Bir 0 Ocak 5, 2014 gönderildi Raporla Share Ocak 5, 2014 gönderildi Masum insanları öldürüp de mutlu bir şekilde ölen biri suç işlemiş midir? Link to post Sitelerde Paylaş
ozkanates 0 Ocak 5, 2014 gönderildi Yazar Raporla Share Ocak 5, 2014 gönderildi 1400 yıl, 2000 yıl önce yazılmış kitaplar insanların arasına kin ve nefret tohumları atıyorsa, insanları birbirine kırdırıyorsa neden bu kitapları yerden yere vurmayayım? Dinli veya dinsiz pek çok kardeşler, Kin ve nefret tohumları ile birbirlerini kırıyor. Her biri, kendi yaptıkları için karşısındakini suçluyor. Tanrı tekamüle emir etmez, davet eder. Davete icabet vakti gelen kardeşler, icabet eder. Vakti gelmeyen kardeşler, kin ve nefreti deneyimlemeye devam eder. Ta ki deneyimleme bitip, icabet vakti gelene kadar. Vakti gelmek-gelmemek ise... Uzay-zaman sürekliliği denen ilüzyon. Zamansızlık boyutunda, tüm anlar aynı anda. Link to post Sitelerde Paylaş
ozkanates 0 Ocak 5, 2014 gönderildi Yazar Raporla Share Ocak 5, 2014 gönderildi Yeryüyünde hâlen devâm eden en az 10,000 dîn var. Bu dînlerin çoğunluğunn kitabı var. "Yerküreyi halen birkaç kitap kaplıyor" ateist açıdan bakınca. Sn. Tasvir-i Efkar 'ın aşağıdaki haritası, yerkürenin paylaşımını gösteriyor. Mistik açıdan bakınca ise, "tek bir kitap ve onun versiyonları" demek lazım. Bu durumda 7 milyar kitap ortaya çıkar, yani insan sayısı kadar. Link to post Sitelerde Paylaş
sağduyu 0 Ocak 5, 2014 gönderildi Raporla Share Ocak 5, 2014 gönderildi Dinli veya dinsiz pek çok kardeşler, Kin ve nefret tohumları ile birbirlerini kırıyor. Her biri, kendi yaptıkları için karşısındakini suçluyor. Tanrı tekamüle emir etmez, davet eder. Davete icabet vakti gelen kardeşler, icabet eder. Vakti gelmeyen kardeşler, kin ve nefreti deneyimlemeye devam eder. Ta ki deneyimleme bitip, icabet vakti gelene kadar. Vakti gelmek-gelmemek ise... Uzay-zaman sürekliliği denen ilüzyon. Zamansızlık boyutunda, tüm anlar aynı anda. Hangi tanrı takemüle davet ediyor? Bilmediğimiz bir tanrı falan mı keşfettin yoksa? Aç bir Tevbe suresini oku bakalım, Allah tekamüle mi davet ediyor yoksa insanların arasına kin ve nefret tohumları mı atıyor? Tevbe/111. Şüphesiz Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır. Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler. Allah, bunu Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da kesin olarak va’detmiştir. Kimdir sözünü Allah’tan daha iyi yerine getiren? O hâlde, yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. İşte asıl bu büyük başarıdır. Tevbe/23. Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ederlerse, babalarınızı ve kardeşlerinizi bile dost edinmeyin. İçinizden kim onları dost edinirse, işte onlar, zalimlerin ta kendileridir. Hani nerede bu ayetlerde tekamül? İnsanlar birbirine karşı kin nefret duyarak, birbirlerini öldürerek mi tekamül edecekler? Sen insanlara yalan söyleyerek, başkalarını aldatarak, olmayan şeyleri varmış gibi göstererek mi tekamül edeceksin? Bu mu yani tekamülden anladığın? Link to post Sitelerde Paylaş
BabyKnight 0 Ocak 5, 2014 gönderildi Raporla Share Ocak 5, 2014 gönderildi Ozkanates ben öldüğümde yakılmak, şişlenmek vs... işkenceler göreceğim bir cehenneme gitmeyeceğim yani değil mi? yazdıklarına göre cennet cehennem bu dünyada kişinin kendi içinde bitiyor. öteki taraf diye birşey var mı? varsa orada ne olacak? ? Link to post Sitelerde Paylaş
Yâdellerdeki Yurtdaş 0 Ocak 6, 2014 gönderildi Raporla Share Ocak 6, 2014 gönderildi "Yerküreyi halen birkaç kitap kaplıyor" ateist açıdan bakınca. Sn. Tasvir-i Efkar 'ın aşağıdaki haritası, yerkürenin paylaşımını gösteriyor. Mistik açıdan bakınca ise, "tek bir kitap ve onun versiyonları" demek lazım. Bu durumda 7 milyar kitap ortaya çıkar, yani insan sayısı kadar. Özet: Tüm insanlar Müslüman'dır! Link to post Sitelerde Paylaş
ozkanates 0 Ocak 6, 2014 gönderildi Yazar Raporla Share Ocak 6, 2014 gönderildi Ozkanates ben öldüğümde yakılmak, şişlenmek vs... işkenceler göreceğim bir cehenneme gitmeyeceğim yani değil mi? yazdıklarına göre cennet cehennem bu dünyada kişinin kendi içinde bitiyor. öteki taraf diye birşey var mı? varsa orada ne olacak? Tanrı tekamülü emir etmez, davet eder. Çünkü herşey ancak vakti gelince. O halde bu dünyada bitmeyen tekamül, Ölümden sonra devam etmek zorunda. Bu dünyayı hangi haldeyken bıraktıysak, Ölümden sonra da o halin içine doğarız. Ne eksik, ne fazla. Sonra? Tekamül devam eder. Çünkü dönüş O'na, ne cennete ne cehenneme. Zaten dönecek bir cennet/cehennem de yok. Zaten cennete olduğumuzu bilmeme hali cehennem. Ölümden sonraki hal, buradaki halin devamı. Bir de ateist açıdan bakalım: Ölümden sonra ışık sönüyor olsun. Yine hayatı cennet bilip yaşayanlar ve bilmeyip cehenneme çevirenler var. Hayat, ölümden sonra veya 1 yıl sonra veya 1 gün, 1 dakika sonra değil. Sadece "şimdi ve burada". Hayatı ona kattığımız değer kadar yaşıyoruz, o ise sadece şimdi ve burada. Ölümden sonrası ise sadece başka bir "şimdi ve burada". Link to post Sitelerde Paylaş
ozkanates 0 Ocak 6, 2014 gönderildi Yazar Raporla Share Ocak 6, 2014 gönderildi Masum insanları öldürüp de mutlu bir şekilde ölen biri suç işlemiş midir? İçtiği sigaranın izmaritini yere atmak, İnsana bir tür üstünlük duygusu sağlar, haz verir. İzmariti çöpe, yoksa cebe atmak ise daha büyük bir haz. İkinciyi öğrenen, birinciye dönmek istemez artık. Cinayetin hazzı da böyle. Sadece daha iyisini bilene kadar haz. Link to post Sitelerde Paylaş
ozkanates 0 Ocak 6, 2014 gönderildi Yazar Raporla Share Ocak 6, 2014 gönderildi Hangi tanrı takemüle davet ediyor? Bilmediğimiz bir tanrı falan mı keşfettin yoksa? Aç bir Tevbe suresini oku bakalım, Allah tekamüle mi davet ediyor yoksa insanların arasına kin ve nefret tohumları mı atıyor? Tevbe/111. Şüphesiz Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, kendilerine vereceği cennet karşılığında satın almıştır. Artık, onlar Allah yolunda savaşırlar, öldürürler ve ölürler. Allah, bunu Tevrat’ta, İncil’de ve Kur’an’da kesin olarak va’detmiştir. Kimdir sözünü Allah’tan daha iyi yerine getiren? O hâlde, yapmış olduğunuz bu alışverişten dolayı sevinin. İşte asıl bu büyük başarıdır. Tevbe/23. Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ederlerse, babalarınızı ve kardeşlerinizi bile dost edinmeyin. İçinizden kim onları dost edinirse, işte onlar, zalimlerin ta kendileridir. Hani nerede bu ayetlerde tekamül? İnsanlar birbirine karşı kin nefret duyarak, birbirlerini öldürerek mi tekamül edecekler? Sen insanlara yalan söyleyerek, başkalarını aldatarak, olmayan şeyleri varmış gibi göstererek mi tekamül edeceksin? Bu mu yani tekamülden anladığın? www.kuran.gen.tr'de "savaş, kafir vb." kelimesini taratır ve ilgili ayetleri bir araya getirirsek görürüz ki... Kuran, savaş ve öldürmeyi tanımlar ancak çok sıkı şartlara bağlayarak. Bir kaç 10 yıl öncesine kadar dünyada, sürekli savaşlar kaçınılmazdı. Günümüzün devlet ve siyasi partilerinin bayrak rolü, önceden dine yükleniyordu. Din bayrağı altında, herkes aynı dindeyse meshep bayrağı altında toplanıp savaşılıyordu. Şu veya bu din/meshep, kaçınılmaz savaşta tarafınızı seçmekten ibaretti. Komple hristiyan Avrupa'daki meshep savaşlarını kontrol edebilirsiniz. Kuran, savaşı dışlamaz çünkü realiteyi dışlamaz. İnsancıl Budistlerin, öbür yanağını çevirmeci Hristiyanların, inançlı ve inançsız bilumum toplumların tarihi/gerçekliği ortada. Mistik metinler, evren yasalarını değiştirme iddiasında değildir. Belirlenmiş o evren yasalarında, daha iyiye güzele klavuzlama rehberidir. Sonuna kadar barıştan ve hayırdan yana olunmasını ister, ancak realite mecbur bıraktığında son çare kapısını da kapatmaz, kapatamaz. "İslam" kelimesi, "barışa ve esenliğe teslim olmak" anlamındadır ama bu, saldırıya uğrayınca savunma hakkını iptal etmez, bilakis gerektirir. Çünkü yeterli savaş gücü yoksa, "barışa ve esenliğe teslim olacak" biri de kalmayacaktır. Link to post Sitelerde Paylaş
ozkanates 0 Ocak 6, 2014 gönderildi Yazar Raporla Share Ocak 6, 2014 gönderildi Özet: Tüm insanlar Müslüman'dır! Evet. Ve evren de. Bir'den başka bir şey yok. Link to post Sitelerde Paylaş
ehl-i dünya 0 Ocak 6, 2014 gönderildi Raporla Share Ocak 6, 2014 gönderildi ozkanates allah ıslah etsin kardeş Link to post Sitelerde Paylaş
Yâdellerdeki Yurtdaş 0 Ocak 6, 2014 gönderildi Raporla Share Ocak 6, 2014 gönderildi İnsanlığa bu derece hakâret etme cürekârlığını, ancak bir Müslüman gösterebilir. Çünkü bana, "Müslüman olduğumu" söyleyenler, bana karşı en ağır hakâreti etmiş olurlar. Bir Müslo'dan, zaten başka bir durum beklenemez. Link to post Sitelerde Paylaş
ozkanates 0 Ocak 6, 2014 gönderildi Yazar Raporla Share Ocak 6, 2014 gönderildi ozkanates allah ıslah etsin kardeş Ben sizin için aynısını temenni etmem. Çünkü herşeyi zaten en güzel halinde görürüm. Link to post Sitelerde Paylaş
ozkanates 0 Ocak 6, 2014 gönderildi Yazar Raporla Share Ocak 6, 2014 gönderildi İnsanlığa bu derece hakâret etme cürekârlığını, ancak bir Müslüman gösterebilir. Çünkü bana, "Müslüman olduğumu" söyleyenler, bana karşı en ağır hakâreti etmiş olurlar. Bir Müslo'dan, zaten başka bir durum beklenemez. Ben sizin sözlerinizde hakaret görmüyorum. Başka bir güzel kardeşimi görüyorum. Göremediğim zamanlarda ise, Kendime bir ayna görüyorum. Link to post Sitelerde Paylaş
ozkanates 0 Ocak 6, 2014 gönderildi Yazar Raporla Share Ocak 6, 2014 gönderildi Kötü sözlere geçiş, Söyleyecek fikrin bittiği andır. O da güzeldir. Bugün olmayan yarın olur. Sohbet olur, güzel olur. Link to post Sitelerde Paylaş
sağduyu 0 Ocak 6, 2014 gönderildi Raporla Share Ocak 6, 2014 gönderildi www.kuran.gen.tr'de "savaş, kafir vb." kelimesini taratır ve ilgili ayetleri bir araya getirirsek görürüz ki... Kuran, savaş ve öldürmeyi tanımlar ancak çok sıkı şartlara bağlayarak. Bir kaç 10 yıl öncesine kadar dünyada, sürekli savaşlar kaçınılmazdı. Günümüzün devlet ve siyasi partilerinin bayrak rolü, önceden dine yükleniyordu. Din bayrağı altında, herkes aynı dindeyse meshep bayrağı altında toplanıp savaşılıyordu. Şu veya bu din/meshep, kaçınılmaz savaşta tarafınızı seçmekten ibaretti. Komple hristiyan Avrupa'daki meshep savaşlarını kontrol edebilirsiniz. Kuran, savaşı dışlamaz çünkü realiteyi dışlamaz. İnsancıl Budistlerin, öbür yanağını çevirmeci Hristiyanların, inançlı ve inançsız bilumum toplumların tarihi/gerçekliği ortada. Mistik metinler, evren yasalarını değiştirme iddiasında değildir. Belirlenmiş o evren yasalarında, daha iyiye güzele klavuzlama rehberidir. Sonuna kadar barıştan ve hayırdan yana olunmasını ister, ancak realite mecbur bıraktığında son çare kapısını da kapatmaz, kapatamaz. "İslam" kelimesi, "barışa ve esenliğe teslim olmak" anlamındadır ama bu, saldırıya uğrayınca savunma hakkını iptal etmez, bilakis gerektirir. Çünkü yeterli savaş gücü yoksa, "barışa ve esenliğe teslim olacak" biri de kalmayacaktır. Kuran'ın savaşı ve öldürmeyi tanımladığı yok, açıkça git benim adıma savaş diyor, ganimet al diyor. İnsan anasını, babasını ve kardeşlerini sırf kendi putuna inanmıyor diye nasıl dost edinmez, nasıl onları zalim diye nitelendirebilir? Herşeye gücü yeten bir tanrı niçin insanların canını cennet uğruna satın alır, artık benim için ölecek ve öldüreceksiniz der? Niçin bu işlemi adi bir pazarlığa dönüştürür? Kafayı kuma gömüp bu ayetleri anlamamazlıktan gelmek kolay oluyor, değil mi? İslam barışa ve esenliğe teslim olmak değil, direk Allah'a teslim olmaktır, sorgusuz, sualsiz. Mistik metinlere gelince, doğa olaylarının arkasındaki sebepleri henüz bilmeyen insanların bunları falan tanrılar yapıyor diye yaptıkları açıklamalardır sadece. Kehf/74. Yine yola koyuldular. Nihayet bir erkek çocukla karşılaştıklarında, adam (hemen) onu öldürdü. Mûsâ, “Bir cana karşılık olmaksızın suçsuz birini mi öldürdün? Andolsun çok kötü bir iş yaptın!” dedi. Kehf/80. “Çocuğa gelince, anası babası mü’min insanlardı. Onları azgınlığa ve küfre sürüklemesinden korktuk.” Herşeye gücü yeten bir tanrı neden sırf ana ve babasını isyana sürükler korkusu ile bir çocuğu adamlarından birine öldürtür, diğeri de bu olaya seyirci kalır? Tahrim/4-5. Eğer siz ikiniz Allah’a tövbe ederseniz, ne iyi. Çünkü kalpleriniz kaydı. Eğer Peygamber’e karşı birbirinize arka çıkarsanız bilin ki Allah onun yardımcısıdır, Cebrail de, salih mü’minler de. Bunlardan sonra melekler de ona arka çıkarlar. Eğer o sizi boşarsa, Rabbi ona, sizden daha hayırlı, müslüman, inanan, sebatla itaat eden, tövbe eden, ibadet eden, oruç tutan, dul ve bakire eşler verebilir. Ne biçim bir tanrı sırf Muhammed'le iki karısı arasındaki soruna müdahil olup bu iki kadını tehdit eder, hem de kendisi yetmiyormuş gibi bir de arkasına melekleri ve diğer müminleri alır? Nasıl Muhammed'e dul ve bakire eşler vereceğini söyler? Kadın ödül aracı mıdır? Bir kitabı savunuyorsan söylediğin her lafı o kitaptan alıntılarla desteklemen lazım, yoksa o kitabı değil aslında kafandan uydurduğun bir şeyi savunuyorsun demektir. Link to post Sitelerde Paylaş
H-D 0 Ocak 6, 2014 gönderildi Raporla Share Ocak 6, 2014 gönderildi Kuran'ın savaşı ve öldürmeyi tanımladığı yok, açıkça git benim adıma savaş diyor, ganimet al diyor. İnsan anasını, babasını ve kardeşlerini sırf kendi putuna inanmıyor diye nasıl dost edinmez, nasıl onları zalim diye nitelendirebilir? Herşeye gücü yeten bir tanrı niçin insanların canını cennet uğruna satın alır, artık benim için ölecek ve öldüreceksiniz der? Niçin bu işlemi adi bir pazarlığa dönüştürür? Kafayı kuma gömüp bu ayetleri anlamamazlıktan gelmek kolay oluyor, değil mi? İslam barışa ve esenliğe teslim olmak değil, direk Allah'a teslim olmaktır, sorgusuz, sualsiz. Mistik metinlere gelince, doğa olaylarının arkasındaki sebepleri henüz bilmeyen insanların bunları falan tanrılar yapıyor diye yaptıkları açıklamalardır sadece. Ne Allah sana emaneten verdiğini senden geri satın alıyor.. bu büyük bir cömertliktir normal şartlarda sana verilen emanet senden alınır bunun için herhangi bir karşılığa da gerek yoktur ama Yüce Allah rahmetinden, merhametinden ve cömertliğinden senden satın alıyor ve bunun için cennet gibi büyük bir fiyatla alıyor.. ee zaten görüyoruzki bize verilen hayat her dakika kabrin öte tarafına yaklaşmamızla elimizden çıkacak, eğer istikamet yolunda o emaneti sarfetmemişsek emanete ihanet cezası görecez.. o emaneti gerçek sahibine satmak demek onun rızası dairesinde kullanmakla olur.. gene hayatı yaşayan biziz ama onun rızası dairesinde.. hem sattığımız taktirde daha güzel bir şekilde iade alacaz.. hem zannediyormusunki Allaha kul olmadınmı hür oluyorsun.. Allaha kul olmadınmı nefsine kul olursun onun istek ve arzuları dairesinde yaşarsın.. yani yol iki ya Allaha kul olacaksın ya ne nefsine,, nefsini sen zannediyorsun ben özgürüm derken aslında nefsinin tutsağı olduğunun farkında bile değilsin.. Link to post Sitelerde Paylaş
ozkanates 0 Ocak 6, 2014 gönderildi Yazar Raporla Share Ocak 6, 2014 gönderildi Kuran'ın savaşı ve öldürmeyi tanımladığı yok, açıkça git benim adıma savaş diyor, ganimet al diyor. Herşeye gücü yeten bir tanrı niçin insanların canını cennet uğruna satın alır, artık benim için ölecek ve öldüreceksiniz der? Niçin bu işlemi adi bir pazarlığa dönüştürür? "Savaş" konusunda yukarıdaki cevabıma cevap verere kadar cevabım bu. İnsan anasını, babasını ve kardeşlerini sırf kendi putuna inanmıyor diye nasıl dost edinmez, nasıl onları zalim diye nitelendirebilir? Tüm devrimler, sosyal bağlarda kırılmalar yaratır. Eski ile yeni, farklı toplumlar halinde ayrışır. Ta ki eski, yeninin içinde eriyene kadar. Bu, ağır bir yüktür. Kitap, bu yükü bildiğinden, yeninin tarafında yer alanlara, kararlı olmalarını hatırlatıyor. Her devrim, kendinden önceki zulme bir meydan okumadır. Dolayısıyla eskiyi savunanlar, bu zulmü savunurlar/paylaşırlar. Maksatları bu olmasa bile. Kehf/74. Yine yola koyuldular. Nihayet bir erkek çocukla karşılaştıklarında, adam (hemen) onu öldürdü. Mûsâ, “Bir cana karşılık olmaksızın suçsuz birini mi öldürdün? Andolsun çok kötü bir iş yaptın!” dedi. Kehf/80. “Çocuğa gelince, anası babası mü’min insanlardı. Onları azgınlığa ve küfre sürüklemesinden korktuk.” Herşeye gücü yeten bir tanrı neden sırf ana ve babasını isyana sürükler korkusu ile bir çocuğu adamlarından birine öldürtür, diğeri de bu olaya seyirci kalır? Bu öykülemede, Musa sürekli itiraz eder durumda. Ve o, sizinle aynı soruyu soruyor. Öykülemenin sonu açık bırakılı. Geleneksel görüşteki kardeşlerim öyküyü, hikmetlerin zaman içinde anlaşılacağı, acele etmemek gereği şeklinde yorumluyor. Ben Sn. Burak Özdemir'in yorumunu doğru buluyorum. Musa, ne zamanki kendisine gösterilen yanlışlara karşı çıkıp başına geleceklere (eğitmenini kaybetmek) razı olur, işte o zaman özgürlüğünü kazanır ve peygamberlik mertebesine ulaşır. Öykünün başında verilen, yemek için yanlarında taşıdıkları ama bir şekilde suyunu bulup kendi yoluna giden balık, aslında öykünün bağlanmamış sonu: Özgürlük. Son başta verilerek, farklı tekamül kademeleri için farklı anlamlar oluşturulmuş. Tahrim/4-5. Eğer siz ikiniz Allah’a tövbe ederseniz, ne iyi. Çünkü kalpleriniz kaydı. Eğer Peygamber’e karşı birbirinize arka çıkarsanız bilin ki Allah onun yardımcısıdır, Cebrail de, salih mü’minler de. Bunlardan sonra melekler de ona arka çıkarlar. Eğer o sizi boşarsa, Rabbi ona, sizden daha hayırlı, müslüman, inanan, sebatla itaat eden, tövbe eden, ibadet eden, oruç tutan, dul ve bakire eşler verebilir. Ne biçim bir tanrı sırf Muhammed'le iki karısı arasındaki soruna müdahil olup bu iki kadını tehdit eder, hem de kendisi yetmiyormuş gibi bir de arkasına melekleri ve diğer müminleri alır? Nasıl Muhammed'e dul ve bakire eşler vereceğini söyler? Kadın ödül aracı mıdır? Peygamber/dini lider deyince konuştumu yeri göğü inleten, sert, çatık kaşlı biri canlanıyor gözümüzde. Hümeyni'nin devlet başkanı olduktan sonra, gülümseyen tüm eski fotoğraflarını toplatıp yaktırması bundan. Oysa Muhammed, kucağında uyuyan kediyi uyandırmamak için entarisini kesen, evinde yer süpüren, çocuklarını sırtına alıp oynayan, mütevazi bir insan. Milyonları yöneten bir toplum lideri olduğunda, bu mütevaziliğin işleri çığırından çıkarması normal. Bu sebeple Kuran, ara ara peygamberinin yaşamına destek verir. Hatırlamak gerek ki Muhammed, kendi sözlerini Allah kelamına çevirmedi. Bir ayet gelmedikçe Muhammed, bir beşerden ibaretti. Bir diğer konu, mistik metinlerin sıfırdan bir toplum yaratmadıkları, ancak mevcut olanı daha iyiye, güzele dönüştürdükleridir. Yani Kuran'da anlatılanlar, istenen yeni toplum değil ama, o toplumun o gününün örf ve adetleri üzerinden, Kuran'ın bakışı açısını örneklemek. Kuran, kişinin kendiyle ve Allah ile ilişkilerini düzenler. Gerisini ise önce yerel kanunlara, sonra yerel örf ve adetlere bırakır. Bir kitabı savunuyorsan söylediğin her lafı o kitaptan alıntılarla desteklemen lazım, yoksa o kitabı değil aslında kafandan uydurduğun bir şeyi savunuyorsun demektir. Elbette. Her sözüm Kuran ayetleri üzerine. Ama uzman olmadığımdan, size verdiğim pek çok ayeti toparlayıp buraya getirmek büyük bir emek. Ve bunlara cevap da vermiyorsunuz. Bir de konum Kuran değil, Bir. Kuran, Bir'in bu coğrafyadaki dili. Hepimizin bildiği Kuran olduğu için, Kuran dili ile konuşuyoruz. Link to post Sitelerde Paylaş
ozkanates 0 Ocak 6, 2014 gönderildi Yazar Raporla Share Ocak 6, 2014 gönderildi hem zannediyormusunki Allaha kul olmadınmı hür oluyorsun.. Allaha kul olmadınmı nefsine kul olursun onun istek ve arzuları dairesinde yaşarsın.. yani yol iki ya Allaha kul olacaksın ya ne nefsine,, nefsini sen zannediyorsun ben özgürüm derken aslında nefsinin tutsağı olduğunun farkında bile değilsin.. Kimse özgür değil. Ya bizlere öğretilenlere, ya da bizlere öğretilenlere isyan ederken öğrendiklerimize esiriz. Değişmek, bir esaretten diğerine geçiş özgürlüğü. Daha keyifli bir esaret bulduk mu, daha keyifsizini terkedebilme özgürlüğü. Link to post Sitelerde Paylaş
Reflect 0 Ocak 6, 2014 gönderildi Raporla Share Ocak 6, 2014 gönderildi (düzenlendi) İlk iki-üç mesaj dışında başlıkta yazılanların hiç birini okumadım; diyeceklerimi muhtemelen başkaları da söylemiştir. Sevgi, adalet ve birlik duygularına sahip olmak için hiçbir dine ihtiyaç yok. Bunlar zaten içimizde olan, yalnızca keşfedilmeyi bekleyen duygular. İyi bir büyüme alanı ve bu erdemleri öne çıkaran bir eğitim sistemiyle yapılmayacak bir şey değil. Dinsizim ama iddia ediyorum ki sevme potansiyelim çoğu dindarınkinden kat be kat üstün! Ocak 6, 2014 tarihinde Reflect tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
Recommended Posts