IFeelGood 0 Aralık 4, 2009 gönderildi Raporla Share Aralık 4, 2009 gönderildi Şu an darbe karşıtı gözüken şeriatçıların 12 Eylül döneminde nasıl orduyu desteklediklerine bizzat şahit oldum... "İyi oluyor zındıklara" diye destek veriyorlardı... Ve bunlar AKP'yi ve dincileri savunan bir garip ateistler. İnsanın aklı almıyor... İşin tuhafı, yazılan her şeyi çarpıtıyor ve iftiralar ediyorlar. Bütün yazılar ortada işte.. Nasıl bir ahlaksızlıktır, nasıl bir yüzsüzlüktür anlamadım ki.. Bunlar burada ateist taklidi yapan dinciler olmalı diyorum ben. Aksini kabul etmek gerçekten çok zor çünkü. Bunlar her dönemin adamları işte. Şimdi dinci hükumete yanaşırlar, öbür gün darbeci cuntacılara. Yargıya saygı çığlıkları atarak girdi başlığa, yanıldığını, yanlış okuduğunu ve açıkça iftira ettiğini kabul etmek yerine kendisi oturup yargıyı suçladı. Sırf AKP'li imamları savunmak için... Yüzsüzler bunlar. Zerre kadar utanmaları yok. Link to post Sitelerde Paylaş
Andromeda 0 Aralık 4, 2009 gönderildi Raporla Share Aralık 4, 2009 gönderildi Ve bunlar AKP'yi ve dincileri savunan bir garip ateistler. İnsanın aklı almıyor... İşin tuhafı, yazılan her şeyi çarpıtıyor ve iftiralar ediyorlar. Bütün yazılar ortada işte.. Nasıl bir ahlaksızlıktır, nasıl bir yüzsüzlüktür anlamadım ki.. Bunlar burada ateist taklidi yapan dinciler olmalı diyorum ben. Aksini kabul etmek gerçekten çok zor çünkü. Aynen katılıyorum bende... Link to post Sitelerde Paylaş
Yakup 0 Aralık 4, 2009 gönderildi Yazar Raporla Share Aralık 4, 2009 gönderildi (düzenlendi) Bu Ülkeyi Kim Yönetiyor; AKP mi, AB mi ? ( Not : Aşağıdaki yazıyı 06 Eylül 2006'da yazmışım . Lütfen dikkatle okuyunuz ve Türkiye'yi Türk halkı mı yönetiyor, yoksa AB mi, canlı canlı görünüz . Saygılarımla ... ) Bilirsiniz dostlar, Avrupalılar bizi çok severler, hem o kadar çok severler ki, üşütüp de hasta ne olmayalım diye başımıza sürekli yeni yeni çoraplar örerler ! Hollandalı parlamenter Camiel Eurlings tarafından hazırlanan ve oylanarak kabul edilen Türkiye raporunu okuduğunuzda, AB yetkililerinin koskoca bir ülke olan Türkiye'ye bakış açılarının gerçekte ne kadar küstahça olduğunu rahatlıkla görebilirsiniz . Sanırsınız ki Türkiye AB'nin bir sömürgesi ve AB parlamenterleri de bu sömürge devlete neyi nasıl yapması gerektiği konusunda sürekli emirler yağdıran adeta birer sömürge valisi . İnsan bu raporu okuyunca, 70 milyonluk koca Türkiye'nin bu zamana kadar AB karşısında bağımsız ve üniter devlet yapısından ne kadar taviz verdiğinin ve yine ne kadar silik, kişiliksiz ve zaaflarla dolu bir politika yaptığının da izlerini bulabiliyor . Raporda neler yazıyor, önemli başlıklarına şöyle bir bakalım : Türkiye, tam üyelik öncesi sözde Ermeni soykırımını tanımalıymış . Yukarıdaki cümleyi okuyan da sanki bu sözde Ermeni soykırımı tanınınca AB'nin bizi tam üyeliğe alacağını felan zannedecek ! Ne diyelim; hem ayrıca şaşmıyoruz artık bu sözde Ermeni soykırım iddialarına, ufak ufak alıştırdılar bizi sağolsunlar ! Kendilerini Alman gizli servisi BND'ye satan ve onların direktifleri doğrultusunda uluslararası arenaya bu sözde soykırım iddiasını taşıyan Taner Akçam ve Baskın Oran gibi eski kazma komünist artıklarının, Orhan Pamuk gibi rezillerin, içimizdeki diğer Truva Atlarının ve onlara entellik dantellik uğruna destek veren tüm liberal hempalarının gözü aydın olsun ! Peki, rapordaki istekler sadece bu kadarcık mı ? Olur mu hiç, aa ; rapora göre, hazır elimiz değmişken "Pontuslu Rumlara ve Süryanilere '' yaptığımız soykırımı da tanımalıymışız . Evet evet, yanlış okumadınız; Pontuslu Rumlara ve Süryanilere yaptığımız soykırımı da tanımalıymışız . Al bir kaya daha ! "Türkiye topraklarında yaşayan farklı azınlıklara yapılan hak ihlallerinin tam üyelik hedefine uygun olmadığı" görüşü öne sürülmüş . Farklı azınlıklar, hak ihlalleri ve ardından (güya) tam üyelik ... Farklı azınlıklardan kastedilenin ne olduğu açık, ki raporda da belirtilmiş zaten; hak ihlalleri olmaması için ''koruculuk sistemi lağvedilmeli'' , ''Kürt sorununa demokratik çözüm aramalı'' , ''ve bunların gözaltı ve tutuklamalarında Avrupa standartları uygulaması'' getirilmeliymiş . Tabii, terör sorununun nasıl bir şey olduğunu kendi ülkelerinde de yaşadıklarından iyi biliyorlar ! Bize önerilen terörle mücadele Avrupa standartlarında olmalıymış; hem o koruculuk sistemi de ne öyle, ne kadar ayıp ! Eğer kendi ülkelerinde şu terörün onda biri yaşansa, tek dişi kalmış bu çifte standartlıların o azınlıklara neler yapacağını da iyi biliriz ama, neyse diyelim bunu da es geçelim, zira bu önerileri saflıklarından yapmıyorlar, terör belasının nasıl bir şey olduğunu gerçekte domuz gibi de bilirler. Amaçları, ipe un sermek, başka bir şey değil . Sağolsun varolsunlar, lütfetmişler; PKK terörünü aslında hoş görmüyorlarmış ama, terörün önlenmesi Güneydoğu Anadolu'daki seçilmiş kişilerin muhatap alınması ile mümkünmüş . Mesaj gayet açık; bölücü Kürt milletvekillerini tanıyın, terörü çözmek için onlarla işbirliği yapın . Katille, bölücü ile, devlete kurşun sıkanla pazarlık ... Güvenlik güçlerinin kanı-canı pahasına adalete teslim ettiği 5.000 teröristi AKP adlı bu hükümet, sırf AB öyle istiyor diye bir kalemde affetti de ne oldu ? Her gün şehit cenazesi gelmiyor mu ? Raporun devamında bu konuya da açıklık getirilmiş ve nasıl olacağı, sağolsunlar, izah edilmiş; yüzde 10 olan seçim barajını aşağı çekin ... Ne demek efendim ; hemen aşağı çekelim, böylelikle PKK'lılar da meclise girebilsinler, ayrıca çocuklar da şeker yiyebilsinler, lay lay lay lom !.. Bu arada Yeşil grup parlamenterleri Joost Lagendijk ve Cem Özdemir'in sunduğu ve kabul edilen bir değişiklik önergesiyle Türkiye'de üniversitelerdeki türban sorununa bir çözüm bulunması çağrısında bulunuluyormuş . Bence de Cem bey haklı; işsizlikmiş, ekonomiymiş, terör sorunuymuş; canım bunlar ceviz içini doldurmayacak şeyler, Türkiye'nin bütün derdi varsa yoksa türban değil midir zaten ?!.. Bu Cem Özdemir adlı şahıs Almanya'da yetişmiş, isminden başka Türklükle hiçbir alakası olmayan, tamamen asimile olup Almanlaşmış bir şahıstır. Türkiye'ye karşı daima husumetle bakan, ülkemiz hakkında bir yığın zırva açıklamalarla gündeme gelen, hatta yerli hıristiyan-muhafazakar Alman parlamenterlerini bile kıskandıracak ölçüde Türk düşmanı bir adamdır. O sebeple bu şahsın sözlerini dikkate almaya bile değmez . Hem oldu olacak TSK'yı da lağvedelim de adamlar rahat bir uyku çeksinler yahu, böyle giderse bizim yüzümüzden depresyona mepresyona girecekler . Yok yok , en iyisi bütün orduları terhis edelim ! Ermenistan ile diplomatik ve iyi komşuluk ilişkilerinin başlatılmasında Türkiye'nin ön koşulsuz olarak gerekli adımları atması ve bu ülkeyle sınır kapısını bir an önce açması isteniyormuş. Ön koşulsuz ... İnanılır gibi değil, bir ülke bu kadar mı aptal yerine konulur ? Türkiye'nin limanlarını Rum gemilerine açması da talep edilen raporda, 'Kıbrıs ( Rum kesimi ) dahil tüm AB üyelerinin tanınması, müzakere sürecinin zorunlu parçasıdır' deniliyormuş . Bu AB parlamenterleri işi artık o kadar pişkinliğe vurmuşlar ki, diplomasi kurallarını bile hiçe sayarak sopayı artık aba altından değil, resmen açıktan gösteriyorlar . Ve daha buna benzer bir yığın, ülkemizi resmen aşağılayan, içişlerine ve dışişlerine küstahça karışma hakkını kendinde gören, bununla da yetinmeyip resmen dikte eden sözde öneriler devam edip gidiyor . AB Parlamentosu'nda kabul edilen bu taslak rapor, ufuksuz ve beceriksiz politikacılar eliyle ülkemiz Türkiye'nin ne hallere geldiğinin ve getirildiğinin de bir raporu sanki . Ve yine bu rapor, ister politikacı, ister yazar, isterse sade vatandaş olsun, hala daha AB AB diye bir yerlerini yırtan ülkemizdeki tüm kimliksiz ve kişiliksizlerin suratına tükürülmüş kanlı bir tükürüktür gerçekte . Ama onlara sorarsan tükürük değil bu, sadece yağmur çiseliyor . *** İşte gördünüz, üç yıl öncesinden yazdığım yazıdaki AB dikteleri bugün aynen gerçekleşmiş durumda. AB emrediyor, kukla AKP emredileni şak diye yerine getiriyor . Aralık 4, 2009 tarihinde Yakup tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
Yakup 0 Aralık 5, 2009 gönderildi Yazar Raporla Share Aralık 5, 2009 gönderildi (düzenlendi) Büyük Ağabey Teröristleri takip etmek için haftalardır Irak sınırına askeri yığınak yapıyoruz, ama bir türlü içeri giremiyoruz . Giremiyoruz, çünkü bir türlü vize vermiyor büyük ağabey, bir kaç haftalık Irak vizesini bile çok görüyor bize . Giremiyoruz, çünkü bize hala çok kızgın, ''olmaaaz'' diyor, ''cezalısın... '' - Niye ki ağabey, ne yaptım ben sana ? - Daha ne yapacan lan, ben Irak'ı vururken defalarca söz verdiğin halde yanımda yer almayıp yamukluk yapmadın mı ? - Ama ama ama ağabey, vallahi ben çok uğraştım ağabey, ama olmadı napiim, n'olur beni deliğe süpürme ağabey, hıçkırık hıçkırık hüngür hüngür ... - Kes artık zırlamayı, sümüklü ! Her hükümet kurulurken ta okyanus ötesine gidip ellerini öptüğümüz pek kıymetli bu büyük ağabeyimiz böyle diyorsa, haklıdır . Sizler de bilirsiniz ki, ağabeyimiz aslında bizi çok sever, sever ki hem de nasıl ! Yeri gelir büyük ağabeyliğinin bir gereği olarak cebimize bir kaç dolar harçlığımızı bile koyar, yeri gelir bol bol da borç verir . Bunlar, hep bizi sevdiğinden ! Ayrıca biz borçtan korkmayız efendim, borç yiğidin kamçısıdır, borç bizden korksun, her ne kadar ayranımız olmasa da içmeye . Ayrıca bizlere ta küçüklüğümüzden beri, 1950'lerden beri don biçer durur büyük ağabeyimiz . Cıbıldak cıbıldak ortada dolaşmayalım diye herhalde, sağolsun varolsun ! Yerine göre kapitalist-liberal don ... Yerine göre de 'Yeşil Kuşak(lı) don' . O don bizi her türlü soğuktan sıcaktan, hırlıdan hırsızdan, hatta komünizmden bile korur ! Ağabeyimizden Allah bin kere razı olsun, şimdilerde de 'BOP donu' , 'Ilımlı İslam donu' biçiyor bizlere . Biz alçakgönüllü milletizdir; bizi böylesine düşünen, üzerimize bu kadar titreyen büyük ağabeyimiz bize uygun ne tür kumaş biçmişse, uyar mı uymaz mı demeden giyeriz efendim, onu da giyeriz . Giymekte biraz nazlanınca da bu sefer don yerine başımıza çuval biçer, onu giydirir . Eh olacak o kadar, ağabeydir; sever de, döver de, giydirir de . Ne diyeceksin; giyene de helal olsun, giydirene de ! *** Atatürk'ten sonra Türkiye'nin başına geçmiş ikinci büyük lider sıfatına sahip olup İmam-Hatip'ten de kapı gibi diploması olan değerli büyüğüm, hatip başbakanımız Tayyip Bey meydanlarda dün astı kesti yine : - Gireriz, çıkarız, sabrımız taştı artık, yarın çok şeylere gebe . Bu hükümetin ta okyanus ötesindeki büyük ağabeyinin elini öpüp onun icazetiyle başta olduğunu bilmek istemeyen bir takım insanlar da pek bir etkilendi bu sözlerden, o saat inandı . Yarın dediğin ne ki, işte geldi çattı . Tıssss !.. Yelkenler aynen yerde, sürünüyor . Niye ki ? Büyük ağabey izin vermiyormuş meğerse, izin çıkmasını bekliyormuş bizim imam-hatipli büyük hatip . Olur mu abisi, büyük abisi, izin ver canım şu küçük kardeşine, bak nasıl da ağlıyor garibim, hem milletin yüzüne nasıl bakacak . - Gerekenler yapıldı, biz elimizden geleni yaptık . Ne yapmış ? Büyük ağabeyin büyükelçisine ''Sabrımız taştı'' demiş . *** Kamuoyunu yatıştırmak adına bugün de Ersönmez Yarbay adlı AKPli bir milletvekili açıklama yapıyor . Emir tabii AKP üst yönetiminden geliyor, ''çık konuş, anlat kamuoyuna, bizim sınır ötesi bir operasyon yapmaya paçamız yetmiyor '' diye . AKPli milletvekili Ersönmez Yarbay ne yapsın, emir büyük yerden, ayrıca mecliste parmak kaldırıp parmak indirmeye çoktan alışkın, hatta kaşarlanmış, açıklama yaptı diye ağzına mı yapışacak üstelik, çıkıyor o da anlatıyor : - Kuzey Irak"a girersek ABD ile AB'yi karşımıza alırız ve ekonomi sarsılır . Bu, AKP iktidarının sonu olur . Yorum sizin . Aralık 5, 2009 tarihinde Yakup tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
Yakup 0 Aralık 5, 2009 gönderildi Yazar Raporla Share Aralık 5, 2009 gönderildi (düzenlendi) Türk'ün Hafızası Kaç Günlük (1) Bizim Türk politikacıları seçim öncesi bol bol vaatlerde bulunurlar ve bu vaatlerden bazıları da genellikle üç aşağı beş yukarı şu şekilde olur : - Dokunulmazlığı kaldıracağıııııız ! - Yolsuzlukları önleyeceğiiiiz ! - Enflasyonu sıfırlayacağıııız ! - IMF'yi def edeceğiiiiiz ! - Halka refah, adalet getireceğiiiiz ! - Torpili, rüşveti önleyecek, adamına göre iş değil, işe göre adam alacağıııız ! - ( Seçmen dindarsa ) Başörtüsü sorununu halledeceğiiiiz ! - AB'ye gireceğiiiz ! - Terörü yok edeceğiiiiz ! - Yapacağııııııız, edeceğiiiiiiz, biz var ya biiiiz biiiiz, vallahi de billahiii ... Yukarıda sıraladığım tipik Türkiş politikacı vaatleri sizlere de hiç yabancı gelmedi değil mi ? Seçim öncesi mevcut AKP hükümeti de yukarıdaki vaatleri bol keseden vermiş, fakat hükümet olur olmaz kadere bak ki o saat Alzheimer hastalığına düçar olup verdikleri sözlerin hepsini de bir anda unutup gitmişlerdir . Şöyle bir bakalım, acaba AKP seçimler öncesi bol keseden savurduğu yukarıdaki vaatlerinin kaçını gerçekleştirebildi ? Milletvekili dokunulmazlıkları mı kaldırıldı ? Dokunulmazlıkların kaldırılmasından geldik geçtik, evrakta sahtecilikten, yolsuzluktan, daha buna benzer bir yığın alavere-dalavereden yargılanan AKPli tam 63 milletvekili, kurşun geçirmez zırh gibi resmen dokunulmazlık zırhı arkasında emniyet altına alınmadı mı ? O vekillerden geldik geçtik, kendi kendisini affeden ilk ve tek maliye bakanı olarak tarihe geçen Tayyip Erdoğan'ın akıllı Kemal Abi'si, hırsızın resmen bağa bekçilik yaptığı gibi, ortaya çıkan onca skandallara ( rezalete ) rağmen hala daha Maliye Bakanlığı yapmıyor mu ? Yolsuzluklar mı önlendi ? Başbakan Tayyip Erdoğan'ın en yakınındaki danışmanlarından Balıkesir milletvekili Turhan Çömez'in bizzat kendisi söylemiyor mu ve ''Bu gidişat AKP'yi bitirecek '' diye alarm zilleri çalmıyor mu ? AKP'lilerin yolsuzluk yaptığını basına açıkladı diye Hatay AKP milletvekili Fuat Geçen partiden resmen ihraç edilmedi mi ? Ki AKP'ye ait belediyeler bildiğiniz üzere her tarafa göstermelik kaldırımlar, geçitler ve kavşaklar yaptılar; peki bundan kim nemalandı ve trilyonları vuran da kim oldu sizce ? Neredeyse bütün vilayetlerde AKPli Ali Dibo Çeteleri hababam debabam hala daha devleti soymuyorlar mı ? Ve yine devletin en önemli, üstelik de kar eden işletmeleri karşılıklı al gülüm-ver gülüm çerçevesi içerisinde ölü eşek fiyatına, haraç mezat kendi yandaş partililerine satılmadı mı ? Eğer ki birileri ''Yok hayır ; böyle şeyler olmamıştır , bunlar iftiradır '' diyorsa, ben de soruyorum : - Fuat Geçen gerekirse partisinden atılmaktan bile korkmadan ne diye bağırıp çağırdı o halde , adamcağızın bu ifşaatlarda bulunmakla ne çıkarı olabilirdi ? Torpili , rüşveti önleyip adamına göre iş değil , işe göre adam mı aldılar ? Devlet kadrolarında şu AKP kadar kıyım yapan ve kendi yandaş eş, dost, hısım, akraba ve sairesini yerleştiren başka bir parti daha var mıdır ? Devletin bütün kadamelerine kendi hısım, akraba, eş ve dostunu yerleştirmek, bir anlamda onbinlerce insanı, sırf farklı görüştendir, farklı partidendir diyerek işinden etmek veya sürmek de aslında yolsuzluğun bir başka türü değil midir ? İnsanları, sırf AKPli değil diye partizanca işten atmayı veya bıktırmak için ülkenin en ücra köşelerine sürmeyi bu hükümet neredeyse en alt kademelerdeki memurlara kadar indirmedi mi ? Türkiye bu hükümet döneminde daha tarihinde görmediği bir memur kıyımıyla karşılaşmadı mı ? AKPliler şimdi çıkıp da ''Her hükümet , kendi adamlarıyla çalışır '' mavallarını kapıda duran benim ayakkabılarıma anlatsınlar . Olsa olsa en fazla üst düzey bazı bürokratlar ile müsteşarlar değiştirilir . ( Devam edecek . ) Aralık 5, 2009 tarihinde Yakup tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
Siempre 0 Aralık 5, 2009 gönderildi Raporla Share Aralık 5, 2009 gönderildi akp hayali bir ergenekon terör örgütü yaratarak, devlet kurumlarındaki(ordu,polis,yargı,üniversite) atatürkçü, ulusalcı ve laik kişilerin tasfiyesini amaçlamaktadır. polis ve eğitim kurumunlarında çok ciddi islamlaşma başarıları elde ettiler, erbakanın öğrencisi köşke çıktı, köşke türban girdi. taraf ile elele vererek orduyu yıpratma kampanyalarına başladı, hayali belgelerle orduyu suçladılar, abd'den gelen emirle kürt açılımına başlayıp ulus devleti bitirmeye çalışıyolar. amaçları ılımlı islam hanedanlığı kurup müslüman ülkelere örnek yada lider olmak, her taraftan saldırı altındayız işimiz zor ama atamızın cuhrriyetini ne pahasına olursa olsun koruyacağız. Link to post Sitelerde Paylaş
Yakup 0 Aralık 5, 2009 gönderildi Yazar Raporla Share Aralık 5, 2009 gönderildi Türk'ün Hafızası Kaç Günlük (2) Halka refah, adalet mi getirdiler ? Enflasyon sıfırlanamadığı gibi, bu yılki hedeflenen tek haneli enflasyon hedefinin kesinlikle tutmayacağını, bundan vazgeçtiklerini ve 2006 yılının daha ortalarında iken bu yılın kayıp bir yıl olduğunu Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz basının önünde daha geçen hafta ilan etmedi mi ? Bu da demektir ki, halkımız en az yüzde 20-25'lik enflasyona şimdiden hazır olsun, ki bu enflasyon rakamı bile şu anki şartlarda en iyimser bir rakamdır . Evet, değerli Türk büyüğüm, eşsiz insan, yabancı dil bilmez ama olsun, imam-hatip'ten kapı gibi diploması olan Kasımpaşalı yiğit insan Tayyip Erdoğan'ı öldürelim ama, yoğurdunu da asla yemeyelim . Yemeyelim, zira kendi yandaş AKPlilerin enflasyonunu gerçekten de sıfırladı ve yine onların refah seviyesini müthiş artırdı . Müslümanın adaleti işte böyle ve bu kadar olur . IMF'yi mi def ettiler ? Deften geldik geçtik, IMF'yi tepemize daha kalıcı bir şekilde oturtmadılar mı ? AKP hükümetinin şu üçbuçuk yıl boyunca IMF'nin tek kelime sözünden dışarı çıkmaya cesaret edebildiği iddiasında bulunabilecek bir babayiğit var mı aranızda ? Ve yine IMF'nin emirlerinden tek kelime çıkmayarak halkımıza üçbuçuk yıl boyunca resmen deli gömleği giydirilmedi mi; memur, işçi, emekli, çiftçi bu hükümet döneminde inim inim inletilmedi mi ? Piyasalardan hepi topu 8,5 milyar dolar uçtu diye, tilkinin dönüp dolaşacağı yer kürkçü dükkanıdır hesabı sil baştan yine en başa dönmedik mi ? Peki bu üçbuçuk yıl boyunca IMF direktifleriyle üzerine deli gömleği giydirip cayır cayır yakılan işçinin, memurun, çiftçinin, emeklinin, dar gelirlinin vs . çektikleri ne olacak ? Bu durumda kazanan kim oldu peki; kazananlar sadece ve sadece IMF ve uluslararası sıcak paracıları, kara paracılar, borsa spekülatörleri değil midir ? Türkiye'nin borcunun da bu hükümet döneminde tam 137 milyar dolar artıp 352 milyar dolara ulaştığını da biliyor musunuz, yoksa hala daha ''AKP ülkeyi iyi yönetiyor '' mu diyorsunuz ? Kim ödeyecek peki bu borçları; işçi, memur, çiftçi, emekli, kısacası halk değilse, kim ? Terörü mü yok ettiler ? Güleyim bari de ziyan olmasın . Sırf Avrupa Birliği ve ABD öyle istiyor diye beşbin ( rakamla : 5.000 ) PKKlıyı bir kalemde affedip tekrar dağlara çıkartan hangi hükümetti ? Bu hükümet döneminde terör resmen hortlamadı mı, ülkenin değişik bölgelerinde her gün yine şehit cenazeleri kalkmıyor mu ? Terörü yok etmek şöyle dursun, ülkeyi neredeyse çeyrek yüzyıldır terörize edenler, özellikle de bu hükümet döneminde alabildiğince serbestleşip bir o kadar da küstahlaşmamışlar mıdır ? PKK'ya PeKeKe deyip duran dandiklerden bir tanesi ( Bkz.: Orhan Doğan ) daha geçen gün ''PeKeKe , meclise girsin'' deme cesaretini bile göstermedi mi ? AB'ye mi girdiler ? Ohooo, AB resmen AKP'ye girdi, bunlara istediğini yaptırıyor . Fazla söze de zaten gerek yok, zira zaman israfı olur . Başörtüsü sorununu mu hallettiler ? Halletsinler de bir sonraki seçim için ellerinin altında hazır ve de nazır bulundurdukları en önemli kozlarından mı olsunlar, a benim değerli yurttaşlarım ? Halledilmesini daha çok beklersiniz siz; şark kurnazı AKP'yi o kadar enayi mi zannettiniz ? Ha sahi yahu; önceki üçlü koalisyon ( Anasol-Mhp ) döneminde sürekli meydanlara inip protesto gösterilerinde bulunan dini pek bir bütün türbanlı bacılarımız nerede ? Ellerinde Kuranlarla protestoya çıkan benim türbanlı bacılarım; yaltakçılığını yaptığınız hükümetiniz sizlere ''sokağa çıkmayın'' diye özel bir talimat mı gönderdi yoksa ? Aslında bir yere gittikleri yok, onlar yine buradalar . Ama bu hükümet döneminde türbanlı taşfırın protestocular, bir anda oldu türbanlı light protestocular, hepsi bu . Zamanında sergilediğiniz o rezalet protestolarınızı hatırlar mısınız; elde Kuran'la önceki üçlü koalisyon hükümetini sokaklarda sürekli ne güzel de protesto ediyordunuz, öyle ki üzerinde, Marmara Depremi'ni kastederek ''7,4 yetmedi mi ? '' yazılı pankartlar açıyordunuz . Sizler , üstelik bir de üniversiteli olacak ve bu kafayla bizleri yöneteceksiniz öyle mi, vah benim zavallı ülkem vah ! İşte AKP'nin, pabuçlarımın dinci imamlarının, inanç şarlatanlarının üçbuçuk yıllık ülke yönetimi ancak bu kadardır ve bu kadar olur ve de sadece bu kadar olmaya devam edecektir . Link to post Sitelerde Paylaş
Yakup 0 Aralık 6, 2009 gönderildi Yazar Raporla Share Aralık 6, 2009 gönderildi (düzenlendi) Yolan yolana, çalan çalana İtiraf ediyorum; ülkemizin sadece kaderi değil, aynı zamanda da iflah olmaz kanseri haline gelen yolma olayına bir zamanlar ben de karıştım ! Çok üzgünüm, affedin ! Nasıl mı oldu ? Liseye gidiyordum o sıralar. Bende bir saz tutkusu başladı ki sormayın, nasıl hem de . Gerçi o ana kadar elime saz dahi almamıştım, fakat bu aletten çıkan o müthiş ses beni deli divane ediyordu . İlle de bir saz, nasıl olursa olsun farketmez . Ah bir sazım olsa, ah bir sazım, tıpkı Neşet ( Ertaş ) gibi çalacaktım . Allahım, adam sazı nasıl da konuşturuyordu, ona ruh veriyordu adeta . Anneme o kadar yalvarmıştım da pahalı diyerek bana bir saz almamıştı, canı sağolsun . Yalvarmalarım, duygu sömürülerim de kar etmeyince çareler düşünmeye başladım . Bulmuştum . Yolmalıydım . Evet evet, ben de diğerleri gibi yolmalıydım . Memleketin tarlalarındaki bütün mercimekleri yolmalıydım . Bir hafta boyunca gündelik ırgatlığa yazıldım kös kös, saz parası biriktirebilmek amacıyla tarlalarda yeşil mercimekleri yoldum da yoldum . Biriktirdiğim parayla da kendime şöyle iyisinden uzun saplı bir saz aldım ve o gündür bugündür de çalar dururum . İşte benim ''yolma'' ve ''çalma'' olayım böyle başladı . Sevgili dostlar; ben ki ne zaman mercimek yolmaya başladım, tesadüfe bak, birilerinin de o sıralarda memleketi yolduğu haberleri gelmeye başladı. Ne zaman ki ben saz çalmaya başladım, birileri de ülkeyi ve geleceğini çalmaya başladı . O gün bugündür yolan yolana, çalan çalana . O zamandan günümüze kadar kaç iktidar geldi geçti ise ne yolanı eksik oldu ne de çalanı . Kanıksadık neredeyse, hatta öyle ki ''Götüreceksen büyük götüreceksin abi '' diye, gelecekteki torunlarımız için ata yadigarı çok değerli ve anlamlı halk deyişleri bile ürettik ! Öyle ya, bunca yolsuzu, arsızı, hırsızı üstelik de defalarca seçen bizlerin, torunlarına bırakacağı yukarıdaki sözden başka neyi olabilirdi ki ?! En son seçtiğimiz ve halka yolsuzlukları ortadan kaldıracağım diye söz veren AKP hükümeti sizlerin de bildiği üzere, kendini affeden dünyada ilk ve tek Maliye Bakanı Kemal Abi'm başta olmak üzere yolsuzluklarla çalkanıyor . Gün geçmiyor ki, AKP'nin bir yolsuzluğu ortaya çıkmasın. Dokunulmazlığı kaldıracağım diye söz veren de yine bu hükümet, neredeyse 60'tan fazla yolsuzluğa bulaşmış vekilini kurşun geçirmez yelek gibi dokunulmazlık zırhı arkasında koruyan da bu hükümet . O sebeple kimse bu hükümetten saf saf dokunulmazlıkları kaldırmasını beklemesin . Fiziğin bize öğrettiği en temel kanun ''aşınma'' olayıdır bilirsiniz . Bu doğa kanununa göre her şey aşınır , tabiyatıyla kanunlar da aşınır, üstelik zaman da . Sanırım mevcut hükümet rüşvetten, yolsuzluktan , adam kayırmadan ve evrakta sahtecilik gibi diğer bir çok kanuni usülsüzlüklerden dolayı dokunulmazlık zırhına aldıkları hırsızları için kanuni zaman aşımını bekliyor . Okumuşsunuzdur sanırım, Hatay AKP milletvekili sayın Fuat Geçen'in bugün bu konuda çok önemli açıklamaları vardı . Adam tam bir Doğrucu Davut, dürüst ve adam gibi bir adam . İçinde olduğu parti hükümette olduğu halde tamamen vicdanının sesini dinleyerek zamanında partisini uyarmış ve bazı yerlerde yolsuzluk yapıldığı açıklamalarında bulunmuş; bu gidişe son verilmesini, derhal tedbir alınması teklifinde bulunmuş . Vay, bunu yapan sen misin ! İhraç istemiyle derhal AKP Disiplin Kurulu'na sevkediliyor . Niçin ? Hükümetin ayıbını ortaya çıkardı ya . Bu dürüst ve namuslu insan, sırf bağlı olduğu hükümeti yıpranmasın diye çabalarken kendisine resmen kapı gösteriliyor, böylelikle kendisi gibi tek -tük dürüst kalabilmiş diğerlerine de gözdağı veriliyor : - Kesin sesinizi, keyfinize bakın, siz de çalın, siz de yolun ! Taşlar bağlanıyor, affedersiniz itler serbest; dürüstler cezalandırılırken, yolsuzlar hırsızlar adeta ödüllendiriliyor . Yolsuzluk, hırsızlık gibi çirkef işlere bulaşanlar ise işte bu din-i bütün AKPliler . Hani ağızlarını açtıklarında sana bana ''Bir dirhem kul hakkı yiyen cennet yüzü göremez '' diye ahkam kesen din-i bütünler var ya, evet işte onlar . Anlaşılan o ki, AKPliler cennetten bile umutlarını kesmişler; görünen o ki, hükümet olmak ve bal tutup parmağını yalamak onlara pek tatlı gelmiş olsa gerek . Kendi söylediklerine en başta kendisi inanmayanlara ne derler sevgili dostlar, siz söyleyin : İkiyüzlü mü, sahtekar mı, ele verir talkını kendi yutar salkımı mı ?... Ve bütün bunlar da ayan beyan medyanın gözü önünde oluyor . Bu , AKP Hatay milletvekili adeta isyan ediyor : - Partide, yolsuzlukla mücadele etmek yerine yolsuzlukla mücadele edenle mücadele edilir hale gelindi. Bu da bir şeyi gösteriyor ki, halkımız bu hükümeti seçmekle güya ülkeye çeki düzen verileceğini zannediyordu . Gerçekte ise değişen bir şey olmayıp hamamın aynı kaldığını, sadece tellakların değiştiğini yavaş yavaş görüyor . Görüyor mu sizce de ? Ben pek umutlu değilim . Çünkü ''Devletin malı deniz , yemeyen domuz'' atasözünü üretmiş bir ırkın ahfadıyız biz . Kendimizle ne kadar gurur duysak azdır; bunca yolsuzu, arsızı, hırsızı, üstelik de defalarca seçen bizlerin, torunlarına bırakacağı yukarıdaki sözden başka neyi olabilirdi ki ! Altın tepsi içinde sunulmuş seçme hakkımızı üç kilo pirince, birkaç torba kömüre satan da biz , ''Ben bilmem ayol , beyim bilir '' diyen de biz . Devletin ve milletin arazisini gasbedip gecekondu diken de biz, sonra da hangi parti bizim o gecekondumuza tapu verirse sadece onu seçen de biz . Bizleri 25 yıl gibi kısa bir sürede gepegenç emekli etme sözü veren, sonra da SSK'nın topunu attıran Demirel Baba'yı defalarca işbaşına getiren de biz . Kaçak elektirik - su kullanan da biz, devletin malını kendimizden saymayıp yağmalanacak bir mal gözüyle bakan da biz . Memlekete hizmet etmiş etmemiş , ne gam ; takım tutar gibi parti tutup resmen partizanlık yapan da biz . Rüşveti alan da biz, veren de biz . Okumayan da biz, okutmayan da . Ağzından Allah sözü çıkan her sahtekara derhal inanıp kendisini tecavüzcüsüne teslim eden de biz . Neyse çok uzatmayayım, biz var ya biz ... Bizler böyle olursak , seçtiğimiz nasıl olacaktı ki ? Bizler bu konuda çok mu masumuz sanki ? Yakup - 30.05.2006 Aralık 6, 2009 tarihinde Yakup tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
Yakup 0 Aralık 6, 2009 gönderildi Yazar Raporla Share Aralık 6, 2009 gönderildi (düzenlendi) Münafık kime denir Ne zamandır şu konuyu bir ele alayım diyordum, nasip bugüne imiş . Bu ülkede öyle bir kesim var ki ( hangi kesim olabileceğini siz de tahmin edebilirsiniz, ki makalenin ilerleyen satırlarında kimleri kasdettiğim daha da açığa çıkacak ) ne zaman bu kesimle bir polemiğe girişilecek olsa, karşısındaki kişi derhal münafıklıkla itham edilir . Gerçekte bu türden ithamlar, fikirsizliğin ve acziyetin göstergesinden başka bir şey değildir . Oysa siyasetin konuşulduğu yerde insanların farklı farklı görüşlere sahip olması en doğal ve sağlıklı olanıdır aslında . Farklı görüşlere tahammül etmeyelim de ne yapalım ? Madem farklı görüşlere hiç katlanamıyoruz, kaldıralım gitsin demokrasiyi, getirelim başımıza, rengi hiç önemli değil, kara-kızıl-yeşil-mavi faşistleri, onlar yönetsin bizi ! Bu mu isteniyor ? Ama sen gel de bunu bu kesime anlat ! Oysa ki iş başına gelen bütün hükümetler eleştirilir, dünyanın her yerinde bu böyledir aslında . Hem öyle olmamış olsa bile, kimse mevcut hükümetin taraftarlığını yapmak zorunda değildir ki . Görmemişin bir hükümeti olmuş da... '' Münafık '' kelimesi bilindiği üzere dinsel bir terimdir . Bu kavramın bir dinsel manası, bir de geniş manası vardır . Dinsel manası; arabozan, inanmadığı halde inanıyormuş gibi yapan ... Geniş manası ise; verdiği sözü tutmayan, ikiyüzlü, yalancı, namert, emanete hıyanet edendir .Ki bahsini ettiğim bu kavramın geniş manası aynı zamanda da münafıklığın alametlerindendir . İnsanların kalbini yarıp da içine bakma imkanımız olmadığına göre, münafıklık tesbitinde geriye sadece alametlerine bakmak kalıyor . Kişi, verdiği sözü tutmuyor, yalan söylüyor ve emanete de hıyanet ediyorsa o kişi münafığın ta kendisidir . Bu bağlamda düşünürsek; önüne geleni ve kendisi gibi düşünmeyenleri, bilinçli bir şekilde bel altı çalışarak sürekli münafıklıkla suçlayan şu muhterem AKPlilerin partilerine bakalım hele bir : Bildiğiniz üzere bu hükümet üç buçuk yıldır iktidarda . Ve bu zamana kadar hep doğruyu konuştular, hiç yalan söylemediler, öyle mi ? Yani başta başbakan olmak üzere bütün AKPliler ve de bütün partizanları hep dürüstçe mi hareket ettiler bu zamana kadar ? Bana çıkıp da ''politikaya atıldım ve hiç yalan söylemedim '' diyen kişi, bence dünyanın en büyük yalancısıdır . Kaldı ki AKP ve partizanları bir numaralı yalancı . Zamanında basının önünde resmen ''Gerekirse papaz elbisesi bile giyerim '' diyen ve bu sözleriyle bir anlamda taraftarlarına ''İkiyüzlü olun, riyakar olun '' mesajı gönderen başbakan Tayyip Erdoğan hiç yalan söylemeyecek öyle mi ? Gelelim münafıklığın ikinci alametine ... Bu hükümet verdiği sözleri tutmuş mudur ? Hatırlayınız; seçim öncesinde ne sözler veriyordu ne sözler . Yolsuzluğu önlüyordu, dokunulmazlığı kaldırıyordu, IMF'yi kovuyordu, dürüst yönetim vaat ediyordu, ediyordu da ediyordu ... At gitsin, yalandan kim ölmüş; söz ver gitsin, işbaşına gelince hangi Allah'ın kulu hesabını sorabilir ki ? Ee peki ne oldu; önlediler mi yolsuzluğu, kaldırdılar mı dokunulmazlığı, getirdiler mi dürüst yönetimi, IMF'yi kovdular mı ? Neredee, tam tersi olmadı mı ? IMF'ye daha önce elimizi vermişken şimdi kolumuzu da hepten kaybettik; yolsuzluk dersen, AKP'nin gırtlağına kadar yolsuzluğa battığını kendi adamları ( bkz. Hatay AKP milletvekili Fuat Geçen ile Balıkesir AKP milletvekili Turhan Çömez ) söylüyor açık ve de seçik bir şekilde . Dokunulmazlığı kaldırmalarını ise zaten ümit eden yok. Terör dersen aldı başını gidiyor, PKK ve Kürtçüler daha tarihinde hiç bu kadar şımaramamışlardı . Dış politika dersen hepten facia; ABD bir taraftan tokatlıyor, AB bir başka taraftan ... Türkiye, şamar oğlanı ya ! Sağolsun, Gül gibi bir dışişleri bakanımız var; AB sömürge valileri gocunmasın diye yüzlerine pişkin pişkin sırıtıyor da sırıtıyor ve verilen direktifleri de harfiyen yerine getiriyor : - Yaparız efendim, ederiz efendim, ne demek efendim, emriniz olur efendim ! Seçim öncesi verilen sözler de tutulmadı, kaldı mı geriye emanete hıyanet ... Emanete hıyanet konusuna geçmeden önce belirtmek isterim ki, devlet dediğimiz gerçekte bizleriz ve o devletin bütçesi de gerçekte bizim vergilerimizle oluşturulan bir bütçedir, oradaki meblağ ise hepimizin ve Türk halkının parasıdır. Hatta orada henüz dünyaya dahi gelmemiş bizden sonraki nesillerin de kul hakkı vardır . Seçilip de işbaşına getirilen hükümetteki siyasetçilere halkın bu bütçesi sadece emanet edilir . Şimdi AKP, bu zamana kadar bu emanete adam gibi sahip çıkmış mıdır ? Çıkmışsa, Balıkesir AKP milletvekili Turhan Çömez ne diye bağırıyor ? Çıkmışsa, Hatay AKP milletvekili Fuat Geçen ne diye alarm zilleri çalıyor ? Hani başkası söylese hemencecik şu denilir : - İftiracı münafıklar; Biz AK Partiyiz, bizim din-i bütün, üstelik de apAK Partimiz hiç öyle şeyler yapar mı kefereler ! Niye Türk Medyası Abdüllatif Şener'in değil de, günlük başbakanın Kemal Abisi'nin yolsuzluklarını anlatıyor, onu da bana bir zahmet anlatabilirler mi ? Kısacası, benim canım AKPli kardeşlerim, ben de diyorum ki : - Münafıklığın alametinin üçü de var; partinizde de, sizlerde de ... O halde partiniz AKP'den ve o partiyi ölümüne savunan sizlerden daha iyi münafık mı olur ? Yakup - 31.05.2006 Aralık 6, 2009 tarihinde Yakup tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
Yakup 0 Aralık 6, 2009 gönderildi Yazar Raporla Share Aralık 6, 2009 gönderildi Mehmet Şevket Eygi ve Münafık AKP'ye açık mektup Sevgili dostlar; bildiğiniz üzere bir kaç gün önce '' Münafık Kime Denir ? '' başlıklı bir makale yazmıştım . Bu makalem tamamen AKP'ye ve partizanlarına yönelikti, aynı zamanda da başkalarının üzerine sıçratmaya çalıştıkları çamuru kendilerine iade etmek amacıyla yazılmıştı . Bahsini ettiğim o makalemde münafıklığın alametlerinden yola çıkarak aslında bu adi iftiraya kendilerinin daha layık olduğunu, gerçekte asıl kendilerinin ''bir numaralı münafık'' olduklarını yüzlerine çarpmıştım . Bu zümre, hangi platforma gitseniz oradadırlar ve bir futbol fanatiğinden daha fanatik bir şekilde sürekli partizanlık yaparlar; siyasi konularda, kim olursa olsun farketmez, kendilerinden biraz da olsa farklı düşünüyorlar diye derhal insanlara dinsel kavramlarla karşı saldırıya geçip bel altı vuruşlarına girişirler . Şu yaşıma geldim, bu ülkede AKPli olup da bu kadar korkunç derecede partizanlık yapan ikinci bir zümre daha tanımadım dersem yeridir . İslamcı yazarlardan sayın Ali Bulaç'ın bile resmen ''AKP kendi magandasını yarattı, maganda bunlar'' dediği bu AKPli zümre, 12 Eylül öncesinin fanatik komunistlerini hiç de aratmıyorlar . İşte bu sebeple bana göre bunlar ''yeşil komünistin '' ta kendileridir ve münafık sıfatı da en çok kendilerine uygun düşmektedir . Sağolsun, benim bu makalem üzerine bir kardeşimiz bana bir elmek ( elektronik mektup ) göndermiş, daha doğrusu bir yazarın, üstelik de İslamcı bir yazarın, sayın Mehmet Şevket Eygi'nin makalesini .. Meğerse ben düşüncelerimde yalnız değilmişim. Böylesi bir makaleden haberim de yoktu . Ayrıca İslamcı bir yazarın kaleminden bunları okumak, insanı ister istemez ümitlendiriyor ve demek ki bu ülkede adam gibi müslümanlar da varmış, korkusuzca da haramzadelerin üzerine gidermiş duygu ve düşüncesi yaratıyor . Sizleri sayın Mehmet Şevket Eygi'nin bu gerçekten de enfes makalesi ile baş başa bırakıyor, başta bu makaleyi gönderen kardeşimiz olmak üzere hepinize sevgi ve selamlarımı iletiyorum . Yakup - 02.06.2006 ------------------------------------------------ Mehmet Şevket Eygi - Münafık Büyük Hırsızlara Açık Mektup Yıllarca önce bir gazetede okumuştum . Romanya’nın en büyük kadın satıcısı bir Türk'müş... Bizde, birkaç sene önce ölen bir Ermeni Madam da genelevler imparatoriçesiydi. Hattâ, İstanbul Ticaret Odası, vergi rekortmeni olduğu için bu madama resmi törenle ödül vermişti. Merasimde çok saygın ve yüksek birtakım kodaman şahsiyetler de bulunmuştu . Şu anda Türkiye’de dindar geçinen, yüce İslâm dinini alet ve istismar eden birtakım münafıklar büyük çapta hırsızlık yapmakta, haram kazançlar elde etmekte, memleketi ve milleti feci şekilde soymaktadır. Müslümanlara çamur mu atıyorum? Hâşâ!.. Ben de Müslümanım . Gerçek, samimî, haram-yemez, doğru, faziletli, namuslu, şerefli, haysiyetli Müslümanlar başımın tacıdır . Aramızda görüş ve meşreb farklılıkları bulunsa bile onları kardeş bilirim, severim, tutarım . Onları tenzih ediyorum . Sözlerim onlara değildir. Benim kabul edemeyeceğim şey, birtakım alçakların, sahtekârların, münafıkların, hırsızların , haram-yiyicilerin, haydutların, rantçıların, kemik peşinde koşan köpeklerin dindarlık taslamaları, kendilerini İslâm’ın ve Müslümanların temsilcisi gibi göstermeleridir. Romanya’daki herif karı satıyormuş . Bizimkiler din satıyor . Dinin kutsallığı, kadın iffetinin kutsallığından yukarıda olduğu için, bizimkiler alçaklık ve rezillikte daha üst derecededir . Bu herifler, halk yaptıklarını bilmiyor mu zannediyor ? Hatâ ediyorlar . Halk çok şeyden haberdardır. Yekûn olarak milyarlarca dolar götürüldüğünü çok iyi bilmektedir. Talanlar, vurgunlar, soygunlar, haram rantlar hakkında medya yayın yapmıyor . Çünkü bunlara dair elde müsbit (isbat edici) bilgiler ve belgeler yoktur . İsbat edilemeyince, hırsızlar yüklü tazminat davaları açmakta, hem aklanmakta hem de para kazanmaktadırlar. Zaten elde müsbit deliller olsa bile kimse onlarla kolay kolay başedemez . Büyük hırsızların elleri uzundur . Onlarla uğraşmak kolay değildir . Uğraşanları garip trafik kazalarıyla, tahlille anlaşılamayan zehirlerle, faili meçhul cinayetlerle, ansızın gelen kalp krizleriyle yok ederler . Bu herifler, bu çeteler Allah’a, Peygamber’e, Kur’ân’a, İslâm’a, Şeriat’a inanıyorlar mı ? Bu sorunun cevabını “İnanıyorlar” şeklinde vermek pek o kadar kolay değildir. Çünkü Allah, O’nun kutsal Kitabı Kur’ân, O’nun yüce Peygamberi Muhammed Mustafa, ilahî İslâm Şeriatı, yüksek İslâm ahlâkı; haram kazançları, soygunu, rüşveti, komisyonu, millet malını çalmayı, saçı bitmedik yetimlerin hakkını yemeyi kesinlikle yasak etmiştir .Haram yiyenlerin yeri Cehennemdir . Bu herifler müteammiden ( bilerek, kasıtlı olarak) haram yemekte, soygun ve talan yapmaktadır. Dinimiz, emanetlerin ehil olmayanlara verilmesini haram kılmıştır. Emanetler nelerdir ? Makamlar, memuriyetler, vazifeler, hizmetlerdir. İslâm dini, işlerin ehil olmayan akrabaya, hısımlara, arkadaşlara, cemaatdaşlara, yoldaşlara verilmesini asla uygun görmez.Böyle bir davranış emanete hıyanettir. Emanete hıyanet, adam öldürmek, domuz eti yemek, vatan hainliği yapmak, fitne ve fesat çıkartmak gibi büyük bir günahtır. Emanetleri ehil olmayanlara vermek, karı satmaktan daha büyük alçaklıktır . Şimdi ey haram yiyiciler, ey kirli ve kara rantlar peşinde koşanlar, ey gözleri mal ve servet hırsıyla dönmüş olanlar, ey kendi çıkar ve ikballeri uğrunda bu millete, bu halka, bu devlete en büyük kötülükleri yapanlar !.. Beni iyi dinleyiniz : Çok kötü bir yoldasınız . Haram kazançlarınızın size uğur, saadet, yümn ve bereket, huzur ve selamet getireceğini sanıyorsanız gerçekten büyük bir yanılgı ve gaflet içindesiniz . Korkun ve titreyin!.. Âkıbetiniz korkunç olacaktır . Sadece kendinize değil, yedi kuşak çocuk ve torunlarınıza yetecek miktarda büyük paralar ve servetler vurdunuz . Lakin bunlar elinizde kalmayacaktır . Sizi bin türlü bela ve musibet beklemektedir . Sizin âkıbetiniz, dinsiz, imansız, Allah’sız, itikatsız kafirlerin akıbetinden bin kat kötü olacaktır .Çünkü siz zâhiren Müslüman geçiniyorsunuz ve kötülüklerinizi dindar görünerek yapıyorsunuz. Lânet olsun size!.. Yazıklar olsun size!.. Maalesef siz, yakın tarihimizde hırsızlık, soygun, talan yapan dinsizleri geride bıraktınız . Onlar, sizin yanınızda amatör statüsünde kalır . Evet , vurduğunuz milyonlarca dolar yanınıza kâr kalmayacaktır . Gururlandığınız o müzeyyen meskenlerinizin damları başınıza çökecektir. Dünya size dar gelecektir . İyi bilin ki, dış bankalara yerleştirdiğiniz o korkunç servetler elinizden çıkacaktır .Çocuklarınız, aile fertleriniz, torunlarınız da yanacaktır . Çünkü onlara da bu ateşli haram paraları yediriyorsunuz . Gururdan, kibirden, azametten yanınıza yaklaşılmıyor . Bize hiç kimse bir şey yapamaz sanıyorsunuz . Öyle mi ? Allah’ın sillesi gelince yerin dibine geçersiniz . Soruyorum size: Tarih boyunca İslâm’ı alet ve istismar ederek haram yemiş, gayr-i meşru servet edinmiş kimselerin âkıbetlerini tedkik ettiniz mi ? Yakın tarihimize bakınız : Hani bazıları milyarlarca dolar vurmuşlardı . Sonra ne oldu ? Rüzgârlar ters yönden esmeye başladı ve milyarlar muhalif yellerle birlikte uçup gitti . Ey haram yiyiciler ! Bin türlü uğursuzluk ve şeâmet sizin peşinizi bırakmayacaktır . Allah, yüce dininin, yüce Kur’ân’ının birtakım eşkiya tarafından alet edilmesinden, mukaddes değerlerin sömürülmesinden asla razı olmaz. Kâfirlerin cezası ahirete kalsa da, Müslüman görünen münafıkların cezası dünyada başlar genellikle . Ne korkunç bir sorumluluk ve vebal altında olduğunuzu bir bilseniz . Kendi şahsî çıkarlarınız , şahsî ikballeriniz, nefsanî ihtiraslarınız uğrunda en kutsal değerleri istihdam ve istismar etmenin ne demek olduğunu bir bilseniz, idrak etseniz gözyaşları içinde tevbe ederdiniz, haram paraları hak sahiplerine geri verirdiniz . Lakin sizin gözleriniz artık gerçekleri görmüyor , kulaklarınız uyarıları ve ihtarları duymuyor , kalpleriniz katılaşmış , mühürlenmiş . Bize kimse bir şey yapamaz mı diyorsunuz ?.. Bekleyin o halde, Hakk’ın sillesi ansızın gelince nasıl tepetaklak olacaksınız . “Hak sillesinin sadâsı yoktur , Bir vurdu mu hiç devâsı yoktur!” Link to post Sitelerde Paylaş
cigi 0 Temmuz 30, 2010 gönderildi Raporla Share Temmuz 30, 2010 gönderildi http://www.youtube.com/watch?v=teA4ZkIvkE8&feature=PlayList&p=24E3200495BDB210&index=38 Link to post Sitelerde Paylaş
kumarbaz 0 Temmuz 30, 2010 gönderildi Raporla Share Temmuz 30, 2010 gönderildi Ulan Ulu Önder Büyük Kurtarıcı Yüce Başbuğ Muhteşem Lider Adalet ve Kalkınma Partimizin Genel Başkanı Türkiye Cumhuriyeti'in Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan hakkında iftira dolu bir başlıktır bu... O yüzden itibar etmiyorum... Link to post Sitelerde Paylaş
pelince 0 Temmuz 30, 2010 gönderildi Raporla Share Temmuz 30, 2010 gönderildi Velev ki ideolojik? Link to post Sitelerde Paylaş
BA'AL 0 Temmuz 30, 2010 gönderildi Raporla Share Temmuz 30, 2010 gönderildi Ulan Ulu Önder Büyük Kurtarıcı Yüce Başbuğ Muhteşem Lider Adalet ve Kalkınma Partimizin Genel Başkanı Türkiye Cumhuriyeti'in Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan hakkında iftira dolu bir başlıktır bu... O yüzden itibar etmiyorum... İftiralardan birkaç örnek verin. Hangileri doğru hangileri iftira..? Link to post Sitelerde Paylaş
pelince 0 Temmuz 30, 2010 gönderildi Raporla Share Temmuz 30, 2010 gönderildi İftiralardan birkaç örnek verin. Hangileri doğru hangileri iftira..? Ben ironi yaptığını düşünmştüm.:DMerak ettim şimdi. Link to post Sitelerde Paylaş
Prusyalı 0 Temmuz 30, 2010 gönderildi Raporla Share Temmuz 30, 2010 gönderildi AKP'yi sevmiyorum.Memleketi modernlikten nasibini almamış,köylü ruhlu ve islamcı insanların yönetmesinden hiç hoşlanmıyorum.Ayaklar baş olmamalı. Link to post Sitelerde Paylaş
cigi 0 Temmuz 30, 2010 gönderildi Raporla Share Temmuz 30, 2010 gönderildi Link to post Sitelerde Paylaş
cigi 0 Temmuz 31, 2010 gönderildi Raporla Share Temmuz 31, 2010 gönderildi RECEP TAYYİP Derler Namına... Link to post Sitelerde Paylaş
cigi 0 Ağustos 1, 2010 gönderildi Raporla Share Ağustos 1, 2010 gönderildi Arabesk düsünen ve arabesk tarzi yasam süren ülke insanlarinin genelinin basbakani onlara ne kadar cok yakisiyor. Höt hüt... ...hodul godul. Link to post Sitelerde Paylaş
Recommended Posts