Jump to content

Yetiştirdiğim canlılar neden evrim geçirmiyor?


Recommended Posts

  • İleti 109
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

Top Posters In This Topic

Posted Images

16 minutes ago, DeepBlue said:

Önce sen yazsana

ahhaha :)

Yahu sen tam tabansız pısırık çıktın be..

 

Evet mangalda kül bırakmaz deepblue kardeşimizden teorinin ne olduğuna dair bir açıklama bekliyoruz.

Az önce evrime teori babında kendince giydiren kendisiydi çünkü.

 

Ha cevabı arıyorsan zaten bu forumun içerisinde var.

Hiçbirşey olmazsa benim mesajlarımın içinden bulabilirsin.

Bizde öyle müslümanlar gibi martavalcılık yok.

 

Bundan sonra sana "geri vites deepblue" diyelim en iyisi biz.

Lakabın bu olsun.

Cuk oturuyor(!)

tarihinde teflon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
4 dakika önce, teflon yazdı:

ahhaha :)

Yahu sen tam tabansız pısırık çıktın be..

 

Evet mangalda kül bırakmaz deepblue kardeşimizden teorinin ne olduğuna dair bir açıklama bekliyoruz.

Az önce evrime teori babında kendince giydiren kendisiydi çünkü.

 

Ha cevabı arıyorsan zaten bu forumun içerisinde var.

Hiçbirşey olmazsa benim mesajlarımın içinden bulabilirsin.

Biz de öyle müslümanlar gibi martavalcılık yok.

 

Bundan sonra sana "geri vites deepblue" diyelim en iyisi biz.

Lakabın bu olsun.

Cuk oturuyor(!)

Kardeşim teori nedir diye soran kişiye ne diyim?Biri dünya ne şekilde diye sorar öbürü başka çocukça bişi sorar :D

tarihinde DeepBlue tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
3 minutes ago, DeepBlue said:

Kardeşim teori nedir diye soran kişiye ne diyim?Biri dünya ne şekilde diye sorar :D

 

Evladım cevap versene  :):)

Korkma yemeyiz

Bak, bul bir yerden getir  işte.

Zaten en başından biliyor ve bir nefeste yazabiliyor olman gerekirdi onca atıp tuttuğuna göre, ama neyse.

 

Yahu bu kadarını da beklemiyorduk

5 dakka önce esip gürleyip giydirip duruyordun?

Şimdi n'oldu?

Sen git abilerin gelsin istersen

Geri vites blue

tarihinde teflon tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
8 saat önce, DeepBlue yazdı:

Bana bunu evrime inanan birimi söylüyor. :- ))) uçan geyiklere,atlara(pegasus) inanan evrimci bir kardeş: D bir atın evrim geçirip uçmasını bekleme @Sundance kardeşim.

 

Sonra tanrı inancı ile bunlar aynı kategoride ele alınamaz.

Cahil dosum az bilgilenin bu din sizi çok geri çekiyor ve kısıtlıyor

Sana bir soru çocuklar nuel baba'ya neden inanıyorlar (var olduğundan emininler) ve kimlerin sayesinde nuel baba'ya inanıyorlar mantıklı bir cevap bekliyorum senden beynini biraz zorla. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
On 02.12.2017 at 16:54, deney yazdı:

Ömrüm boyunca evimde bahçemde  yetiştirdiğim canlılar neden evrim geçirmiyor?:)

Diyelim ki evrim geçirdiler ?

Peki bu canlıların moleküleri ve atomları bir tasadüf zırvası ile mi ortaya çıktı.

İşde sizinde işin içinden çıkamadığınız nokta bu,bunlar nasıl bir araya getirildi ?

Bir tesadüf dayanağı teorisi üzerine mi ? yoksa bir yaradılışla mı ?

 

Fazla rahat olmayın ateistler !

Link to post
Sitelerde Paylaş
29 minutes ago, Harut_Marut said:

Diyelim ki evrim geçirdiler ?

Peki bu canlıların moleküleri ve atomları bir tasadüf zırvası ile mi ortaya çıktı.

İşde sizinde işin içinden çıkamadığınız nokta bu,bunlar nasıl bir araya getirildi ?

Bir tesadüf dayanağı teorisi üzerine mi ? yoksa bir yaradılışla mı ?

 

Fazla rahat olmayın ateistler !

 

 

Getirilmek mi? Sen ne çektiyssen, aynısından bende istiyorum...

 

Kimyasal tepkimeler bellidir, birinin getirmesi gerekmez..

 

Tesdafü sonuçtur, sebep değil.

 

Ve o molküller kimya böyle olmasını gerektirdiği için öyle biraraya geldi. 

 

Ama kimya kim sen kim, aklını bedevi töresine dölletmiş zavallı...

 

Bu arada, biz gayet rahatız.. Zira diyorlar ki, Zeus'un eşşeği, Kerberos'un yerine geçmiş, sikini dikmiş müslümanları, yani Zeus'a inanıp tapmayanları bekliyormuş, bizden söylemesi....

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, Harut_Marut yazdı:

Diyelim ki evrim geçirdiler ?

Peki bu canlıların moleküleri ve atomları bir tasadüf zırvası ile mi ortaya çıktı.

İşde sizinde işin içinden çıkamadığınız nokta bu,bunlar nasıl bir araya getirildi ?

Bir tesadüf dayanağı teorisi üzerine mi ? yoksa bir yaradılışla mı ?

 

Fazla rahat olmayın ateistler !

 

Ne varmış molekül ve atomlarda?

 

Atom çağında çok gizemli bir şeymiş gibi sormuşsunuz atomları.

 

Biz moleküllerin de, atomların da nerede ve nasıl oluştuğunu biliyoruz.

 

Ortada bir yaratılış yok.

 

Eğer atom için bir şeye tapacaksanız güneşe, yıldızlara tapın.

 

Çok geriye gidemediniz. Atomun gizemi çözüleli yüzyıl oluyor.

 

Adem ve Havva hikayesi balçığa batınca hemen taaaa gerilere kaçıyorsunuz. 

- E ama atomlar.

- E ama madde ve enerji

-E ama evrenin başlangıcı

 

Bırakın bunları. Sizin kitabın aslında nasıl devasa saçmalıklarla dolu olduğu bugün kabak gibi meydana çıkmış durumda. Asıl ona cevap verin.

 

2000 yıl öncesinin uçan at pegasusu, tek boynuzlu at unicornu, yılan saçlı medusası nasıl zamanında gerçek diye inanılıp sonradan mitoloji, masal haline gelmişse sizin Adem ve Havva’nız, Nuh’unuz da öyle mitoloji ve masal haline gelmiş durumda.

 

Günümüzde DNA’yı manipüle edip türlü türlü canlı dizayn ederken, kalkıp da Adem ile Havva’dan bahseden aptal durumuna düşer. 

 

Bu yüzden kitabınızın saçmalıklarına kılıf uyduramayıp rahatsız olan sizsiniz. 

 

Cehaletinizin derinliği gerçeklerin ışığı karşısında rahatınızı bozuyor.

 

Biz ise ışığın, aydınlanmanın keyfini yaşıyoruz.

 

Biz elbette rahat olacağız.

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

GÖZÜN EVRİMİNE DEVAM....

 

Canlılarda ilerde gözün gelişmesini sağlayacak ilkel alt yapının doğası nedir?

Canlıların yaşamında ışığın önemini abartmak mümkün değildir. Çünkü ışık enerji kaynağıdır.Canlılık ise temel olarak, en ilkel düzeyde, enerji dönüşümlerinden başka bir şey değildir.Bu nedenden dolayı gören ve görmeyen bütün canlılarda ışığı manüple eden sistemlerin gelişmesi sürpriz oluşturmamalıdır.

Bilime ilk canlı hücrenin suda ortaya çıktığı ve orada evrildiği görüşü hakimdir. Bu mantıklı bir çıkarımdır. İlk canlıların güneşden kaynak alan mor ötesi ışınlara karşı koruyucu bir ortama gereksinimleri vardır. Her ne kadar su bu ortamı oluşturursa da, yeterli değildir. Güneş ışınlarından yararlanarak var olan bir canlının, güneş ışınlarının zararlarından da kendini koruması gerekmektedir. İlk hücrelerin kendilerini bu zararlı ışınlara karşı nasıl korudukları önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Önce bu sorunun yanıtı verilmelidir. İlk fotosentetik hücre bu durumda ne güneşle yaşayabilir, ne de güneşsiz yaşayabilir. Bunun bir orta yolu olmalıdır.

Bu ilk hücrelerde mor ötesi ışınlarına bağlı DNA zedelenmesini onları bloke ederek önlemek mümkün değildir. Çünkü bu arada yararlı ışınlar da bloke edilecekler ve güneş enerjisinden yeterince yararlanılamayacaktır. Zedelenen DNA’nın tamiri çok daha iyi bir seçenektir. Photolyase (fotoliase) denen bir enzim bu işlevi üstlenmiştir. Fotoliyaze zedelenen DNA'nın uçlarına tutunarak onları tamir eder. Bu enzimi olan hücreler genlerini yeni nesillere daha kolay geçirecektir.

Fotosentetik hücreler zarlarında bulunan fotoreseptörler aracılığı ile ışığı tanırlar. Fotoreseptörler hücrenin güneş ışınlarını algılamsı için gereklidirler. Bu reseptörler cryptochromes (kriptokromlar) olarak bilinirler ve fotoliase’lerden evrilmişlerdir. Bundan eminiz çünkü kriptokromlar fotoliase'lere çok benzeyen flavo protein yapısında moleküllerdir. Kriptokromlar bütün canlılarda vardırlar. Bu gözlem kriptokromların prokaryotlar ve ökaryotlar birbirlerinden ayrılmadan, yani çok önceleri, siyanobakterilerde, ortaya çıkmış olduklarını göstermektedir.

 

Fotoreseptörler mor ötesi ışınlarının yalnız mavi spektrumu oluşturan 400-500 nm arasındaki dalga boylarını tanırlar ve onlara tepki gösterirler. Bu dalga boyu mor ötesi ışınları denizlerde diğer dalga boylarından daha derinlere penetre olurlar. Bu yüzden ilk hücrelerde bu spektrumu tanımak önemlidir. Hücreler onların zararlı etkilerini bloke edebilmek için onları tanımaya özelleşmişlerdir.

Özetle diyebiliriz ki: Güneş ışınlarından yararlanabilmek için hücrenin herşeyden önce mor ötesi ışınlarının zararlı etkilerinden kendini koruması gerekmektedir.

İlk hücreler bunu fotoliase denen bir enzimle başarmıştır.

Daha sonra veya aynı zamanda o enzimi şifreleyen genden, kriptokrom denen fotoreseptörler şifrelenmeye başlamıştır.

Kriptokrom'lar circadian ritimden sorumludurlar. Yani hücrenin gece ve gündüz arasındaki farkı bilmesinden sorumludurlar.

Kambriyan patlaması 540 milyon yıl önce gerçekleşmiş bir olgudur. Canlılarda gözün ilk defa o zamanda ortaya çıktığı bilimsel bir gerçektir. Kambriyan patlamasının bir öncüsünün olması gerektiğine inanan bilim insanları vardır. Ama onların elinde gözle ilgili yeterince delil, yani fosil kayıtları, yoktur. Ediacara ve Tomatian faunalarında gözü olan bir hayvanla karşılaşılmamıştır. Bu faunalarda erken kambriandan birkaç yüz milyon yıl önce yaşayan canlılar fosilleşmişlerdir. Bütün bunları dikkate alırsak, gözün ilk defa kambriyan patlaması ile ortaya çıktığını kabul etmek zorunda kalırız. 

Yaklaşık 700 milyon yıl öncesine kadar dünyada yalnız tek hücreli canlılar yaşıyordu. Onları prokaryot ve ökaryot olarak ikiye ayırmak mümkündür.

Prokaryotlarda çekirdek yoktur. DNA hücre içindedir.

Ökaryotlarda çekirdek vardır ve DNA çekirdeğe hapsedilmiştir.

Kambriyan öncesi dönemde dünyanın Kartopu olarak adlandırılan bir felaketten geçtiği sanılmaktadır. Bu felaket mevcut tek hücreli canıların büyük bir kısmını yok etmiş olmalıdır. Geride kalanlar hemen her türlü koşullara uyabilecek kadar güçlü canlılardır.

Bu zamanla kabriyan çağın başlangıcı arasında ne olmuşssa olmuş ve karmaşık yapılara sahip hayvanlar türemişlerdir.  Göz de bu arada gelişmiştir.

Ama duyu organı olarak yalnız göz mü gelişmitir? Diğer duyu organları da gelişmiş olmalıdır. Fosil kayıtlarında gözleri görmek mümkündür. Ama diğer duyu organlarını farketmek mümkün değil. Çünkü onların fosilleşmesi mümkün değildir. Onlar da büyük bir olasılıkla önce tek hücreli canlılarda ortaya çıkmışlar, sonra çok hücreli canlılara adapte edilmişlerdir. Bazı reseptörler birden fazla duyuyu algılamada etkendirler Örneğin deği duyusu ile yalnız hafif dokunmalar değil, vibrasyon da algılanır.

İlk tek hücrelilerde ayrıca sıcak soğuk reseptörleri de gelişmiş olmalıdır.Tad reseptörleri muhtemelen tek hücreli canlıların etraflarında bulunan organik gıda maddelerini tanımaları için gelişmiş olabilir. Koku reseptörlerinin de benzer bir başlangıcı olabilir.

Özet olarak diyebiliriz ki, karmaşık hayvan ve bitkilerdeki bütün duyu organlarının kökeni tek hücreli canlılardaki reseptörler olabilir. Göz sirkadiyan ritmi algılamada etkin olan reseptörlerden evrilmiş olmalıdır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...