Jump to content

Tanrı Neden Sınar?


Recommended Posts

29 minutes ago, teflon said:

 

E kireç, işte yine bir ön kabulle hareket ederek başlıyorsun işe ya..

 

Eğer bizden birşey bekleniyorsa(1)

bu bizim yapabileceğimiz bir şey olmalıdır(2)

 

Eğer ön kabülün tanrı ve onun bizden beklediği bir şey ise, evet, tanrı için durum böyle olmalıdır...

..Da biz, bizim yapabileceğimiz bir şey olmadığı tespit ve çıkarımından hareketle yargıda bulunuyoruz ya?

 

Şöyle düşün:

 

Ortada senden bir şey beklediğini belirten bir tanrıyı tasvir eden kitap/metin var.

Ve sen, senden beklenilen şeyin elinden gelmediğini, yapabileceğin bir şey "olmadığını" tespit ediyorsun.

Bu durumda tavrın ne olur? Çıkarımın ve yargın ne olur?

 

Bir önceki ilişkide çelişki ve tutarsızlığı bizzat kendin ortaya koymuşken..

..Bir sonraki iletide tanrı vazgeçebilir, tercih edebilir şeklinde nasıl buyurabildiğini de sen açıkla.

 

tanrının bizden istediğine inandığım -yada sandığım kurguladığım diyebilirsin- şeyin elimizden gelmeyecek bir şey olduğunu söylemiyorum...

 

aksine bunun bizim başarabileceğimiz bir şey olduğunu ve bu yüzden de bizden beklendiğini bununda iyi bir insan olmak olduğunu sanırım çok kereler ifade etmişimdir...

 

benim itirazım başka bir şeye...

 

tanrı hakkında konuşurken tartışırken minder dışına çıkmak yada işi içinde çıkılmaz hale getirmek yada problemin etrafından dolaşmak diyebileceğim şeyler yapılıyor...

 

mesela tartışarak bir noktaya geliniyor işte şöyleyse şöyle böyleyse böyle falan diyerek baya bir yol kat ediliyor ...

 

sonra işte bu bizim akıl yürütmemiz mantıksal çıkarımlarımız biz bu kadar düşünebiliriz bulabiliriz ama tanrı bundan münezzehtir zartır zurttur...

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 169
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

40 dakika önce, agnostik tanrı yazdı:

anlıyorum bu eserler peki bu eserler :) sence  nerde? 

sence bu uçaklar gemiler trenler gökdelenler  nerde? yaşıyor. nerde nefes alıyor nerde? sistem kuruyor.

sana çok zor bir soru  sorucam hazırmısın? sence tüm bu saydıkların evrenin içindemi? gerçekleşiyor yoksa evrenin dışındamı? 

gerçekleşiyor. eğer evrenin içinde diyorsan bunun ispatı nedir? yok eğer evrenin dışında olduğunu düşünüyorsan bununda isaptı olmak zorundadır. :) bunların geçici olduğu biliyoruz artık cernde bir deney yapıldı . zamanın ispatı deneyi sanırım hiç duymadın bunu 

zaman görecesiz bir kavramdır ama onu vareden zamanın içindekı isaptlardır. insanın yaşlanması bilincli halımız bile ispattır .

uyurken zamanı anlıyamazsın . buda ölümün aslında zamansızlık olduğunu ispatlar bana göre uyku aslında ölümdür. sadece organlar calışır. 

Burda çok fazla "bana göre" var. Billmsel diyorsan "herkese göre" nasıl olur eninde sonunda onu bulacaksın. Mesela r topu bırakırsan "herkese göre" yere düşer. Uzayda bırakırsan düşmez. Şimdi sen top "bana göre" düşmez diyorsan bi tek seni bağlar. 

Tabi bilim de ilk "bana göre" ile başlar. Sonra mantıklıysa zaten herkese göre de aynı olur eminde sonunda. 

bana göre zihniyeti dincilerin sürekli kullandığı mantalite. Bana göre islamda kölelik yok demekle ayn şeyi yapıyorsun haberin olsun 

Link to post
Sitelerde Paylaş
23 dakika önce, teflon yazdı:

Veyahut "ne olsa inanmazdınız" sorusuna verilecek makul bir yanıtınız olacak. Biz de o cevap vesilesi ile anlayacaz ki; sizinkisi gerçekten akıl ve mantık yoluyla, referanslar vasıtasıyla çıkarımlanarak edinilmiş bir inanç, kör bir koşullanma değil.

 

Ben bu soruya daha önce cevap vermiştim.

 

Akılla mantıkla falan değil, taklitle girdim imana. Tahmin edebileceğiniz gibi müslüman bir ülkede doğduğum için müslüman başladım hayata. Her insanın var oluşunun gerçek anlamını merak ettiği ve aradığı malum. İnsanın inanmaya ihtiyacı olduğu ve herkesin bir şekilde bir şeylere inandığı da benim için malum. İnanmadan insan bir adım bile atamaz. Taklitle başladık ama elhamdülillah sonrasında tahkiki arar hale geldik. Ama hala münafıklıktan kurtulabildim diyemem tabi. Zaten hiç kimse münafık(gösterişçi) olmadan samimi Müslüman olamaz. Herkes yolun başında noksandır. Çocuk anne babasından korktuğu için ya da gösteriş için bir şeyleri yapar önce. Doğru terbiye edilirse doğru olduğu için bir şeyleri yapar duruma sonradan gelebilir. 

 

Peki benim açımdan doğru inanç nedir? doğru inanç kalbi tatmin eden, insana var oluşunun gerçek anlamını öğreten, aynı zamanda onu iyi bir insan olmaya da teşvik eden inançtır. Yani hem kalbimi mutmain kılan, hem hayata, öncesine ve sonrasına ilişkin büyük sorularımı cevaplayan ve yaşamayı benim için anlamlı kılan hem de beni iyiliğe yönlendiren inançtır doğru inanç. İşte bu inanç gökten inmiş ve insana öğretilmiş bir inançtır. Akılla ya da mantıkla bulunacak bir şey değildir. Akıl ve mantık insana Tanrıyı buldurabilir ama bildiremez. Doğru inanç dışında hiçbir şey insanın kalbini mutmain kılamaz ve onu içi dışı bir mükemmel insan yapamaz. İnsan bütün dünyanın mülküne ve zenginliğine sahip olsa dahi kalbi mutmain ve mutlu olamaz, ancak Yaratıcısını ikrar ettiğinde ve kabul ettiğinde mutmain olabilir.

 

İnanç benim için lafızların değil manaların ve tatların konuştuğu bir konudur. Zaten Tanrı gibi büyük bir şeyle kurulan ilişkide bizim aktif Onun pasif olacağını düşünmek pek akıl işi değil. Onunla kurulacak ilişkide sen teslim olur bir adım atarsın, O sana doğru on adım atar. beni zikredin ki ben de sizi zikredeyim diye bir ayet var. Böyle böyle yakınlaşırsın. Sonra da başka hiçbir şeyde bulamadığın bu yakınlığın lezzetini yaşarsın. Yani inanç ve inancın güçlenmesi konusunda insan sadece niyet beyan eder ve teslim olur. Gerçekten kalpte iman nurunu tutuşturan ve güçlendiren ise Allahtır. Her daim bal yiyen birisine balın aslında tatlı olmadığına inandırabilirseniz beni de inancımın yanlış olabileceğine inandırabilirsiniz. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
7 hours ago, kirec said:

Ama o zaman da geleceği doğru bilememis oldu...

 

Çünkü baştaki bilgisi o kişinin o tecavüz eylemini gerçekleştireceği idi.

 

Niçin doğrusunu bilemesin? Anlamadım. Tecavüz eylemi engellendi diye mi? O halde zamanı gelince engelleneceğini de bilir. Eğer bizden münezzeh ve her şeye kadir bir Tanrı varsa tabi.

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 hours ago, Tengiz said:

 

Niçin doğrusunu bilemesin? Anlamadım. Tecavüz eylemi engellendi diye mi? O halde zamanı gelince engelleneceğini de bilir. 

 

 

geleceğe ait olan bilgisi ne idi tanrının....

 

o kişi birisine tecavüz edecek...

 

ama ne oldu....

 

tanrı bu adamın bu işi yapmasını engelledi...

 

ne oldu ...

 

o kişi birisine tecavüz etmedi...

 

şimdi bu durumda ne olmuş oluyor...

 

tanrının o kişi hakkındaki bilgisi yanlış olmuş oluyor...

 

tanrının o kişi hakkındaki bilgisi onun tecavüz yapmaya kalktığında kendisinin engelleyeceği değildi ki...

 

hala anlayamadınız mı ben mi anlatamıyorum bilemedim...

 

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
3 hours ago, kirec said:

 

 

geleceğe ait olan bilgisi ne idi tanrının....

 

o kişi birisine tecavüz edecek...

 

ama ne oldu....

 

tanrı bu adamın bu işi yapmasını engelledi...

 

ne oldu ...

 

o kişi birisine tecavüz etmedi...

 

şimdi bu durumda ne olmuş oluyor...

 

tanrının o kişi hakkındaki bilgisi yanlış olmuş oluyor...

 

tanrının o kişi hakkındaki bilgisi onun tecavüz yapmaya kalktığında kendisinin engelleyeceği değildi ki...

 

hala anlayamadınız mı ben mi anlatamıyorum bilemedim...

 

 

 

 

 

 

İyide Tanrı eğer gelecekte yaşanacak tecavüz olayını engelleyecekse onu engelleyeceğini de bilir. Gelecekte tecavüz olayının yaşanacağını ama Tanrının önceden planlanmayan bir şekilde tecavüzü engelleyeceği fikri şahsi fikriniz. Eğer Tanrı gelecekte bu olayın engelleneceğini bilmezse o zaman "her şeyi bilen" vasfını yitirir bu da Tanrılık makamına yaraşmaz yani Tanrı bu bakış açısıyla Tanrılığını yitirir.

 

Ben sizi anlıyorum ama sorun şurada. Şartları kendiniz belirliyorsunuz.

 

Şayet gelecekte bir tecavüz yaşanacaksa (1. varsayımınız)

Tanrı bunu gelecekte engelleyeceğini henüz bilmiyorsa (2. varsayımınız)

Ve gelecekte bunu engellerse o zaman Tanrı yanılmaz mı (2 varsayımınız üzerinizden verdiğiniz karar)

 

Ben sizin ikinci varsayımınıza katılmıyorum. Tanrının geleceğe dair olacak her şeyi bildiğini iddia ediyorum dolayısıyla eğer gelecekte bu tecavüz olayı engellenecekse o zaman engelleneceğini bilir ve tecavüz olmaz. Tecavüz yaşanacaksa da yaşanır.

Link to post
Sitelerde Paylaş
20 saat önce, Tengiz yazdı:

 

Tanrı varsa bizden münezzeh ve her şeye kadirdir. Tanrı geleceği bilmemeye kadir midir? Bu bir güç değil acziyettir. Tanrılık makamına böyle bir şey atfedersek artık öyle bir makam kalmaz.

 

Yaratmak eylemi risk almak demektir.

Tanrı yaratmaya başlamıştır madem risk almıştır.

Tanrının yarattıklarının ne yapacağını bilerek yaratması onları istediği formatta yaratması demektir

 

eğer öyleyse buna yaratmak denemez. dolayısı ile ona yaratıcıda denemez. 

 

öyle yapmışsa tüm makamlarını söküp almalı yaratıcıdan.  çünkü tüm yaratılanlar oyuncak hükmündedir ve buna yaratmak denemez.

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
10 saat önce, Yeni Üye yazdı:

 

Önceki iletimde bir ateiste cevap yazarak aslında hata ettiğimi sonradan fark ettim. O yüzden diğer iletisine cevap yazmadım. Size de cevap yazmadım çünkü bir ateistle Allahın nice olduğunu konuşmayı absürt bulurum.

 

Madem akıl diyorsunuz, aklın emrettiği şeyi yapın. Sonra O'nun nice olduğunu konuşabiliriz.

 

 Hangi akıl yürütmeme karşı çıktın?

Link to post
Sitelerde Paylaş
37 minutes ago, Tengiz said:

 

İyide Tanrı eğer gelecekte yaşanacak tecavüz olayını engelleyecekse onu engelleyeceğini de bilir. Gelecekte tecavüz olayının yaşanacağını ama Tanrının önceden planlanmayan bir şekilde tecavüzü engelleyeceği fikri şahsi fikriniz. Eğer Tanrı gelecekte bu olayın engelleneceğini bilmezse o zaman "her şeyi bilen" vasfını yitirir bu da Tanrılık makamına yaraşmaz yani Tanrı bu bakış açısıyla Tanrılığını yitirir.

 

Ben sizi anlıyorum ama sorun şurada. Şartları kendiniz belirliyorsunuz.

 

Şayet gelecekte bir tecavüz yaşanacaksa (1. varsayımınız)

Tanrı bunu gelecekte engelleyeceğini henüz bilmiyorsa (2. varsayımınız)

Ve gelecekte bunu engellerse o zaman Tanrı yanılmaz mı (2 varsayımınız üzerinizden verdiğiniz karar)

 

Ben sizin ikinci varsayımınıza katılmıyorum. Tanrının geleceğe dair olacak her şeyi bildiğini iddia ediyorum dolayısıyla eğer gelecekte bu tecavüz olayı engellenecekse o zaman engelleneceğini bilir ve tecavüz olmaz. Tecavüz yaşanacaksa da yaşanır.

Şunu anlatmaya çalışıyorum...

 

Tanrı eğer geleceği biliyorsa onu değiştiremez...

 

Artık o bildiği geleceği yaratmaktan başka bir şey yapamaz....

 

Bildiği geleceği gerçekleştirmeye mahkumdur...

 

Bunu dışında da hiç bir şey yapamaz....

 

Kendi bildiği ve yazdığı kaderine mahkumdur...

 

 

Bu mudur  kadir tanriniz....

 

Geleceği bilmemek bir eksiklik değil tam aksine zaten doğal olan şeydir...

 

Asıl geleceği bilen tanrı acizdir...

 

Aslen gelecek belirsizdir...

 

Bu belirsizlik sayesinde özgür iradeli varlıklar var olabilir...

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
7 hours ago, Burakey said:

Tanrının yarattıklarının ne yapacağını bilerek yaratması onları istediği formatta yaratması demektir

 

eğer öyleyse buna yaratmak denemez. dolayısı ile ona yaratıcıda denemez.

 

Yaratıcının kulunun geleceğini bilmesi neden onun yaratma sıfatını ilga ediyor, anlamadım.

Link to post
Sitelerde Paylaş
gönderildi (düzenlendi)
6 hours ago, kirec said:

Şunu anlatmaya çalışıyorum...

 

Tanrı eğer geleceği biliyorsa onu değiştiremez...

 

Tanrı neden bunu değiştirmeye irade etsin? Geleceği bilen ve her şeye yetkisi olan bir güçten bahsediyoruz. Böylesi bir güce sahip olan neden fikir değiştirmeye lüzum duysun?

 

6 hours ago, kirec said:

Bildiği geleceği gerçekleştirmeye mahkumdur...

 

Bunu dışında da hiç bir şey yapamaz....

 

Kendi bildiği ve yazdığı kaderine mahkumdur...

 

Tanrı kendi iradesini kendi belirler, kendi sınırını da kendi çeker. Tanrının neden fikir değişikliğine, eylem değişikliğine gidebileceğini düşünüyorsunuz ki? Biz fikir değiştiririz zira sınırlı canlılarız. Dersin bunu buraya koyayım sonra dersin ee pek güzel olmadı yeri kaldırıp bunu şuraya koyayım. Neticede deney ve gözlem yapıp optimum faydası elde etmeye çalışırsın. Tanrı varsa senin benim gibi değil ki. Neden fikir değiştirmeye ihtiyaç duyabilsin? Bakın Tanrı zamanın da yaratıcısıdır. Tanrı için ilerisi gerisi 1 dk sonrası 1 dk öncesi ne ifade eder ki?  Uzay zaman bizim için var Tanrı için yok ki. Tanrının zamanla fikir değiştirebileceğini savunmanız için Tanrıyı kendi mahluku(zaman) içine hapsetmeniz lazım. Bu da yine Tanrılık sıfatını yok eder.

 

6 hours ago, kirec said:

Bu mudur  kadir tanriniz....

 

Geleceği bilmemek bir eksiklik değil tam aksine zaten doğal olan şeydir...

 

Asıl geleceği bilen tanrı acizdir...

 

Aslen gelecek belirsizdir...

 

Bu belirsizlik sayesinde özgür iradeli varlıklar var olabilir...

 

Gelecek denen mefhum senin benim için gelecek. Yaratıcı için gelecek geçmiş diye bir şey yok zira o zaman ve mekandan münezzeh. Doğal bir şey diyorsunuz da doğal olan şeyler bize özgü şeyler, Tanrıya değil. Yanı sıra Tanrı'nın zamanın her halini yaratıcısı olarak bilmesi özgür iradeyi engellemez ki. Bunlar farklı şeyler. Tanrı ne olup ne biteceğini bilir ama bunu kul için kendisi zorlamamıştır, kendi haline bırakmıştır. Farklı şeyler bunlar.

tarihinde Tengiz tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
14 saat önce, TheRationalAtheist yazdı:

 

 Hangi akıl yürütmeme karşı çıktın?

Hiçbirisine karşı çıkmadım. Genel olarak Allah ı tanımak ve bilmek ve ne yapacağını kestirmek düz mantığın sınırlarında olabilecek bir şey değil. Çünkü birbiriyle çelişik gibi görünen sıfatları var ve bunun üstünde de mutlak iradesi var. Ama yine de yazdıklarına cevap vermeye çalışacağım.

 

On 03.01.2018 at 10:53, TheRationalAtheist yazdı:

 1. Öncül: İnsan çevresinden etkilenir.

 

Doğru. Dolayısıyla tek tanrılı dinlere inanılan bir toplumda ve çevrede doğanlar (buna hinduizm, budizm gibi panteist dinleri de katabiliriz) hayata fazladan bir lütufla başlar. Müslüman bir toplumda ve çevrede doğanlar ise fazladan bir çok lütufla başlarlar.

 

On 03.01.2018 at 10:53, TheRationalAtheist yazdı:

 2. Öncül: Allah (İslam'ın tanrısı) vardır, ve bizi sınava sokmaktadır.

 

Doğru

 

On 03.01.2018 at 10:53, TheRationalAtheist yazdı:

 3. Öncül: Allah iyidir.

Allah kendi gibidir. O bize rahmetinin gazabını geçtiğini ve zulmü kendine haram kıldığını belirtmiş. Doğru diyelim.

 

On 03.01.2018 at 10:53, TheRationalAtheist yazdı:

 4. Allah inanmayanları inanmayacak şekilde yaratmıştır, ve tam tersi.

 

Burası tartışmalı. Ben de kendi adıma yazdıklarından pişman oldum. Ama doğru olmalı diyelim.

 

On 03.01.2018 at 10:53, TheRationalAtheist yazdı:

5. Allah inanmayanları Müslüman ülkesinde yaratsaydı Müslüman olacaklardı (istisnalar hâriç).

 

Genel olarak doğru ama birkaç tahsis yapmak istiyorum.

 

Allah lütfu kadar sorumluluk ta veriyor. herkesin hesabı da kendine verilen lütuflara göredir. O yüzden hak dinin davetinin kendisine ulaşmadığı birisi belki Allah katında mazurdur ama inancını ciddiye almayan, önemsiz gören, onu başkaları için de istemeyen, ya da inanmayanları küçümseyip büyüklenen kişinin sonu genelde pek iyi olmuyor. Mesela yahudiler için olan ayetler bunun en güzel örneği. Yani inançlarını ırk asabiyetlerinin bir parçası haline getirip onu insanlara ulaştırmamaları, bir üstünlük ve tahakküm aracı haline getirmeleri hep kötülenir.Tevrat'la yükümlü tutulup ta daha sonra taşımayanların örneği, kitap yüklü eşeğe benzer. denir. 

Yani Allah bilir şu an Allahın kendilerine en kızgın olduğu topluluk geçmişte insanlar içerisinde seçip üstün kıldığı topluluk. Bu bile kendi başına bir çok şeyi gösteriyor. Aynı şey bugün Araplar ve diğer müslüman milletler için de geçerlidir. 

 

Ayrıca peygamberimizin bir sözünden yola çıkılarak ALLAH teala mümin kuluna iman derecesine göre belalarla imtihan eder. İmanı kuvvetli olanın , imtihanı da ağır olur. Resullerin imtihanları nebilerden , nebilerin imtihanları , velilerden daha ağır olur. Her birisinin imtihanları iman ve yakin derecesine göre gerçekleşir. denmiştir

 

İslam peygamberden kısa bir süre sonra yeryüzünün en doğusuna da gitmiştir. En batısına da. Bugün bile dünyanın bir ucunda doksan yaşında müslüman olan kişiler ya da öte ucunda hastanede felçli yatağında müslüman olan kişiler mevcuttur. Yani Müslüman bir ülkede doğmak büyük bir lütuf olmakla birlikte Allah sadece onlara lütfetmiyor. Aynı şekilde müslüman doğmak müslüman ölmenin de garantisi olmuyor.

 

On 03.01.2018 at 10:53, TheRationalAtheist yazdı:

6. Allah inanmayanları yakmaktadır.

7. Allah bilerekten inanmayanları yakacaktır (3 ve 4'ten doğan zorunlu sonuç).

 

Buna ben kendi adıma kesin bir şekilde doğru diyemem. Allahın kime nasıl muamele edeceğini ancak kendisi bilir. Rahmeti de var gazabı da. Rahmetine bakarsak ya da ‘’Benim rahmetim her şeyi kapsamıştır.’’ (A’raf,156) ayetine göre şeytanın bile ümide kapılacağı ifade edilir. Ama şiddetine ve azabına bakarsak peygamberlerin bile kendi hesaplarının derdine ve dehşetine düşeceği ifade edilir. Kuranda geçen bir kaç peygamber duasına dikkat çekmek istiyorum:

 

Hz. İbrahim: “Rabbim! Çünkü o putlar insanlardan birçoğunu saptırdılar. Artık kim bana uyarsa, o bendendir. Kim de bana karşı gelirse, şüphesiz sen çok bağışlayan, çok merhamet edensin.”

 

116- Hani Allah "Ey Meryemoğlu İsa sen mi, Allah dışında beni ve Anneni ilah edindin " dedi. İsa şöyle dedi; "Haşa seni her türlü noksanlıktan tenzih ederim, gerçek olmadığı bildiğim bir sözü söylemek bana yakışmaz, eğer böyle birşey söyleseydim sen bunu bilirdin, Sen benim içimdekini bilirsin, fakat ben Senin özündekini bilemem, hiç kuşkusuz Sen gaybleri bilensin.

117- Ben onlara sadece bana emrettiğini yani "Benim ve sizin Rabbiniz olan Allah'a kulluk ediniz dedim. Aralarında bulunduğum sürece onların üzerinde gözetleyici oldum. Fakat sen canımı alınca onların tek gözetleyicisi Sen oldun. Her şeyin şahidi Sensin.

118- Eğer onları azaba çarptırırsan, onlar senin kullarındır; eğer günahlarını affedersen kuşku yok ki Sen üstün iradeli ve hikmet sahibisin.

 

Yani burada düğüm Peygamberler, salihler ve iyi insanlardır. Onlar Allahın rahmetidir. Onları seven, arayan, bulan, örnek alan ve onlarla olan inşallah emandadır(güvendedir).

. Yine de herkesin korku ile ümit arasında olması gerekir.

 

On 03.01.2018 at 10:53, TheRationalAtheist yazdı:

8. Allah iyi değildir, veya bu işe zorunludur.

Diyelim ki birilerini yaktı. Bu onu kötü yapmaz. İyiliğin tanımı zaten Onun bizzat kendisi ve yaptıklarıdır. Rahmet ederse de iyiliktir, etmezse de iyiliktir. Yaşatsa da iyidir, öldürse de iyidir. Allahın yaratması ve diğer güzel isimleri kendisine yazdığı(zorunlu kıldığı) şeylerdir. Birilerine zap edeceğini, birilerine de rahmet göstereceğini kendine yazmıştır(zorunlu kılmıştır). Dolayısıyla kendi açısından zorunludur denebilir. Ama bu zorunluluk her an değişebilecek bir şeydir. Sonuçta külli irade bu demek. Onun bütün isimlerinin ve sıfatlarının üstünde külli iradesi ve tercihi vardır.

 

On 03.01.2018 at 10:53, TheRationalAtheist yazdı:

9. Öncül: Allah hiçbir şeyi yapmak zorunda değildir.

10. Allah iyi değildir.

 

Bunların da ilki doğru ve Allah hakkında söylenebilir. İkincisi yanlış.  İşin özü şu. Hem insan hem din kendi içerisinde ilginç bir durum barındırır. Dinin bir şekli ve formu vardır, bir de maksadı, özü ve ruhu. İnsanın da bir azaları ve yaptıkları vardır, bir de kalbi ve niyetleri. Bir yandan insan belli tanımlara, kalıplara ve tanımlanmış davranış şekillerine göre davranmak ister. O yüzden kitapta ve peygamber uygulamasında bu hükümlerin olması ve gösterilmesi gerekir.  İbadetlerin, ritüellerin, muamelelerin, toplum ilişkilerinin belirli kalıplara girmesine ihtiyaç vardır. Bu kişiye bir aşinalık ve tahmin edilebilirlik sağlar. Diğer yandan da gerçek belirli kalıplara sığmayacak kadar yücedir ve çok boyutludur. Ve asıl önemli olan O dur.

 

O yüzden din konusunda şu şöyledir, bu böyledir demek, doğruyu her yönüyle düz mantığa ve kelimelere sığdırmak çok zordur .  O hem öyledir, hem öyle değildir. ve onun daha başka yüz bin türlü durumu vardır. Belki senin için öyledir, başkası için öyle değildir vb. O yüzden en garanti yol ben Allahı olduğu gibi ve bildirdiği gibi Rab olarak kabul ediyorum ve Onun yaptığı her şeyden razı oluyorum, ahiret gününe, kitaplarına, peygamberlerine, meleklerine inanıyorum deyip orta yoldan gitmek.

 

Mesnevi de geçen Taassup yüzünden Hıristiyanları öldüren Yahudi padişahın hikayesi bu Allahı tanımaktaki, dindeki ve dini yaşayıştaki farklılıkların ortaya çıkmasını konuyu çok güzel anlatır. http://akademik.semazen.net/author_article_print.php?id=1154

tarihinde Yeni Üye tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
22 saat önce, teflon yazdı:

Size göre biz, aklın emrettiği şeyi yapmıyoruz da ne yapıyoruz? Aklın bir şey emrettiği yok zaten. Mantık dışı olduğunu sizin de kabul ettiğiniz şeyi mantıklamaya mı çalışalım mesela? Kastınız bu mudur? Üçgenin 4 kenarı olduğunu ispatlamaya, ispatı bırakın; anamaya, kavramaya çalışalım?

 

Tutarsızlık ya da yanlışlık varsa kalkıp gösterilmesi icap eder. Eğer gösterilemiyorsa, kimse kalkıp da ne ateistlere şaşırsın, ne de onları suçlasın. Bu kimsenin haddine değil, tanrının bile..

 

Siz biyoloji vb. bilimleri benden iyi biliyorsunuz ve hayatla ilgili bir çok acaiplikleri görüp, bunların bir organizatör ve yönetici gerektirdiğini düşünebilir ve anlayabilirsiniz ama  yine de size hatırlatma babında bazı sorular sormak istiyorum.

 

Diyelim ki hayat ve insan nereden geldiği belli olmayan ve topluca birbirini destekleyen bazı doğal(ne demekse) kanunların ve süreçlerin sonucu.

 

1) Peki güzellik neden var? Yani mesele sadece canlıların ya da bir şeylerin olması değil. Canlılıkta ve canlılarda aynı zamanda insanı mest eden bir güzellik ve ihtişam da var. Halbuki gayet tabi her şey aynı fonksiyonuyla var olup aynı zamanda çok çirkin de olabilirdi. Ya da güzel ve çirkin kavramları bile olmayabilirdi.

 

2) Diyelim ki @anibal ın dediği gibi bizim varlığımızın sebebi annemizle babamızın çiftleşmesi ve sonucunda iradi olarak yapmak istese bizim resmimizi bile yapamayacak annemiz bizi rahminde hiç karışmadan ve bir şey yapmadan var ediyor, Peki çiftleşmekten neden lezzet duyuyoruz? Halbuki acı çekerek çiftleşmek ve dolayısıyla çiftleşmeyi istememiz de mümkün olabilirdi. Ya da yaşamak için yiyoruz ama aynı zamanda lezzet te duyuyoruz. Lezzet duymadan da ihtiyaç olduğu için yemek ve yaşamak ta mümkündü. Yani hayat ile ilgili her şeyde kendi işlevi ve fonksiyonu dışında neden bir estetik, bir güzellik ve lezzet mevcut?

 

3) Uyumak ve uyku hali doğal düzende tehlikelere açık olmak demek iken neden uyuyoruz ve uyku gibi bilinç dışı bir hali nasıl ve neden keşfetmiş olabiliriz. Uyumadan da dinlenmek mümkün olamaz mıydı. Uykunun ve uykuda olanların sizin için anlamı nedir?

 

4) Neden var olan hemen her şeyde çiftlik var. Madde- antimadde, kadın- erkek, pozitif- negatif vb. Halbuki farklı süreçleri farklı kanunlar yönetiyorsa çiftlik hem cansızlıkta, hem canlılıkta neden var?

 

tarihinde Yeni Üye tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
1 hour ago, Yeni Üye said:

 

Siz biyoloji vb. bilimleri benden iyi biliyorsunuz ve hayatla ilgili bir çok acaiplikleri görüp, bunların bir organizatör ve yönetici gerektirdiğini düşünebilir ve anlayabilirsiniz ama  yine de size hatırlatma babında bazı sorular sormak istiyorum.

 

Diyelim ki hayat ve insan nereden geldiği belli olmayan ve topluca birbirini destekleyen bazı doğal(ne demekse) kanunların ve süreçlerin sonucu.

 

1) Peki güzellik neden var? Yani mesele sadece canlıların ya da bir şeylerin olması değil. Canlılıkta ve canlılarda aynı zamanda insanı mest eden bir güzellik ve ihtişam da var. Halbuki gayet tabi her şey aynı fonksiyonuyla var olup aynı zamanda çok çirkin de olabilirdi. Ya da güzel ve çirkin kavramları bile olmayabilirdi.

 

2) Diyelim ki @anibal ın dediği gibi bizim varlığımızın sebebi annemizle babamızın çiftleşmesi ve sonucunda iradi olarak yapmak istese bizim resmimizi bile yapamayacak annemiz bizi rahminde hiç karışmadan ve bir şey yapmadan var ediyor, Peki çiftleşmekten neden lezzet duyuyoruz? Halbuki acı çekerek çiftleşmek ve dolayısıyla çiftleşmeyi istememiz de mümkün olabilirdi. Ya da yaşamak için yiyoruz ama aynı zamanda lezzet te duyuyoruz. Lezzet duymadan da ihtiyaç olduğu için yemek ve yaşamak ta mümkündü. Yani hayat ile ilgili her şeyde kendi işlevi ve fonksiyonu dışında neden bir estetik, bir güzellik ve lezzet mevcut?

 

3) Uyumak ve uyku hali doğal düzende tehlikelere açık olmak demek iken neden uyuyoruz ve uyku gibi bilinç dışı bir hali nasıl ve neden keşfetmiş olabiliriz. Uyumadan da dinlenmek mümkün olamaz mıydı. Uykunun ve uykuda olanların sizin için anlamı nedir?

 

4) Neden var olan hemen her şeyde çiftlik var. Madde- antimadde, kadın- erkek, pozitif- negatif vb. Halbuki farklı süreçleri farklı kanunlar yönetiyorsa çiftlik hem cansızlıkta, hem canlılıkta neden var?

 

 

Bunlar ucuz ortaçağ zırvalıkları...

 

Önce bir şunu bilmen lazım, evet biz biyolojiyi sendne çok daha iyi biliyoruz. Ama sen biyolojiyi bilmeden, fikir sahibi olmaya çıkıyorsun. 

 

Mesela, güzellik neden var? Bak sana yüzeysel bir örnek vereyim. Bir kadın için güzel olan nedir mesela? Kırmız renk farzı muhal. Pek çok kadın kırmızı rengi, özellikle kırmızı boncuk, süs vs. gayet sever. Acaba neden o güzel gelir? Cevabı aslında basittir, eğer meyve topluyorsan, kırmızı meyve, olgunlaşmış meyvedir. Gözüne güzel görünmesi, onu arzu etmen demek, yani beyninin onun sana lazım olan şey olduğunu göstermesi demek...

 

Peki bu beyin neci, nasıl iş öyle? İnsanlarda beyin -gene yüzeysel bir tanımla- iki farklı bölgeye ayrılır: İlkel beyin ve üst beyin. Bunların arasında bu kadar siyah beyaz bir ayrım yoktur. Fakat, kabaca, düşünen eden, üst beyinken, hisseden, beğenen, korkan, cesaret eden falan filan, yani çoğu duygusal şey, alt beyinde şekillenir. 

 

Ve alt beyne, limbik sistem denir. Bu limbik sistem, maymun, fil, aslan ve hatta timsahlar ile bile nerdeyse ortak yapıdadır. Bir timsaha baya uzak iken, bir maymunla nerdeyse aynı bile denebilir. 

 

Bu sistem, yani hayvanlarda da aynen olan sistem, işte o beğenme falan işlerini yürütür. O yüzden, maymunlarda güzellik anlayışına sahiptir, hatta köpekler falan dahil. Ve güzel - çirkin denen şeyler, limbik sistemin çevreye tepkisinden ibarettir. 

 

Yani, "amanda güzel, çirkin olmayabilirdi" gibi bir laf, laftan ibarettir. Beyin ve limbik sistem orada oldukça, onlar olacaktır. 

 

Sanki annen elini bilmem neresine sokup, seni oyun hamurundan yapıyormuş gibi konuşuyorsun. Ve ucundan azıcık biyokimya, biyoloji bilen falan birinin gözünde acınacak haldeki bir cahil oluyorsun. Ettiğin laf şöyle bir şey: "Amanda bir demir kütlesi olan araba nasıl oluyor da attan falan hızlı gidebiliyor, o tekerlekler nasıl oluyorda dönebiliyor. Şüphesiz, o arabanın içindeki adam o hızda o tekerleri çeviremez..." 

 

Senin gözünün görmediği kadar küçük boyutlarda, ne yapacağını çok iyi bilen moleküller işbaşında ve annenin rahminde o moleküller seni yapıyor. Şuradna bir kürek çamur al, sok ananın rahmine, doldur, bakalım bir halt olacak mı? Hiç düşünmüyorsun, insan olması için, babadan bir şeyler, anadan bir şeyler ve onun gelişmesini sağlayacak rahim ortamı gerekiyor. O kadar cahilsin ki, orada trilyonlarca molekülün işbaşında, adım adım bebeği yaptığını göremiyorsun bile. Babanın oraya bırkatığı seyi "bulanık bir su" sanan, içinde her bir sapına kadar canlı yüz milyonlarca sperm olduğunu falan bilmiyorsun. 

 

Çiftleşmekten de aynı sebeple haz duyuyorsun. Ama sen haz duymak nedir onu bile bilmiyorsun. Zira hormon denen şeylerin ne demek olduğunu bilmiyorsun..

 

Fazla uzatmaya gerek yok. Bu mevzularda bir şeyler düşünebilecek kadar bilgiye sahip olman için, boyunu en az üçe katlayacak boyda kitap okuman gerekiyor. Sadece çok cahilsin, emin ol hiç bir şey bilmiyorsun. Ve bu cehaletle birilerinin seni, ki o birilerine kendin de dahilsin, bol bol kandırmasına göz yumuyorsun. 

 

Bir kaç cümle ile, diğer sorularına yüzeysel de olsa, cevap vereyim. 

 

Neden uyuyoruz? Senin sandığının tersine, uyku halinde savunmasız olmaz, tam tersine savunma durumunda olursun. Zira daha az hareket ettiğin için yırtıcıların seni görmesi zorlaşır. Bu bir evrimsel avantajdır. İkincisi, senin sandığın gibi rızıklar yukardan zembille inmiyor, o kadar bol besin falan yok dünyada. Vücut aynı zamanda tüm fonksiyonlarını yerine getirecek kadar enerji bulamıyor, üretemiyor. Sen uyuyunca, uyanıkken yapamadığı hücre yenileme falan gibi işleri yapıyor. Bir diğer mesele ise, gene enerji yetmezliği, uyumakla, enerjini korumuş oluyorsun, çünkü enerjin kalmazsa, bir sonraki öğünün asla garanti değil.

 

Ve ne oluyor, tam uykuya dalacağın sırada şiddetle irkilip uyanıyorsun. Neden mi, çünkü ataların ağaçta yaşıyordu. Tıpkı bu özellik gibi işte o uykuya dair özelliklerinde evrimle gelişti ve atalarından sana miras kaldı. Asıl o yüzden uyuyorsun, çünkü ataların insan gibi dünyaya hakim olmuş falan değillerdi.

 

Her şeyde çiftlik yok. Bu sanal bir ayrım. Bir sürü canlıda çift, erkek dişi falan yok. Mesela, salyangozlar hem erkek, hemde dişidir. Bir takım kertenkelelerin tamamı dişi ve lezbiyendir, yumurtlayabilmek için başka bir dişi kertenkelenin gelip onu okşaması, bilfiil lezbiyenlik yapması gerekir falan filan. Çiftler halinde sandığın pek çok şeyde, mesela anti madde, madde falan gene çift değil, biri diğerinin bir açıdan farklı olanıdır. 

 

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş

 

Bir saat önce, anibal yazdı:

Mesela, güzellik neden var? Bak sana yüzeysel bir örnek vereyim. Bir kadın için güzel olan nedir mesela? Kırmız renk farzı muhal. Pek çok kadın kırmızı rengi, özellikle kırmızı boncuk, süs vs. gayet sever. Acaba neden o güzel gelir? Cevabı aslında basittir, eğer meyve topluyorsan, kırmızı meyve, olgunlaşmış meyvedir. Gözüne güzel görünmesi, onu arzu etmen demek, yani beyninin onun sana lazım olan şey olduğunu göstermesi demek...

 

Peki bu beyin neci, nasıl iş öyle? İnsanlarda beyin -gene yüzeysel bir tanımla- iki farklı bölgeye ayrılır: İlkel beyin ve üst beyin. Bunların arasında bu kadar siyah beyaz bir ayrım yoktur. Fakat, kabaca, düşünen eden, üst beyinken, hisseden, beğenen, korkan, cesaret eden falan filan, yani çoğu duygusal şey, alt beyinde şekillenir. 

 

Ve alt beyne, limbik sistem denir. Bu limbik sistem, maymun, fil, aslan ve hatta timsahlar ile bile nerdeyse ortak yapıdadır. Bir timsaha baya uzak iken, bir maymunla nerdeyse aynı bile denebilir. 

 

Bu sistem, yani hayvanlarda da aynen olan sistem, işte o beğenme falan işlerini yürütür. O yüzden, maymunlarda güzellik anlayışına sahiptir, hatta köpekler falan dahil. Ve güzel - çirkin denen şeyler, limbik sistemin çevreye tepkisinden ibarettir. 

Üslubundan dolayı cevaplarını anlamakta zorlanıyorum. O yüzden sorumu ve cevabından anladığımı karşılaştırıyorum. Söylediklerinin sorularıma cevap olup olmadığını okuyanlara bırakıyorum.

 

Soru: "Bir şeyler sadece var değil aynı zamanda güzel. Böyle olmayabilirdi. Neden böyle?"

Cevap:  eğer meyve topluyorsan, kırmızı meyve, olgunlaşmış meyvedir. Gözüne güzel görünmesi, onu arzu etmen demek, yani beyninin onun sana lazım olan şey olduğunu göstermesi demek....  Ve güzel - çirkin denen şeyler, limbik sistemin çevreye tepkisinden ibarettir. 

 

Yani özetle yaşamak için ihtiyacın olan şeyler sana güzel geliyor demişsin. Bu şu anlama geliyor. Zaten aksi olamazdı. Her halükarda yaşamak için ya da daha iyi yaşamak için bir şeylere ihtiyacın olacaktı ve o şeyler sana güzel gelecekti. Bu durumun insanın güzel bulduğu şeyleri açıklamaya yetip yetmediğini okuyanlara bırakıyorum. Çünkü seninle tartışmam. İkinci kısım bu işin mekanizması olduğu için benim sorumun cevabıyla pek alakası yok.


Soru: Çiftleşmekten neden haz duyuyoruz? Yediğimiz şeyler(meyveler vb.) karın doyurmaktan öte neden lezzetli geliyor?

Cevap: Çiftleşmekten de aynı sebeple haz duyuyorsun. (hangi sebepten anlamadım). 

 

Soru: Uyumak ve uyku hali doğal düzende tehlikelere açık olmak demek iken neden uyuyoruz ve uyku gibi bilinç dışı bir hali nasıl ve neden keşfetmiş olabiliriz.

Buna verdiğin cevap kendi açından anlamlı ve tutarlı ama hala uyku gibi bir durumu açıklamaya benim gözümde yetmiyor. Yani savunma, yemeğin kısıtlı olması, enerjiyi koruma, hücre yenileme gibi faydaların böyle garip ve bilinç dışı bir halin keşfi sonucuna yol açacağını düşünmüyorum. Uyku kendi başına bir gerçek. Yani bilinç neden var sorusuna bilinç olmasaydı yaşayamazdık demek gibi bir şey bu.  

 

Senden farklı bir üslup beklemezdim ama bir kere sen canlılara ve hayata yaşamak ve çoğalmak gibi bir amaç yükleyerek bilimin dışına çıkıyorsun. Ortada bir amaç varsa en az Tanrının varlığı kadar açıklanmaya muhtaç bir durum vardır. Gerçek seküler bilim fonksiyon, amaç gibi soyut ve bilimsel açıdan ne manaya geldiği belli olmayan şeyleri kullanmaz.

 

Ayrıca bazen sana ve senin beni cahillikle itham etmene cevap vermiyorsam inan bu şerrinden emin olmak için. mesela daha önce sorduğum kuvvet, zaman ve mekan gibi madde olmayan ama maddeye hükmeden şeylerin varlığı için "ne kadar cahilsin onlar da enerji işte, maddenin başka bir formu" dediğinde çuvalladığını fark etmedim değil.

 

 

tarihinde Yeni Üye tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
1 hour ago, Yeni Üye said:

 

Üslubundan dolayı cevaplarını anlamakta zorlanıyorum. O yüzden sorumu ve cevabından anladığımı karşılaştırıyorum. Söylediklerinin sorularıma cevap olup olmadığını okuyanlara bırakıyorum.

 

Soru: "Bir şeyler sadece var değil aynı zamanda güzel. Böyle olmayabilirdi. Neden böyle?"

Cevap:  eğer meyve topluyorsan, kırmızı meyve, olgunlaşmış meyvedir. Gözüne güzel görünmesi, onu arzu etmen demek, yani beyninin onun sana lazım olan şey olduğunu göstermesi demek....  Ve güzel - çirkin denen şeyler, limbik sistemin çevreye tepkisinden ibarettir. 

 

Yani özetle yaşamak için ihtiyacın olan şeyler sana güzel geliyor demişsin. Bu şu anlama geliyor. Zaten aksi olamazdı. Her halükarda yaşamak için ya da daha iyi yaşamak için bir şeylere ihtiyacın olacaktı ve o şeyler sana güzel gelecekti. Bu durumun insanın güzel bulduğu şeyleri açıklamaya yetip yetmediğini okuyanlara bırakıyorum. Çünkü seninle tartışmam. İkinci kısım bu işin mekanizması olduğu için benim sorumun cevabıyla pek alakası yok.


Soru: Çiftleşmekten neden haz duyuyoruz? Yediğimiz şeyler(meyveler vb.) karın doyurmaktan öte neden lezzetli geliyor?

Cevap: Çiftleşmekten de aynı sebeple haz duyuyorsun. (hangi sebepten anlamadım). 

 

Soru: Uyumak ve uyku hali doğal düzende tehlikelere açık olmak demek iken neden uyuyoruz ve uyku gibi bilinç dışı bir hali nasıl ve neden keşfetmiş olabiliriz.

Buna verdiğin cevap kendi açından anlamlı ve tutarlı ama hala uyku gibi bir durumu açıklamaya benim gözümde yetmiyor. Yani savunma, yemeğin kısıtlı olması, enerjiyi koruma, hücre yenileme gibi faydaların böyle garip ve bilinç dışı bir halin keşfi sonucuna yol açacağını düşünmüyorum. Uyku kendi başına bir gerçek. Yani bilinç neden var sorusuna bilinç olmasaydı yaşayamazdık demek gibi bir şey bu.  

 

Senden farklı bir üslup beklemezdim ama bir kere sen canlılara ve hayata yaşamak ve çoğalmak gibi bir amaç yükleyerek bilimin dışına çıkıyorsun. Ortada bir amaç varsa en az Tanrının varlığı kadar açıklanmaya muhtaç bir durum vardır. Gerçek seküler bilim fonksiyon, amaç gibi soyut ve bilimsel açıdan ne manaya geldiği belli olmayan şeyleri kullanmaz.

 

Ayrıca bazen sana ve senin beni cahillikle itham etmene cevap vermiyorsam inan bu şerrinden emin olmak için. mesela daha önce sorduğum kuvvet, zaman ve mekan gibi madde olmayan ama maddeye hükmeden şeylerin varlığı için "ne kadar cahilsin onlar da enerji işte, maddenin başka bir formu" dediğinde çuvalladığını fark etmedim değil.

 

 

 

 

Çünkü sen evrimin ne demek olduğunu bilmiyorsun. 

 

Yaşamak ihtiyacın olan şeyleri tanıyabilmen için, sana güzel geliyor. Bu, zevkli, lezzetli vs. vs. her bir hal için aynen geçerli. Kaldı ki, senin bu mevzuyu anlamay yetecek biyoloji vs. altyapın olmadığını apaçık görüyoruz. Tavsiyemiz, gidip bunları araştırman, biraz biyoloji öğrenmendir. Çok değil, 300 kadar tuğla gibi kitap okuman yeter, "Türlerin Kökeni" ile başlayabilirsin, beleş hem.

 

Sen öyle düşünmeyebilrisn, ama düşünmeyi bilmiyorsun. Örneince daha doğru dürüst düşünebilir olursun. Uykunun gelişim, balıklardan başlar, sürüngenler ve memelilere doğru evrilir gider. Gayet bilinen bir şey uyku ve nasıl, nedne ortaya çıktığı. Mesele senin bilmiyor olman sadece. Merak ediyorsan, şuradan başlayabilirsin:

 

https://scholar.google.com.tr/scholar?q=evolution+of+sleep+in+humans&hl=en&as_sdt=0&as_vis=1&oi=scholart&sa=X&ved=0ahUKEwiJ5fuc-MDYAhUIGhQKHcB-DisQgQMIJTAA

 

Hayata bir anlam yükleyen de sizsiniz. Gözün varlığını mesela, gözün sizin görmeniz amacıyla verilmiş bir organ olduğu gibi izaha çıkıyorsunuz. Uykunun ne olduğu gayet iyi bilinirken, bilinç dışı bir hal falan kasıp, uykunun bir "amacı" olduğunu idda ediyorsunuz.

 

Güzel/Çirkin ve Uyku, amacı olmayan, ama evrimsel avantajları olan şeyler. O yüzden varlar zaten.

 

Madde olmayan ve maddeye hükmeden bir şey yok. Bu noktada da maddenin ne olduğunu bilmiyorsun, hepsi bu. Emini sence olan biten, 4 element, hava, su, ateş ve topraktan ibaret senin için. 

 

Sana basit bir şey soralım, nedir madde? 

 

 

 

 

 

Link to post
Sitelerde Paylaş
21 saat önce, Tengiz yazdı:

 

Yaratıcının kulunun geleceğini bilmesi neden onun yaratma sıfatını ilga ediyor, anlamadım.

 

Bende müslümanken yapacağımız tüm seçimleri ve bunların yaratacağı bütün olasılıkları biliyor ama seçimlerimize karışmıyor. derdim. ancak şimdi öyle düşünmüyorum. Tanrı daha bizleri yaratırken ne yapacağımızı biliyorsa risk almamış herşeyi kurgulamış demektir.  tanrı düşünmez yaratır, yüce olan budur, hakiki bir ilaha bu yakışır.  islami inanca göre ''ol der olur' aslında bu düşünmeden yarattığının kabuludur. ancak başka ayetlerde gelecekten haber veriyor sürekli,cehenneme dolduracağım bile diyor. ah dostum ah. dogmayı yıkmadan bu saçmalıklar idrak edilemiyor maalesef. aslında kuranın tanrısı üç beş yıl sonrasını bile bilemiyor,kıbleyi değiştiriyor,ganimet oranını değiştiriyor,soru sormak isteyenden sadaka istiyor adamlar vermeyince geri cayıyor vs vs..

Link to post
Sitelerde Paylaş
2 hours ago, Burakey said:

aslında kuranın tanrısı üç beş yıl sonrasını bile bilemiyor,kıbleyi değiştiriyor,ganimet oranını değiştiriyor,soru sormak isteyenden sadaka istiyor adamlar vermeyince geri cayıyor vs vs..

 

Tanrı var mıdır yok mudur o başka bir tartışma. Benim konuda kastım şayet var ise neden sınamayı seçti? Özellikle de soruyu inançlı insanlara yönelttim zira zaten inanmayan insan için Tanrı yoktur sınav da yoktur. Zaten bu perspektiften bakınca bir sorun yok.

Link to post
Sitelerde Paylaş

Sınav kuramını teistler neden ikide bir tartışmak istiyorlar?

 

Çünkü bu kuramı tartışmak tanrıyı varsaymakla yapılabiliyor. Bu tartışmayı sürdürmek için tanrıyı var saymaya devam etmeniz gerekli. Bu da teistlerin hoşuna gidiyor. Bir süreliğine bari olsun ateistlere tanrıyı varsaydırdık diye seviniyorlar!

 

Sınav kuramında bir ilginçlik yok. Bir kobay faresini ikiye ayrılan bir yolun başına koyan ve sağa ayrılan yolun sonuna peynir, sola ayrılan yolun sonuna ise elektrik şoku veren iki elektrot koyan ve farenin öğrenmesini ölçen bir biyolog da bir sınav yapmaktadır. Acaba fare bu deneyler sonucunda "sağ iyidir, sağda keramet vardır, sağdan git hep sağdan" kanısına varacak mıdır!!! :lol: 

 

Evrim canlıları sınıyor zaten. Yaşanıldığı sürece kazanılan ama sonunda mutlaka kaybedilen bir sınav bu. Sınav kuramından tanrıyı doğrulayan ye da yanlışlayan bir veri çıkmaz. Labirent filmini izlediniz mi? Orada genetiği en dayanıklı gençleri ayırmak için acımasız bir labirent testi kuruluyor. Sınav çok acımasız ve sadece en güçlü olanı seçip onun genetiğini almak için. Diğerleri ölecekler. Aslında hepsi ölecekler de en güçlünün genetiği insan soylarına kopyalanacak.

 

Bu evrim düşüncesine yönelik bir eleştiri de olabilir ama evrimi yöneten olsaydı... Evrimi yöneten yok. Sözün kısası, şu doğaya bakınca bu doğayı yöneten bir tanrı olsaydı bu korkunç olurdu. İyi ki bu doğadan kimse sorumlu değil. Artı bu doğadan biz sorumlu olmasak da öyle hissetmemiz iyi olur. Doğanın sorumluluğunu almak başına dert almak ama iyi de bir uğraşı. Bununla uğraşmaya değer olduğu için doğa bilimleri var zaten. Bu uğraşılacak en güzel şey... İyi de sonuçlar alabiliriz bu uğraşıdan.

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...