Jump to content

Sapiens'in evrimi hakkinda bir soru


Recommended Posts

Insanin kuzenleri sempanzeler ve gorillerin penceleri olmasa bile guclu tirnaklari ve cok tehlikeli disleri var.

Insanin neden kendini koruyacak disleri veya penceleri (yada guclu tirnaklari) yok?

Dogal secilim neden bu tur ozellikleri secmemistir? Neden insan "yumusamistir?"

Neden kendini savunmaktan bu kadar aciz bir yaratiktir baska hayvanlara karsi? (aleti olmadan)

Bunun evrimsel aciklamasini merak ediyorum.. ilginc bir durum. Bir canlinin zeka seviyesi ile pence, kil, ser deri, guclu cene ve disler birbirinin zitti yonlere mi gider acaba? Yani nispeten kuvvetli ve savunmasi guclu bir canli daha zeki bir ture dogru evrim gecirdikce bu tur hayvansi ozelliklerini yitirir mi?

Son soru: Baska bir gezegende medeniyete erismis ama hala yirtici ozellikler tasiyan canlilar olabilir mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 61
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Top Posters In This Topic

Posted Images

1. Kullanmadığınız organ güçsüz kalır. Evrimsel olarak demiyorum. Normal hayatınızda da bu böyledir. Şimdi dişlerden çok daha sivri, keskin ve işlevsel mızraklara sahip, maymunlardan daha organize avlanabilen, doğal şartlarla başa çıkmak için çok farklı yöntemler geliştirmiş insanları ele alalım. Daha az enerji harcayıp daha az kuvvet uygulayarak daha fazla kazanç sağlayabiliyorlar. Doğal olarak kas gelişimi yavaşlıyor. Bu sefer dişilerin seksüel seçilimde belirlediği standartlar düşüyor. Nesilden nesile insanların ortalama kas kütlesi azalıyor.

2. İnsan etle beslenmekle yetinmiyor. Meyveler toplayarak kolay ve risksiz beslenme yöntemleri daha makul gözükebiliyor. Bununla beraber tarımı kenarından köşesinden keşfediyor. Dolayısıyla beslenme alışkanlıkları değişiyor. Sivri köpek dişleri bu beslenme biçimi için çok da uygun değil. Zamanla heterotrof canlıların ağız yapısına ulaşması muhtemel.

3. İnsan iki ayak üzerinde yürümeye başladığında uzuvlarına yeni nitelikler kazandırıyor. Ayaklar tamamen üzerinde durmak için değişim gösterirken, eller vücut yükünü taşıma ihtiyacından kurtulup alet yapabilecek esnek ve marifetli bir biçim alıyor.

En nihayetinde diyebiliriz ki vahşi yaşam koşulları ve medeni koşullar farklı ihtiyaçlar getiriyor. Dolayısıyla bu ihtiyaçları karşılayabilecek biçimde bir evrimleşme gösteriyor.

Link to post
Sitelerde Paylaş

TheCrow güzel açıklamış.

Ben şunları ekleyebilirim.

Normalde goril, şempanze ve orangutanlar insandan yaklaşık 10 kere daha kuvvetlidirler.

Bu büyük bir kuvvet.

Aynı atayı paylaşmasına rağmen insan neden bu kadar güçlü değildir?

Kasları beslemek vücut ekonomisi için oldukça ağır bir ücret ödemek demektir.

Buna The crow da işaret etmiş..

İnsanın savanalara inip, mağaralarda yaşamaya başladıktan sonra iri ve güçlü kaslara olan gereksinimi azalmış olmalıdır.

Ağaçta yaşamak kasların çok iyi gelişmiş ve kuvvetli olmalarını gerektirir.

Bu arada beyni de hızla gelişmekte olan ilk homo sapiens sapiens'in yaşamı için kaslarından çok aklına güvenmeye başladığını söyleyebiliriz.

Sonuç günlük kalori ekonomisine dayanmaktadır.

Beyin günlük kalorinin büyük bir kısmını kullanmaktadır.

Beyin vücudun yüzde 5'i ağırlığnda olmasına rağmen, kan dolaşımınn yüzde 25'i ile beslenmektedir.

Ayrıca beyin enerjisini saf glukozdan, yani kan şekerinden sağlamaktadır.

Vücut, yaşam için çok önemli olan kalori ekonomisini sağlamak için bir yerden fedakarlık yapmak zorundadır.

Kaslar da kan dolaşımından zengin, günlük kalorinin önemli bir oranını harcayan dokulardır.

Beyin gelişip, insanın doğaya uyumu için yeterli olmaya başladıktan sonra, kas kuvvetine olan ihtiyaç giderek azalımış ve şimdiki durum ortaya çıkmıştır.

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş
Insanin kuzenleri sempanzeler ve gorillerin penceleri olmasa bile guclu tirnaklari ve cok tehlikeli disleri var.

Insanin neden kendini koruyacak disleri veya penceleri (yada guclu tirnaklari) yok?

Dogal secilim neden bu tur ozellikleri secmemistir? Neden insan "yumusamistir?"

ASLINDA

İNSANLAR KUYRUKLU YARATIKLARDIR!

Sorunuza farklı bir bakış açısı...

Anne karnındaki embriyonun gelişimi sırasında önce kuyruk gelişir. Daha sonra bu kuyruk kaybolur.

post-4687-1214561270_thumb.jpg

post-4687-1214561288_thumb.jpg

http://embryology.med.unsw.edu.au/

Bunun anlamı: insanın genetik yapısında her zaman KUYRUK oluşumuna ait genler mevcuttur. Bir kısım maymunlar ise kuyrukludur.

Kuyruk nasıl kaybolur? olasılıklar:

1- Kuyruk oluşumundan sonra, kuyruğun devamlılığı sağlayan genler gereklidir: bunlar silinmiş/bozunmuş ise kuyruk gerilemeye yok olmaya başlar.

2- Kuyruğu yok etme genleri zaman içinde gelişmiş, 28. günden sonra devreye girmektedir.

3- Şimdilik açıklanamayan başka mekanizmalar???

Canlının oluşum ve yaşamını sürdürme aşamalarında bazı genlerin zaman tablosuna uyumlu olarak aktifleştiğine dair bilgiler vardır. Tüm hücrelerde aynı genler bulunmasına karşın, bu genlerin sadece bir kısmı, o hücreye özgü olanlar çalışır haldedir. Örneğin ergenlik döneminde, ergenlik dönemine özgü hormonlar salgılanmaya başlar. Bu biyolojik ritm denilen durum henüz çözümlenmemiştir. Benzer şekilde bazı hormonlar gece gündüz farklılığının farkındadır.

Apoptosis denilen hücre intiharı ilginç bir konudur. Konuyla da ilişkilidir.

Yararlı olduğu sürece, hücre yaşamını sürdürür. Aksi durumda önce YAŞA komutu kesilir, ardından ÖL komutu ile hücre intihar eder.

post-4687-1214561826_thumb.jpg

Tüm hücrelerin (beyin dışında) 15 yılda tamamen yenilenmiş olduğu speküle edilmektedir. Yerine yenisinin konulması, yani bölünme, bir emir-komuta zinciri ile sürer. Komut gelmeyince doku kitlesinin artışı durur. Gerektiğinde, gereksiz hücreler ÖL emri ortadan kaldırılır.

Vücudun bu davranış biçiminin, süreç içinde genetik yapıya da yansıdığı ileri sürülmektedir.

Bir canlının yaşamı süresince bu tip değişikliklere en iyi örnek evcil ve yaban domuzlarıdır. Aralarında genetik olarak hiçbir fark yoktur.

post-4687-1214561373_thumb.jpg

Evcil domuzlar da kafa yapısı yuvarlak-burun küntleşmiştir. Çiftliklerden kaçan ve/veya vahşileşen domuzlarda tıpkı diğer vahşi domuzlardaki gibi dişler belirginleşip, burun sivrilmiş, daha atletik yapıya kavuşmuşlar.

post-4687-1214561386_thumb.jpg

Bir domuzun yaşam sürecinde çevre koşullarının çok ciddi değişikliğe yol açabildiğinin izlenmesi ilginç olsa gerek...

Maymun türlerinin kas yapısı ve güç olarak bizden farkları da bu çerçevede değerlendirilebilir.

Link to post
Sitelerde Paylaş
1. Kullanmadığınız organ güçsüz kalır. Evrimsel olarak demiyorum. Normal hayatınızda da bu böyledir. Şimdi dişlerden çok daha sivri, keskin ve işlevsel mızraklara sahip, maymunlardan daha organize avlanabilen, doğal şartlarla başa çıkmak için çok farklı yöntemler geliştirmiş insanları ele alalım. Daha az enerji harcayıp daha az kuvvet uygulayarak daha fazla kazanç sağlayabiliyorlar. Doğal olarak kas gelişimi yavaşlıyor. Bu sefer dişilerin seksüel seçilimde belirlediği standartlar düşüyor. Nesilden nesile insanların ortalama kas kütlesi azalıyor.

Daha az enerji harcamak daha kazançlıysa ve başarı getiriyorsa neden eşeyli üreme var?

Eşeysiz eşeysiz kalıverseymişler. niye çiftleşmek gibi garabet bir yöntem geliştirmişler?

Var mı buna masalsı bi cevabın?

bülümsel demiyom masalsı diyom..

bülümsel olmayacağını herkeş

ama

herkeşler biliyor:)

2. İnsan etle beslenmekle yetinmiyor. Meyveler toplayarak kolay ve risksiz beslenme yöntemleri daha makul gözükebiliyor. Bununla beraber tarımı kenarından köşesinden keşfediyor. Dolayısıyla beslenme alışkanlıkları değişiyor. Sivri köpek dişleri bu beslenme biçimi için çok da uygun değil. Zamanla heterotrof canlıların ağız yapısına ulaşması muhtemel.

neden ta başından beri risksiz meyvelerle beslenmeyi seçmiyorda

hayvan avlıyorlar da riske giriyorlar?

3. İnsan iki ayak üzerinde yürümeye başladığında uzuvlarına yeni nitelikler kazandırıyor. Ayaklar tamamen üzerinde durmak için değişim gösterirken, eller vücut yükünü taşıma ihtiyacından kurtulup alet yapabilecek esnek ve marifetli bir biçim alıyor.

tabiatte hangi koşullar zorlamış da

insan dik yürümeye geçmiştir?

En nihayetinde diyebiliriz ki vahşi yaşam koşulları ve medeni koşullar farklı ihtiyaçlar getiriyor. Dolayısıyla bu ihtiyaçları karşılayabilecek biçimde bir evrimleşme gösteriyor.

köy evinden gökdelene..

şu anlattığın hikayeler özel olayları açıklamak için sevimli birer masal niteliğinde..

ama gel gör ki

uymuyor tabiata..

orayı açıklim derken başka taraf patlıyor...

tarihinde KARUN tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
köy evinden gökdelene..

şu anlattığın hikayeler özel olayları açıklamak için sevimli birer masal niteliğinde..

ama gel gör ki

uymuyor tabiata..

orayı açıklim derken başka taraf patlıyor...

Siz evrimi üç beş yüzyıllık bir şey sanıyorsunuz galiba.

Oysa dünyanın yaşı yaklaşık 4,5 milyar yıl ve ilkel canlı oluşumunun başlangıcı da neredeyse 3,8 milyar yıl

öncesine kadar gidiyor. İnsan ömrü ile kıyaslanınca çok uçuk bir rakam kısacası.

Yani tüm bu gelişmeler çok uzun bir zaman sürecinde meydana gelmiştir.

Ve evet canlıların evrimini doğa şekillendirmiştir ve yaşadıkları koşullar.

Dünya her zaman iklim ve diğer koşullar bakımından harika bir yer olmamıştır.

Çok merak ediyorum buzul çağında doğmuş olsaydınız İspanya'nın Costa Brava kıyılarına tatile gitmek ister miydiniz ?

saygılar......

Link to post
Sitelerde Paylaş

KARUN

Sorularını yanıtlıyorum..

Daha az enerji harcamak daha kazançlıysa ve başarı getiriyorsa neden eşeyli üreme var?

Eşeysiz eşeysiz kalıverseymişler. niye çiftleşmek gibi garabet bir yöntem geliştirmişler?

Var mı buna masalsı bi cevabın?

bülümsel demiyom masalsı diyom..

bülümsel olmayacağını herkeş

ama

herkeşler biliyor:)

Canlılık yalnız daha az enerji harcamak ilkesine göre ortaya çıkmamıştır.

Eşeysiz çoğalma hala vardır ama, eşeyli çoğalma canlının çevreye uyum yapması için çok daha uygundur.

Eşeysiz çoğan bakteriler bile arada bir eşeyli çoğalmayı yeğlerler...

neden ta başından beri risksiz meyvelerle beslenmeyi seçmiyorda

hayvan avlıyorlar da riske giriyorlar?

İnsanın etoburluğu bir anda ortaya çıkmamıştır.

Zamanla gelişmiştir.

İddialara göre önce çevrede bulduğu kemiklerin iliği ile yetinmiş, daha sonra avlanmaya başlamıştır.

İnsanın evrimine katkısı olan davranış özelliklerinden biri de çeşitli gıdalarla beslenmeye başlamasıdır.

Et proteinleri insanlar için bitki proteinlerinden çok daha yararlıdır.

Bitkiler daha çok karbonhidrat kaynağıdırlar.

Ama insanlar et yemeden de yaşayabilirler. Hindistanlıların yaptığı budur.

Gerçi onlar süt ve süt mamülleri de yerler. Dolayısıyla diyetlerinde hayvansal proteniler vardır.

tabiatte hangi koşullar zorlamış da

insan dik yürümeye geçmiştir?

Afrika'da savanalarda (geniş düz otluklar) yaşayan insanlar için uzağı görme ve koşma büyük bir avantajdır.

Bu yüzden insan ayakları üzerine dikilerek yürümeye başlamıştır.

köy evinden gökdelene..

şu anlattığın hikayeler özel olayları açıklamak için sevimli birer masal niteliğinde..

ama gel gör ki

uymuyor tabiata..

orayı açıklim derken başka taraf patlıyor...

Evrim bilimsel bir kuramdır.

Kuram olan evrimle ilgili açıklamalardır.

Yoksa canlıların birbirlerinden türediği bir kuram değildir.

Bir gözlemdir.

Nasıl türedikleri ise bir kuramdır.

Bu durum sizin gibi kafası karışıkların kafasını iyice karıştırmaktadır..

Size kolay gele..

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş
neden ta başından beri risksiz meyvelerle beslenmeyi seçmiyorda

hayvan avlıyorlar da riske giriyorlar?

BESLENMEK için 2 SEÇENEĞİNİZ VAR:

1- Sabahtan akşama kadar yerden birşey toplayıp geviş getirmek

2- Sizin yerinize geviş getirenleri yiyerek zaman ve enerji kazanmak

Çayıra saldığınız İNEK ne yapar?

Sabahtan akşama otlanır. Ara zamanlarda ve akşam geviş getirir.

İneklerin sosyal yaşamı var mı? En büyük eğlenceleri geviş getirmek!

Siz ne yaparsınız?

Günde 3 öğün yiyip geri kalan zamanlarda okul/iş/eğlence

Varsayalım tek bir besin alacaksınız:

1500 kalori almak için:

100 gr'ında 24 kalori olan LAHANA'dan 6 KİLO 250 gr yemeniz lazım

veya

100 gr'ında 300 kalori olan koyun etinden 500 gr yiyeceksiniz.

Tercih sizin.

Herikisinde de yaklaşık 100 gr protein alırsınız, ama niteliksiz protein nedeniyle LAHANA yerseniz GÜDÜK kalırsınız!

Daha az enerji harcamak daha kazançlıysa ve başarı getiriyorsa neden eşeyli üreme var?

Eşeysiz eşeysiz kalıverseymişler. niye çiftleşmek gibi garabet bir yöntem geliştirmişler?

Siz kendi kopyanızdan her yıl birkaç tane (bölünerek) yapmak ister miydiniz?

Herhalde dünya çekilmez olurdu.

Hele siz hastalıklıysanız, binlerce hastalıklı örneğinizin olmasını ister miydiniz?

Üstelik eşeyli üremek zevklidir, GARABET bir yöntem değildir.

Öneririm

tarihinde KKoH tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
İddialara göre önce çevrede bulduğu kemiklerin iliği ile yetinmiş, daha sonra avlanmaya başlamıştır.

Buna bir ekleme yapmak istiyorum.

Homo Habilis diger yirticilar ile rekabet edemiyordu. Bu yuzden aslan gibi diger yirtici hayvanlarin yedigi yemeklerin artiklarini yiyordu.

Ancak bu artiklardan yenebilecek tek kisim ilikti. Cunku diger hayvanlar bunu yiyemiyordu, butun etleri yiyip kemikleri birakiyordu.

Homo Habilis (becerikli, eli yetenekli adam demek) alet kullanabildiginden bu kemikleri kiriyor ve ilikleri yiyordu.

Ilik insan beyninin gelisiminde onemli rol oynamis..

Bilgi: "Walking With Cavemen" adli belgeselden.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Böyle bir kas yapısına sahip olabilmek için yoğun hormon, anabolik madde alınmakta.

Bu tip insanların ortalama ömrü 40-50 arasında. Nedeni kasın geliştiği oranda kalp kası yeterince gelişmez. Resimdeki damarlara bakarsanız damar çapları normalin 5 katı kadar. Ama kalp damarları aynı orana hem çıkamaz, hem de hızlı damar yaşlanması görülür. Kalp yetmezliği ve infarktüs ile DOĞAL SELEKSİYON gerçekleşir.

Bu kaslar iş üretiminde de bir halta yaramaz. Kara kuru bir amelenin 2 saatte yapabildikleri işe dayanamadıklarını da kesin.

tarihinde KKoH tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • 2 weeks later...
bu durumla ilgili bir atavizm örneği var mı ?

ayrıca insanlarda görülen atavizm örneklerini de yazan olursa sevinirim

İnsan DNA'sının büyüklüğü ile orantılı olmayacak şekilde, ancak küçük bölümünün proteinleri kodlamakta kullanıldığı bilinmektedir. Geriye kalan (kullanılmayan denilen) bölümde genlerin nasıl işlev göreceğine ilişkin bölgeler olduğu bilinmektedir. Bu bölgeler RNA'ya transfer edilirken silinir. Tüm bu işlevsel kısımlar dışında kalan, protein kodlamasında işe yaramayan, ne işe yaradığı da şimdilik bilinmeyen bölgeler vardır. Bu bölgelerde, atalarımızdan kalan, kullanılmayan bir gen havuzu olduğu düşünülmektedir. Bir kısım genler ise embriyolojik erken dönemde işlevseldir, bunlar çok kısa sürede inaktif hale geçerler. Kuyruğun kaynağının da bu genler olduğu düşünülmekte; inaktif hale geçtiğinde diğer genlerin etkisiyle (hücre ölümü) hücreler/dokular temizlenir ve kuyruk ortadan kalkar.

post-4687-1215689242_thumb.jpg

Genetik atlasları anomalili çok sayıda çocuk veya düşük resimleri ile doludur. Bunların büyük bölümü yaşamla bağdaşmamakta; bir kısmı doğum öncesi, bir kısmı doğum sonrası ölümle sonlanmaktadır.

Herkes dış görünümü dikkate almakla birlikte, çok sayıda olguda iç organlara ilişkin atavizm örneği insan ve hayvan otopsilerinde rastlanmış. Google'da atavism yapıp görsellerde arayabilirsiniz.

İnsana ilişkin (yaşayabilen) atavism örneği çoklu meme dokusu (tıpkı kedi, köpek, domuzda olduğu gibi), kuyruk, maymun tipi kıllanma şeklinde tanımlanmış.

post-4687-1215689211_thumb.jpg

post-4687-1215689221_thumb.jpg

post-4687-1215689229_thumb.jpg

Bu kullanılmayan gen havuzu nasıl, ne zaman aktifleştiği bilinmez.

Link to post
Sitelerde Paylaş
TheCrow güzel açıklamış.

Ben şunları ekleyebilirim.

Normalde goril, şempanze ve orangutanlar insandan yaklaşık 10 kere daha kuvvetlidirler.

Bu büyük bir kuvvet.

Aynı atayı paylaşmasına rağmen insan neden bu kadar güçlü değildir?

Kasları beslemek vücut ekonomisi için oldukça ağır bir ücret ödemek demektir.

Buna The crow da işaret etmiş..

İnsanın savanalara inip, mağaralarda yaşamaya başladıktan sonra iri ve güçlü kaslara olan gereksinimi azalmış olmalıdır.

Ağaçta yaşamak kasların çok iyi gelişmiş ve kuvvetli olmalarını gerektirir.

Bu arada beyni de hızla gelişmekte olan ilk homo sapiens sapiens'in yaşamı için kaslarından çok aklına güvenmeye başladığını söyleyebiliriz.

Sonuç günlük kalori ekonomisine dayanmaktadır.

Beyin günlük kalorinin büyük bir kısmını kullanmaktadır.

Beyin vücudun yüzde 5'i ağırlığnda olmasına rağmen, kan dolaşımınn yüzde 25'i ile beslenmektedir.

Ayrıca beyin enerjisini saf glukozdan, yani kan şekerinden sağlamaktadır.

Vücut, yaşam için çok önemli olan kalori ekonomisini sağlamak için bir yerden fedakarlık yapmak zorundadır.

Kaslar da kan dolaşımından zengin, günlük kalorinin önemli bir oranını harcayan dokulardır.

Beyin gelişip, insanın doğaya uyumu için yeterli olmaya başladıktan sonra, kas kuvvetine olan ihtiyaç giderek azalımış ve şimdiki durum ortaya çıkmıştır.

HACI

Sevgili hacı:

Yazında anlayamadığım bir yer var ve gerçekten bilmek adına merak ettiğim için soruyorum

thecrowda yazmış bazı şeyler.

Şimdi demişsinizki işte az kullanılan uzuvlar zamanla zayıflar vs. Buna tamam bunu zaten günlük hayatta görebilmek çok mümkün.

Lakin ben burda anlayamadığım tek şey beynin nasıl geliştiği, neye göre geliştiği, bunu gerçekten kavramakta güçlük çekiyorum. Yani beyni hızla gelişen homo spains nasıl diğer kendi türünden ayrılmıştır, tetikleyen, etkileyen çevresel faktörler nelerdir? Ve bu faktörler kendi türünden olan diğer canlıları niye, neye göre etkilememiştir? Açıklayabilir misiniz rica etsem..

Teşekkürler...

Sevgiler...

Link to post
Sitelerde Paylaş
Sevgili hacı:

Yazında anlayamadığım bir yer var ve gerçekten bilmek adına merak ettiğim için soruyorum

thecrowda yazmış bazı şeyler.

Şimdi demişsinizki işte az kullanılan uzuvlar zamanla zayıflar vs. Buna tamam bunu zaten günlük hayatta görebilmek çok mümkün.

Lakin ben burda anlayamadığım tek şey beynin nasıl geliştiği, neye göre geliştiği, bunu gerçekten kavramakta güçlük çekiyorum. Yani beyni hızla gelişen homo spains nasıl diğer kendi türünden ayrılmıştır, tetikleyen, etkileyen çevresel faktörler nelerdir? Ve bu faktörler kendi türünden olan diğer canlıları niye, neye göre etkilememiştir? Açıklayabilir misiniz rica etsem..

Teşekkürler...

Sevgiler...

Soru Hacı'ya sorulmuş ama ben de bir şeyler yazayım.

Zeka gelişiminde tek bir tetikleyici unsur yok. Birden fazla etkenden söz edebiliriz.

Mesela görüşlerden biri erectusların genel anatomik yapısı itibariyle beynine yapılan kan basıncının azaldığını, buna bağlı olarak beynin daha fazla sayıda kıvrım geliştirebildiğini söyler.

Bence bu konudaki en önemli unsurlardan bir tanesi dil. Pek çok hayvanın konuşabildiğini biliyoruz. Eğer konuşma eylemi dediğimiz şey boğumlanmış ses dizileri yoluyla iletişim kurmak ise hayvanların büyük kısmı konuşabiliyor demektir. Diğer yandan jestler yoluyla da iletişim kurulabilir. Ama fark yaratan şey kelime ve bilgi haznesi. Daha gelişmiş dili olan canlılar bilgiyi bir sonraki jenerasyona aktarmakta zorluk çekmezler. Bu da demek oluyor ki nesilden nesile bir bilgi birikimi olacak ve ister istemez beyin gelişmeye zorlanacak. Bir aslan ya da bir çita yavrularına ihtiyaç duydukları kadar şey öğretebilir. Ama bir hominid yavrusuna alet yapmaktan tutun da sosyal prensiplere, ilkel hukuğa kadar pek çok şey öğretiyor. Bu küçümsenemeyecek bir faktör.

Son olarak insansıların ve erken dönem insanlarının yaşam tarzlarını ele almamız lazım sanırım. Kendini doğadan büyük ölçüde izole etmeyi başarmış, avlanmaktan çok avlayabilen, ateşe hükmeden, çevresel şartlar olumsuzlaştığında kendini içinde yaşadığı çevre ile ölüme terketmeyip göçebilen, hemen her göçtüğü yere de rahatlıkla adapte olabilen, adapte olamazsa çevreyi kendisine adapte eden baskın bir türle karşılaşıyoruz. Bu gelişmiş bir zekanın ürünü olduğu kadar daha gelişmiş bir zekanın da tetikleyicisidir elbet. İlkel insanların çözüm üretme kabiliyetleri bu koşullar altında sınanmış, başarısız olanlar elbette seçilim yasalarına bağlı olarak yok olmuşlardır.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Bergüzar kardeşimiz soruyor:

Sevgili hacı:

Yazında anlayamadığım bir yer var ve gerçekten bilmek adına merak ettiğim için soruyorum

thecrowda yazmış bazı şeyler.

Şimdi demişsinizki işte az kullanılan uzuvlar zamanla zayıflar vs. Buna tamam bunu zaten günlük hayatta görebilmek çok mümkün.

Lakin ben burda anlayamadığım tek şey beynin nasıl geliştiği, neye göre geliştiği, bunu gerçekten kavramakta güçlük çekiyorum. Yani beyni hızla gelişen homo spains nasıl diğer kendi türünden ayrılmıştır, tetikleyen, etkileyen çevresel faktörler nelerdir? Ve bu faktörler kendi türünden olan diğer canlıları niye, neye göre etkilememiştir? Açıklayabilir misiniz rica etsem..

Teşekkürler...

Sevgiler...

Sevgili Bergüzar.

İnsan beyninin evrimi doğada karşılaşılan en ilginç ve gizemli fenomenlerinden biridir.

Henüz bu konuda son söz söylenmemişse de, insan beyninin kısa bir zaman dilimi içinde evrildiği konusunda bir konsensusa varılmıştır.

İnsan beyni Darwin'in önerdiği gibi, küçük değişikliklerin birikmesi ve doğal seçilime maruz kalmaları ile, milyonlarca yıl içinde evrilmemiştir.

İnsan beyninin hızla büyümesi için insanlar üzerine büyük bir baskı olması gerekmektedir.

Bu baskı ve doğal seçilim insan beyninin hızla büyümesine neden olmuştur.

Bu baskılar nelerdir?

Benim tahminime göre bu baskılar insanların giderek daha sofistike olması sonucu ortaya çıkmışlardır.

Şöyle açıklayabilirim... Önce bir iki mutasyon olmuş ve diğer insanlardan az da olsa farklı ve daha akıllı bir insan türü ortaya çıkmıştır.

Bu akıllı insanlar zekalarının üstünlüğünden yararlanarak çoğalmışlar ve akıllı olmak, daha da akıllı olmayı tetiklemiştir.

Akıllı olmak doğal seçilim imtihanını geçmiş ve insan için gerekli, hatta zorunlu bir nitelik olmaya başlamıştır.

Aklını kullanamayan insanlar yok olmuşlardır..

Beynin bu ani evrimi yaklaşık 200 bin yıl önce başlamış ve 80 bin yıl öncesine kadar devam etmiştir.

80 bin yıl önce insanlar çağdaş insanlar kadar akıllı ve zeki değillerdir.

Dillerinin oldukça ilkel olduğuna ve kültürsüz, geleneksiz küçük toplumlar oluşturduklarına inanılmaktadır.

80 bin önce Tobi yanardağı patlamış ve insanların büyük bölümünün ölümüne neden olmuştur.

Geride 1000-2000 arası insan kaldığı tahmin edilmektedir. Bu sayı 1000'den de az olabilir.

Bunu bir duraklama devri izlemiş ve yaklaşık 60 bin yıl önce aniden çok daha sofistike bir homo sapiens sapiens ortaya çıkmıştır.

Bu çağdaş insandır ve bizlerden farklı değildir.

Bu insanlar Afrika'da, Habeşistan'da ortaya çıkmışlardır. Orijinal homo sapiens sapiens hala orada yaşamaktadırlar.

Daha doğrusu orada yaşayanlar diğer bütün insanlara evrilmişlerdir. Bu insanlarda şimdiki insanlara ait bütün nitelikleri bulmak mümkündür.

Kimisi mongoloid bir görünüşe sahiptir. Kimisi hafifçe çekik gözlüdür.. Kimisi Avrupa'da yaşayan beyazların yüz ve vücut yapısına sahiptir..

Bazı bilim adamlarına göre beyin hala evrilmektedir..

Nitekim arada bir olağan üstü yüksek IQ'lu insanlar doğmaktadır.

Ama onların genlerini topluma yaymaları günümüzde çok daha zordur.

Çünkü insan sayısı çoktur.

Ama ilerde bir nükleer harp olur ve insanların büyük çoğunluğu yok olursa, geride kalan birkaç bin insandan yeni ve bu keresinde çok daha akıllı bir insan türü evrimleşebilir....

Selamlar..

HACI

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...