democrossian 0 Ocak 25, 2018 gönderildi Raporla Share Ocak 25, 2018 gönderildi Uzattım ama daha önce cevap vermediğin soruyu bir kez daha sorayım belki bu kez cevap verirsin Hasan efendi. Yıl içinde gezen ramazanda oruç tutmadığın anlaşılıyor. Peki Kuran emri gereğince ne zaman oruç tutuyorsun? Sıcak dolunayda bir gün mü? Kaç gün? Yani Kuranda sayılı günlerde savm yazıldı dediği sayılı günler hangi günler, kaç gün? Link to post Sitelerde Paylaş
Hasan Akçay 0 Ocak 25, 2018 gönderildi Raporla Share Ocak 25, 2018 gönderildi Bir toplumun bütün mensuplarını içlerinde cahili de vardır bilgilisi de demeden cahil çöl bedevileri diye tahkir eden bu faşist döl bedevisi bundan böyle muhatabım değildir çünkü kendisine bişeyler anlatmanın hiç bişeye yaramadığı ortaya çıktı. Link to post Sitelerde Paylaş
democrossian 0 Ocak 25, 2018 gönderildi Raporla Share Ocak 25, 2018 gönderildi Yine yanıtsız bıraktı! Link to post Sitelerde Paylaş
güven 0 Ocak 25, 2018 gönderildi Raporla Share Ocak 25, 2018 gönderildi (düzenlendi) Hasan akçay mevsimler de dolunay olurmu? dolunay sıcak olunca hurme dalı nasıl eyilir? Ocak 25, 2018 tarihinde güven tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
Hasan Akçay 0 Ocak 26, 2018 gönderildi Raporla Share Ocak 26, 2018 gönderildi (düzenlendi) 7 hours ago, güven said: Hasan akçay mevsimler de dolunay olurmu? dolunay sıcak olunca hurme dalı nasıl eyilir? Sevgili güven, Tam olarak ne sorduğunuz anlaşılmıyor ama anlamaya çalışarak cevap vereyim. Sorulanın ne olduğu konusunda yanılıyorsam lütfen düzeltin. Mevsimere ait dolunaylar vakten sabit midir? Kesinlikle sabittir. Örneğin yaza ait ilk dolunay 97:1'de leyletul kadr diye ve 2:185'te şehru ramazân diye geçen dolunaydır* ki yaz mevsiminin ilk dolunayıdır. Kamer yay halini almış eski bir hurma dalı gibi olur mu? Evet, kamerî görüntünün yay şeklindeki son hilali yay şeklindeki eski bir hurma dalına benzetilebilir, özellikle meyva yüklü olan dala (hurma dallarının tazeleri en tepedeki dik dallardır, onlar yay şeklinde değil). ______________________________________________________________________ * Kuran'da şehru ramazân (leyletul kadr) diye geçen dolunay budur. Bu dolunayın 19 yıllık sürede göründüğü tarihler (1 gün yanılma payı ile) aşağıda https://www.timeanddate.com/calendar/?year=2001&country=4: 05 Tem 2001 25 Haz 2002 13 Tem 2003 02 Tem 2004 22 Haz 2005 11 Tem 2006 30 Haz 2007 18 Tem 2008 07 Tem 2009 26 Haz 2010 15 Tem 2011 03 Tem 2012 23 Haz 2013 12 Tem 2014 02 Tem 2015 20 Tem 2016 09 Tem 2017 28 Haz 2018 17 Tem 2019 05 Tem 2020 ... Ocak 26, 2018 tarihinde Hasan Akçay tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
democrossian 0 Ocak 26, 2018 gönderildi Raporla Share Ocak 26, 2018 gönderildi (düzenlendi) 2016 da dolunay bir gün farkla gün dönümünü ıskaladığı için öbür dolunay bu "sıcak dolunay" ünvanına kavuşuyor!!! "Tüh yaaa! Bir gün fark yahu, bir gün farkla ünvanı öteki dolunaya kaptırdık beee!" Böyle saçma sapan gereksiz zırvadan bir terelelliden bahsediyor işte bu Müslüm! Şunda ne dikkate alınacak bir durum var, ne en küçük bir farkındalık uyandırıcı bir bilgi bu, ne de en küçük bir işe yarar. Müslümlerin tüm işleri gibi zırvadan terelelli... Ocak 26, 2018 tarihinde democrossian tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
democrossian 0 Ocak 26, 2018 gönderildi Raporla Share Ocak 26, 2018 gönderildi Böyle salaklık az duyarsınız millet. Neymiş sıcak dolunayların sayısı eşittir yılların sayısıymış! Böyle komik bir şeyi her zaman duyamazsınız. Ülen moron, tabii ki en kısa geceden sonraki ilk dolunaya sıcak dolunay adını takarsan başka ne olacaktı da! Hayır bu sıcak dolunay her sene en kısa geceye isabet eder de anlarım, böyle bir şey olsaydı var ya, ateizm güme gitmişti. Biz ateistler böyle bir durumda son derece zor durumda kalırdık. Bunu tanrının ayarlamış olmadığını kimselere anlatamazdık. Bu yani mucizeye çok yakın bir şey olurdu. Bunun mucize olmadığını kimselere anlatamaz, yoksa tanrı var mı ülen diye kuşku içinde kalırdık. Tanrıya şükür böyle bir durum yok ve allah yok! Link to post Sitelerde Paylaş
democrossian 0 Ocak 26, 2018 gönderildi Raporla Share Ocak 26, 2018 gönderildi Hatta şöyle bir durum var bakın. Bir aya dolunay ünvanı verilmesi her zaman bu ünvanı tastamam hak ettiği anlamına gelmez. Çünkü ayın evresini tamamlaması 29 günden biraz fazla sürüyor, 30 günü de bulmuyor. Dolunay ünvanına arka arkaya iki gündeki iki tam aya çok yakın görünüm namzet olabilir ama bunlardan biri kenarından daha az kaybetmiş olduğu için dolunay ünvanına layık görülebilir. Çıplak gözle aralarında fark görünmez, ama teleskopla ayrıntılı bir fotoğraf, aslında ikisinin de uçtan çok az ışık kaybettiğini gösterecektir. Sonuçta ay evresi tastamam 30 gün, yani tastamam 720 saat sürmüyor. Böyle olsaydı, bir de üstüne üstlük dünyanın güneş etrafında turu tastamam 360 gün sürseydi var ya... İşte o zaman dükkanı kapatıp giderdik. Ateizmi kimselere anlatamazdık. Çünkü gökte apaçık bir mucize olurdu. Boru değil, yıl tastamam 8640 saat sürüyor, ay da 720 saat! 8640 / 720 = 12 !!! "Kapa tükanı ortak, bize bu piyasada iş yok! Pılı pırtıyı topla gidelim, bir allahın kuluna ateizmi anlatamayız bu koşulda!" Düşünmesi bile kabus! Tanrının varlığını kabul etmek zorunda kalmak! Link to post Sitelerde Paylaş
Pitaya 0 Ocak 27, 2018 gönderildi Raporla Share Ocak 27, 2018 gönderildi On 31/12/2017 at 08:04, Beelzebub yazdı: Hep Allah kuşluk vaktine niye yemin eder diye düşünürdüm,galiba olayı çözdüm. Duha suresine bakalım.. 1- Andolsun kuşluk vaktine2- ve dindiği zaman o geceye ki, 3- Rabbin sana veda etmedi ve darılmadı!4- Ve kesinlikle senin için sonu önünden daha hayırlıdır. 5- ileride Rabbin sana verecek de hoşnut olacaksın!6- O, seni bir yetim iken barındırmadı mı? 7- Seni, yol bilmez iken yola koymadı mı? 8- Seni bir yoksul iken zengin etmedi mi?9- Öyle ise, sakın yetime kahretme 10- El açıp isteyeni de azarlama!11- Fakat Rabbinin nimetini anlat da anlat! Bu sure bence Meryem için yazılmıştır.Şu linkte yazılan Meryem biyografisi yukarıdaki ayetlerle birebir uyuşmaktadır. https://sorularlaislamiyet.com/kaynak/hz-meryem Sürenin ilk 2ayetinde İsa’nın inkarne (Rahime iniş) olduğu o gece ve inkarnasyonun tamamlanışı (kuşluk vakti) anlatılmaktadır. Desert Wind’in de belirttiği gibi Suriyeli Hristiyanlar Mart 25’te kuşluk vaktine kadar gece ibadeti yaparlar. Geri kalan ayetlerde de Meryem’e atıf yapılmaktadır. Kurana gore ayetleri aktaran Cebraildir ve ayetlerde yemin eden de Cebrailin ta kendisidir. "O, seni bir yetim iken barindirmadimi." sayet direk Allah olsaydi, " seni bir yetim iken barindirmadimmi" diye okunurdu. Kurana inanmamak ayri ama herseyin dogrusunu bilmek gerek. Link to post Sitelerde Paylaş
Beelzebub 0 Ocak 27, 2018 gönderildi Yazar Raporla Share Ocak 27, 2018 gönderildi 7 saat önce, Pitaya yazdı: Kurana gore ayetleri aktaran Cebraildir ve ayetlerde yemin eden de Cebrailin ta kendisidir. "O, seni bir yetim iken barindirmadimi." sayet direk Allah olsaydi, " seni bir yetim iken barindirmadimmi" diye okunurdu. Kurana inanmamak ayri ama herseyin dogrusunu bilmek gerek. Melek konusu pagan unsurlar içine giriyor, Maalesef islam teolojisi bunu aşamamış.. Sence Allahın Muhammed’le direkt konuşmayıp melek göndermesinin teolojik anlamı nedir?Musa ile direkt konuşmuştu halbuki? Link to post Sitelerde Paylaş
democrossian 0 Ocak 28, 2018 gönderildi Raporla Share Ocak 28, 2018 gönderildi Pitaya çok doğru bir noktaya parmak basmış. Kuranda kim konuşuyor çoğu yerde karışmıştır ve çorbaya dönmüştür. Bu konuşan kim, belli değildir. Allah mı konuşuyor, Muhammed mi, Cebrail mi, biri karnından mı konuşuyor karmakarışık saçma sapan bir şey halini almıştır. Buna kitap diyeni dövmek lazım! Bu kitapsa eğer, eşşek Einstein olur! Link to post Sitelerde Paylaş
democrossian 0 Ocak 28, 2018 gönderildi Raporla Share Ocak 28, 2018 gönderildi Kuran'daki özellikle şiirsel gibi duran cümleler tabii ki ve kesinlikle çalıntı. Orası son derece kesin. Ki bu çalıntı yapılan metinler içinde eski Arap şiirleri de var. Örneğin ay yarıldı deyimini güzel bir kız gördüğü ve aşık olduğunu anlatan şairden çalıp kullanması gibi. Ancak uyarlanmış tabii bunlar. Yani örneğin Meryem'e anlat denmemiş, tersine konuşma denmiş. Bu ünlü bir anlatımdır, daha yeni doğmuş bebek "ben allahın kuluyum" diye başlayan konuşmasını "allah bana kitap verecek beni nebi yapacak ve beni mübareklerden kılacak" diye sürdürür. Müslümken ben Meryem suresinden etkilenirdim doğrusu. Hele Meryem doğum sancısı başlayınca keşke ölüp gitmiş toprak olmuş olsaydım demez mi... Bu tabii sadece fiziksel acı değil, bu çocuğu ben nasıl açıklayacağım korkusu. Konuşmak açıklamak da yasak, sen konuşma sus diyor. Kavmine geliyor herkes başlıyor kınamaya, senin annen fahişe değildi, senin baban kavat değildi, hakaretler yağıyor. Konuşması açıklama yapması ise yasak. Taşlanmaya götürülmesi an meselesi. Az sonra taş yağmuru altında can vereceğini düşünüyor. Ve bebek konuşmaya başlıyor... Gözlerimden yaş gelirdi, çok etkilenirdim bundan. Bu ender güzel hikayelerden biri Kuran'da ve anlatım güzel şimdi, o doğum anı, hurma ağacı, altından akan su, gözün aydın olsun müjdesi filan etkileyici. Hele kadınlar yani bundan çok etkilenir diye düşünüyorum. Abdüssamed vardı Mısırlı hafız, bunu mükemmel okurdu. Bu kadar okunur yani, müthiş okurdu. Ama tabii bu anlatımların hepsi de çalıntı. Link to post Sitelerde Paylaş
democrossian 0 Ocak 28, 2018 gönderildi Raporla Share Ocak 28, 2018 gönderildi Müslümken Yusuf ve Meryem sureleri favorilerimdi. Kahire'de iki duayen kurra vardı Abdüssamed ve Mustafa İsmail. Bunlar şovmen gibiydi, Kuranı canlandırarak, tiyatral okurlardı. Bir tür opera gibi. Tutucular eleştirirdi Kuranı tiyatroya aryaya çeviriyorlar diye. Ama müthiş okurlardı. Kahire'de trafiğin durduğu söylenir onlar okuyunca. Züleyha'nın Yusuf'u çağırışını filan öyle tiyatrolaştırırlardı ki seslerini incelterek filan, olağanüstüydü. Tekrarla okur, Yusuf reddettikçe Züleyha'nın öfkelenmesini filan canlandırırlardı. Kısacası müthişti. İkisi de öldüler. Onlar gibisi bir daha gelmedi. Abdüssamed öldükten sonra gırtlağının incelenmesine izin vermesi teklifini reddetti. Meryem'in doğum çığlıklarını filan canlandırırlardı yahu, daha ne olsun! Bu doğum anı ayetlerini özellikle Abdüssamed olağanüstü sesiyle çığlık çığlığa okurdu. Kahire'deki Ömer camisi çınlardı böyle. Hey gidi ne günlerdi be... Bir zamanlar müslümdük!!! Mel Gibson'ın Bir Zamanlar Askerdik filmi gibi... Tabii tam yeniyetme, bir şeyden hiç anlamadığımız ve düşünmediğimiz, çok kolay dolduruşa geldiğimiz çocukluk anıları bunlar... Link to post Sitelerde Paylaş
Edip Cevdet 0 Ocak 28, 2018 gönderildi Raporla Share Ocak 28, 2018 gönderildi (düzenlendi) 21 saat önce, Pitaya yazdı: Kurana gore ayetleri aktaran Cebraildir ve ayetlerde yemin eden de Cebrailin ta kendisidir. "O, seni bir yetim iken barindirmadimi." sayet direk Allah olsaydi, " seni bir yetim iken barindirmadimmi" diye okunurdu. Kurana inanmamak ayri ama herseyin dogrusunu bilmek gerek. Kur'an Cebrail'in sözü ise mahlûktur. Çünki; mahlûk olanın sözü de mahlûk olur. Bu durumda Kur'an için "mahlûk" demek, egemen İslâmi anlayışa göre kâfir olma-dinden çıkma sebebidir. Alıntı Kur’an'ın manevi ve İlahi bir sıfat olan Kelam ile ilgili olan yönü. Bu yönüyle Kur’an mahluk değildir. Çünkü madem Allah mahluk değil ve ezelidir; elbette sıfatları dahi mahluk değildir. Sıfatlarından biri de kelam sıfatıdır. Ve Kur’an'a biz “Kelamullah” demekteyiz. Kelamullah, yani Allah'ın kelamı bir sıfat-ı ilahidir, bu yönüyle Kur’an mahluk değildir. Bir sıfat-ı ilahidir ve Allah'ın bizden isteklerini anlamak için tecelli etmiş bir tenezzülat-ı ilahiyedir. https://sorularlaislamiyet.com/kuran-mahluk-mudur-bu-meseleden-dolayi-bazi-mezhep-imamlarina-iskence-yapildigi-dogru-mudur-0 Ocak 28, 2018 tarihinde Vefik Sâmi tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
democrossian 0 Ocak 28, 2018 gönderildi Raporla Share Ocak 28, 2018 gönderildi (düzenlendi) Abdussamed'in tiyatral okuyuşunda Züleyha ince ve latif bir sesle "hiii telek" derdi. Bu tiyatral okuyuşa tutucular şiddetle karşı çıkarlardı. Allahın kelamı böyle operada arya okur gibi okunmaz derlerdi. Fakat Abdussamed burayı özellikle tekrar tekrar okuyarak anlatımı abartırdı. Züleyha'nın sesi biraz sertleşir: "Hay telek!" Biraz da emredici bir ses tonudur. Yusuf yine direnince Züleyha öfkelenir: "Hi' tulek!!" Tabii bu hi telek gel buraya demek. Ardından bir daha baştan alır ve sahneyi iyice tekrar bir daha canlandırdıktan sonra Yusuf'un "maazallah" deyişi bir haykırışa dönüşür. Yani bu haykırış öyle ki son güçle direnmenin tam bir canlandırılışı. Bunlar usta kurra idiler. Mustafa İsmail Nuh'un oğluna gemiye binmesi için yalvarışını öyle bir okurdu ki gel oğlum gemiye bin bugün başka kurtuluş yoktur derken sesi titrer, hıçkırır, ağlamaklı olurdu adam yahu, müthişti yani. Sonra tufan dinince Nuh'un Allah'a sitemli duasını okurken rabbim oğlum ehlimdi ehlimi kurtaracağını söylemiştin derken sesi öyle kırgın, öyle yılgın ki ağlayıverecek. O senin ehlinden değil diye azarlama ondan beter. Tok, net, sert bir yanıt. Ne bileyim, Kehf suresini okurken kendini gerçekten mağaranın esrarlı ve ürkütücü havasında sanırdın. Öldü gittiler... Daha da öyle okuyan kimse yok. Onlar ikisi bir ekoldü. Mustafa İsmail daha yaşlıydı ve Abdüssamed'i o yetiştirmişti. Bir sefer Mustafa İsmail okurken camiye Abdül Nasır girdi. Mustafa İsmail tam cehennem ayetlerine başlamak üzereydi. Yapacak bir şey yok yani, sırayla okuyor ne yapsın, sırada bu var. Bir süre yutkundu, bocaladı, okuyamadı. Sonra cehennem ayetlerini atlayıp cennet ayetlerine geçti! Tabii biz bunları canlı yaşamadık, eski olaylar bunlar. Taa Nasır zamanı. Ama kayıtları var. Bu kayıtlar tabii ki analog ve kaliteli değil. Üstelik camide çok gürültü var. Gerçi insanların bağırışmaları ortalığı hareketlendiriyor, sanırsam adamlar coşup ayağa kalkıp filan bağırışıyorlar, acayip bir atmosfer. Çoğu kez gürültü yatışsın diye uzun süre bekliyorlar okumak için. Bazen olmuyor bir münadi çıkıp defalarca susun susun susun diye bağırıyor susturuyor da öyle okuyorlar. (Eskuuuut diye bağırırdı var gücüyle! ) Ocak 28, 2018 tarihinde democrossian tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
Edip Cevdet 0 Ocak 28, 2018 gönderildi Raporla Share Ocak 28, 2018 gönderildi (düzenlendi) 32 dakika önce, democrossian yazdı: Mustafa İsmail Nuh'un oğluna gemiye binmesi için yalvarışını öyle bir okurdu ki gel oğlum gemiye bin bugün başka kurtuluş yoktur derken sesi titrer, hıçkırır, ağlamaklı olurdu adam yahu, müthişti yani. Vallâ merhum Levent Kırca da "Alooo, ne koyyim ?" diyerek Mustafa Keser taklidi yapardı. Eskiden yaşandığı varsayılan hâdiseleri hikâye etmek, canlandırmak kolay. Ne de olsa şimdiki müslimler, geçmişte yaşandığı iddia olunan hususlara "kuş bakışı" bakıp hüküm veriyorlar. Ben bir ara menzil dergâhına intisablı idim. Bir sohbet esnâsında, çenesi kuvvetli sofilerden biri, iman konusunda üfürüp duruyordu. Bir ara oluşan boşluktan faydalanıp, kendisine şunu sordum. "Hz. Muhammed zamanında yaşasaydın; yalnız, ekmeğini Ebû Leheb veya Ebû Cehilden biri vasıtasıyla kazanan, onlara daha yakın olan biri olsaydın, yine de kolayca iman eder, şimdi olduğu gibi rahat konuşur muydun ?" Cevaptan önce şu ses işitildi. " Gulp !" Yahudi kaynakların anlattığına göre, Nuh'un yaşadığı coğrafya denize yaklaşık 1000 km. mesâfede bir yer. Adam, deniz veya göl olmayan yerde, bir dağın eteğinde gemi inşâ etmeye başlıyor ve de ekliyor. "Ben peygamberim. Yakında tufan olacak. Gemiye binen kurtulacak." Şimdi bunu duyan istisnâsız hemen herkes Nuh için ya meczup der ya da deli. Hayır; adamın öz oğlu bile kendisine inanmamışken, başkaları neden inansın ki ? İslâm Peygamberi de Arabistan'ın değişik yerlerinden ukaz panayırına gelen kâfilerle konuşup, peygamberliğini kabul ettirmek isteyince, dinleyenlerin çoğu, "Senin kendi halkın sana inanmamışken, biz neden inanalım ?" derler. Ocak 28, 2018 tarihinde Vefik Sâmi tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
Yeni Üye 0 Ocak 29, 2018 gönderildi Raporla Share Ocak 29, 2018 gönderildi (düzenlendi) On 25.01.2018 at 11:39, Vefik Sâmi yazdı: Şu, "inanmak" kavramını biraz açabilir misin ? Ne gibi durumlar tahakkuk ederse insanda inanç meydâna gelir ? Ya da inanma ihtiyâcının kaynağı-kökeni nedir ? Şimdiye kadar zât-ı âlinizden pek cevap alamamış olsam da şansımı deneyeyim istedim. Bir gerçek var bir de bir sürü zan var. Hak ile batıl yani. Öz ile köpük yani. Gerçek Biriciktir. O bizim tanımladığımız bir şey değildir. O, bizi de var olan her şeyi de belirleyen, tanımlayan, şekillendiren, her şeyi olduğu yere koyandır. Her şey Onun koyduğu yerde durur. O Gerçeğe teslim olmanın ve ona güvenmenin ismi imandır. İnanmayı size ben anlatacak değilim. İnsansak inanıyoruz işte. İnanmayan yok. Önemli olan gerçeğe mi inandığımız, zanlarımıza mı inandığımız. Gerçeği de size ben anlatacak değilim, zaten Ondan başka bir şey yok. Ayrıca lütfedip, elçileri aracılığıyla kendini yeterince anlatmış. Önemli olan bakışımızdaki çarpıklığı düzeltmek. Nefsimiz kendini gerçeğin üstünde görüyor, kendini beğeniyor, gerçeği beğenmiyor. Ona kaprislerini ve zanlarını dayatabileceğini düşünüyor. Sonra da mutsuz oluyor. Halbuki onun ilacı gerçeğe teslim olmakta, gerçeğin basit bir kulu ve hizmetçisi olduğunu kabul etmekte, bütün iddialarından vazgeçmektedir. "Sen beni varlık şenliğine davet ederek, bana ebedilik bahşettin ve beni kendi isimlerine ve sıfatlarına ayna yaparak bana lütfettin ya, ben de senin olmayı kabul ettim, kendiliğimden geçtim, bana verdiğin ve vermediğin her şeyden razı oldum diyebilecek olgunluğu göstermektir inanmak. Gerçeğe inanan bunu yapar, zanlarına inanan da kapris yapar, trip atar, şımarır. Bu forumda bunun bolca örneğini görüyoruz zaten. O, gökten su indirdi de dereler kendi ölçülerince dolup aktı ve sel üste çıkan köpüğü aldı götürdü. Süs eşyası veya yararlanılacak bir şey elde etmek için ateşte erittikleri şeylerden de böyle köpük olur. İşte Allah, hak ile batıla böyle misal getirir. Köpüğe gelince sönüp gider. İnsanlara yararlı olan ise yerde kalır. İşte Allah, böyle misaller verir. Ocak 29, 2018 tarihinde Yeni Üye tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
Edip Cevdet 0 Ocak 29, 2018 gönderildi Raporla Share Ocak 29, 2018 gönderildi 4 dakika önce, Yeni Üye yazdı: "Sen beni varlık şenliğine davet ederek, bana ebedilik bahşettin ve beni kendi isimlerine ve sıfatlarına ayna yaparak bana lütfettin ya, ben de senin olmayı kabul ettim, kendiliğimden geçtim, bana verdiğin ve vermediğin her şeyden razı oldum diyebilecek olgunluğu göstermektir inanmak Evet; bu izah yerindedir İtirâzım yok. Ne var ki nefsini bu cümlenin ihitva ettiği anlamın özüne râm eyleyip, Yaradanın hükmünü kendi istek ve arzularına tercih etmiş bir "Babayiğit" de görmedim şimdiye kadar. Çenebazlık yönümüz pek kuvvetli de... İş amele gelince "Amel, imandan bir şube değildir" deyip kıvırtmakta üzerimize yoktur. Cevap için teşekkür. Link to post Sitelerde Paylaş
democrossian 0 Ocak 29, 2018 gönderildi Raporla Share Ocak 29, 2018 gönderildi 4 saat önce, Yeni Üye yazdı: Gerçek Siz dogmatikler gerçekten ne anlayacaksınız. Gerçek öyle sizin dediğiniz gibi saçma sapan uyduruk inançlar filan değildir. Gerçek erişilmesi çok zor ve tümüyle kapsanması olanaksız bir şeydir. Gerçeğe erişilmez, sadece ipuçlarına erişilir. Tam gerçek ancak tahmin edilir, hayalde canlandırılır, görülemez. Hatta bir çok insan gerçeğin bir serap olduğunu sanır bu yüzden. Cahil Allah da iyi ki bir madencilerin maden erittiğini görmüş ha! Köpük dediği cürufu gereksiz bir şey sanmış cahil. O cüruf olmasa metal oksijenle temas eder ve bozulur. Metal o cürufun altında saflığını korur. Sel sularının da köpüklü olması alüvyon bakımından zengin olması demektir. Öyle işe yaramayan kısmı filan değildir. Cahil Allah... Link to post Sitelerde Paylaş
kavak 0 Ocak 29, 2018 gönderildi Raporla Share Ocak 29, 2018 gönderildi (düzenlendi) Ben körü körüne onun bunun dediğine inanmak, teslim ve kul olmak istemiyorum; bilakis șahsen bilmek istiyorum. Piyasadaki Tanrı´lardan hangisi olursa olsun, bunlar neye dayanarak, beni kendi malı olduğuna dair hak talebinde bulunuyorlar ? Ben onun borazanlarından ziyade, kendisine soruyorum. Bu ve benzeri soruları sorunca ve Tanrı yanıt vermeyince, onu yok saymak neden kaprislik, kibirlik veya kendini beğenmișlik olsun ? İnsan ürünü oldukları așikar olan kitapların ve Tanrılarının peșinden gitmiyoruz diye neden bizler, tü kaka oluyoruz ? Yahu Tanrı var olsa bile, ne yazar ? Neden hemen dindarların aklına ona teslim olmak, yaranmak, kulu olmak geliyor ? İnandığınız Tanrınız, belki bunların hiç birini Sizden istemiyordur ! Soru çok, ama Tanrı´dan yanıt yok. Bugüne kadar hiçkimseye bir yanıt vermemiștir, ancak onun namına konușanların sayısı epeyi kabarıktır. Ocak 29, 2018 tarihinde kavak tarafından düzenlendi Link to post Sitelerde Paylaş
Recommended Posts