Jump to content

SANA ÜSTADINI ANLATAYIM MI ERDOĞAN !'


Recommended Posts

dhnnb.jpg

Sayın Erdoğan, ben sizleri iyi tanırım. Sizler 80 yıldır “kin yiyip nefret kusuyorsunuz.” Kaynağı olmayan uydurma tarih kitaplarından ve yabancı istihbara

tların merdiven altı üretimi olan zehirli gıdalarından “tarih” diye besleniyorsunuz.

Sizin beslendiğiniz fısıltı tarihi, “Atatürk’ü toprak bile kabul etmedi, karnı patladı, o yüzden üzerine binlerce ton ağırlık kondu” diye anlatır. Hepiniz bu kepaze iftiraya inanırsınız. Çünkü inanmak istersiniz.

İstiklal mahkemeleri hep hedefiniz oldu. Hanginizin dedesi oralarda yargılandı bilmiyorum ama belli ki yargılanan ihanet şebekelerinin çocuklarını yabancı istihbaratlar yalnız bırakmamış(!).. Cumhuriyete ve onun kurucusuna düşman olarak yetiştirmiş. Neden biliyor musunuz? Atatürk sadece emperyalizmi yenmedi, O aynı zamanda bütün mazlum milletlere umut ve rehber oldu. İşte küresel şeytanın çocukları bu yüzden Atatürk’ü hiç affetmedi.

Küresel şebekelerin iktidar yaptığı partinizin Tunceli üzerinden Atatürk’e saldırması benim için çok normal. Libya ve Suriye’de bu şeytanlar adına nasıl tetikçiliğe soyundu iseniz, Atatürk’ün ezeli düşmanlarının dostu olarak Atatürk’e elbette saldıracaktınız. Aksini düşünmek zaten şeytanın Adem Aleyhisselam’a secde etmesini beklemek kadar abes olur.

Madem bizim kahramanlarımıza laf etmişsin, bir iki kelamla senin kahramanlarından birini de size biz anlatalım:

Üstadınız Necip Fazıl Kısakürek

Ankara’da müritlerinin olduğu bir mecliste "Bu millet mütefekkir yetiştirmez" buyurmuşlar!!!

Galip Erdem Üstad, “ya mütefekkir değilsiniz, yahut da Türk değilsiniz” demiş. “Birtakım şeylere duyduğunuz alerjinin sebebi şimdi anlaşılıyor” diye de ince bir vurgu yapmış.

Demek ki Türk alerjiniz üstadınızın alerjisi ile benzeşiyor(!)..

Hani Kılıçdaroğlu’na aşiretini soruyordunuz ya? Peki üstadınızın soyunu biliyor musunuz?

Sevgili üstadınız baba yönünden Maraşlı olduğunu söylerken, anasının Giritli olduğundan neden hiç söz etmezdi cevaplar mısınız(!)?..

Kısakürek İstiklâl Marşının değiştirilmesi kampanyasına katılmıştır... Dereceye giremeyince de yazdığı marşını(!) Büyük Doğu Marşı yapar. Sahi bu Büyük Doğu Maşrık-ı Â’zam'ın Türkçesi değil midir? Maşrık-ı Â’zam'ın ne olduğunu bilmiyorsanız, Masonluk Târihini araştırırsınız(!)..

Bu nasıl bir kişilik bölünmesidir Sayın Erdoğan? Yıllarca Mehmet Akif üzerinden siyaset yapıp sömüreceksiniz, sonra da İstiklal Marşını değiştirmek isteyen, Akif’e İman ve Aksiyon dergisinde “Akif, İslam’ı anlamamış, satıhta kalmıştır” diye yazan Kısakürek’i “üstad” edineceksiniz.

Sizin neyiniz gerçek bilmiyorum ki…

N. F. Kısakürek’in Cemâl Gürsele yazdığı bir mektup var ki, kendisine Üstâd diye tapanlara kapak olsun:

“Pek Sayın Cemal Gürsel,

Şu anda Balmumcuda nezâret altında bulunuyorum. Hiçbir suçumun olmadığı kanaatindeyim. Ama beni suçlu görüyorsanız, ben sizden ve şanlı Türk Ordusu mensuplarından özür dilerim.

Politikanın ne olduğunu artık anlamış bulunuyorum. Sizler en iyi müdâhaleyi yaparak güzel yurdumuzu kötü politikacılardan kurtardınız. Demokrat Parti kötü idâresiyle zaten bunu hak etmişti. Ben çok hastayım. Beni zindandan kurtarabilirsiniz. Esâsen nâmusum, şerefim üzerine yemin ederim ki, serbest kaldıktan sonra hayâtımın sonuna kadar politika ile ilgili hiçbir yazı yazmayacağım. Siz büyüklük gösterip de beni af edin, beni kurtarın, dâima sizlerin emrinde olacağım.”

Yukarıdaki mektup 15 Eylül 1968 tarihli EKSPRES Gazetesi’nden alınmıştır. Kısakürek’in diğer mârifetlerini öğrenmek isteyenlere adı geçen gazetenin o günlerdeki nüshalarını karıştırmaları özellikle tavsiye olunur.

Necip Fâzıl, İstanbul’da bir kumarhânede basılmış ve bu basılma aylarca gazetelere sermaye olmuştur.

Istanbul Ekspres’in atmış olduğu bir başlığı hatırlatalım, bu başlık ta Erdoğan ve küfürcü tayfasına KAPAK OLSUN:

“SÜPER MÜRŞİT NECİP FAZIL MUHABBET TELLALI ZURNİKLE KUMARHANEDE NASIL BASILDI?”

İşte Erdoğan’ın tarih ustası N. F. KISAKÜREK…

Kılavuzu karga olanın…

Zahide UÇAR

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu tür başlıklar kısa sürede AteistCafe’nin dehlizlerinde kaybolur gider sevgili kitapsız.

O yüzden ben biraz sonra KÖŞE YAZILARI adında genel bir başlık açacak, oraya düzenli olarak ne kadar AKP muhalifi makale varsa asacağım. Nasıl ki ‘politik karikatürler’ ve ‘yobazistan’ başlığı adı altında çeşitli karikatürlerin bir başlık altında birleştirilmesi sonucu güzel bir şey ortaya çıkmışsa KÖŞE YAZILARI adındaki bir başlıkla da zamanla gayet güzel bir başlık ortaya çıkabilir.

Bismillah diyor başlığı açıyorum. :)

Link to post
Sitelerde Paylaş

Atatürk sadece emperyalizmi yenmedi, O aynı zamanda bütün mazlum milletlere umut ve rehber oldu.

Nasıl bir laftır....

Benim bildiğim Atatürk bir imparatorluğu kurtardı. Karşısında emperyalistler vardıysa kendisi de bir emperyalistti. İmparatorluk ve emperyalizm aynı şey biliyorsun. Yoksa "emperyalizm" sadece Avrupa'nın Doğu'dan daha zengin ve sanayi sahibi milletlerinin imparatorluklarına verilen ve Doğu'nun sanayisiz imparatorluklara göre hernasılsa "daha kötü" bir anlamı olan bir kelime değil.

"Mazlum milletler" dediğin de bir emperyalist milletin boyunduruğu altında olan milletlerse acaba Osmanlı'nın tebası olmuş bütün milletler bu gruba dahil olmaz mı? Kürtler gibi mesela? Atatürk mazlum milletlere umut ve rehber mi olmuş? Yoksa tam tersi onların esaretini perçinlemiş mi? Hem de önce "size özerklik verecem, imparatorluğu kurtarmamıza yardımcı olun" deyip sonradan da verdiği sözden cayıp, etnik kökeni ne olursa olsun her vatandaşının (nasıl oluyorsa) "Türk" olduğu ve Türkçe konuşacağı ve atasının Oğuz Kağan olduğuna inanacağı, çocuklarının her sabah okul bahçesinde putun önünde asker gibi dizilip varlıklarını "Türk varlığına" armağan edecekleri acaip bir cumhuriyet mi ilan etmiş? Ermeniler gibi mazlum milletler listesinin en başlarında gelen bir millete yapılan soykırımın inkarını bugüne kadar süren bir devlet politikası haline mi getirmiş? "Sözde Ermeni iddialarını" çürütmek üzere devletten maaş alan "tarihçilerin" istihdam edildiği Türk Tarih Kurumu gibi şerefli kurumları bizzat Atatürk kurdu mesela. Bunları yapan insana "mazlum milletlere umut ve rehber oldu" denir mi? Nasıl oluyor ki bu iş anlamıyorum.

Belli ki Osmanlı'nın tebası olmuş olan ve emperyal TC'nin miras aldığı Müslüman milletler "mazlum millet" sayılmıyor bu laik Atatürkçülerin gözünde. "Mazlum milletler" denilen şey yoksa sadece Doğu'nun Müslüman milletleri Batı'nın Hristiyan milletlerinin hakimiyeti altında olduğu zaman mı tezahür eden birşey? Müslüman bir millet diğer Müslüman millete hakimiyet sağlarsa, onun toprağına bayrak dikip onu haraca bağlar, onun evladını ordusuna asker diye götürürse bu zulüm olmuyor galiba. Çünkü Müslümanların bir çatı altında, bir hakim millet etrafında, ve Hristiyan Batı'ya karşı ve nihai cihat ve fetih niyetiyle birleşmesi lazım değil mi? İyi de bu hilafet ideolojisi değil mi? Hani Atatürkçülük bu fikri reddediyordu? Hani milliyetçiydi? Madem her milletin kendi ülkesi olmalı ne diye bırakmadı Kürtler kendi ülkesini kursun? Ne diye bırakmadı bu korkak yalaka Lazlar da kursun? (Belki Lazlar o zaman bile "biz Türklerin bayrağı altında yaşayacaz, biz Türküz" derdi ya, neyse). Ne diye bırakmadı İzmir ve çevresindeki Rumlar kendi ülkesini kursun veya Yunanistan'a katılsın? Ne diye Doğu Anadolu'nun Ermeni vilayetleri Ermenilere geri verilmesin? Hani her milletin kendi ülkesi olacaktı? Ki bu tam da Atatürk'ün en büyük günah diye bize öğrettiği Sevr'in planıydı, Sevr'e göre Türklerin devleti de İç Anadolu'daydı, gayet doğal olarak ve milliyetçi ideolojiye uygun olarak. Her millet kendi toprağında kendi ülkesine sahip olacaktı. Ama Türkler nedense Osmanlının zaptettiği her toprağa sahipmiş ve olmalıymış, ta ki ordaki halk henüz ayaklanıp o toprak elden çıkmamış olsun. Kalan topraklar gene "bizim".

Hani toprak genişletmek ve kimin olduğuna bakmaksınız kalan toprakları muhafaza etmek zihniyeti yani emperyalizm terkedilmişti? Her milletin kendi toprağında kendi ülkesi olması ideolojisi olarak milliyetçilik ve bunun karşıtı olarak toprak genişletmek veya genişletilmiş toprakları elde tutma gayreti yani başka milletlerin toprağına hakim olmak ideolojisi olan emperyalizm yanyana nasıl gidiyor ki? Madem emperyalistti ve emperyal bir cumhuriyet kurdu (emperyalist cumhuriyet olmaz diyen süperzekalara: Fransa da hem cumhuriyet hem imparatorluktu bir dönem, Roma İmparatorluğu da ilk imparator Jül Sezar'dan 100 sene kadar önce henüz Senato tarafından yönetilen bir cumhuriyet iken teknik olarak bir imparatorluk haline gelimişti bile), ne diye bunu itiraf etmedi ve bugün itibariyle hala bu cumhuriyetin vatandaşları bir imparatorlukta yaşadıklarının idrakinde değil? Bugün pekçok Türk inanıyor ki PKK'ya karşı "vatan" savunuluyor. Nasıl oluyor bu iş? Bu saçmalıkları yabancı dillere tercüme etsek acaba bize ne gözle bakarlar? "Bu ülke şizofren" demezler mi? Hezeyan Cumhuriyeti demezler mi?

tarihinde presto tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...
  • 1 year later...

Roman ve öykü yazarı, gazeteci Oktay Akbal'ın, Necip Fazıl'ın ölümü üzerine 1983 yılında yazdığı yazı:

"Ver cüceye onun olsun şairlik

Şimdi gözüm büyük sanatkarlıkta"

Böyle dedi, sonra şiiri bıraktı! Belki de şiir onu bırakmıştı. "Büyük Sanatkarlık" yolunda yürüyecekti. Ama neydi bu "Büyük Sanatkarlık?" Sonraki yıllarda kendisine "Şairliğiniz olmasa sizinle konuşmak bile gereksizdir" dediğimde; oradakilere döner "Oktay beni en küçük yanımla sever" derdi. Gizliden gizliye bir sevinç duygusuyla... Şairlik cücelere bırakılmayacak önemli bir uğraştı, bunu küçümseyen kimse bir daha şiirle ilişki kuramazdı elbet. Kuramadı da... Son güzel şiiri "Senfoni" oldu, sonra adını "Çile"ye çevirdiği o uzun yapıt... "Eski esvablarım tutun elimden / Aynalar söyleyin bana ben kimim?" diye kendine, çevresine seslendigi şiir... Ardından politika bataklığına daldı, bir daha da ordan çıkamadı. Şiirde, öyküde, oyun alanında belirli bir düzeye ulaşmıştı. Ama yetmedi ona bunlar, politikada bir çığır açmak, "önder" olmak istedi. Ona "Mürşit" dediler, daha sonra da "Süper Mürşit" diye adlandırdılar. Dönüm noktası 1940'ların ilk yılları oldu. Kırk yıl geçti ardından... Boşa geçen upuzun bir zaman! Şiirde de, düzyazıda da eski düzeyini bulamadı, bir daha gerçek anlamda "şiir" yazamadı. Bambaşka çevrelerin insanı oldu. Eskiden beğenmediği, horladığı, aşağıladığı görüşlerin kişileriyle içli dışlı oldu. Onların yanında, kimi zaman başında yer aldı. Son soluğunu da, tutucu, Atatürk düşmanı, uygarlığa, çağdaşlığa ters düşenlerin saflarında verdi.

Acı bir yazgı, acı bir sonuç! Yazınımızın "iyi" bir şairiydi. Gençliğinde yazdığı şiirler bugün de yaşıyor; yarın da yaşayacak. Bir şairi ölümsüz kılmak için 10 güzel şiir yeter. Necip Fazıl da, "Otel Odaları", "Geçen Dakikalarım", "Kaldırımlar", "Takvimdeki Deniz" gibi şiirleriyle yazın tarihinde yer alacaktır, pek çok dizesi dillerden düşmeyecektir. "Genç şair Necip Fazıl"ın 1930'larda yayınladığı şiirler Türk yazınının önemli ürünlerinden sayılacaktır. "Bir merhamettir yanan daracık odaların / İsli lambalarında, isli lambalarında / Gelip geçen her yüzden gizli bir akis kalmış / Küflü aynalarında, küflü aynalarında / Ağlayın âşinasız sessiz can verenlere / Otel odalarında, otel odalarında" gibi dizelerle kuşakların belleğinde yerleşmiş bir kişi elbette ki unutulamaz.

Ben Necip Fazıl'la 1942'de tanışmıştım. Otuz yaşların sonlarındaydı. "Ağaç" dergisi gibi yeni bir dergi çıkarmaya hazırlanıyordu. O günlerin genç yazarlarını, şairlerini çevresinde toplamak istiyordu. "Bâbiâli" adlı anılarında belirttiği gibi, eski kuşaktan umudunu kesmişti, çağdaşlarını da beğenmiyordu, genç kuşaktan umutluydu. Bu yüzden 1943'te çıkan "Büyük Doğu" adlı yazın ve sanat dergisinde bizleri topladı. Sait Faik, Bedri Rahmi, Dağlarca, Özdemir Asaf, Zahir Güvemli, Celal Sılay, Fahri Erdinç ve daha başkaları ilk sayılarda Necip Fazıl'ın dergisinde göründüler. Benim de ünümü yapan öykülerim bu dergide çıktı; daha sonra kısa köşe yazılarım da... Erenköy'deydi evi, ben de o 1943-45 yıllarında Caddebostan'da oturuyordum. Hemen her sabah, her akşam beraberdik. Evindeki toplantılara katılıyordum. Peyami Safa, Burhan Belge, Celal Sılay, Vecdi Bürün vb kişilerle birlikte... Özdemir Asaf'la beni Suadiye Gazinosu'na götürür, yazında yeni bir atılım yapmak konusunda tartışırdık. Yaşça büyüktü, ama yazın sevgisiyle bizleri eşit görürdü kendisiyle...

Ama çok sürmedi bu. Dergi, yavaş yavaş değişti. Bambaşka bir görünüş, bir içerik kazandı. Atatürk devrimlerini yıkıp yok etmek isteyenlerle işbirliğine kalkıştı. Hatta onların öncüsü oldu. Bizleri de etkilemeye çalıştı, ama başaramadı. 1945 güz aylarında karşımızdaki "Büyük Doğu" dergisi sahibi Necip Fazıl'ın, "şair Necip Fazıl"dan çok daha başka bir insan olduğunu anladık, kendisiyle ilgiyi kestik. 1945'ten sonra hızla, ilkelliğe doğru koşarcasına ilerledi, her adımda sanattan, şiirden, kendisini seven sanatçı dostlarından koparak... Gidiş o gidiş! Kırk yıl sonra ulaştığı yer, "genç şair Necip Fazıl"a yakışan bir yer değildi. "Şair Necip Fazıl", 1945'ten önce ölmüştü. Şiiri cücelere bıraktığını söyler söylemez kendi ölümünü çağırmıştı. 78 yaşında ölen Necip Fazıl, dizeleri ezberimde duran "şair Necip Fazıl" değildir. Gerçek kişiliğini, sanatını yadsımış, çıkmazlara, bataklara saplanmış, kendine kendi eliyle kıymış biri!... Geriye o güzel gençlik şiirleri kalıyor. O kadar uğraştıysa da o şiirleri büsbütün bozamadı, yok edemedi. İnsanoğlu gelip geçer, onun hesabı ayrı yapılır; yazın tarihi için, bir ulusun belleği için, önemli olan yapıtlardır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Nasıl bir laftır....

Benim bildiğim Atatürk bir imparatorluğu kurtardı. Karşısında emperyalistler vardıysa kendisi de bir emperyalistti. İmparatorluk ve emperyalizm aynı şey biliyorsun. Yoksa "emperyalizm" sadece Avrupa'nın Doğu'dan daha zengin ve sanayi sahibi milletlerinin imparatorluklarına verilen ve Doğu'nun sanayisiz imparatorluklara göre hernasılsa "daha kötü" bir anlamı olan bir kelime değil.

"Mazlum milletler" dediğin de bir emperyalist milletin boyunduruğu altında olan milletlerse acaba Osmanlı'nın tebası olmuş bütün milletler bu gruba dahil olmaz mı? Kürtler gibi mesela? Atatürk mazlum milletlere umut ve rehber mi olmuş? Yoksa tam tersi onların esaretini perçinlemiş mi? Hem de önce "size özerklik verecem, imparatorluğu kurtarmamıza yardımcı olun" deyip sonradan da verdiği sözden cayıp, etnik kökeni ne olursa olsun her vatandaşının (nasıl oluyorsa) "Türk" olduğu ve Türkçe konuşacağı ve atasının Oğuz Kağan olduğuna inanacağı, çocuklarının her sabah okul bahçesinde putun önünde asker gibi dizilip varlıklarını "Türk varlığına" armağan edecekleri acaip bir cumhuriyet mi ilan etmiş? Ermeniler gibi mazlum milletler listesinin en başlarında gelen bir millete yapılan soykırımın inkarını bugüne kadar süren bir devlet politikası haline mi getirmiş? "Sözde Ermeni iddialarını" çürütmek üzere devletten maaş alan "tarihçilerin" istihdam edildiği Türk Tarih Kurumu gibi şerefli kurumları bizzat Atatürk kurdu mesela. Bunları yapan insana "mazlum milletlere umut ve rehber oldu" denir mi? Nasıl oluyor ki bu iş anlamıyorum.

Belli ki Osmanlı'nın tebası olmuş olan ve emperyal TC'nin miras aldığı Müslüman milletler "mazlum millet" sayılmıyor bu laik Atatürkçülerin gözünde. "Mazlum milletler" denilen şey yoksa sadece Doğu'nun Müslüman milletleri Batı'nın Hristiyan milletlerinin hakimiyeti altında olduğu zaman mı tezahür eden birşey? Müslüman bir millet diğer Müslüman millete hakimiyet sağlarsa, onun toprağına bayrak dikip onu haraca bağlar, onun evladını ordusuna asker diye götürürse bu zulüm olmuyor galiba. Çünkü Müslümanların bir çatı altında, bir hakim millet etrafında, ve Hristiyan Batı'ya karşı ve nihai cihat ve fetih niyetiyle birleşmesi lazım değil mi? İyi de bu hilafet ideolojisi değil mi? Hani Atatürkçülük bu fikri reddediyordu? Hani milliyetçiydi? Madem her milletin kendi ülkesi olmalı ne diye bırakmadı Kürtler kendi ülkesini kursun? Ne diye bırakmadı bu korkak yalaka Lazlar da kursun? (Belki Lazlar o zaman bile "biz Türklerin bayrağı altında yaşayacaz, biz Türküz" derdi ya, neyse). Ne diye bırakmadı İzmir ve çevresindeki Rumlar kendi ülkesini kursun veya Yunanistan'a katılsın? Ne diye Doğu Anadolu'nun Ermeni vilayetleri Ermenilere geri verilmesin? Hani her milletin kendi ülkesi olacaktı? Ki bu tam da Atatürk'ün en büyük günah diye bize öğrettiği Sevr'in planıydı, Sevr'e göre Türklerin devleti de İç Anadolu'daydı, gayet doğal olarak ve milliyetçi ideolojiye uygun olarak. Her millet kendi toprağında kendi ülkesine sahip olacaktı. Ama Türkler nedense Osmanlının zaptettiği her toprağa sahipmiş ve olmalıymış, ta ki ordaki halk henüz ayaklanıp o toprak elden çıkmamış olsun. Kalan topraklar gene "bizim".

Hani toprak genişletmek ve kimin olduğuna bakmaksınız kalan toprakları muhafaza etmek zihniyeti yani emperyalizm terkedilmişti? Her milletin kendi toprağında kendi ülkesi olması ideolojisi olarak milliyetçilik ve bunun karşıtı olarak toprak genişletmek veya genişletilmiş toprakları elde tutma gayreti yani başka milletlerin toprağına hakim olmak ideolojisi olan emperyalizm yanyana nasıl gidiyor ki? Madem emperyalistti ve emperyal bir cumhuriyet kurdu (emperyalist cumhuriyet olmaz diyen süperzekalara: Fransa da hem cumhuriyet hem imparatorluktu bir dönem, Roma İmparatorluğu da ilk imparator Jül Sezar'dan 100 sene kadar önce henüz Senato tarafından yönetilen bir cumhuriyet iken teknik olarak bir imparatorluk haline gelimişti bile), ne diye bunu itiraf etmedi ve bugün itibariyle hala bu cumhuriyetin vatandaşları bir imparatorlukta yaşadıklarının idrakinde değil? Bugün pekçok Türk inanıyor ki PKK'ya karşı "vatan" savunuluyor. Nasıl oluyor bu iş? Bu saçmalıkları yabancı dillere tercüme etsek acaba bize ne gözle bakarlar? "Bu ülke şizofren" demezler mi? Hezeyan Cumhuriyeti demezler mi?

Takdire şayan bir açıklama...

Link to post
Sitelerde Paylaş

İyi de NFK sonradan kumarı bıraktı, iyi bir insan oldu. Yani kumardan sonraki hayatını örnek alıyorlar.

NFK para için kalemini SATTI....

ÖRTÜSÜZ kadın ---Perdesiz eve benzer - ya satılıktır ya kiralık diyen de NFK dır....ama KARISI AÇIKTIR..

.

%C3%87ar%C5%9Fafl%C4%B1+kad%C4%B1nda+perdeleri+tamamen+kapal%C4%B1+eve+benzer.+Perdeleri+tamamen+kapal%C4%B1+ev+ya+kumarhanedir+ya+da+kerhane.jpg

.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Kapali karisinin fotosunu getir ??

Hem ne farkedecek..karisi kapanmadan once satilikmis yada kiralik demekki

Yok ben savunmuyorum. Aslında sorabiliriz bunu AK trollere. Ayrıca zaten dinin bile satılıktır diyeceğini sanmıyorum. Yobazlıkta devrim yapmış.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tanışmışlığım vardır. Gördüğüm en kibirli insanlardan biriydi. Bu kadar kibir ancak bir eziklikten kaynaklanabilir diye düşünüyorum. Kestirilemez bir hali vardı. Ben dinciliği dahil hiç bir konuda samimi ve kalıcı olmadığını düşünüyorum. Yaşasa idi başka bir kimliğe bürünebilirdi.

Her konuda bir şeyler bilen ama hiç bir konuyu tam olarak bilmeyen, öğrenmeye tenezzül etmeyen tiplerdendi. Bir yakını masadaki bardağı gösterip;

- Bu bardak hakkında yarım sayfa yazı okusun, o bardak hakkında 30 sayfa yazar

dediğini unutmuyorum. Yine de ben de zeki bir insan intibasını bırakmıştı. Şairliği ise kuşkusuz vasatın üstündedir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Tanışmışlığım vardır. Gördüğüm en kibirli insanlardan biriydi. Bu kadar kibir ancak bir eziklikten kaynaklanabilir diye düşünüyorum. Kestirilemez bir hali vardı. Ben dinciliği dahil hiç bir konuda samimi ve kalıcı olmadığını düşünüyorum. Yaşasa idi başka bir kimliğe bürünebilirdi.

Her konuda bir şeyler bilen ama hiç bir konuyu tam olarak bilmeyen, öğrenmeye tenezzül etmeyen tiplerdendi. Bir yakını masadaki bardağı gösterip;

- Bu bardak hakkında yarım sayfa yazı okusun, o bardak hakkında 30 sayfa yazar

dediğini unutmuyorum. Yine de ben de zeki bir insan intibasını bırakmıştı. Şairliği ise kuşkusuz vasatın üstündedir.

Vasatın üzerinde olmasını bırak, gayet en başarılı şairlerdendir. Sezarın hakkı sezara.

Link to post
Sitelerde Paylaş

İşte böyleee,

Kıtapsız,yazını dinimiz ıslama gönderdim.

O Necip denen Kelegi bende az çok tanırım.

Ben 1956 da Istanbul Haydar paşa Eskeri hastanada yatarkan bu öküz aleyhisselem Atatürke Hakaretten aranıyordu ve sonunda Çankırıda yakalanıp içeri tıkıldığını gazatada okumuştum.

Bu Zındık Gazatacı üzmezinde hocasıydı.Bu sapığı çeşitli suçlara sürükleyende bu ZINDIKTI.

Yazın için teşekkürler.

Tolonbeg

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...