Ata dinden yeni dinler geliştirebilir.Mezhepler vs

Virus > Uzun süre izole olarak kaldığında yeni türler oluşturabilir.Yeni türlere Atalık yapar.

Bu kısım çok yaratıcı ve güzel bir izahat olmuş :rolleyes:

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bir solukta okudum, doğru bir bakış açısı. Çoğu düşünce sisteminin öncelikli hedefi kendi devamı ve muhafazası. İnsanların çıkar sağlamak için bir düşünceye sıkı sıkıya -sorgulamadan- sarılmasnın kıvılcımı bir elektronik psotayı durmadan kopyalamakla uğraşmanın aczinde de mevcuttur.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Harika bir yazı olmuş.

Bu da zaten dinlerin neden yokolup gitmediklerini açıklıyor.

Konaklarını hasta etseler, ve hatta öldürseler bile yayılmaya ve evrilmeye devam ediyorlar.

Tıpkı dinler gibi.

İlerde müslümanlar "Madem öyle bilim var Allah yoksa, neden yokolup gitmedi bu dinler?" sorusuna kapaktır.

Pardon cevaptır...

Link to post
Sitelerde Paylaş
Yok mu bunun antivirüsü

yok.

Örneğin: kedi dışksını yatağının altına koyarsan zengin olursun gibi bir inanç olsa.Bunun binlerce kez başarasızlığa uğradığı görülse yine de paraya düşkün fakir insanlar inanmaktan vazgeçmeyecektir.

Uygulamalarının sürekli başarısızlığına rağmen inançların devam etmesinin nedeni bu inançların doyurma iddasında olduğu arzu ve tutkuların şiddetidir.

Ayrıca inançların kamusal özelliği toplmsal örgütlenmesi, törenin geniş yaygınlığı ve uygulayıcılarının itibarı başarısızlıkların ortaya çıkmarsı mümkün olan gözden düşmeyi önlemiştir.

tarihinde NiHiL tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 11 months later...

Gayet mantıklı bir sonuç..

Güzel bir çalışma olmuş.

Ama malesef aynı sonuca ben 2000 yılından önce varmıştım.

Tabii virus gelmemişti aklıma..

Parazitler gelmişti.

Dinlerin insan maneviyatına yerleşen parazitler olduğunu ileri sürmüştüm..

Bu virus fikri daha da güzel.

Viruslarında aslı parazit değil mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Güzel yazı. Dawkins God Delusion'da ve Root of All Evil belgeselinde "the faith virus" başlığı altında bu konuya değiniyor zaten, çocukken inanç virüsüne maruz kalanlardan çok azının direnç geliştirebildiğinden falan bahsediyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...