Jump to content

AYDIN iNSANIN VAZİFELERiNDEN BiRi


Recommended Posts

Aydın insanın sıradan insanlardan farkı vardır.

Onlar, bilgisiyle, donanımıyla halkına hitap eder.

Kimisi söyleşilere katılır, gazetelerde, dergilerde yazar, kimisi kitaplar yazar, bir takım basın-yayın organları kullanır.

Kimisi bloglarda, forumlarda yazar.

Amaç, bir şekilde halkına ulaşabilmek, düşüncelerini, fikirlerini halkına götürebilmek.

Halkını aydınlatmak, bilinçlendirmek.

Aydın kişinin elbette pek çok vazifesi ve sorumluluğu vardır.

Ben sadece bir tanesinden bahsetmek istiyorum.

Ve o öyle ağır bir sorumluluk değil. Fakat bence çok önemli bir sorumluluk.

Halkına hitap eden aydın kişi bence herşeyden önce halkın anlayacağı dilden hitap etmeli.

Sen bir aydınsın.

Okumuşsun, bilgilisin. Donanımlısın.

Hitap ettiğin toplum ise çoğunluğu sıradan insanlardan oluşur.

Elbette senin kadar bilgili değil, okumuş değil.

Ama sokaktaki adama da ulaşmak lazım.

Tabi amaç halkını aydınlatmak ise.

Hele halkının çoğunluğu cehaletin, kalitesiz eğitimin pençesinde, bilimsel kafa yapısından çok uzaklarda olduğunu düşünüyorsa.

Halka, halkın anlayacağı dilden hitap etmek, senin en önemli görevlerinden bence.

Senin ne dediğini anlamak, sokaktaki sıradan vatandaşın da hakkı.

Sözcüğün türkçede her sıradan vatandaşın bildiği bir karşılığı olduğu halde, o anlaşılabilir sözcüğü kullanmayıp, ortalama seviyede bir vatandaş eğer senin ne dediğini anlamıyorsa,

Sen ancak aydınlara ve yarı aydınlara hitap eden, fakat sokaktaki adamı muhatap almak istemeyen bir aydıncıksın demektir.

SAYGILAR...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sevgili FreeWill, "yarı aydın", okuma-yazmayı az buçuk söken kişi anlamına gelir.

Türkiye'deki eğitim sistemine göre, ilköğretimi veya ortaokulu bitirenler ya da daha az düzeyde eğitimi olanlar "yarı aydın"dır.

Yarı aydınların çoğunlukta olduğu toplumlar, en tehlikeli katmanlardır.

Birinci Dünya Savası'nı başlatan Almanlar'ın %90'ı okur-yazadrdı. Osmanlı Devleti'nde oran %4 idi.

İkinci Dünya Savası'nı başlatan Almanlar'ın %95'i okur-yazadrdı. Türkiye'de oran yaklaşık %20 idi.

Yarı aydınlar kendilerini vazgeçilmez kabul ederler. Onlar her şeyin en doğrusunu bilirler.

Bunun için yarı aydınlar, insanların arasına itilen en tehlikeli varlıklardır.

Türkiye'de şu anki durum, Almanya'daki 1890'lı yılların aynısıdır.

Önümüzdeki yıllarda bir iç savaş kaçınılmazdır.

Yani "aydınları" ve "yarı aydınları" aynı kafese koymak büyük hata.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Aydın insanın sıradan insanlardan farkı vardır.

Onlar, bilgisiyle, donanımıyla halkına hitap eder.

Kimisi söyleşilere katılır, gazetelerde, dergilerde yazar, kimisi kitaplar yazar, bir takım basın-yayın organları kullanır.

Kimisi bloglarda, forumlarda yazar.

Amaç, bir şekilde halkına ulaşabilmek, düşüncelerini, fikirlerini halkına götürebilmek.

Halkını aydınlatmak, bilinçlendirmek.

Aydın kişinin elbette pek çok vazifesi ve sorumluluğu vardır.

Ben sadece bir tanesinden bahsetmek istiyorum.

Ve o öyle ağır bir sorumluluk değil. Fakat bence çok önemli bir sorumluluk.

Halkına hitap eden aydın kişi bence herşeyden önce halkın anlayacağı dilden hitap etmeli.

Sen bir aydınsın.

Okumuşsun, bilgilisin. Donanımlısın.

Hitap ettiğin toplum ise çoğunluğu sıradan insanlardan oluşur.

Elbette senin kadar bilgili değil, okumuş değil.

Ama sokaktaki adama da ulaşmak lazım.

Tabi amaç halkını aydınlatmak ise.

Hele halkının çoğunluğu cehaletin, kalitesiz eğitimin pençesinde, bilimsel kafa yapısından çok uzaklarda olduğunu düşünüyorsa.

Halka, halkın anlayacağı dilden hitap etmek, senin en önemli görevlerinden bence.

Senin ne dediğini anlamak, sokaktaki sıradan vatandaşın da hakkı.

Sözcüğün türkçede her sıradan vatandaşın bildiği bir karşılığı olduğu halde, o anlaşılabilir sözcüğü kullanmayıp, ortalama seviyede bir vatandaş eğer senin ne dediğini anlamıyorsa,

Sen ancak aydınlara ve yarı aydınlara hitap eden, fakat sokaktaki adamı muhatap almak istemeyen bir aydıncıksın demektir.

SAYGILAR...

Eskiden ben de böyle düşünüyordum ama artık daha bir "elitist" tavrım var.

İnsan yığınlarını irşad etmeye uğraşmamalı. İnsanlar içinden zeki çalışkan ve karakter sahibi azınlığı kendi gayesine çekmeli aydın ve maddi güce ulaşma yollarını zorlamalı. Bunu başardıktan sonra yığınlara üç beş slogan ver papağan gibi tekrarlasın. Öteki türlüsü enerji ve zaman kaybıdır. Adi insan fikirin peşinden gitmez ama güçlünün fikrini embrace etmeye hazırdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Öteki türlüsü enerji ve zaman kaybıdır. Adi insan fikirin peşinden gitmez ama güçlünün fikrini embrace etmeye hazırdır.

Kirmizi ile belirttigim bir sozcuk var.

Iste bu baslikta bahsettigim nokta tam burasi.

Bu forumda yazanlar veyahut forumu disaridan okuyanlarin kacta kaci bu sozcugu anliyor?

Sozcugun kokeninin turkce olup olmamasindan bahsetmiyorum.

Sozcugun halkimiz tarafindan anlasilip anlasilmamasindan bahsediyorum.

Bu sozcugun herkes tarafindan anlasilabilir anlamda bir turkcesi varken, "embrace etmek" gibi sozcukler niye kullanilir?

Doktor, teist, ateist, psikoloji, televizyon, parfum, v.s gibi sozcukler de turkce degil, fakat turkce konusan herkes tarafindan rahatlikla anlasilir, taninmis, bilinen sozcukler bunlar.

Bundan bahsetmiyorum.

Turkce kurdugun bir cumle icinde 'embrace etmek' gibi sozcukleri kullanirsan, dediginden kimler anlar?

-Orta derecenin uzerinde ingilizce bilenler anlar sadece.

Sen turkce iletisim kurulan bir ortamda yine turk halkina hitap ediyorsun.

Ve halkinin %95'i orta derecenin uzerinde ingilizce bilmez.

Bilmek zorunda da degil.

'Embrace eder' diyecegin yerde turkcesini kullansan olmaz mi?

Yok mu turkce karsiligi?

Ya da turkceye tam cevrilemiyor mu?

İnsanlar içinden zeki çalışkan ve karakter sahibi azınlığı kendi gayesine çekmeli aydın

Katilmiyorum.

Her zeki, caliskan ve karakter sahibi insan 'embrace etmek' ifadesinden de bir sey anlamaz.

Bundan sadece ve sadece en az 3-5 yil ingilizce egitimi gormus insanlar anlar.

SAYGILAR...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Ne embracemiş arkadaş :)

Vallaha yazarken sildiydim aynı anlamı aynı kuvvette verecek kelime gelmedi o an tekrar yazdım.

Sevgili freewill

Ben düşüncemi sundum. Kaldı ki üslubum farklı insanlar tarafından doğru yada yanlış bulunabilecek olsa dahi kendi içerisinde tutarlıdır.

Öte yandan burda yüzde bilmemkaçı müslüman türk halkına seslenmiyoruz. Bu toplumda binde bir çıkan fikir sancısı çeken bir grup forum kullanıcısına hitap ediyoruz.

tarihinde Tesla tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Eskiden ben de böyle düşünüyordum ama artık daha bir "elitist" tavrım var.

İnsan yığınlarını irşad etmeye uğraşmamalı. İnsanlar içinden zeki çalışkan ve karakter sahibi azınlığı kendi gayesine çekmeli aydın ve maddi güce ulaşma yollarını zorlamalı. Bunu başardıktan sonra yığınlara üç beş slogan ver papağan gibi tekrarlasın. Öteki türlüsü enerji ve zaman kaybıdır. Adi insan fikirin peşinden gitmez ama güçlünün fikrini embrace etmeye hazırdır.

Mason oldun yani.

tarihinde Numa Pompilius tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Yöntem açısından benzemiş evet.

Yalnız ateistler mason olamıyor. Hadi deistim diye yuttursam bile ben üzerime o komik elbiselerden giyip kurana tevrata el basıp yerde takla atacak adam değilim.

Gerçi sen şaka yaptın ama nedense açıklama ihtiyacı hissettim.

Neyse. Birazdan locadan arkadaşlarla world dominance toplantımız başlayacak.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Halkına hitap eden aydın kişi bence herşeyden önce halkın anlayacağı dilden hitap etmeli.

Çok doğru, aynen katılıyorum sevgili FreeWill.

Bunun doğruluğunu ilk olarak üniversite yıllarında forumlarda, panellerde yapılan konuşmaların çoğunun anlaşılmazlığını görünce anladım.

Ondan önce dergilerdeki, köşe yazılarındaki bazı ağır dillere kendi yetersizliğim olarak bakmaktaydım.

Ama bir üniversiteli olarak benim anlayamadığım bu dili halk nasıl anlayacaktı?

Ve kendi konuşmalarımda kesinlikle o dili kullanmamaya çalıştım. Örneğin kahve toplantıları yapıyorduk, objektif-subjektif vb. sözcükleri kahve ahalisi nerden bilecekti?

Şimdilerde bunları kullanıyoruz, çünkü artık anlaşılır hale geldi sayılır. Ama birçok yabancı kökenli sözcük var ki bazılarını biz bile anlayamıyoruz.

Yabancı kökenlilerin yanında Türkçe'ye sonradan girmiş birçok kelime yine anlaşılamaz boyutta.

Ancak yeni Türkçe sözcüklere karşı çıktığım sanılmasın. Yerine göre onlar da kullanılmalı ki, zamanla dilimize yerleşsinler.

Örneğin olanak ve olasılık sözcükleri gibi. Bugün artık benimsenmiş ve güzel sözcükler.

Ama örneğin asimilasyon sözcüğü yerine "özümleme" kullanacak olsam kimse anlamaz. Buna karşın konsensüs yerine uzlaşma kullanılmalıdır.

Zaman zaman biz de yanlışlığa düşebiliyoruz. Bilhassa forumlarda hızlı yanıtlarda bulunduğumuzdan gözümüzden kaçan hatalar oluyor.

Ama site-blog yazılarımızda daha dikkatli olabiliriz.

Dil konusunda faydalı bir site: http://www.turkcetopluluklari.net/

tarihinde Pante tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Aydın kişinin elbette pek çok vazifesi ve sorumluluğu vardır.

Ben sadece bir tanesinden bahsetmek istiyorum.

Ve o öyle ağır bir sorumluluk değil. Fakat bence çok önemli bir sorumluluk.

Halkına hitap eden aydın kişi bence herşeyden önce halkın anlayacağı dilden hitap etmeli.

Sen bir aydınsın.

Okumuşsun, bilgilisin. Donanımlısın.

Hitap ettiğin toplum ise çoğunluğu sıradan insanlardan oluşur.

Elbette senin kadar bilgili değil, okumuş değil.

Ama sokaktaki adama da ulaşmak lazım.

Tabi amaç halkını aydınlatmak ise.

Hele halkının çoğunluğu cehaletin, kalitesiz eğitimin pençesinde, bilimsel kafa yapısından çok uzaklarda olduğunu düşünüyorsa.

Halka, halkın anlayacağı dilden hitap etmek, senin en önemli görevlerinden bence.

Senin ne dediğini anlamak, sokaktaki sıradan vatandaşın da hakkı.

tarih bu konuda tolon dedenin eline su dökebilecek birini henüz yazmamıştır..

kendisi, türkçe sevdası yüzünden, elit site statükosu ile karşı karşıya gelmiş; türlü türlü baskı ve sansürlemeleri göğüslemek zorunda kalmış, lakin çizgisinden kesinlikle ödün vermemiştir..

Link to post
Sitelerde Paylaş

FreeWill

Halkına hitap eden aydın kişi bence herşeyden önce halkın anlayacağı dilden hitap etmeli.

Katılmamak mümkün değil.

Aslında halkın anlayacağı bir dili konuşmayanı ben aydın kabul edemiyorum.

O bir züppedir. Züppe aydın değildir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

kesinlikle katılıyorum,neyi anlatmak istiyorsak onu en sade ve anlaşılır biçimde anlatmalıyız ancak bu mevzu da yeterince belirgin değil.mesela öyle kelime ve kalıplar vardır ki bunların halkın genel düzeyinin anlayıp anlayamayacağını kestiremezsiniz bile.embrace'yi kimsenin anlamayacağını farkedebiliyoruz özellikle arapça ve farsça kelimelerde böyledir.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Aydın insanın sıradan insanlardan farkı vardır.

Onlar, bilgisiyle, donanımıyla halkına hitap eder.

Kimisi söyleşilere katılır, gazetelerde, dergilerde yazar, kimisi kitaplar yazar, bir takım basın-yayın organları kullanır.

Kimisi bloglarda, forumlarda yazar.

Amaç, bir şekilde halkına ulaşabilmek, düşüncelerini, fikirlerini halkına götürebilmek.

Halkını aydınlatmak, bilinçlendirmek.

Aydın kişinin elbette pek çok vazifesi ve sorumluluğu vardır.

Ben sadece bir tanesinden bahsetmek istiyorum.

Ve o öyle ağır bir sorumluluk değil. Fakat bence çok önemli bir sorumluluk.

Halkına hitap eden aydın kişi bence herşeyden önce halkın anlayacağı dilden hitap etmeli.

Sen bir aydınsın.

Okumuşsun, bilgilisin. Donanımlısın.

Hitap ettiğin toplum ise çoğunluğu sıradan insanlardan oluşur.

Elbette senin kadar bilgili değil, okumuş değil.

Ama sokaktaki adama da ulaşmak lazım.

Tabi amaç halkını aydınlatmak ise.

Hele halkının çoğunluğu cehaletin, kalitesiz eğitimin pençesinde, bilimsel kafa yapısından çok uzaklarda olduğunu düşünüyorsa.

Halka, halkın anlayacağı dilden hitap etmek, senin en önemli görevlerinden bence.

Senin ne dediğini anlamak, sokaktaki sıradan vatandaşın da hakkı.

Sözcüğün türkçede her sıradan vatandaşın bildiği bir karşılığı olduğu halde, o anlaşılabilir sözcüğü kullanmayıp, ortalama seviyede bir vatandaş eğer senin ne dediğini anlamıyorsa,

Sen ancak aydınlara ve yarı aydınlara hitap eden, fakat sokaktaki adamı muhatap almak istemeyen bir aydıncıksın demektir.

SAYGILAR...

Katılıyorum.

Halkın anlamadığı sözcükleri kullanmakta özel çaba sarfedenlere genellikle 'entel' derler.

Ekşisözlük'te halkın anlamaması için özel çaba sarfeden entelleri bir güzel tiye alan süper bir yazı var, paylaşayım istedim:

-----------------------------

- sayın bay entel, geçen gün bir kitabınızı okudum, ama bir şey anlamadım..önce adından başlamak istiyorum: ''alt paradoksalların teğetsel işlevleri..'' bunu biraz açıklayabilir misiniz ?

- belki.. o yazımda açıkça şunu demek istiyorum..biliyorsunuz, insan bir paradoksaldır..fakat darwin'in evrim teorisine göre bu paradoksal en alt ben'in ve/veya en üst ben’in kargaşasal limitlerinde teğetselleşmektedir. ben bunu en açık biçimde alt paradoksal olarak niteliyorum. en alt ben’e indikten sonra, bunun diğer eşgüdümsel iletişimleri limitlere teğet olmaktadır. o zaman bu fikre türkçemizde en anlaşılır şekilde ''alt paradoksalların teğetsel işlevleri'' adını vererek biraz olsun açıklığa kavuşturabildim sanıyorum..

- mutlaka kavuşturmuşsunuzdur..benim anlayışsızlığıma verin... teğet geçen şeylerin neler olduğunu hâlâ anlayabilmiş değilim... alt ben'in en üstünü mü kastediyorsunuz ?

-belki.. alt ben'in en üstü ile üst ben'in en altı, içerikte özdeşleşmiştir zaten.. o yüzden birbirleriyle ve/veya kendi aralarında çatışık olmaları bir mana ifade etmez..bilmem anlatabildim mi ?

- çok güzel anlattınız, ama ben tam olarak anladığıma emin değilim.. anlayamadığım bölüm sadece ''alt paradoksalların teğetsel işlevleri''nin neler olduğu ?

- o zaman size daha basit şekilde anlatayım. biliyorsunuz teğet, matematiksel bir kavramın başka bir matematiksel kavrama tek noktadan ve/veya tek noktadan değmesidir..şimdi bizim olayımıza dönersek, paradoksalın altının üst ben'in altına tek noktadan değişi rastlantısal olabilir de, olmayabilir de.. ama olursa... bu bağlamda içgüdüsel tepkilerin sonsuz alternatiflerini içerir ve üst tarafta kalmaz mı ?

- orada mı kalır ?

- belki.. mutlaka orada kalır, ama ben yine kesin konuşmaktan kaçınayım..

- kaçınmasanız da ben ne dendiğini anlasam olmaz mı ?

- belki, bu yapılabilir.. ama ben açıklasam açıklasam, kendi yazdıklarımı açıklayabilirim. yani alt paradoksalların teğetsel işlevlerini..

- ben de zaten onu sormuştum...

- bu noktayı açıkladığımı sanıyordum.

- ama ben bir küçük noktaya takılmıştım.

- hangi nokta acaba ?

- ''alt paradoksalların teğetsel işlevleri''nin ne olduğu noktasına..

- alt ben'in, üst ben'in altına tek noktadan değişi konusunda mı ?

- tek noktadan değdiğini anladım..

- o zaman mesele kalmıyor.. üst ben de alt ben'in paradoksalı değil mi ?

- öyle mi ?

- belki.. belki de değildir. zaten benim anlatmak istediğim kesinliği körü körüne kabul edişimizin rastlantısallığı..

- haa o zaman oldu.. siz onu mu söylüyordunuz ?

- belki..belki de alt ben'in rastlantısal olmayışını ve/veya rastlantısal oluşunu söylüyorumdur...

- artık bir karar verseniz ?

- karar vermek çok kolay.. ama karar verildiği zaman paradoksallığın teğetliğinin ortadan kalkması tehlikesi vardır...

- peki efendim size verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim..gerçekten çok aydınlandım...

- bana öyle gelmedi. sanki hâlâ bazı noktaları anlamamış gibisiniz.

- anlamadım zaten. ''aydınlandım'' derken elektriklerin yanmasını kastediyordum...

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yasam ve iliskideki kitle platformu ile, forumsal kitle platformu arasindaki fark nedir?

Mesela bu platformun, Turkiye'deki herhangibir cografyasinin herhangibir toplumundan farki var midir?, varsa bu fark nedir?

Bir "aydin" in bu platformu ile yasam ve iliskisindeki toplum platformu farkli midir?

Farklari nelerdir?

Dolayisiyle "'aydin' kisinin vazifeleri" her ortam da ayni midir, yoksa ortamina gore degisken midir?

Link to post
Sitelerde Paylaş

Yasam ve iliskideki kitle platformu ile, forumsal kitle platformu arasindaki fark nedir?

Mesela bu platformun, Turkiye'deki herhangibir cografyasinin herhangibir toplumundan farki var midir?, varsa bu fark nedir?

Bir "aydin" in bu platformu ile yasam ve iliskisindeki toplum platformu farkli midir?

Farklari nelerdir?

Dolayisiyle "'aydin' kisinin vazifeleri" her ortam da ayni midir, yoksa ortamina gore degisken midir?

'Nabza göre şerbet' diye bir deyim vardır türkçemizde. Ve sevdiğim bir deyimdir o.

Şerbetin dozunu ayarlayabilirsen işe yarar.

'demogoji, sosyo-ekonomik, proleterya, polemik, vs....' gibi sözcükleri kullanabilirim.

Çünkü, buraya gelen biri muhtemelen bu sözcükleri duymuş, okumuş ve anlamlarını da biliyor diye düşünürüm.

Fakat,

'ignore etmelisin!' gibi bir cümle kullanmam.

'Boşver, aldırma, görmezden gel, gibi sözcükler kullanırım.

Ya da, o anki ruh halime göre;

'Yahu salla gitsin!' derim.

'Sittiret boşver!' derim.

Böyle dersem beni dağdaki çoban da anlar, İlahiyat Fakultesi dekanı da anlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...