Jump to content

Evren hem yakınan, hem yaratan, yakındıklarını başkasına dayatan tutarsız bir yapı oluşturmuştur.


Recommended Posts

İnsanlar yaşanan acılardan, trajedilerden, kederlerden, sorunlardan, geçim derdinden, ölümlerden felan yakınırlar. Aynı insanlar yaşam övücülüğü yaparlar. Yaşam sürsün isterler. Acı çeken, muhtaç, yoksunluk yaşayan bedenlerin var edilişinde bir sorun görmezler. Yaşamı öven bir zihin yapısıyla da sorarlar. Bu acılar nasıl bitecek, nasıl bitecek diye? O çok değerli yaşam bunları ürettiği, bu acıkıyım fabrikası işlediği için bitmiyor olabilir mi acaba? Yani düşünün çocuğun varoluşuna neden olarak onun acı çekmesine ve ölmesine neden olan anne, baba, aynı zamanda çocuğumun acı çekmesini ve ölmesini istemiyorum diyebilmektedir. Bunların çocuğu var eden, çocuğa acı çektiren ve öldüren odur dedikleri allaha tapınanları da vardır. İstemiyorlar, ama acı ve ölüm veriyorlar. İstemiyorlar, ama allahlık yapılınca da olan bu. Yani düşünün ki, evlat acısının yaşandığı bir yerde, evlat acısı yaşayan kimseler varken, evlat acısı yaşattığı söylenen allaha, allah kimseye evlat acısı yaşatmasın diye dua edilmektedir bu yerde. Milyarlarca kez allahlık yapılan ve ölüm verilen bir yerde, kimsenin evlat acısı yaşamaması mümkün müdür? Görüldüğü gibi yaşayan kimseler vardır. Yine birçok kişi öldürmeye değil, ölümün bulma şekline karşıdırlar, tıpkı birini öldüren tüm insanlığı öldürmüş gibidir diyen, ama sizleri öldüreceğim, öldürülmekten kaçamazsınız diyen, var edip, ölüm vermekte bir sorun görmeyen allah gibi. Yine yaptıkları çocuğa, var ettikleri o muhtaç bedene hakkımızı ödeyemezsin, bize şükür et, bize borçlusun diyen anlayış da, var edip, muhtaç edip, sonra da size nimet verdim, yedirdim, içirdim diyen allah olarak kendini göstermiştir. Lokman 14de allah ile birlikte anne, babaya da şükür istenir. Kurana da bakarsanız yine, soy, sop, kuşak edebiyatı yapan, size oğullar ve torunlar verdim diyerek bu durumu güzelleyen, annesi onu zorluklarla karnında taşıdı diyip, bu durumu yücelten bir allah görürsünüz. İşte bir müslüman allaha tapınırken de işte bu tutarsız, aynı zamanda da kibirli olan bu garabet öze tapınmaktadır.

tarihinde Buzul tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
  • İleti 152
  • Created
  • Son yanıt

Top Posters In This Topic

57 dakika önce, Buzul yazdı:

İnsanlar yaşanan acılardan, trajedilerden, kederlerden, sorunlardan, geçim derdinden, ölümlerden felan yakınırlar. Aynı insanlar yaşam övücülüğü yaparlar. Yaşam sürsün isterler. Acı çeken, muhtaç, yoksunluk yaşayan bedenlerin var edilişinde bir sorun görmezler. Yaşamı öven bir zihin yapısıyla da sorarlar. Bu acılar nasıl bitecek, nasıl bitecek diye? O çok değerli yaşam bunları ürettiği, bu acıkıyım fabrikası işlediği için bitmiyor olabilir mi acaba? Yani düşünün çocuğun varoluşuna neden olarak onun acı çekmesine ve ölmesine neden olan anne, baba, aynı zamanda çocuğumun acı çekmesini ve ölmesini istemiyorum diyebilmektedir. Bunların çocuğu var eden, çocuğa acı çektiren ve öldüren odur dedikleri allaha tapınanları da vardır. İstemiyorlar, ama acı ve ölüm veriyorlar. İstemiyorlar, ama allahlık yapılınca da olan bu. Yani düşünün ki, evlat acısının yaşandığı bir yerde, evlat acısı yaşayan kimseler varken, evlat acısı yaşattığı söylenen allaha, allah kimseye evlat acısı yaşatmasın diye dua edilmektedir bu yerde. Milyarlarca kez allahlık yapılan ve ölüm verilen bir yerde, kimsenin evlat acısı yaşamaması mümkün müdür? Görüldüğü gibi yaşayan kimseler vardır. Yine birçok kişi öldürmeye değil, ölümün bulma şekline karşıdırlar, tıpkı birini öldüren tüm insanlığı öldürmüş gibidir diyen, ama sizleri öldüreceğim, öldürülmekten kaçamazsınız diyen, var edip, ölüm vermekte bir sorun görmeyen allah gibi. Yine yaptıkları çocuğa, var ettikleri o muhtaç bedene hakkımızı ödeyemezsin, bize şükür et, bize borçlusun diyen anlayış da, var edip, muhtaç edip, sonra da size nimet verdim, yedirdim, içirdim diyen allah olarak kendini göstermiştir. Lokman 14de allah ile birlikte anne, babaya da şükür istenir. Kurana da bakarsanız yine, soy, sop, kuşak edebiyatı yapan, size oğullar ve torunlar verdim diyerek bu durumu güzelleyen, annesi onu zorluklarla karnında taşıdı diyip, bu durumu yücelten bir allah görürsünüz. İşte bir müslüman allaha tapınırken de işte bu tutarsız, aynı zamanda da kibirli olan bu garabet öze tapınmaktadır.

Hadi kuranın tanrısı yok deist bir tanrıyı neden kabul etmiyorsunuz? Mesela; mutlak merhametli olmayan ama evrenin sebebi olabilecek bir tanrı? Sonuçta kuranı eleştirince tanrı olmamış olmuyor sizde biliyorsunuz. Deistik bir tanrı size göre neden yok tabi ateist olduğunuzu varsayarak sordum bunu?

Link to post
Sitelerde Paylaş
21 dakika önce, akılsızşuursuzatom yazdı:

Hadi kuranın tanrısı yok deist bir tanrıyı neden kabul etmiyorsunuz? Mesela; mutlak merhametli olmayan ama evrenin sebebi olabilecek bir tanrı? Sonuçta kuranı eleştirince tanrı olmamış olmuyor sizde biliyorsunuz. Deistik bir tanrı size göre neden yok tabi ateist olduğunuzu varsayarak sordum bunu?

Diyelim ki bu evreni yaratan biri ya da birileri var. Varsa eleştirilerim onun, varlarsa onlar için de geçerlidir. Varsa eğer böyle bir güç, o bu eylemiyle kötülük, merhametsizlik yapmıştır, zulmetmiştir. Ben şu mantığa karşıyım yani. İşte eleştirme, karşı çıkma, yaranmaya çalış, tapın, çünkü o yaratıcıdır mantığına, yani yaratıcı kavramının putlaştırılmasına. Ama kurana bakarsan, bu anlayışı görürsün. Sizi yaratana karşı çıkmaktan sakının, ben ancak yaratana tapınırım, enbiya 23te allah yaptıklarından sorumlu değildir yazar mesela. Allaha karşı çıkmak kötülük ve zalimliktir. Yaratıcı kavramının putlaştırılması bu absürtlüğe yol açmıştır. Yani düşün ki bir yaratıcı var sana eziyet ediyor, sen de onu eleştiriyorsun ve bu yaratıcı sana bu yaptığın zalimliktir, diyor. Peygamber eyübün, eziyet eden allaha sen merhametlilerin merhametlisisin demesi yine oksimoron bir durumdur. Yine müslümanların allahtan bağışlanma dilemesi oksimoron bir durumdur. Birisi acılarından kurtulmak için intihar ediyor. Altına şu tür yorumlar geliyor. İntihar çok büyük günah, allah günahlarını bağışlasın. Allah neden bağışlıyor arkadaşım, öyle bir hakkı yok ki onun, var dediğin şu allahın. Senin dinine göre o kişiye ol diyip, bu durumu yaşatan o allah. Ne kadar absürt değil mi, eziyet görenler, eziyet eden bağışlanma dileyip, onu övüyorlar. İşte bunun nedeni, eleştiri dışı olmalı, çünkü o yaratıcıdır anlayışı, yaratıcı kavramının putlaştırılması. Yani diyeceğim evreni yaratan bir tanrı mı var? Varsa eğer bunu kabul ederim. Varsa, neden etmeyeyim? Ama bu eğer bir tanrı varsa, onu seveceğim, ona yaranmaya çalışacağım, onu eleştiri dışında tutacağım anlamına da gelmez. 

tarihinde Buzul tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş

Beni yediren içiren, odur. Şuara 79

Hastalandığımda bana sağlık veren odur. Şuara 80

 

Seni yediren, içiren oysa, sana yoksunluk yaşatan, açlık, susuzluk yaşatan, seni gereksinim gidermek durumunda bırakan, sana bu sorunu dayatan da odur. (Üstelik dünyaya bakın. Geçim sıkıntısı yaşayanlar, bundan dolayı baskı ve stres yaşayanlar, intihar etmek durumunda kalanlar, yetersiz beslenmeden dolayı acı çeken ve ölen kişiler var.)

Sana sağlık veren oysa, sana hastalık veren de odur. Hastalık vereni, sağlık verdiği için, susuzluk yaşatanı, su verdiği için övmek, bunun için ona şükür etmek nasıl bir absürtlüktür? Suyunu içersin, ama şunu da dersin, bana susuzluk yaşatan, bana bu sorunu dayatan o değil mi, ne şükürü, ne övgüsü? Bu mantığı eleştirirsin. Evrenin yaratan bir tanrının var olup, olmaması ayrı bir konu, böyle bir anlayış var ortada.

tarihinde Buzul tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
4 saat önce, Buzul yazdı:

Diyelim ki bu evreni yaratan biri ya da birileri var. Varsa eleştirilerim onun, varlarsa onlar için de geçerlidir. Varsa eğer böyle bir güç, o bu eylemiyle kötülük, merhametsizlik yapmıştır, zulmetmiştir. Ben şu mantığa karşıyım yani. İşte eleştirme, karşı çıkma, yaranmaya çalış, tapın, çünkü o yaratıcıdır mantığına, yani yaratıcı kavramının putlaştırılmasına. Ama kurana bakarsan, bu anlayışı görürsün. Sizi yaratana karşı çıkmaktan sakının, ben ancak yaratana tapınırım, enbiya 23te allah yaptıklarından sorumlu değildir yazar mesela. Allaha karşı çıkmak kötülük ve zalimliktir. Yaratıcı kavramının putlaştırılması bu absürtlüğe yol açmıştır. Yani düşün ki bir yaratıcı var sana eziyet ediyor, sen de onu eleştiriyorsun ve bu yaratıcı sana bu yaptığın zalimliktir, diyor. Peygamber eyübün, eziyet eden allaha sen merhametlilerin merhametlisisin demesi yine oksimoron bir durumdur. Yine müslümanların allahtan bağışlanma dilemesi oksimoron bir durumdur. Birisi acılarından kurtulmak için intihar ediyor. Altına şu tür yorumlar geliyor. İntihar çok büyük günah, allah günahlarını bağışlasın. Allah neden bağışlıyor arkadaşım, öyle bir hakkı yok ki onun, var dediğin şu allahın. Senin dinine göre o kişiye ol diyip, bu durumu yaşatan o allah. Ne kadar absürt değil mi, eziyet görenler, eziyet eden bağışlanma dileyip, onu övüyorlar. İşte bunun nedeni, eleştiri dışı olmalı, çünkü o yaratıcıdır anlayışı, yaratıcı kavramının putlaştırılması. Yani diyeceğim evreni yaratan bir tanrı mı var? Varsa eğer bunu kabul ederim. Varsa, neden etmeyeyim? Ama bu eğer bir tanrı varsa, onu seveceğim, ona yaranmaya çalışacağım, onu eleştiri dışında tutacağım anlamına da gelmez. 

Yanlış anladınız herhalde kuranın tanrısı gibi mutlak merhametli olmayan bir deist tanrıya nasıl bu eleştirileri yapacaksınız ki? Zaten kötülük yapabilen bir tanrı ve evrenin arkasındaki zekaya bu eleştiriler işlemez ki.

Link to post
Sitelerde Paylaş
50 dakika önce, akılsızşuursuzatom yazdı:

Yanlış anladınız herhalde kuranın tanrısı gibi mutlak merhametli olmayan bir deist tanrıya nasıl bu eleştirileri yapacaksınız ki? Zaten kötülük yapabilen bir tanrı ve evrenin arkasındaki zekaya bu eleştiriler işlemez ki.

Eleştiri yapıyorum işte. He ben yaparım, ederim, eziyet de ederim, merhametsizlik de yaparım, benim buna hakkım var diyen bir tanrı varsa, ona da şunu derim. Sen pişkin ve küstah bir zalimsin. Benim eleştirilerim, böyle bir tanrı varsa, onu bunları yapmaktan vazgeçirecek diye de bir şey yok tabi. Eleştirirsin, böyle bir tanrı başka bir evren yaratır ve orada da zulüm yapabilir sonuç olarak. Ama bu varsayımsal bu tanrı için, o merhametsizlik yapmaz, zulmetmez, işkence etmez felan dersem de yanlış, yalan ve mantıksız bir söylemde bulunmuş olurum. Ayrıca mutlak merhametli allah söylemi de oksimoron bir söylemdir. Örneğin her şeyi yapabilen, ama verdiği sözden dönmeyen, yani dönemeyen, verdiği sözü gerçekleştirmek durumunda kalan ve yalan da söylemeyen allah söylemi de yine oksimoron bir söylemdir. 

tarihinde Buzul tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
37 dakika önce, Buzul yazdı:

Eleştiri yapıyorum işte. He ben yaparım, ederim, eziyet de ederim, merhametsizlik de yaparım, benim buna hakkım var diyen bir tanrı varsa, ona da şunu derim. Sen pişkin ve küstah bir zalimsin. Benim eleştirilerim, böyle bir tanrı varsa, onu bunları yapmaktan vazgeçirecek diye de bir şey yok tabi. Eleştirirsin, böyle bir tanrı başka bir evren yaratır ve orada da zulüm yapabilir sonuç olarak. Ama bu varsayımsal bu tanrı için, o merhametsizlik yapmaz, zulmetmez, işkence etmez felan dersem de yanlış, yalan ve mantıksız bir söylemde bulunmuş olurum. Ayrıca mutlak merhametli allah söylemi de oksimoron bir söylemdir. Örneğin her şeyi yapabilen, ama verdiği sözden dönmeyen, yani dönemeyen, verdiği sözü gerçekleştirmek durumunda kalan ve yalan da söylemeyen allah söylemi de yine oksimoron bir söylemdir. 

Allah yalan söyleyebilir orası ayrı bir konu da. Ben deist tanrı konusundaki fikrinizin pek açık olmadığını düşünüyorum tamam eleştiri yaptınız bu tanrı kötü diye vs. ama hala bu evrenin  arkasında bir zeka olmadığını mı gösteriyor? Sadece mutlak merhametli olmadığını göstermiş olmaz mı?

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 dakika önce, akılsızşuursuzatom yazdı:

Allah yalan söyleyebilir orası ayrı bir konu da. Ben deist tanrı konusundaki fikrinizin pek açık olmadığını düşünüyorum tamam eleştiri yaptınız bu tanrı kötü diye vs. ama hala bu evrenin  arkasında bir zeka olmadığını mı gösteriyor? Sadece mutlak merhametli olmadığını göstermiş olmaz mı?

Bu evreni yaratan bir bilinç var mıdır, bir evrenin oluşması için bir bilince gerek var mıdır, bir evren nasıl oluşur? Diyorlar ya, evren çok küçük bir şeyden genişledi. Peki o küçük şeyi oluşturan nedir? Hangi aşamalar sonucu oluşmuştur? Bunları bilmiyorum açıkçası. Yani aslında düşününce de çok şaşkınlık verici bir durum. Küçücük bir özden bu kadar maddenin çıkması.

Link to post
Sitelerde Paylaş
6 saat önce, akılsızşuursuzatom yazdı:

Hadi kuranın tanrısı yok deist bir tanrıyı neden kabul etmiyorsunuz? Mesela; mutlak merhametli olmayan ama evrenin sebebi olabilecek bir tanrı? Sonuçta kuranı eleştirince tanrı olmamış olmuyor sizde biliyorsunuz. Deistik bir tanrı size göre neden yok tabi ateist olduğunuzu varsayarak sordum bunu?

Tanrı kendiliğinden, hiçbir şey yoktan var olamaz. Doğada mantık, neden arayıp sonucu tanrıya bağlamak ama tanrıyı hiçbir nedene bağlamamak absürt bir komedidir. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
4 saat önce, Abdülmalik yazdı:

Tanrı kendiliğinden, hiçbir şey yoktan var olamaz. Doğada mantık, neden arayıp sonucu tanrıya bağlamak ama tanrıyı hiçbir nedene bağlamamak absürt bir komedidir. 

Neden ki? Evrendeki her şey maddedir ve bunlar sekil oluşturur yani bunlara cisim deriz. Bir cisim ezeli değilse hiçbiri değildir evrendeki şeyler sonradan meydana gelmektedir. Ayrıca evren ezeli olsa ezeli olan bir şey de neden hareket olsun ki zaten ezeli? Evren sonsuz olabilir mi o da zor çünkü; sonsuz ulaşılamayan bir şeydir. Mekansal anlamda bir sonsuzlukta olamaz çünkü ne kadar büyük olsa da sonsuz olamayacaktır. Son olacakta her şey atomlardan oluşur ve atomun tur sayısının başlangıcı vardır. Ezelden beri dönüyor demek absürddür ve haliyle atomun bir başlangıcı vardır. İlinekler ezeli olmadığına göre tözde ezeli olamaz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
5 saat önce, Buzul yazdı:

Bu evreni yaratan bir bilinç var mıdır, bir evrenin oluşması için bir bilince gerek var mıdır, bir evren nasıl oluşur? Diyorlar ya, evren çok küçük bir şeyden genişledi. Peki o küçük şeyi oluşturan nedir? Hangi aşamalar sonucu oluşmuştur? Bunları bilmiyorum açıkçası. Yani aslında düşününce de çok şaşkınlık verici bir durum. Küçücük bir özden bu kadar maddenin çıkması.

Evrende bir kere düzen var bunda hem fikiriz değil mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş
9 saat önce, akılsızşuursuzatom yazdı:

Evrende bir kere düzen var bunda hem fikiriz değil mi?

Televizyon parçalarının üretilmesi, bu parçaların bir araya getirilmesinde, güç tuşuna basınca tvnin açılmasında, bu işleyişte bir düzen vardır. Bir dolabın tasarlanmasında, parçalarının bir araya getirilmesinde, o dolabının çekmecelerinin işleyişinde, düzeneğinde bir düzen vardır. Bir evin tasarımında, bu evi oluşturan malzemelerin üretiminde, bu evi oluşturacak bir şekilde birleştirilmesinde, bir araya getirilmesinde, evin elektrik yapısının döşenmesinde, kablolanmasında, anahtara basınca tavana yerleştirilen florasana elektriğin gitmesinde ve bunun için tasarlanan florasanın ışık saçmasında bir düzen vardır. Bunlar düzenlenmiş yapılardır. Böyle bakınca evrende bir düzen vardır. Ama evren düzenlenmiş bir yapı mıdır? Evrenin oluşum aşamalarını belirleyen, bu evren bu şekilde işleyecek, bu evrende ışık olacak,  atomlar olacak, hidrojen, oksijen, helyum olacak, yıldızlar, gezegenler olacak, iki hidrojen, bir oksijen bir araya gelip suyu oluşturacak diyen, ışığın hızı boşlukta şu kadar olacaktır diyip, bunu belirleyen, ne yaptığını bilen bir bilinç var mıdır? Peki böyle bir bilinç varsa, onun yapısı hakkında ne söylenebilir? Dolap ve onun üretiminde rol alan kişilere baktığımızda, bunların atomlardan oluştuğunu görüyoruz. Eğer evreni yaratan bir bilinç varsa, o da atomlardan mı oluşmaktadır? Yok onun yapısında atom yoktur deniliyorsa, onun yapısında ne vardır? Mesela florasanı yapan beyindir, peki bu evreni oluşturanın beyni var mıdır, eğer evreni oluşturan biri varsa ya da oluşturanların beyni var mıdır, eğer evreni oluşturan birileri varsa.

tarihinde Buzul tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
2 saat önce, Buzul yazdı:

Televizyon parçalarının üretilmesi, bu parçaların bir araya getirilmesinde, güç tuşuna basınca tvnin açılmasında, bu işleyişte bir düzen vardır. Bir dolabın tasarlanmasında, parçalarının bir araya getirilmesinde, o dolabının çekmecelerinin işleyişinde, düzeneğinde bir düzen vardır. Bir evin tasarımında, bu evi oluşturan malzemelerin üretiminde, bu evi oluşturacak bir şekilde birleştirilmesinde, bir araya getirilmesinde, evin elektrik yapısının döşenmesinde, kablolanmasında, anahtara basınca tavana yerleştirilen florasana elektriğin gitmesinde ve bunun için tasarlanan florasanın ışık saçmasında bir düzen vardır. Bunlar düzenlenmiş yapılardır. Böyle bakınca evrende bir düzen vardır. Ama evren düzenlenmiş bir yapı mıdır? Evrenin oluşum aşamalarını belirleyen, bu evren bu şekilde işleyecek, bu evrende ışık olacak,  atomlar olacak, hidrojen, oksijen, helyum olacak, yıldızlar, gezegenler olacak, iki hidrojen, bir oksijen bir araya gelip suyu oluşturacak diyen, ışığın hızı boşlukta şu kadar olacaktır diyip, bunu belirleyen, ne yaptığını bilen bir bilinç var mıdır? Peki böyle bir bilinç varsa, onun yapısı hakkında ne söylenebilir? Dolap ve onun üretiminde rol alan kişilere baktığımızda, bunların atomlardan oluştuğunu görüyoruz. Eğer evreni yaratan bir bilinç varsa, o da atomlardan mı oluşmaktadır? Yok onun yapısında atom yoktur deniliyorsa, onun yapısında ne vardır? Mesela florasanı yapan beyindir, peki bu evreni oluşturanın beyni var mıdır, eğer evreni oluşturan biri varsa ya da oluşturanların beyni var mıdır, eğer evreni oluşturan birileri varsa.

Ne saçmalıyorsunuz? Tanrının evrendeki maddeye benzeme zorunluluğu mu var? Neden bedenli olmak zorunda ki? Hem bedensiz atom olmayan bir varlık görmedim demek ki böyle bir varlık yoktur veya evrende düzen yapamaz demek de ne demek?

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 dakika önce, akılsızşuursuzatom yazdı:

Ne saçmalıyorsunuz? Tanrının evrendeki maddeye benzeme zorunluluğu mu var? Neden bedenli olmak zorunda ki? Hem bedensiz atom olmayan bir varlık görmedim demek ki böyle bir varlık yoktur veya evrende düzen yapamaz demek de ne demek?

Öyleyse bu var dediğin tanrının yapısında atom yoksa, ne var? Madde değilse nedir? Neresiyle düşünür? Neresiyle işitir, neresiyle görür? Ayrıca cennetten yeryüzüne geldiği söylenen, kabenin köşesine yerleştirilen hacerül esved taşı da bu arada atomlardan oluşuyor. Öyleyse cennette atomlardan oluşan bir yer diyebiliriz, değil mi?

Link to post
Sitelerde Paylaş
36 dakika önce, Buzul yazdı:

Öyleyse bu var dediğin tanrının yapısında atom yoksa, ne var? Madde değilse nedir? Neresiyle düşünür? Neresiyle işitir, neresiyle görür? Ayrıca cennetten yeryüzüne geldiği söylenen, kabenin köşesine yerleştirilen hacerül esved taşı da bu arada atomlardan oluşuyor. Öyleyse cennette atomlardan oluşan bir yer diyebiliriz, değil mi?

Hacerül esved beni neden ilgilendiriyor ki ben dinden mi bahsediyorum? Dinden bağımsız olarak soruyorum. Tanrı duymak için kulağa, göze ihtiyaç mı duymak zorunda sizce?Bizim gibi mi olmak zorunda? Hadi diyelim biz bunu anlayamıyoruz ee bu yine tanrının olmadığını değil sadece sizin bazı durumları anlayamadığınızı gösterir ki bu çok normal aşkın bir varlığı idrak etmenin zorlukları pekala olabilir ama buna dayanarak tanrı yok diyemezsiniz sadece kuru bir inat yapmış olurusuz.

Link to post
Sitelerde Paylaş
38 dakika önce, Buzul yazdı:

Öyleyse bu var dediğin tanrının yapısında atom yoksa, ne var? Madde değilse nedir? Neresiyle düşünür? Neresiyle işitir, neresiyle görür? Ayrıca cennetten yeryüzüne geldiği söylenen, kabenin köşesine yerleştirilen hacerül esved taşı da bu arada atomlardan oluşuyor. Öyleyse cennette atomlardan oluşan bir yer diyebiliriz, değil mi?

Tanrı tanımlanırken maddedir atomdur gibi değil daha çok olmayan yönleriyle nitelenir çünkü zatı itibariyle nitelikleri söylenemez bizim açımızdan. Fakat sıfatlarının esintilerini görebilirsiniz evrende.

Link to post
Sitelerde Paylaş
27 dakika önce, akılsızşuursuzatom yazdı:

Hacerül esved beni neden ilgilendiriyor ki ben dinden mi bahsediyorum? Dinden bağımsız olarak soruyorum. Tanrı duymak için kulağa, göze ihtiyaç mı duymak zorunda sizce?Bizim gibi mi olmak zorunda? Hadi diyelim biz bunu anlayamıyoruz ee bu yine tanrının olmadığını değil sadece sizin bazı durumları anlayamadığınızı gösterir ki bu çok normal aşkın bir varlığı idrak etmenin zorlukları pekala olabilir ama buna dayanarak tanrı yok diyemezsiniz sadece kuru bir inat yapmış olurusuz.

Peki tamam da öyleyse bu tanrı neresiyle görüyor, neresiyle duyuyor, neresiyle düşünüyor? Bu tanrının görmesini, duymasını sağlayan bir mekanizma yok mu? Evreni oluşturan biri varsa, onun da gözü, kulağı, beyni varsa ve atomlardan oluşuyorsa ne olur ki ayrıca? Ona tapınmaz mısın, sen atomlardan oluşuyorsun, sen maddesin diyip? Yani diyorsunuz ki, bizim tapacağımız tanrı görmeli, duymalı, konuşmalı, düşünmeli, ama atomlardan oluşmamalı, madde olmamalı.

tarihinde Buzul tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
Bir saat önce, akılsızşuursuzatom yazdı:

Tanrı tanımlanırken maddedir atomdur gibi değil daha çok olmayan yönleriyle nitelenir çünkü zatı itibariyle nitelikleri söylenemez bizim açımızdan. Fakat sıfatlarının esintilerini görebilirsiniz evrende.

Kendisi söylesin niteliklerini, varsa eğer. Çıksın atomlardan oluşuyorsa, atomlardan oluşuyorum desin. Oluşmuyorsa, ben atomlardan oluşmuyorum desin. Ama durum şu ki bu insan denilen varlık mitolojik, fantastik karakterler, tanrılar felan uydurup, onlara bir takım özellikler verip, eylemler ve söylemler atfediyorlar. Evreni yaratan bir tanrı var ve o atomlardan oluşmuyorum dedi. Mitolojik, fantastik öykülerde de bir şeyler yapan ve diyen karakterler var. Ne yapalım şimdi?

tarihinde Buzul tarafından düzenlendi
Link to post
Sitelerde Paylaş
3 saat önce, Buzul yazdı:

Kendisi söylesin niteliklerini, varsa eğer. Çıksın atomlardan oluşuyorsa, atomlardan oluşuyorum desin. Oluşmuyorsa, ben atomlardan oluşmuyorum desin. Ama durum şu ki bu insan denilen varlık mitolojik, fantastik karakterler, tanrılar felan uydurup, onlara bir takım özellikler verip, eylemler ve söylemler atfediyorlar. Evreni yaratan bir tanrı var ve o atomlardan oluşmuyorum dedi. Mitolojik, fantastik öykülerde de bir şeyler yapan ve diyen karakterler var. Ne yapalım şimdi?

Bunu demek fantastik öge mi oluyor sizin için?Bunun mantıksal sonuçları var. Mesela Tanrı maddeye benziyorsa madde yaratılmış olmuyor. Atomlardan oluşan evren değişim ve dönüşüme mahkum tanrı da mı mahkum? Yani sizin tecrübeniz dışında bir varlık olamaz diyorsunuz illa niteliksel tanımı yapılabilmesi lazım?

Link to post
Sitelerde Paylaş
1 dakika önce, akılsızşuursuzatom yazdı:

Bunu demek fantastik öge mi oluyor sizin için?Bunun mantıksal sonuçları var. Mesela Tanrı maddeye benziyorsa madde yaratılmış olmuyor. Atomlardan oluşan evren değişim ve dönüşüme mahkum tanrı da mı mahkum? Yani sizin tecrübeniz dışında bir varlık olamaz diyorsunuz illa niteliksel tanımı yapılabilmesi lazım?

Görüyor, duyuyor, düşünüyor, yapıyor, ama gözü, kulağı, bedeni, beyni yok. Mekandan ve zamandan bağımsız, atomlardan oluşmuyor, madde değil. Böyle bir varlık var ve evreni yaratan, atomları, ışığı felan yaratan da o sana göre, bu sana mantıklı geliyor. 

Link to post
Sitelerde Paylaş
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 kullanıcı

    Sayfayı görüntüleyen kayıtlı kullanıcı bulunmuyor.


Kitap

Yazar Ateistforum'un kurucularındandır. Kitabı edinme seçenekleri için: Kitabı edinme seçenekleri

Ateizmi Anlamak
Aydın Türk
Propaganda Yayınları; / Araştırma
ISBN: 978-0-9879366-7-7


×
×
  • Yeni Oluştur...