Jump to content

TANRI YOKSA, HİÇBİRŞEYİN ANLAMI YOKTUR


Recommended Posts

  • İleti 451
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Bir saat önce, Türk Ateist yazdı:

 

Ben de özgür irademiz olduğunu düşünür savunurum. Ayrıca hayatın anlamıyla amacı konusundaki düşüncelerim de nettir. Sen hayata gelişte anlam aradıktan sonra bulamayıp -ki gerçekten de yok-, amacı-nedeni de yoklayanlardansın. Aslında hayata geliş nedenimiz hepimizin bildiği gibi çok basit. Üremek. Canlılar ürüyor, anne babamız ürüyor, biz ürüyoruz. Sadece bunun için geliyoruz hayata. Anlam meselesi de aslında bu noktada devreye giriyor ve kişilerin amacı da anlam arayışı da farketmeden tek hedefe yöneldiklerini görmek zor olmuyor. Mutlu olmak. Çok basit.

.....

Güzel bir yazı, yaşamın temel amacı üremek evet bunu bende yazmıştım. 

Alıntı

üremek ve türü geliştirerek hayatta tutmaktır.

Şeklinde yazdım. Daha geniş bir ölçüden bakılırsa. 4 temele bağlanabilir. 

►Üre

►Hayatta kal

►Öl (üreyemeyecek konuma gelince)

►Tekrar et

Ancak gelişen bilinç için elbette bunlar mantıksız kalıyor yani bir kuş veya hamam böceği için geçerli olsa da bir insanı tanımlamak için yetersiz. Yinede altımızda ki tüm sistemin buna kurulu olduğunu düşünüyorum. 

Yaşama sebebini yaşamın kendisine bağlamak her ne kadar yanlış bir şey de olsa başka çare de yok zaten. Mutlu olma konusuna gelince, mutluluğu küçümsemenin cahilce olduğunu söylemek kendini bilmez bir çıkarım. Mutluluk ta yaşamın kendisine bağlıdır. Öldüğün zaman hiç birini hatırlamayacaksın. Aslında bu fiil yetersiz kalıyor. Var oluşa dair hiç bir bilgin olmayacak. Aslında bilgin olmaması için bile gereken koşullarda olmayacaksın.  Haliyle bu bakış açısına sahip biri için mutluluk ve diğer yaşama bağlı şeyler ( ki zaten hepsi yaşama bağlı) mantıksız ve saçma gelebilir. Bu tamamen bakış açısıyla ilgili. 

►Elbette bu bakış açısı insanda kısa süre içerisinde psikolojik sorunlar oluşturur. Yani doğru da olan bu da olsa uygun olan değildir.

Ama ilginç bir gerçek var ki oda tüm sorunlarımızı çözecek bir makine üretecek ve onu çalıştıracak olsak makinenin tüm insan ırkını öldürmesi gereklidir. İşte buda yaşamın amaçsızlığından kaynaklanır. 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
9 dakika önce, NotImportant yazdı:

Güzel bir yazı, yaşamın temel amacı üremek evet bunu bende yazmıştım. 

Şeklinde yazdım. Daha geniş bir ölçüden bakılırsa. 4 temele bağlanabilir. 

►Üre

►Hayatta kal

►Öl (üreyemeyecek konuma gelince)

►Tekrar et

Ancak gelişen bilinç için elbette bunlar mantıksız kalıyor yani bir kuş veya hamam böceği için geçerli olsa da bir insanı tanımlamak için yetersiz. Yinede altımızda ki tüm sistemin buna kurulu olduğunu düşünüyorum. 

Yaşama sebebini yaşamın kendisine bağlamak her ne kadar yanlış bir şey de olsa başka çare de yok zaten. Mutlu olma konusuna gelince, mutluluğu küçümsemenin cahilce olduğunu söylemek kendini bilmez bir çıkarım. Mutluluk ta yaşamın kendisine bağlıdır. Öldüğün zaman hiç birini hatırlamayacaksın. Aslında bu fiil yetersiz kalıyor. Var oluşa dair hiç bir bilgin olmayacak. Aslında bilgin olmaması için bile gereken koşullarda olmayacaksın.  Haliyle bu bakış açısına sahip biri için mutluluk ve diğer yaşama bağlı şeyler ( ki zaten hepsi yaşama bağlı) mantıksız ve saçma gelebilir. Bu tamamen bakış açısıyla ilgili. 

►Elbette bu bakış açısı insanda kısa süre içerisinde psikolojik sorunlar oluşturur. Yani doğru da olan bu da olsa uygun olan değildir.

Ama ilginç bir gerçek var ki oda tüm sorunlarımızı çözecek bir makine üretecek ve onu çalıştıracak olsak makinenin tüm insan ırkını öldürmesi gereklidir. İşte buda yaşamın amaçsızlığından kaynaklanır. 

 

 

Mutluluğu küçümsemenin cahilce olduğunu söylemek kendini bilmez bir çıkarım değil. Tam tersi, kendini de insanı da bilmekle ilgili dosdoğru bir çıkarım.

Yaşamın amacı konusunda benimle hemfikir olduğunuzu belirtmiş, yazınızdan örnekler vermişsiniz. Zorunlu olarak aynı düşünüyoruz çünkü başka bir açıklaması yok. Yaşamın amacı üremek ve türü devam ettirmekse, yaşamda olduğumuz sürece uyum yeteneğimizi birinci elden güçlendiren, motive eden ve başarıya ulaşmada çok önemli  bir yarar neden olan mutluluğu neden hafife alalım? Mutluluk dediğimiz şey lay lay lom bir şey değil ki. Romantik de değil. 

Ayrıca bir çelişkiniz var. Biz burada direkt yaşamdan sözediyor ve onunla ilgili dinamikleri tartışıyoruz, mutluluk da doğal olarak yaşamla ilgili bir durum olduğu için onu vurguluyoruz. Sağduyu başlık boyu doğru bakmış ve hayattan zevk almak olarak tanımlamış. Yani mutluluk elbette yaşamla ilgili, yaşamın kendisine bağlı. Ölüyoruz ve ölünce hiç bir şeyi hatırlamıyoruz diye mutluluğun işlevi ortadan kalkmış olmuyor. Aslolan burada ölüm değil, yaşamın kendisi zaten. 

Ben ölüm ve sonrasıyla ilgilenen biri değilim, hiç olmadım, ölümü oturup sorgulamayı anlamsız buldum. Ölüyoruz ve her şey bitiyor; hepsi o kadar. Aslında ben bunu sadece ifade ediyorum. Ölüm varsa her şey anlamını yitiriyor diye düşünen insanlar da tıpkı benim gibi bir şekilde mutlu olmaya, sevdikleri ve istedikleri şeyi yapmaya, mevcut sorumlulukları her ne ise onu iyi şekilde yerine getirmeye çalışıyor. Yani sonunda ölüp gideceğiz, o halde koyverelim gitsin, hiçbir şeyin anlamı yok diye düşünmek ve yaşamı öyle devam ettirmek (ki ısrarla yaşamaya da devam ediyorlar bir şekilde, ben olsam bunu da sorgular ve neden ölemediğimi her yönüyle bilip anlamak isterdim) pek mümkün değil. 

Bu bakış açısı insanda psikolojik sorunlara neden olmaz pek. Psikolojik sorunları olan insanlar bu tür düşünceler geliştirir veya bunlara sığınırlar. Uzun süren anlamsızlık duygusu depresyona işaret eder ve bundan kurtulmak isterler zaten. 

Söylemek istediğim özetle şu; insan yaşamda kalmak ve her nasıl olacaksa mutlu olmak istiyor. Başka da bir anlamı yok hayatın. Çünkü mutlu ve başarılı bireylerin hayatta kalması, üremesi ve ürettiğini sağlıklı biçimde büyütüp genlerini devam ettirmesini sağlaması gerek. Kendisi bireysel olarak üremese de bir şey değişmez, neticede yaptığımız hemen her şey üremeye hizmet eder. 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bir konuya değinilmesi gerek. Özgür irade başka yaşam amacı başka şeylerdir. 

► (tekrar etmekten nefret ederim)  Yaşamın bir amacı yoktur. Çünkü yaşama vereceğiniz her amaç yaşamın içindedir. Yaşam sona erdiğinde (kendi yaşamınız) amaç ta sona erer, bir anlamı kalmaz. Haliyle şarabı içerken zevk almanızın  öldükten sonra anlamı kalmayacak. Öylesine bir seviyede anlamı kalmayacak ki, bir şarabın varlığını bırakın varlığın anlamını bilmeyeceksiniz. (yine parantez gerekli çünkü bilmemek yaşama özgü bir durum)  

►Özgür irade kavramı pek çok yönden saldırılabilir bir şey. Şuan için determinist bakış açısı özgür iradeyi yok sayar. Bilmiyorum belki çeşitleri vardır, ama benim bildiğim determinist bakış açısında özgür irade yoktur. Yani ben özgür irade var diyorum hemde determinist bakış açım var diyorsanız sadece kendinizi birde sizin kafanızdaki bir kaç kişiyi kandırırsınız o kadar. 

He, determinist in başına A B C sonuna  D E F getirirsiniz ve bu tanınan bir şeydir o şekilde kabul ettirirsiniz o zaman problem yok. 

Özgür iradeyi yok sayan bir başka şey ise zamanın kendi yapısıdır. (Aslında bu noktada geniş, sert bir bakış açısıyla konuya baktığınızda determinist bakış açısının özgür iradeyi yok saymasının sebebi gibi duruyor.) Eğer zaman bir kalıp şeklinde ise, hiç kimse bu kalıpla oynayamaz. Geçmişe dönüp kendinizi öldürmek gibidir kalıpsal yapıda herhangi bir değişiklik yapmak. Bu da nedenselliğin sonucu gibi duruyor. Belirli nedensel sıralamalar başka nedenleri doğurur ve bu durum sonuna kadar gider. Ortaya çıkan örgü bir kalıplaşmış zaman yapısıdır. Her ne kadar gelecekteki bir nedeni değiştirebilir görseniz de aslında mümkün değildir. Çünkü gelecekteki değişim geçmiş sebebi değiştirir sonuç olarak geçmiş sebep ve gelecek sonuç değişmiş olur ancak geçmişte olan bir gözlemci için ilk durum zaten gelecektir yani tüm olasılıklar sonucu o hale gelmiştir. Haliyle ifade ettiğimiz değişim zaten olmuştur ve o hale çoktan gelmiş olması gerekmektedir. 

Aslında buradan yapılan çıkarım bir felsefik bir hatanın olduğu. '' Gelecek değişmesi '' Gelecek geçmişten bakan biri için değiştirilemez. Nedenselliğe göre sebebi zaten kendisidir. Olası kendi değişimleri geleceği de değiştirecektir. ama bu durum bu 3 satırlık paragrafın başında dediğim geleceğin aslında hiç olmadığı zaten başından beri değişmiş olan geleceğin var olduğu anlamına gelir. Haliyle değişen bir şey yine olamaz. 

Size determinist bakış açısının özgür iradeyi neden yok saydığını da açıklamış gibi oldum. Olayın birde heisenberg tarafı vardır ki. Oda kuantum da kesinlik, ve nedensellik anlayaşının saat gibi işlemediğini öne sürer

tarihinde NotImportant tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
11 dakika önce, Türk Ateist yazdı:

 

Ben ölüm ve sonrasıyla ilgilenen biri değilim, hiç olmadım, ölümü oturup sorgulamayı anlamsız buldum. Ölüyoruz ve her şey bitiyor; hepsi o kadar. Aslında ben bunu sadece ifade ediyorum. Ölüm varsa her şey anlamını yitiriyor diye düşünen insanlar da tıpkı benim gibi bir şekilde mutlu olmaya, sevdikleri ve istedikleri şeyi yapmaya, mevcut sorumlulukları her ne ise onu iyi şekilde yerine getirmeye çalışıyor. Yani sonunda ölüp gideceğiz, o halde koyverelim gitsin, hiçbir şeyin anlamı yok diye düşünmek ve yaşamı öyle devam ettirmek (ki ısrarla yaşamaya da devam ediyorlar bir şekilde, ben olsam bunu da sorgular ve neden ölemediğimi her yönüyle bilip anlamak isterdim) pek mümkün değil. 

 

Yine güzel bir yazı. Yukarıda seçtiğim bölüm amaçsızlığı ifade eden aynı zamanda kaçtığınız bölümdür. 

Ne yazık ki mutluluk konusunda ortak bir fikre varamayacağız. Çünkü bir doğru bakış açısı birde olması gereken bakış açısı var şu konu için. Siz olması gerekenden bakarken  ben tartışma devamlılığı için doğru bakış açısını kullanıyorum.

Yinede yazılanlar yarışmayacağım. Kendimle tartışmaya gerek yok doğru bakış açısını kullanan biri değilim.

tarihinde NotImportant tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
55 dakika önce, NotImportant yazdı:

Yine güzel bir yazı. Yukarıda seçtiğim bölüm amaçsızlığı ifade eden aynı zamanda kaçtığınız bölümdür. 

Ne yazık ki mutluluk konusunda ortak bir fikre varamayacağız. Çünkü bir doğru bakış açısı birde olması gereken bakış açısı var şu konu için. Siz olması gerekenden bakarken  ben tartışma devamlılığı için doğru bakış açısını kullanıyorum.

Yinede yazılanlar yarışmayacağım. Kendimle tartışmaya gerek yok doğru bakış açısını kullanan biri değilim.

Kaçtığımı düşündüğünüz bölüm hangisi acaba? Belirtin de açıklayayım. 

Mutluluk konusunda ortak bir fikre varmamız gerekmiyor ama ben sizin ifade ettiğiniz gibi olması gerekenden bahsetmiyorum. Tam da tersi olarak insanın mevcut durumundan, nesnel gerçeklikten, pratikten bahsediyorum. Yoksa kim neyi amaçlamış, kim amaçsızmış, kim neyle mutlu oluyormuş, kim depresifmiş vs düşünmüyorum, çok da umurumda değil doğrusu. 

Yani birileri hayata gelişte bir anlam bulamıyor (ki yok zaten) diye öfkelenip isyan ediyor, "lanet olsun bu gerçeğe, Tanrı yoksa anlam da yok" diye haykırıyor diye ben insanı maddi koşullardan sıyırıp bu arabesk felsefeye sığınarak yorumlamam, benim referansım yine gerçeğin kendisi  olur. 

***

Determinizm, indeterminizm, kuantum ve özgür irade konusunda tartışmadan önce özgür iradenin ne olduğu tartışılmalı, ortak bir tanım yapıp onun üzerinden yol alınmalı. Özgür irade dendiğinde Tanrısal bir "mutlak" iradeden bahsediliyor genel olarak ve bu yüzden tartışmalar verimsiz oluyor. Bir de başlıkta o kadar çok küfür var ki, insanın okuyası gelmiyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 hours ago, Türk Ateist said:

 

Ben de özgür irademiz olduğunu düşünür savunurum. Ayrıca hayatın anlamıyla amacı konusundaki düşüncelerim de nettir. Sen hayata gelişte anlam aradıktan sonra bulamayıp -ki gerçekten de yok-, amacı-nedeni de yoklayanlardansın. Aslında hayata geliş nedenimiz hepimizin bildiği gibi çok basit. Üremek. Canlılar ürüyor, anne babamız ürüyor, biz ürüyoruz. Sadece bunun için geliyoruz hayata. Anlam meselesi de aslında bu noktada devreye giriyor ve kişilerin amacı da anlam arayışı da farketmeden tek hedefe yöneldiklerini görmek zor olmuyor. Mutlu olmak. Çok basit.

Mutlu olmak inanılmaz bir motivasyon ve güç kaynağıdır ve mutlu bireyler üremede de yavrularını sağlam ve sağlıklı büyütmede de daha başarılıdırlar. Uyum yetenekleri daha güçlüdür.

O yüzden mutlu olmayı hiç mi küçümsememek, hafife almamak, kandırmaca veya yalan deyip geçmemek lazım. Bu çok cahilce, çok fazla romantik. 

Ayrıca evet, şarapçı için hayatın anlamı ve mutlu olma aracı şarap içmektir; Atatürk için ülkesini kurtarıp aydınlanmacı devrimler yapabilmek, bir fizikçi için evreni çözmek, sıradan bir anne için çocuğunu en iyi şekilde yetiştirmek, Turan Dursun için insanlara dinlerin ne olduğunu anlatabilmek, basit bir işçi için evine ve çocuklarına bakabilmek. Çünkü kabaca düşününce, bunları yaparak kendilerini var edebilecek, amaçlarına ulaşıp mutlu olacaklar. 

Biz ise bu insanlar arasından bazılarını aklımızın bir yerine kazıyacağız. Demek ki anlamlı bir şeyler yapmışlar ve hayatın hiçbir anlamı yok diyenlerin bile beyninde anlamlı bir yer edinmişler.

Söylediklerimizin sağduyumuzla uyumlu olmasına da dikkat etmek lazım. 

Bana öyle geliyor ki, anlam arama gibi inanılmaz bir etkinliğe neden olan bilincin aslında beynin basit işlevlerinden, daha doğrusu tamamen maddi süreçler sonucu ortaya çıkmasından rahatsız olmak yüzünden oluyor bunlar. Ardında mistik, özenli, gizemli ve benzersiz bir neden olmayınca kuru, çirkin ve anlamsız görünüyor her şey. O yüzden Tanrı yoksa anlam yoktur diyor ve olmadığını kanıtlamaya çalışırken mutluluğu bile aşağılıyor, dinciler gibi sekse indirgeyerek karşımızdakini küçümsüyoruz sözde. 

Turk Ateist,  ..Tamam güzel yazmışsın ama biraz mistiklik,çıkarcılık ve insan merkezli bakış açısı var.

Şu hayatın anlamı üremek diyorsun da, ben bunun mantığını bir türlü anlamıyorum ?  (5 yaş kız çocugu sahibim, hayatımda da gayet mutluyum ama hepsinin mutlak manada sahte olduğunu düşünüyorum; dürüstçe...) Yaşamın varlıgına dair milyarlarca yıl hiçbirşey bilmedim ve bir gün küçük bir esinti gibi gelip gitmiş olacağım an bir kaç saniye gibi gerçeğin özünde.  Yani, bu hayatın anlamı üremek derken, en mantıklı cevap olabilme ihtimali var.. Ama bu cevabı, rasyonel,mantıksal,bilimsel ve evrensel bakış açısına göre nasıl bir temele oturtturabiliyorsun, hiç anlamıyorum ? çok mantıksız. Neden hayatın anlamı üremekmiş ki? 

Link to post
Sitelerde Paylaş
47 dakika önce, impressivo yazdı:

Turk Ateist,  ..Tamam güzel yazmışsın ama biraz mistiklik,çıkarcılık ve insan merkezli bakış açısı var.

Şu hayatın anlamı üremek diyorsun da, ben bunun mantığını bir türlü anlamıyorum ?  (5 yaş kız çocugu sahibim, hayatımda da gayet mutluyum ama hepsinin mutlak manada sahte olduğunu düşünüyorum; dürüstçe...) Yaşamın varlıgına dair milyarlarca yıl hiçbirşey bilmedim ve bir gün küçük bir esinti gibi gelip gitmiş olacağım an bir kaç saniye gibi gerçeğin özünde.  Yani, bu hayatın anlamı üremek derken, en mantıklı cevap olabilme ihtimali var.. Ama bu cevabı, rasyonel,mantıksal,bilimsel ve evrensel bakış açısına göre nasıl bir temele oturtturabiliyorsun, hiç anlamıyorum ? çok mantıksız. Neden hayatın anlamı üremekmiş ki? 

Hayatın anlamı değil, amacı üremek. Çocuk sahibi olmasan da gerçek bu. Üremeye biyolojik olarak veya aktif olarak hiçbir katkısı olmayan eşcinsellerin bile aslında katkısı var, bu dolaylı bir etki ama var işte. İnsanın yaptığı, ürettiği her şey üremeye hizmet etmek için. Sanat, bilim, şu bu...

Bunun nesi mistik, anlamadım. Çıkarcı demeni biraz anlarım çünkü genler ille de kendini kopyalamaya kodludur ve bunu engelleyen her faktör bir şekilde elenir. Bu söylediklerim sadece insana özgü değil, o yüzden insan odaklı demek eksik olur. Biz şu anda bilincinin farkındaki bilinçli primatlar olarak kendimizi konuşuyoruz, bu karmaşa da ondan kaynaklanıyor. Yani ben -örneğin- mirket veya penguenlerin hayatın anlamı gibi bir gündemleri olduğunu sanmıyorum. 

Sonsuzdan gelip sonsuza giderken minik bir zaman dilimine tanıklık edecek ve ölecek, yine doğada, bir başka formda dolaşmaya devam edeceğiz. Varlık nedenimiz genlerimizi aktarmak ve türün devamını sağlamaktı, onu yaptık ve bitti. Döngü bizden sonrakilerle devam edip duracak, nereye kadar edecekse işte.

Bu aslında çok soğuk görünüyor ve ne kadar önemsiz olduğumuz gerçeğini suratımıza çarpıyor. Kendimizi önemsemeye o kadar eğilimliyiz ki, bu denli küçük bir etken olduğumuz görmek biraz can sıkıyor.

Bu son söylediğim benim için geçerli değil, ben bu gerçeği çok ilginç ve haz verici buluyorum. Çocuğumu doğurduktan sonraki ilk günlerden birinde, onu emzirirken iliklerime kadar hissettiğim ve inanılmaz bir haz aldığım gerçekti bu. Canlılığa böylesi tanıklık etmek, doğurmak, bir bebeği yaratmış olmak ve onun parçam olduğunu bütün hücrelerimle hissetmek vb bütün duygular tek bir yere çıkarıyordu beni. Doğanın sadece küçük bir parçasıyım, diğerlerinden hiçbir farkım yok, sadece bilinçli bir hayvan olarak bunları farkedip üzerinde düşünebiliyorum.

Bu bilinçli hal, yani insanın bilincinin farkındaki hayvan olması ona aynı zamanda bela olmuş, böyle anlam peşine düşmüş işte. Dünyada insandan başka öleceği kesin bilgisiyle yaşamaya mahkum başka canlı yok sanırım. Bütün sıkıntımız ölümle aslında. Biraz düşünürsen göreceksin. Madem öleceğiz niye böyle olsun, madem öleceğiz bunun anlamı ne diye düşünüyor ve gerçeğe yabancılaşıyoruz. Nedeni falan yok, doğuyor ve ölüyoruz, ölüm evrimin en önemli enstrümanı. Hepsi bu kadar.

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, Türk Ateist yazdı:

Kaçtığımı düşündüğünüz bölüm hangisi acaba? Belirtin de açıklayayım. 

Mutluluk konusunda ortak bir fikre varmamız gerekmiyor ama ben sizin ifade ettiğiniz gibi olması gerekenden bahsetmiyorum. Tam da tersi olarak insanın mevcut durumundan, nesnel gerçeklikten, pratikten bahsediyorum. Yoksa kim neyi amaçlamış, kim amaçsızmış, kim neyle mutlu oluyormuş, kim depresifmiş vs düşünmüyorum, çok da umurumda değil doğrusu. 

Yani birileri hayata gelişte bir anlam bulamıyor (ki yok zaten) diye öfkelenip isyan ediyor, "lanet olsun bu gerçeğe, Tanrı yoksa anlam da yok" diye haykırıyor diye ben insanı maddi koşullardan sıyırıp bu arabesk felsefeye sığınarak yorumlamam, benim referansım yine gerçeğin kendisi  olur. 

***

Determinizm, indeterminizm, kuantum ve özgür irade konusunda tartışmadan önce özgür iradenin ne olduğu tartışılmalı, ortak bir tanım yapıp onun üzerinden yol alınmalı. Özgür irade dendiğinde Tanrısal bir "mutlak" iradeden bahsediliyor genel olarak ve bu yüzden tartışmalar verimsiz oluyor. Bir de başlıkta o kadar çok küfür var ki, insanın okuyası gelmiyor.

Kaçtığınız kısım ölüm ve onun sonuçları elbette.

Ayrıca özgür irade: insan kararlarını verirken özgür müdür yoksa değil midir sorusudur. Aklından bir sayı tut seçimini yaparken özgür müsün ? 

Bu anlattıklarınız nesnel gerçek değildir. Bir canlının kendi genlerini devam ettirmesi bile elinde sonunda o türü yıkımdan kurtarmaz. Şöyle yada böyle evrende yaşam yok olacak. Haliyle yapılan tüm çabalar boşa çıkacak. Tekil bir varlığın bir amacı olmadığı gibi zaman içine dağılmış belli bir grubunda amacı olamaz. (Elbette burada amaç ''Doğru'' bakış açısına göre değerlendirilmiştir. Asla kıramayacağınız sopayı kırmaya çalışmak bir amaçtır ama anlamsızdır. )

Belli ki yazdıklarım tam doğru anlaşılmamış. Ben böyle şeylerden bahsetmedim.

 

tarihinde NotImportant tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
1 hour ago, Türk Ateist said:

Bu bilinçli hal, yani insanın bilincinin farkındaki hayvan olması ona aynı zamanda bela olmuş, böyle anlam peşine düşmüş işte. Dünyada insandan başka öleceği kesin bilgisiyle yaşamaya mahkum başka canlı yok sanırım

Bilinçli olduğumuzun bilincindeyiz //  öleceğini bilen canlı türüyüz.  

Oyun (satranç)  bittiğinde,  şah da piyon da aynı kutuya girer.İnsan yaşamayı ve yaşamamayı aynı şey diye kabul ettiği zaman hürriyete kavuşur.

1 hour ago, Türk Ateist said:

Sonsuzdan gelip sonsuza giderken minik bir zaman dilimine tanıklık edecek ve ölecek,

Hakikatın kanıta ihtiyacı yoktur. O sadece öyledir. Ne kendisi ne de aksi ispat edilebilir. Parlaktır ışık saçar, gerçeğin özü hissedilir ama onu gerçekten yürekten hissedebilecek olanlar tarafından. Güneş her sabah doğar ama körlere değil ! 

Onlar için gece hala devam eder.Onların gecesi sonsuza kadar sürer. Güneş onlar için doğmadığından da değil, aslında güneş, gerçeğin kendisi herkese doğar ama onu görmek için göz gerekir.Güneş orada olduğu halde , göz noksansa, güneş de sanki yoktur ; çünkü en harika müzik bile sağırlar tarafından işitilemez. 

Hakikat de böyledir. Onu görecek gözün varsa, anında görürsün, doğrudan gelir o ; aracıya falan gerek yoktur; tartışmaya falan gerek bırakmaz; çünkü tartışma körlere, kanıtlar sağırlara gerekir. 

Gerçeğin huzurunda olmak demek, tamamen çırılçıplak kalmak demektir,zihinsel uydurmalar kabul görmez. Kendini hiçbir şekilde gizleyemezsin, bunun hiçbir yolu yoktur. Gerçeği kandıramazsın. Bunu denesen de hiçbir işe yaramaz. Tanrı'nın olmasını istemenle, Tanrı var da olmaz. Gerçeğin karşısında ,ayna seni çıplak halinle yansıtır.

Gerçeğin karşısında, yalnız oldugun halinle değil, olacağın halinle de yansıtılırsın.İçinde bulunduğun an hem geçmişini hem de geleceğini bütünüyle barındırır aslında.İşte aydınlanmış bir kişi gerçeğin aynasında yansımalarını görür,o gerçeklerden kaçmaz,kaçamaz.

Çirkinler aynaları sevmiyor, aynaları yok ediyorlar,çünkü  onları çirkin gösterenin ayna olduğunu zannediyorlar, yüzlerini değiştiremiyorlar,gerçekle yüzleşemiyorlar,çünkü çok zor ve meşakkatli bir iş bu.  Saygılar........

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 dakika önce, NotImportant yazdı:

Kaçtığınız kısım ölüm ve onun sonuçları elbette.

Ayrıca özgür irade: insan kararlarını verirken özgür müdür yoksa değil midir sorusudur. Aklından bir sayı tut seçimini yaparken özgür müsün ? 

Bu anlattıklarınız nesnel gerçek değildir. Bir canlının kendi genlerini devam ettirmesi bile elinde sonunda o türü yıkımdan kurtarmaz. Şöyle yada böyle evrende yaşam yok olacak. Haliyle yapılan tüm çabalar boşa çıkacak. Tekil bir varlığın bir amacı olmadığı gibi zaman içine dağılmış belli bir grubunda amacı olamaz. 

Belli ki yazdıklarım tam doğru anlaşılmamış. Ben böyle şeylerden bahsetmedim.

 

Ölümün bir sonucu mu var ki tartışalım? Ölüm ölümdür işte, kendisi başlı başına bir sondur, doğurduğu herhangi bir sonuç yoktur. Öldük, bitti. Gayet net. Geride kalanlar için etkileri vardır, ölenin ölümüyle ilgili sonuçlardan bu noktada bahsedebiliriz filan ama ne ölümü ne de öleni bağlar. 

Kaçtığımı düşünmeniz enteresan. Ölüm ve sonrası fantezileriyle hiçbir zaman ilgilenmediğimi, düşünmediğimi açıkça yazmıştım. Düşünmeme nedenim tastamam saçma, anlamsız buluyor olmam. Sizin bu durumu kaçmak olarak nitelemeniz sahiden enteresan. 

9 dakika önce, NotImportant yazdı:

Bir canlının kendi genlerini devam ettirmesi bile elinde sonunda o türü yıkımdan kurtarmaz.

Ee, ne yapalım peki? Dünyadan ne türler geldi geçti, çoğu yok olup gitti vs vs deyip mümkünmüş gibi yaşama içgüdümüzü mü baskılayalım? İnsanlığa gece gündüz hoparlorlar aracılığıyla "Türünüz gününde birinde muhtemelen yok olacak, en uzun yaşayan kuzenleriniz homo erectus bile yok olup gitti, beyninize çok güvenmeyin" diye mi bağıralım?

Niye fal bakıyorsunuz ki? Siz anlamsız olduğunu düşünme eğilimindesiniz diye gerçeği neden manipüle edelim, neden çarpıtalım? Homo sapiens yüksek üreme başarısı gösteriyor çünkü çevreden iyi yararlanıyor, yeniliği çabuk kavrayıp hızlı gerçekleştiriyor. O yüzden ille de yok olacak, yok olmaktan kurtulamayacak falan demeyelim, fal bakmayalım. Evrimsel süreçleri ön görmek pek mümkün değil, böyle düşünmek bilimsel de değil.

Tekil bir varlığın da amacı olur belli bir grubun da. Biz zaten gruplar halinde bile değil, basbayağı sürüler halinde yaşayan ve ortak amaçları paylaşmada pek de zorluk yaşamayan bir türüz, ortak amaç haline getirdiğimiz birçok fenomen var. Hayal gücümüz inanılmaz bizim... Müthiş...

Neyse, konuyu dağıtmayayım, bunları anladığınızı ve kastettiklerimin neler olduklarını anladığınızı bile sanmıyorum. Bunu, sizi küçümsemek için değil, özetle yazdığım ve anlaşılmamasının mümkün olduğu ihtimalinin büyük olmasına karşılık söylüyorum.

"Evet, aklından bir sayı tut" dediğinizde özgürüm ama benim kastettiğim aslında özgür iradeden ne anlaşıldığı, nasıl tanımlandığıydı. Sizden ziyade impressivo'ya sormuştum gerçi. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
8 dakika önce, impressivo yazdı:

Bilinçli olduğumuzun bilincindeyiz //  öleceğini bilen canlı türüyüz.  

Oyun (satranç)  bittiğinde,  şah da piyon da aynı kutuya girer.İnsan yaşamayı ve yaşamamayı aynı şey diye kabul ettiği zaman hürriyete kavuşur.

Hakikatın kanıta ihtiyacı yoktur. O sadece öyledir. Ne kendisi ne de aksi ispat edilebilir. Parlaktır ışık saçar, gerçeğin özü hissedilir ama onu gerçekten yürekten hissedebilecek olanlar tarafından. Güneş her sabah doğar ama körlere değil ! 

Onlar için gece hala devam eder.Onların gecesi sonsuza kadar sürer. Güneş onlar için doğmadığından da değil, aslında güneş, gerçeğin kendisi herkese doğar ama onu görmek için göz gerekir.Güneş orada olduğu halde , göz noksansa, güneş de sanki yoktur ; çünkü en harika müzik bile sağırlar tarafından işitilemez. 

Hakikat de böyledir. Onu görecek gözün varsa, anında görürsün, doğrudan gelir o ; aracıya falan gerek yoktur; tartışmaya falan gerek bırakmaz; çünkü tartışma körlere, kanıtlar sağırlara gerekir. 

Gerçeğin huzurunda olmak demek, tamamen çırılçıplak kalmak demektir,zihinsel uydurmalar kabul görmez. Kendini hiçbir şekilde gizleyemezsin, bunun hiçbir yolu yoktur. Gerçeği kandıramazsın. Bunu denesen de hiçbir işe yaramaz. Tanrı'nın olmasını istemenle, Tanrı var da olmaz. Gerçeğin karşısında ,ayna seni çıplak halinle yansıtır.

Gerçeğin karşısında, yalnız oldugun halinle değil, olacağın halinle de yansıtılırsın.İçinde bulunduğun an hem geçmişini hem de geleceğini bütünüyle barındırır aslında.İşte aydınlanmış bir kişi gerçeğin aynasında yansımalarını görür,o gerçeklerden kaçmaz,kaçamaz.

Çirkinler aynaları sevmiyor, aynaları yok ediyorlar,çünkü  onları çirkin gösterenin ayna olduğunu zannediyorlar, yüzlerini değiştiremiyorlar,gerçekle yüzleşemiyorlar,çünkü çok zor ve meşakkatli bir iş bu.  Saygılar........

Bu tür muhabbeti hiç anlamıyorum impressivo. Hakikatten anladığın veya kastettiğin ne, gerçeğin huzuru neresi, aynlar nasıl yok oluyor filan, hiç anlamıyorum. Yani felsefe yapmasak daha iyi olur, birbirimizi daha iyi anlarız. Dinsiz olduğunu bilmesem bir İslamcıyı okuyorum sanacağım.

12 dakika önce, impressivo yazdı:

Oyun (satranç)  bittiğinde,  şah da piyon da aynı kutuya girer.İnsan yaşamayı ve yaşamamayı aynı şey diye kabul ettiği zaman hürriyete kavuşur.

Bunu anladım ama. Yaşamakla yaşamamak aynı şey değil, ölümün büyük eşitleyici olduğu düşüncesine dayanıp yaşamın anlamsız olduğunu savlamak fazla arabesk. Bu düşünceye dayanınca dünyaya imza atmış sıra dışı değerli insanları nereye koyacağız acaba, onu da bir düşün derim. "Aman canım, devrimler yapıp bir ulusu değiştirdi resmen, iflah olmaz bir laikleştiriciydi ama öldü gitti işte, yaptıklarının ne anlamı kaldı?" diyebilir misin Atatürk için? Onu sevdiğini bildiğim için özellikle soruyorum. Yoksa dünyaya damga vurmuş ve değer katmış binlerce başka isim için de aynı soruyu sorabiliriz elbette.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Allah diye  manyak, psikopat, işkenceci, kadın satıcısı bir tanrı yaratılıyorsa, süper zenci niye yaratılamayacak? TSE mi izin vermiyor, yani Tanrı Standartları Enstitüsü mü var! Müslümler her ağzını açtıkları yerde psikopat manyak kadın satıcısı allahlarını zırvalayınca ayıp olmuyor da süper zenci mi ayıp oluyor? Elbette fikir özgürlüğü olsa televizyonda açık oturumda da süper zenci argümanını ortaya koyarız. Koymadığımız ayıp olur diye değil, Turan Dursun'un ateist diye öldürüldüğü utanç verici geri yobaz ilkel bir ülkede yapılamadığı için.

Link to post
Sitelerde Paylaş
21 dakika önce, Türk Ateist yazdı:

Ölümün bir sonucu mu var ki tartışalım? Ölüm ölümdür işte, kendisi başlı başına bir sondur, doğurduğu herhangi bir sonuç yoktur. Öldük, bitti. Gayet net. Geride kalanlar için etkileri vardır, ölenin ölümüyle ilgili sonuçlardan bu noktada bahsedebiliriz filan ama ne ölümü ne de öleni bağlar. 

Kaçtığımı düşünmeniz enteresan. Ölüm ve sonrası fantezileriyle hiçbir zaman ilgilenmediğimi, düşünmediğimi açıkça yazmıştım. Düşünmeme nedenim tastamam saçma, anlamsız buluyor olmam. Sizin bu durumu kaçmak olarak nitelemeniz sahiden enteresan. 

Ee, ne yapalım peki? Dünyadan ne türler geldi geçti, çoğu yok olup gitti vs vs deyip mümkünmüş gibi yaşama içgüdümüzü mü baskılayalım? İnsanlığa gece gündüz hoparlorlar aracılığıyla "Türünüz gününde birinde muhtemelen yok olacak, en uzun yaşayan kuzenleriniz homo erectus bile yok olup gitti, beyninize çok güvenmeyin" diye mi bağıralım?

Niye fal bakıyorsunuz ki? Siz anlamsız olduğunu düşünme eğilimindesiniz diye gerçeği neden manipüle edelim, neden çarpıtalım? Homo sapiens yüksek üreme başarısı gösteriyor çünkü çevreden iyi yararlanıyor, yeniliği çabuk kavrayıp hızlı gerçekleştiriyor. O yüzden ille de yok olacak, yok olmaktan kurtulamayacak falan demeyelim, fal bakmayalım. Evrimsel süreçleri ön görmek pek mümkün değil, böyle düşünmek bilimsel de değil.

Tekil bir varlığın da amacı olur belli bir grubun da. Biz zaten gruplar halinde bile değil, basbayağı sürüler halinde yaşayan ve ortak amaçları paylaşmada pek de zorluk yaşamayan bir türüz, ortak amaç haline getirdiğimiz birçok fenomen var. Hayal gücümüz inanılmaz bizim... Müthiş...

Neyse, konuyu dağıtmayayım, bunları anladığınızı ve kastettiklerimin neler olduklarını anladığınızı bile sanmıyorum. Bunu, sizi küçümsemek için değil, özetle yazdığım ve anlaşılmamasının mümkün olduğu ihtimalinin büyük olmasına karşılık söylüyorum.

"Evet, aklından bir sayı tut" dediğinizde özgürüm ama benim kastettiğim aslında özgür iradeden ne anlaşıldığı, nasıl tanımlandığıydı. Sizden ziyade impressivo'ya sormuştum gerçi. 

Ölümün elbette sonuçları var konu başından beri her yazımda bunu anlattım neyse.

 

Alıntı

Ee, ne yapalım peki? Dünyadan ne türler geldi geçti, çoğu yok olup gitti vs vs deyip mümkünmüş gibi yaşama içgüdümüzü mü baskılayalım?

Bu da ne demek şimdi ? Zaten yok oluşun sebebi evrenin bir gün ölecek olmasından kaynaklanıyor. Ne kadar harika biyolojik uyum sağladığının bir önemi zaten yok. Kendi -local galaxy- mizden bile dışarı çıkamazken  yok oluşumuz mutlaktır. Buna fal demek gerçeği ve tüm araştırma sonuçlarını reddetmektir. Ha derseniz ki belki gelecekte bir yolunu buluruz. Bulamayız efendim. Konuya hakim biri bunu net bir şekilde fark edebilir. Bilimsel değilmiş biyoloji  başarı işin hiç denilebilecek kadar küçük bir kısmı. 

 

Ben tekil bir varlığın veya grubun amacı olamaz demedim mantık çerçevesinde geçerli bir amacı olup olmadığını söyledim. Gerçekten kaçıyorsunuz benim gördüğüm bu.

Link to post
Sitelerde Paylaş
7 minutes ago, democrossian said:

Tanrı Standartları Enstitüsü mü var! Müslümler her ağzını açtıkları yerde psikopat manyak kadın satıcısı allahlarını zırvalayınca ayıp olmuyor da süper zenci mi ayıp oluyor?

Seni biraz aydınlatayım. Gerçi sen kızıyorsun ama istersen sana şarap ısmarlarım :) puahhahaa. roze... Sana bunları belirtince, hemen karşı tarafa dinci damgası yapıştırıyorsun. Neyse, ben dinsiz biriyimdir;  ateist,agnostik,deist zart zurt olmak umrumda falan değil.

Tanrının olmadığı değil, Tanrı'nın olanaksızlığı argümanı ortaya konulur.  (Takiben Tanrı'ya yapılan tanımlar ve beraberinde kötülük sorunu, tanımların birbirleriyle olan ilişkileri vs...)  

Neyse, bu süper zenci muhabbeti çok saçma, açıklayayım bak , iyi oku. 

Tanrı'ya tanım ne yapılıyor >>>  kadiri mutlak- herşeyin bilen vs.. falan filan.... 

Şimdi,  şöyle diyorsun. Tanrı varsa, onun kocası süper zenci de var ;  sen her tanrı var dediğinde süper zenci devreye girer.  Tanrı kaldıramayacağı bir taş yaratabilir mi ? 

Bunlar  insan zihninin kısıtlılığından türeyen paradoxlar.  Tanım olarak, evrende-evrenlerde, sonsuzlukta , ortada bir kadiri-mutlak var ve kaldıramayacağı bir taş, veya taş yerine süper zenci.  bu iki güç aynı evrende-evrenlerde vs.  bulunması imkansız. Tanıma dikkat etmemek var. Karşı taraf, sana Tanrı tanımına göre onun kocası yoktur, tek olmalıdır, ki bu konuda  Anthony Flew kitabında cevabını vermiş. Tanrı, kaldıramayacağı  bir taşı  hem yaratır, hem de kaldırır da;   diye cevap alabilirsin. Bunlar boş felsefe yapmak. Argümanı,  Tanrı'nın olanaksızlığı hususunda ve bilimsel felsefe tarzında koyarsan saygı duyarım,,, anladın mı arkadaşım ? Yoksa, çok da umrumda, Tanrı varmış yokmuş. Tanrının olabilirliğine neden mi ihtimal veriyorum ? Neden sorusunu heryere uyguluyorum. Neden yağmur yağar mesela;, bak burada nasıl yağmasıyla ilgilenmiyorum. 1 milyon yıl önce yağmurun yağması dursa imiş. Ayrıca evrende matematiksel denklemler var, gerçekten var. Bu uzun bir konu.Ama tanrıya ihtimal verenleri,,,,  dinci-islamcı-işidci gibi saçmalıklarla yaftalamanızdan bıktım. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
22 saat önce, NotImportant yazdı:

Kuantumu .......

Sende beyin yok. Varsa da işlevsel değil. Çok basit düşünüyorsun. Ölçek küçülünce başka kuvvetler etkin olur diyorum, kuantum parçacıklar aynen bildiğimiz cam bilyelerin minikleridir diyorum şeklinde anlaman için apaçık beyinsiz olman gerekiyor. Başka açıklaması olsa onunla açıklardım. kuntum parçacığın bilye gibi yuvarlanacağını düşünmediğim son derece açık. Minik bir kağıt uçağın uçmayacağını ve çok küçük demir parçalarının suda batmadığını açıkça örnek verdim. Bu durumlarda başka fizik yasaları keşfedilmeyi bekliyor. 

Hayır da kuantum konusunda CERN den değil de ebenin örekesinden mi bahsedecektim! :lol: Bunlar ne kadar eğlenceli yahu! Bunlara bakarak insan kendini ultra süper zeka sanabilir! Alem buysa süper benim diyebilir, geri zekalılarla muhatap olmak çok zararlı! :D

Insan durduk yerde megaloman olur yahu! :lol: Çok riskli!

Link to post
Sitelerde Paylaş
17 dakika önce, NotImportant yazdı:

Ölümün elbette sonuçları var konu başından beri her yazımda bunu anlattım neyse.

 

Bu da ne demek şimdi ? Zaten yok oluşun sebebi evrenin bir gün ölecek olmasından kaynaklanıyor. Ne kadar harika biyolojik uyum sağladığının bir önemi zaten yok. Kendi -local galaxy- mizden bile dışarı çıkamazken  yok oluşumuz mutlaktır. Buna fal demek gerçeği ve tüm araştırma sonuçlarını reddetmektir. Ha derseniz ki belki gelecekte bir yolunu buluruz. Bulamayız efendim. Konuya hakim biri bunu net bir şekilde fark edebilir. Bilimsel değilmiş biyoloji  başarı işin hiç denilebilecek kadar küçük bir kısmı. 

 

Ben tekil bir varlığın veya grubun amacı olamaz demedim mantık çerçevesinde geçerli bir amacı olup olmadığını söyledim. Gerçekten kaçıyorsunuz benim gördüğüm bu.

Ben böyle anlamadım, iletimde açıkladığım üzere türümüzün de geçmişte yok olmuş ve olmakta olan herhangi bir tür gibi yok olmasından sözettiğinizi sandım. Benim hatam, özür dilerim. Yine de sonuç değişmez. Dünya'mız veya evren günün birinde nasılsa yok olacak diye düşünmez, bunu referans almayız. Bunlar hiç gerçekçi yaklaşımlar değil öncelikle. Bırakın evrenin çökmesini, yok olmasını, yakın bir sürede öleceğimizi bilmek bile hayattan zevk almak ve dilediğince yaşamak gibi amaçlarımızın önüne geçemiyor. Geçemez, geçseydi geçer derdik, biz pratiğe, gerçeğe bakıyoruz şimdi.

Neyin mantıklı olup olmadığına siz veya ben karar vermiyoruz. Sizin anlam aramak konusundaki yaklaşımınız da tıpkı buradaki yaklaşımınız gibi. Örneğin dinler, değil gurubu, koca sürüyü bir araya getiren en önemli amaç ve gayet de işe yaramış ama biz burada dinleri çürütüyoruz, ne saçma olduklarını anlatıp duruyoruz, değil mi? Diğer yandan biliyoruz ki din çevresinde toplanmak son derece akılcı bir davranış olmuş, insan zekasının en önemli ürünlerinden biri haline gelmiş. Sadece din değil, başka hayali çok önemli ürünler de var. 

Çok kısır bakıyorsunuz ve bireysel yargılarla değerlendiriyorsunuz arkadaşım. 

İkide bir kaçtığımı söylemeyin lütfen, gayet de açıklıyorum anladığım kadarını. Ortada kaçmamı gerektirecek özel bir durum yok ki kaçayım. Düşünmediğim, daha önce tartışmadığım konular değil bunlar, sıkıştığım yerde sıkıştım, bilmiyorum, anlamadım, düşünmedim derim; oturup çiş yarışı yapacak değilim bu saatten sonra.

Link to post
Sitelerde Paylaş
11 dakika önce, democrossian yazdı:

Sende beyin yok. Varsa da işlevsel değil. Çok basit düşünüyorsun. Ölçek küçülünce başka kuvvetler etkin olur diyorum, kuantum parçacıklar aynen bildiğimiz cam bilyelerin minikleridir diyorum şeklinde anlaman için apaçık beyinsiz olman gerekiyor. Başka açıklaması olsa onunla açıklardım. kuntum parçacığın bilye gibi yuvarlanacağını düşünmediğim son derece açık. Minik bir kağıt uçağın uçmayacağını ve çok küçük demir parçalarının suda batmadığını açıkça örnek verdim. Bu durumlarda başka fizik yasaları keşfedilmeyi bekliyor. 

Hayır da kuantum konusunda CERN den değil de ebenin örekesinden mi bahsedecektim! :lol: Bunlar ne kadar eğlenceli yahu! Bunlara bakarak insan kendini ultra süper zeka sanabilir! Alem buysa süper benim diyebilir, geri zekalılarla muhatap olmak çok zararlı! :D

Insan durduk yerde megaloman olur yahu! :lol: Çok riskli!

Ben mi basit düşünüyorum.  Olayın matematiğini azıcık bilesen kendinden utanırdın. Bu yazdıkların hiç bir şey ifade etmiyor. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
9 minutes ago, democrossian said:

Sende beyin yok. Varsa da işlevsel değil. Çok basit düşünüyorsun. Ölçek küçülünce başka kuvvetler etkin olur diyorum, kuantum parçacıklar aynen bildiğimiz cam bilyelerin minikleridir diyorum şeklinde anlaman için apaçık beyinsiz olman gerekiyor. Başka açıklaması olsa onunla açıklardım. kuntum parçacığın bilye gibi yuvarlanacağını düşünmediğim son derece açık. Minik bir kağıt uçağın uçmayacağını ve çok küçük demir parçalarının suda batmadığını açıkça örnek verdim. Bu durumlarda başka fizik yasaları keşfedilmeyi bekliyor. 

Hayır da kuantum konusunda CERN den değil de ebenin örekesinden mi bahsedecektim! :lol: Bunlar ne kadar eğlenceli yahu! Bunlara bakarak insan kendini ultra süper zeka sanabilir! Alem buysa süper benim diyebilir, geri zekalılarla muhatap olmak çok zararlı! :D

Insan durduk yerde megaloman olur yahu! :lol: Çok riskli!

Ciddi ciddi kaşınıyorsun, senin saçmaladığını ve fizik konusunda hçbir bok bilmediğini gösterdik ;  daha neyin davasını güdüyorsun burada ?

 Söyle bakalım, senin eğitimin ne ? Mühendislik eğitimin var mı ? Kuantum hakkında saçmaldıklarının hepsi kayıt altında ve onları silemezsin. O saçmalıklarını sana yedireceğimi biliyorsundur umarım.  Sana ne demiştim kedicik ? O kuyruğunu kesicem  senin.  Kuyruksuz maymun gibi dolanacan etrafta. 

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bu arada evet, bizim Anibal'in terbiyesiz Süper Zenci'si ile diğer Tanrı'lar arasında teknik olarak en küçük bir fark yok. Dinlerdeki Tanrı'lar da tanımlı tanımsız diğer Tanrı modelleri de teknik olarak aynıdır. Birine "Olabilir" diyen kişinin Süper Zenci adlı Tanrı'ya da "Olabilir" demesi zorunludur.

Ama akıl ve mantık arayacaksak elbette saçmadır, var olması mümkün değildir, en az diğer Tanrı iddiaları kadar. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...