Jump to content

Sebze ve Meyvelerdeki vitaminler evrimde neyin sonucudur?


Recommended Posts

Peki bu besinlerin kabuk mekanizması nasıl evrimleşmişdir ?

Allah besinleri tek tek eliyle kabuğa sarmıştır sarmadan önce de vitaminleri kabuğun içine koyup öyle sarmıştır.Bu kadar düşüncelidir Allah vitamin koymayıp insanı vitaminsizlikten öldüre de bilirdi ohhh Allaaam çok şükür sana amin.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Allah besinleri tek tek eliyle kabuğa sarmıştır sarmadan önce de vitaminleri kabuğun içine koyup öyle sarmıştır.Bu kadar düşüncelidir Allah vitamin koymayıp insanı vitaminsizlikten öldüre de bilirdi ohhh Allaaam çok şükür sana amin.

tAM BİR EVRİMCİYE YAKIŞAN CEVAP.

Tam anlamıyla boş, safsata , masal dolu.

Link to post
Sitelerde Paylaş
Selamın Aleyküm arkadaşlar

Bildiğiniz gibi kimi sebze ve meyvelere kışın kimisine de yazın ihtiyaç duyarız. Diyelim kışın c vitaminine ihtiyacımızı olduğu zaman bakarız ki c vitamini sebze ve meyvenin içinde mevcutt olduğunu görürüz. Yani öyle bir şey mevcut ki sanki sebze ve meyveler bizim ihtiyacımız olduğu şekilde evrilmiştir.

Burda evrim amcayı kutlamak gerekir güzel bir şekilde evrimleştirmiş sebze ve meyveleri. Sebze ve meyvelerdeki vitaminler evrimde neyin sonucudur?

Bir zehirli bitkiyi düşünün canlı bunu yediği zaman ölür bu tip vitamin deposu bitkileri yediği zaman da vücudu için faydalı ne varsa o an o sebze ve meyveden almaktadır.

Ne diyelim sen nelere kadirsin Evrim Amca

1) İnsan, vücudunun ihtiyaçlarına göre davranma eğilimindedir.

Örnek; şu an adını hatırlayamadığım bir çocuk hastanede sürekli garip davranışlarda bulunmaktadır. Hipertonik sodyum-klorür çözeltisini içmekte, derisini yalamakta, toprak yemektedir. Doktorlar çocuğu bu tip davranışlardan korumak için bir çok yola başvururlar ama çocuktaki bu eğilim çok güçlüdür. Aradan belli bir süre geçtikten sonra çocuk ölür. Otopsisinde adrenal bezlerindeki bir tümor nedeniyle çocukta "aldesteron" eksikliği oluştuğu doktorlar tarafından anlaşılır. Yani çocuk aşırı derecede "tuzsuz" kalmıştır. Bu yüzdende güdüleri onu tuzlu ne varsa onu bulmaya itmiştir.

Dikkat edin çocuk ne aldesterondan, ne NaCl'den, ne de tuzun fizyolojik öneminden haberi yoktur. Bu tamamen içgüdüsel bir yönelimdir. Vücut ihtiyacı olan şeyleri temin etmeye yönelik içgüdülere sahiptir.

Başka bir örnek; hepimiz terlediğimizde ya da sıcaktan bunaldığımızda soğuk suya karşı bir çekicilik hissederiz. Nedenini nasılını bilmesekte, madde olarak aynı olduğu halde "soğuk su" ile "sıcak su" susamış bir insan için birbirlerinden oldukça farklı önem taşırlar. Hemen hepimiz eğer çok susamışsak soğuk suyu tercih ederiz. Çünkü sicak su mide kaslarını gevşetir. Mide kasları gevşeyincede suyun mide de kalma süresi uzar. Bunun aksine soğuk su mide kaslarını büzer, mideyi küçültür. Bu sayede de çok kısa zamanda mideden bağırsaklara geçer. Ve böylecede vücudumuz kısa sürede ihtiyaç duyduğu H2O ya kavuşmuş olur.

Bu örnekler çoğaltılabilir. Yorulduğumuz zaman temel enerji kaynağı şekerli yiyeceklerin bize daha cazip gelmesi, bazen canımızın ekşi şeyler çekmesi gibi... Hemen her davranışın altında aslında farkında olamdan vücut için yararlı/eksik bir şeyi arıyoruz.

Sonuç; insanlar binlerce yıl önce kışın ıspanağın tadı daha cazip geldiği için, o mevsimde yetiştirelecek binlerce bitki türü arasından kendi fizyolojisine uygun olanı seçmiş olabilirler.

2) Seleksiyonun habitata göre şekillenmesi

İnsanlar belli başlı bitki/hayvan türlerini evcilleştirdikten sonra oluşan jenerayonlar evcilleştirilmiş bitki/hayvan besinlerine uyum sağlama eğilimindedir. Eğer habitatta evcilleştirilen x,y,z bitkisi ve a,b,c hayvanlarından başka bir şey yenmiyorsa, sonraki jenerasyonlarda bu besinlerle beslenen/beslenebilen döller, bu besinlerle beslenmeyen/beslenemeyen döllere göre büyük avantaj elde etmiş olacaklardır.

Örnek; Süt veren toynaklı hayvanların evcilleştirilmesinden önce insanlar sütü sadece bebeklik çağlarında annelerinden emmek yoluyla kullanabiliyorlardı. Annelerinden süt almayı kestikten sonra ise sütün sindirimini sağlayan enzimler vücutta inaktif duruma geliyor(günümüzde bu hala böyledir), sütte sindirilemediği için erişkinlik döneminde insanlar tarafından besin olarak kullanılamıyordu. Fakat süt veren toynaklılar evcilleştirildikten sonra sütü besin olarak kullanabilmek, kullanamayanlara göre büyük bir avantaj durumuna gelmiştir. Böylecede sütü besin olarak kullanabilme yaşı giderek yükselmiştir. Fakat bu seçilim günümüzde de hâlâ tam olarak tamamlanmamıştır. Bir çok insan sütü sindirirken zorlanmakta, bu yüzden sütü sevmemektedir. ( sütü sevmeme ile yaşilginç şekilde korelasyon gösteriyor, bu benim yanılsamamda olabilir)

Sonuç; insanoğlunun fizyolojisi binlerce yıldır evcilleştirdiği canlılara göre şekillenmiştir. Sütte olduğu gibi, diğer besinlerde de da içerdiği besinleri uygun kullanabilen bir insan fizyolojisi şekillenmiş olabilir.

3) Yapay seleksiyon ve evcil türlerin insanın ihtiyacına göre insan tarafından seçilmesi

Öncelikle bu konuda iki örnek vermek istiyorum.

İlk örnek yabani mısır(mısırın atası) ile günümüz mısırı

138doebley2f1.jpg

İkinci örnek yabani buğday ile günümüz buğdayı

WHEAT.jpg

Sırf dış görünüşüne baktığınız zaman dahi muazzam değişimi görebiliyoruz. Ve unutmayalım ki bu değişim 10 bin yıldan daha kısa bir süre içinde oldu. Hala da olmaya devam ediyor. Hemen her çiftçi, o sene ki mahsulun en iyisini, en büyüğünü, en lezzetlisini seçmeye devam ediyor.

Bu konuda kendi hayatımdan bir örnek vereyim. Köydeyken bahçeden elma toplamışlar, herkes yiyor. Tabi elmalar bin bir çeşit. Kimi çürük, kimi kurtlu, kimi çok ekşi, kimi çok küçük vs. Neyse efendim ben böyle elmalara burun kıvırırken, içlerinden bir tanesini gözüme kestirdim ve bir ısırık aldım. Elma çok hoşuma gitti. Dedim "Yahu ne güzel elmaymış." Halam hemen laf arasına daldı "Çekirdeğini saklayalımda, bilmemkimin yanındaki bahçeye dikeriz.". Mesela burada bir gram genetik ya da biyoloji bilmeden yaptığımız şey aslında yapay bir seleksiyondur. Halam farkında olmadan, en lezzetli, en büyük, en az kurt tutan, göze en hoş gelen meyvayı seçmiş oldu. Tabi ilk maddeye dayanaraktan, seçilen meyvanında tadı güzel geldiğine göre, muhtemelen vucudun ihtiyaçlarını olabildiğine karşılayan bir meyvaydı.

Tabi bu konuda örnekler saymakla bitmez. Mesela yabani badem yiyenler bilir. Tadı oldukça acıdır. Yani doğada bulunan, bademin atası olarak bilinen bitki acı tohum üretir. Bu zaten son derece normaldir. Tohumun acı olması doğa da bir avantajdır. Çünkü tohum tatlı olursa, bir çok havyan tatlı olan tohumuda yiyecek, ve sonuçta o bitki türü yok olacaktır. Meyva tatlı olursa, o tohum meyvayla birlikte alınacak, tadı kötü olduğu için çinenmeyecek/yenmeyecek fakat meyvayla beraber alındığı için uzak diyarlara seyahat edip sonunda zıçılarak toprakta hayat bulabilecektir. Yani istisnalar bulunsa da genel prensip, tohumu acı, meyva tatlı yap. Nys efenim çok saptık konudan. İşte bu acı badem yapay seçilimle seçile seçile bugünkü tatlı badem oluşmuştur. Her nesilde daha az acı olan bademler seçile seçile sonunda bademin acı olma özelliği yitip gitmiştir. Tabi bunlar benim gözlemleyebildiklerim. Eğer moleküler düzeyde yabai türle, günümüz evcil türleri kıyaslanırsa; c vitamininden, b12 ye kadar birçok özelliğininde artıp/azaldığı gözlenebilir.

Yani efendim kısacası, insan 1.maddeyide göz önünde alarak baktığımızda; işine gelen ya da hoşuna giden türleri yapay seçilim yoluyla kendi ihtiyaçlarına göre değiştirir. Yazın susuz kalan bir adam yabani karpuzu görüp tadınca "Oh mis gibi valla. Bunu bizim evin avlusuna ekeyim." diyebilir ya da komşusunun tesadüfen ektiği bir bitkiyi yazın susuzluktan geberirken yediğinde "Dur bunu alayımda benim oğlana da ekelim." diyebilir. Böylece doğayı kendi ihtiyaçları doğrultusunda, yapay seçilim aracılığıyla yönlendirir. Daha sonra bu türlei işine en yarayacak şekilde yapay seçilime uğratır. Badem, mısır, buğday vs gibi.

Sanırım açıklayıcı oldu yazı. Hadi ben kaçar.

tarihinde CherokeKd tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
1) İnsan, vücudunun ihtiyaçlarına göre davranma eğilimindedir.

(...)

Sanırım açıklayıcı oldu yazı. Hadi ben kaçar.

mayonez, noway, AhmetBaha, CraftXrac!

sorularınızın saçmalığına ve komikliğine bakılmadan

üşenmeden tane tane sorduklarınızın hepsinin cevabı verilmiş.

birşey demeyecek misiniz?

Link to post
Sitelerde Paylaş
Diyelim kışın c vitaminine ihtiyacımızı olduğu zaman bakarız ki c vitamini sebze ve meyvenin içinde mevcutt olduğunu görürüz. Yani öyle bir şey mevcut ki sanki sebze ve meyveler bizim ihtiyacımız olduğu şekilde evrilmiştir

yanlış gözlem.kışın c vitaminine ihtiyaç var ama kuşburnu yazın oluyor.daha kötüsü köpekte bazı birçok memelide c vitamini üreten bir gen vardır. bizde de varken bu gen sakatlanmıştır.

tarihinde convert tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
mayonez, noway, AhmetBaha, CraftXrac!

sorularınızın saçmalığına ve komikliğine bakılmadan

üşenmeden tane tane sorduklarınızın hepsinin cevabı verilmiş.

birşey demeyecek misiniz?

Ne diyecekler evrim olmadığına göre hepsi uydurma.Evrim olmadığını nerden biliyosun çünkü Allah yarattı Allahın yarattığını nerden biliyosun çünkü kuranda yazıyo kuranda yazanın gerçek olduğunu nerden biliyosun çünkü Allah gönderdi Allahın gönderdiğini nerden biliyosun çünkü kuranda yazıyo :crazy:

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> yanlış gözlem.kışın c vitaminine ihtiyaç var ama kuşburnu yazın oluyor.daha kötüsü köpekte bazı birçok memelide c vitamini üreten bir gen vardır. bizde de varken bu gen sakatlanmıştır.

Bu mevzuda çarpıtılan mesele şu:

İnsan vücudu kışın daha fazla C vitaminine ihtiyaç duymaz.. İnsanın yaz veya kış, C vitamini ihtiyacı aynıdır..

Asıl sorun, kışın, C vitamini kaynaklarının çoğunun mevcut olmamasıdır.. En bol C vitamini olan şeyler yazın yetişir..

Peki bu portakal, limon, C vitamini efsanesi nerdne geliyor o halde?

Bilhassa gemiciler, uzun yolculuklarında yanlarında taze et, yaş sebze meyve vs. alamazlardı. Buzdolabı filan yok, icat edilmemiş henüz.. Kurutulmuş şeylerde ise C vitamini yok. Bu yüzden de skorpit hastalığı peşlerini bırakmazdı.

Limon, protakal gibi turunçgiller, bilhassa limon, o uzun yolculuklar boyunca dayanabilecek yeğane C vitamini kaynağıydı. Her ne kadar zayıf bir C vitamini muhtevası olsada, hiç yoktan iyi olmakta, C vitamini eksikliğini giderebilmekteydi.

Aynı şey, portakal vs. içinde geçerlidir ama onlar acıdır, zor yenir, içilir. Evet, portakal aslen acıdır.. Ondan elde edilen günümüz portakalı ise tatlı olsa ve makul miktarda C vitemini içerse bile, C vitamini şekerle birlikte alınırsa, vücut tarafından emilemez. Bu yüzden portakal nesli gemicilere kifayet edemez..

Kışın en bol meyvesi olan portakal, bir C vitamini kaynağı olarak hiç fayda vermiyor, tezata bakın şimdi..

Link to post
Sitelerde Paylaş
Ne diyecekler evrim olmadığına göre hepsi uydurma.

Evrim olmadığını nerden biliyosun

çünkü Allah yarattı

Allahın yarattığını nerden biliyosun

çünkü kuranda yazıyo

kuranda yazanın gerçek olduğunu nerden biliyosun

çünkü Allah gönderdi

Allahın gönderdiğini nerden biliyosun

çünkü kuranda yazıyo :crazy:

evet, bu adamlara döngüsel düşündüklerini göstermek gerek.

ellerinde inanmak için çok mantıklı gerekçeler olduğunu sanıyorlar.

Link to post
Sitelerde Paylaş

>>> BİYOLOG SAHTEKAR VE İFTİRACI İSE NASIL İTİBAR EDEYİM.

Eğer bu lafı ettikten sonra bir doktora gidiyorsan, bir eczaneye gidiyorsan, en adi ikiyüzlü şerefsizsin hasip.. Sahtekar ve iftiracı dediğin biyologlara nasıl oluyorda canını emanet edebiliyorsun..

Link to post
Sitelerde Paylaş
BİYOLOG SAHTEKAR VE İFTİRACI İSE NASIL İTİBAR EDEYİM.

Bir biyoloğun sahtekar ve iftiracı olması ne demek?

Evrime inanması mı demek?

O zaman sizin gittiğiniz ve canınızı teslim ettiğiniz doktorlara önce evrime inanıp inanmadığını sormanız gerekiyor.

Ve tabii canınızı göbeğe dua yazan ve üfüren hocalara teslim etmelisiniz...

Başka türlü hipokritik olmaktan kurtulamazsınız..

Sizi ben hasta olarak kabul etmem örneğin.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.

×
×
  • Yeni Oluştur...